30 Aralık 2023 05:12

Almanak 2023 | Emek mayalandı

Türkiye işçi sınıfı 2022 yılı sonuna göre çok daha deneyimli ve çok daha kararlı hareket etmektedir. Dost ve düşmanı tanımakta biraz daha gözü açık hale gelmiştir.

Fotoğraf: Mazlum Ayçiçek/BİRTEK-SEN

Paylaş

Seyfi SELÇUK

2023 yılı işçi sınıfı ve emeğiyle geçinenler bakımından ‘Kötü geçen bir yıl’ olarak şimdiden tarihteki yerini almış bulunuyor. 2022 yılından devralınan sorunlar (Artan hayat pahalılığı, reel ücretlerin gerilemesi, çalışma koşullarının ağırlaşması vb.) yıl boyunca kar topunun çığa dönüşmesi misali katlanarak büyüdü. İşçi sınıfının, hayatını cehennem haline getiren bu gidişat karşısında sessiz kalması elbette beklenemezdi. Nitekim kalmadı da. Örgütlülüğü, bilinci ve gücü elverdiği ölçüde mücadele etti. Ücretlerin iyileştirilmesi ve çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle 400’ün üzerinde fabrika ve işyerinde grev, fiili grev, direniş ve çeşitli protesto gösterileri biçiminde eylemler gerçekleşti. Ancak, bir bölümü kazanımla biten bu mücadeleler yüz yüze olunan saldırıları engellemeye ya da durdurmaya yetmedi. Mevcut durumda bu bütünüyle mümkün değil zaten. Zira işçilerin örgütlenme (kalıcı birlik) ve mücadele merkezleri olan sendikalar, bürokrasi tarafından gasbedilmiş durumda. Her gelişme karşısında sendika bürokrasisi, işçilerin birleşmelerinin ve birleşik mücadele etmelerinin önüne bir engel olarak dikiliyor. Bu yüzden eylemler birbirinden kopuk, lokal düzeyde kalıyor ve etkisi de o ölçekte sınırlı.

SENDİKA YÖNETİMLERİ ÇÜRÜME VE YOZLAŞMA İÇİNDE

Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen, Kamu-Sen gibi konfederasyonlar ve bağlı sendikaların tamamına yakını sendikal bürokrasi eliyle, bütünüyle tek adam iktidarının arka bahçesi haline getirilmiş bulunuyor. Yakın zamana kadar işçilerle patronlar arasında ‘uzlaşmacı bir çizgi’ izleyen sendika bürokratları, işçi sınıfının içinde bulunduğu koşullardaki değişimle birlikte mevzi değiştirerek, işçileri patronların isteklerine ikna etmeye çalışan bir düzleme geçtiler. Devam eden MESS Grup TİS sürecinde bu durum bir kez daha kabak gibi ortaya çıktı. O kadar ki, patrondan önce işçinin karşısına bu ağalar dikiliyor. Koşullar ağırlaştıkça sendikal bürokrasi ile işçiler arasındaki çelişki de büyüyor. Çelişki büyüdükçe sendika bürokrasiyle işçiler arasındaki mesafe de büyüyor.

Gelinen yerde sendika bürokrasisi işçilerle temas içine girmemek, işçilerin talepleriyle yüz yüze gelmemek için her türlü önleme (katakulli) başvuruyor. Yakın zamanda gerçekleşen biri DİSK’e (Genel-İş) diğeri Türk-İş’e bağlı (Petrol-İş) sendikaların genel merkez genel kurulunda yaşananlar bu konuda yeterince fikir vermektedir. Her iki genel kurulda da işçi delegeler neredeyse hiç konuşamamış, koltuk hesaplarıyla alelacele bitirilmiştir. Türk-İş koridorlarında hangi sendikanın kongresini daha erken bitireceğine dair iddialaşmalara girildiği ayyuka çıkmış durumdadır. Dahası var. Kongre delegeleri sendika binalarında yazılıp kayda geçirildiği için çoğu sendikanın kongresinden üye işçilerin haberi dahi olamamaktadır. Bu konuda Hak-İş’e bağlı sendikaların pervasızlığı öyle bir aşamaya gelmiştir ki, devlet, bizzat kendisinin besleyip büyüttüğü Öz Sağlık-İş’e kayyum atamak zorunda kalmıştır.

İnsan konfederasyon ve sendika yönetimlerinin içinde bulundukları çürüme ve yozlaşmayı ifade edecek kelime bulmakta güçlük çekiyor, çünkü debelendikleri çukurun dibi yok. İşçi sınıfının, sırtına saplı bu paslı hançeri (sendika bürokrasisi) söküp atmadan daha fazla ilerleyemeyeceği gerçeği 2023 yılında verilen mücadeleler sırasında çok daha açık hale gelmiş bulunuyor.

MAYALANMA HALİ

Fakat bütün bunlarla birlikte görünüşte sendika bürokrasisinin bütün yönlerden tahakküm altına almış olduğu işçi hareketine daha yakından bakıldığında ‘bir mayalanma hali’ içinde olduğu görülebilir.

Bu durumu;

İlk olarak işçilerin sendika üyesi ya da sendikasız olsun bir mücadeleye girerken öncelikle kendi (iş yeri) örgütlülüğüne bakarak (yer yer sendika yönetimlerine rağmen) harekete geçmelerinden -ki bunun en ileri örnekleri Antep’te Şireci tekstil, Urfa’da Özak tekstil işçilerinin direnişleridir

İkinci olarak uzun soluklu bir mücadeleyi göze almalarından - Dersim FEDAŞ işçilerinin eylemi, Pekintaş direnişi, Sputnik grevi, Özak Tekstil direnişi.

Üçüncü olarak sert mücadelelere girmekten geri durmamasından -son örneği Özak direnişi- hareketle değerlendirmek mümkündür.

2024 SERT MÜCADELELERE SAHNE OLACAK

İşçi sınıfı lokal düzeyde çok kararlı bir mücadele yürütmesine karşın çok az kazandığı bir yılı geride bırakarak çok daha ağır koşullarla yüzleşeceği yeni bir yıla (döneme) giriyor. Uluslararası ve yerli tekelci sermayenin tek adam yönetiminin devreye soktuğu orta vadeli plana (OVP) bakmak, durumu anlamak için fazlasıyla yeterlidir. Lakin şu saptamayı yapmakta da bir beis yoktur: Türkiye işçi sınıfı 2022 yılı sonuna göre çok daha deneyimli ve çok daha kararlı hareket etmektedir. Dost ve düşmanı tanımakta biraz daha gözü açık hale gelmiştir. Buna son örnek; Urfa Özak Tekstil işçileri sermayenin ve onun cephedaşlarının (vali, jandarma, Diyanet, belediye başkanı, burjuva basın hülasa bütün kurumlarıyla kapitalist devlet ve politik iktidar) yüzündeki örtüyü çekip almış, sınıf gerçekliğini ortaya koyarak onları çırçıplak bırakmıştır.

Ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları işçileri kimlik temelli bölenlerin altındaki halının her geçen gün daha fazla çekilmesine yol açmaktadır. Din tacirleri ve şoven ırkçı milliyetçiler bakımından iş daha zor hale gelmiştir. Artık tarikat şeyhinin ‘Kadının çalışması günahtır, haramdır’ üfürmeleri gerçeğin duvarına çarparak tuz buz olmakta ‘işçi mürit’lerin eşleri yaşadıkları sosyal yıkım sonucunda fabrikaların yolunu tutmaktadır. Kendiliğinden bilincin etkisi altındaki işçiler arasında sosyal temelde birleşmenin olanakları giderek genişlemektedir. İşçi sınıfı bu mücadeleler içinde sınıf eğitimini bizatihi kendi deneyleri temelinde edinecek, bağımsız bir sınıf olarak örgütlenmenin bilincine varacaktır. Sosyal temeldeki bu birliği kimlik temelli bozmaya yönelik olarak dinci milliyetçi cepheden gelen her girişime olduğu kadar ‘soldan ve laikçi cephe’den gelebilecek sekter girişimlere de izin vermemek bu yüzden son derece önemlidir. Tabanda böyle sıkı birlikler oluşturmadan sermayenin saldırılarına göğüs gerilemeyeceği gibi sendikal bürokrasinin etkisizleştirilmesi de mümkün değildir.

İşçi sınıfını sermaye cephesi ve onun politik iktidarı karşısında yürüttüğü mücadelede geçmişe göre güçlü kılan yanlardan biri de bugün parlamentoda temsilcilerinin ve kürsüsünün olmasıdır.  Şireci Tekstil direnişinde müzakere masasında kentin mülki erkanı, belediye başkanı ve iktidarı, muhalefetiyle burjuva partilerin milletvekilleri patron tarafını oluştururken EMEP Milletvekili Sevda Karaca işçilerin onayı ve talebi doğrultusunda işçilerin tarafında müzakere yürüttü. Urfa’da jandarma, tazyikli su ve TOMA eşliğinde işçilere saldırıp gözaltına alırken işçilerin yanında EMEP Milletvekilleri Sevda Karaca ve İskender Bayhan vardı. AKP milletvekilleri ise aynı saatlerde Meclis bahçesinde mangal partisi düzenliyordu.

Her açıdan daha zor geçeceği belli olan 2024 yılında sınıf mücadelesinin seyri, işçi sınıfının, biriktirdiklerini ne ölçüde ilerletebileceği ve işaret edilen yeni sosyal, politik imkanları ne ölçüde değerlendirebileceği ile koşullanmış haldedir. Ne ki, işçi sınıfına ihtiyaç duyduğu destek ve yardım verildiği koşulda 2024, işçi sınıfı açısından ‘kazanımlar yılı’ olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Çöp konteynerini boşaltırken taksinin çarptığı temizlik işçisi yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Almanak 2023 | Kadın düşmanlığına karşı 2024’te de gücümüz birliğimiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa