2024’e miras kalan savaşlar
Arap basınında yapılan yıl sonu değerlendirmelerinde Gazze savaşı ve Sudan’ın bölünmesi'nin altı çizilerek Gazze Savaşı’nın 2024’te de belirleyici olacağına dikkat çekiliyor.
Fotoğraf: Ali Jadallah/AA
Yusuf ERTAŞ
Arap basınında yapılan yıl sonu değerlendirmelerinde özellikle iki konunun altı çiziliyor. Birincisi Gazze savaşı, ikincisi Sudan’ın bölünmesi. Gazze Savaşı’nın 2024’te de belirleyici olacağına dikkat çekiliyor. Sudan’da ise savaşın daha derin bölünmelere ve daha büyük yıkımlara yol açabileceğine işaret ediliyor.
BÖLGEDE BÜTÜN DENGELER SARSILDI
Yorumlar Gazze Savaşı’nın 2024 yılında da bölgesel dengelerin şekillenmesinde belirleyici olacağı konusunda birleşiyor. Londra merkezli Al Arab gazetesi, “Analistler, Gazze’deki savaşın sona eriş biçiminin ve sonrasındaki gelişmelerin 2024 yılında bölgenin temel yapıları üzerinde derin bir etki yaratacağına inanıyor” dedi. Öte yandan, Batılı düşünce kuruluşlarında ve karar alma merkezlerinde Gazze savaşının sona ermesinin “ertesi günü” için çeşitli senaryoların konuşulduğuna ve Gazze savaşı sonrası için çeşitli “planların” hazırlandığına dikkat çekildi. Suudi sermayeli Şarkul Awsat, “2023 yılının son çeyreği Gazze Şeridi’ndeki en uzun ve en kanlı savaşa sahne oluyor. İnsani, siyasi ve ekonomik etkilerini şüphesiz uzun yıllar boyunca bölgeye ve dünyaya taşıyacak bir savaş” değerlendirmesi yaptı.
DEVRİMİNİ ÇALDIRAN SUDAN
Sudan, Ömer Beşir’in 30 yıllık diktatörlüğüne karşı 2018’de başlayan ve 2019 yılı sonlarında zirveye ulaşan halk hareketinin istikrarı ve örgütlü gücü ile dikkat çekti. Adını ocak 2019’da ilan edilen “Özgürlük ve Değişim Güçleri Bildirgesi’nden” alan güçlerin önderliğinde aralık 2019’da gerçekleşen halk ayaklanması 30 yıllık Ömer Beşir diktatörlüğünü devirdi. Sudan halkı devrimde, “İktidarın koşulsuz halka devredilmesi, ordunun kışlaya çekilmesi ve Hızlı Destek Birlikleri dahil tüm paramiliter güçlerin dağıtılmasını” talep etmişti. Bu taleplerin hiçbiri gerçekleşmedi. Sudan bugün, Ordu güçleri ile Hızlı Destek Güçleri arasında 15 Nisan 2023’başlayan savaş nedeniyle bölünmenin eşiğinde. Gözlemciler, Ukrayna ve Gazze Savaşı’nın gölgesinde kalan Sudan İç Savaşı’nın altı milyon Sudanlıyı yerinden ettiğine dikkat çekiyor. Londra merkezli Al Arab gazetesi, “Darfur’da, isyancı grupların etnik kökenleri veya varsayılan bağlılıkları nedeniyle taraf tutması veya birbirlerine ve sivillere düşman olması nedeniyle bu durum özellikle şiddetli ve kaotik hale gelebilir” tespitini yapıyor.
2024: BÖLGESEL ÇATIŞMALARA DEVAM
Arap coğrafyasında 2024 yılı için bir iyileşme beklentisi yok. Mısır merkezli English Ahram Yazarı İzzet İbrahim bu durumu, “Yeni yılda bölgesel çatışmaların devam etmesi ve daha da kötüleşmesi bekleniyor” diye özetliyor.
2023 YIL SONU: SINIRDA BİR YIL
İzzet İBRAHİM
English Ahram/Mısır
Dünya, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana, 2023’ün son üç ayında yaşanan türden vahşet ve katliamlara tanık olmamıştı. Dünyanın her yerinde insanlar kendilerini uluslararası sistemdeki çarpık standartlar ve çelişkilerle boğuşurken buldular.
Büyük güçlerin çatışan çıkarları onlarca yıldır birçok çatışmayı beslerken, işgal güçlerinin dünyanın önde gelen demokrasilerinin koruması altında bütün bir nüfusu yok etmesi, barbarlık ve vahşetin yerini uygarlık ve medeniyetin aldığına inanan bir nesli şok etti.
GÜVENİLİRLİĞİ OLMAYAN BİR ULUSLARARASI SİSTEM
İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşı, ilkelerden yoksun bir dünyanın ve zerre kadar güvenilirliği olmayan bir uluslararası sistemin göstergesidir.
Ancak İsrail’in Filistin sorununu Gazze halkını zorla yerinden etmek yoluyla çözme girişimleri, Filistin davasının uluslararası ilginin ön sıralarına geri dönmesiyle sonuçlandı. İki devletli çözüme yönelik uluslararası desteğin azalmasıyla kolaylaştırılan bir plan olan, Filistinlileri topraklarından sürerek davalarını sonsuza kadar gömme girişimleri, küresel çapta yeniden ilgiyle karşılandı.
GENÇLERİN SESLERİ YÜKSELDİ
Filistin halkının dayanıklılığı, dünyanın dört bir yanındaki genç nesillere şok dalgaları göndererek onları küresel adaletsizlikler listesini incelemeye sevk etti. Filistinlilerin haklarının ayaklar altına alınmasından iklim değişikliğine, gelir eşitsizliğine ve az gelişmiş ülkelerin kaynaklarının sömürülmesine, göçmenlere yönelik muameleye ve farklı toplumlarda bir arada yaşama kavramını tehdit eden aşırı milliyetçi ve popülist eğilimlerin yükselişine kadar bu adaletsizlikleri sürdüren uluslararası bir düzene karşı gençlerin sesleri yükseldi.
Bazıları sesli olarak protesto ediyor. Diğerleri zaman ve çaba harcayarak dayanışmayı ifade ediyorlar. Yeni nesil, mevcut uluslararası düzenin insanlık için daha iyi bir gelecek sağlamaktan aciz olduğunu açıkça görüyor.
AŞIRILIK YANLISI İDEOLOJİLER İÇİN BİR CAN SİMİDİ
İsrail’in acımasız planlarını sürdürdüğü cezasızlık, aşırılık yanlısı ideolojiler için bir can simidi sağladı. Bu durum, Gazze’den yayılan korkunç görüntülerin yarattığı dehşetten yararlanmaya fazlasıyla istekli olan aşırı gruplar için mükemmel bir takviye aracıdır. Ancak çılgınlığı durdurmak için müdahale edebilecek güçler, onun devam etmesine izin vermeye kararlı görünüyor.
ÇATIŞMALAR DAHA DA ŞİDDETLENDİ
Geçtiğimiz yıl, devam eden çatışmaları çözmek yerine daha da şiddetlendirdi. Ukrayna’da bitmek bilmeyen savaş devam etti. Sudan’da dar bölgesel çıkarlara bağlı temsili olmayan grupların yol açtığı çatışma devam etti. Libyalı grupların aşiret ve bölgesel bağlantıları, siyasi birlik ihtimalini her zamanki kadar uzak bıraktı. Bu arada ABD ve diğer Batılı ülkeler, bölgedeki çıkarlarını sağlamlaştırmak için İran ve onun Orta Doğu’daki vekilleriyle karşı karşıya gelme bahanesini kullanarak ittifaklarda değişiklikler yaratmaya devam ediyor.
ABD ile Çin arasındaki soğuk savaş askıya alınmış olabilir ancak bu, 2024 kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinin sonuçları netleştiğinde sona erecek geçici bir soluklanmadır.
Ekonomiler askeri çatışmaların, siyasi rekabetlerin ve kötü mali yönetimin etkisi altında bocalamaya devam etti ve yeni yılda durgunluk hayaleti ortaya çıktı.
GÜÇLÜLERİN KAZANILMIŞ ÇIKARLARI
Üzerlerine bombalar yağarken açlıkla karşı karşıya kalan küçücük bir toprak parçasına sıkışan iki milyon insana müdahale edilememesi ve acılarının durdurulamaması, dayanışmanın olmadığı anlamına gelmiyor. Dayanışmanın eksik olmadığını anlamak için sosyal medya platformlarına bakmak veya Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan gelen sesleri dinlemek yeterli. Sorun şu ki, küresel gündemi belirleyen şey güçlülerin kazanılmış çıkarları. İnsanlığın geleceği Batı’nın teşvik ettiği uyum ve dengelerle şekillenmeye devam ediyor.
Yeni yılda bölgesel çatışmaların devam etmesi ve daha da kötüleşmesi bekleniyor.
ERTESİ GÜN SENARYOLARI
Amr El ŞOBAKİ
Al Mısri Al Youm
Gazze Savaşı’nın sona ermesinin “ertesi günü” Batılı düşünce kuruluşlarında ve karar alma merkezlerinde konuşuluyor ve Gazze savaşı sonrası için çeşitli “yemekler” hazırlayan birçok güvenlik ve siyasi yetkili var.
Bu fikirlerin birçoğunun erken olduğu doğrudur, çünkü savaşların şekli ve gidişatı ertesi günün senaryosunu belirleyecektir ve birçoğu, senaryoların gerçeklikten izole bir şekilde geliştirildiği ve sonuçların ters etki yaptığı önceki Amerikan ve İsrail deneyimlerinde olduğu gibi teorik ve uygulanamaz görünmektedir.
Gazze Savaşı’nın ertesi günü için İsrail, Amerika ve Batı çevrelerinde üç senaryonun dolaştığı söylenebilir:
İSRAİL KİBRİ SENARYOSU
Birinci senaryo, Netanyahu’nun defalarca dile getirdiği ve iki devletli çözümü reddettiğini ilan ettiği İsrail kibri senaryosudur. İsrail bu konuda, Filistin ve İsrail tarafları arasındaki tek barış anlaşmasını temsil eden Oslo Anlaşması’nın 7 Ekim operasyonunun nedeni olduğunu ve devam etme risklerinin İsrail’in “terörist” olarak sınıflandırdığı bu süreçten daha az tehlikeli olmadığını düşünüyor.
Ayrıca Filistin yönetiminin Gazze Şeridi’ni yönetmeye geri dönmesini de reddettiğini açıkladı. El Fetih ve Hamas’ın aynı madalyonun iki yüzü olduğunu düşünüyor ve aşırılıkçılığın ve terörizmin iki yüzü olarak gördüğü “Fethistan” ve “Hamasistan” yönetimini reddediyor. İsrail, Filistinlilerin Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs’te egemenlik ve bağımsız devletlerini kurma haklarını kabul etmiyor.
Kuşkusuz, İsrail’in Gazze Şeridi üzerindeki güvenlik ve askeri kontrolüne dayanan bu senaryo, başarısı için sadece Hamas’ın değil, aynı zamanda direniş fikrinin de ortadan kaldırılmasını varsayıyor ki bu pek olası değil.
‘YENİLENMİŞ’ FİLİSTİN YÖNETİMİ
ABD yönetiminin önerdiği ve bir dizi Amerikan araştırma merkezinin fikirleriyle desteklenen ikinci senaryo, Filistin yönetiminin “yenilenmiş” geri dönüşüne dayanıyor. Yani otoritenin sorunlarının tanınması ve Amerika’nın Gazze yönetimine geri dönmesi için bir arzu var. Ancak güvenliğini ve siyasi kapasitesini güçlendirip yeniledikten sonra Gazze Şeridi’ni yönetebilecek. Bu senaryo yetkililer tarafından “alenen” reddedildi. Ancak onunla bu konuda “gizlice” görüşmeler yapılıyor ve kendisi hâlâ bunu uygulamada birçok zorlukla karşı karşıya.
YENİ FİLİSTİN LİDERLİĞİ
Üçüncü senaryo, el Fetih ile Hamas arasında bir köprü olması amaçlanan, aynı zamanda Batı Şeria ve Gazze’yi yönetebilecek ve ister Afganistan’da ister Irak’ta olsun, kasvetli bir başarısızlıkla sonuçlanan Amerikan “İmal edilmiş seçkinleri” deneyimlerini tekrarlamayacak olan yeni Filistin liderliğidir.
Burada, İsrail hapishanelerinde ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Mervan Barguti gibi isimlerin serbest bırakılması gündeme geldi ve Gazze Şeridi’nin yönetiminde rol oynayabilecek başka kadro isimleri de var. Ancak Amerika Birleşik Devletleri, şu anda iki devletli çözümü gündeme getiren sloganı ciddi bir şekilde uygulamaya karar vermediği sürece onların yeteneklerinden ve nüfuzlarından yararlanması mümkün değil.
Öncekilerden daha az önemli olan başka senaryolar da var. Birçoğu ulaşılamaz durumda kalacak veya önceki başarısızlık senaryolarının tekrarını temsil edecek. Ancak mevcut hedef ateşkes olsa bile bunu dikkate almak önemli.
2024’TE HANGİ ARAP DÜNYASI?
Abdul Latif El SAADOUN
Al Arabi Al Cedid
2024 yılını sabırsızlıkla bekliyoruz ve hâlâ el Aksa Tufanı’nın ve ardından Gazzelileri, çocukları, kadınları ve erkekleri hedef alan acımasız İsrail savaşının ortasındayız. Daha uzun bir süre “Tufan” döneminde kalacağız. Bunun Arap ve bölgesel düzeylerde bir dizi gerileyici jeopolitik yansıma yarattığı konusunda herkes hemfikir. Bunun sonuçları ve etkileri yeni yılda ve sonrasında olacaktır. Rejimlerin, devletlerin, hükümetlerin, hareketlerin, partilerin kaderini belirlemede iki kişinin uzlaştığı hiçbir şey yok. Hatta Tufan öncesinde faaliyet gösteren şahsiyetler bile Tufan sonrasında nüfuz ve nüfuzlarının tamamını veya bir kısmını kaybettiler. Olanı görmezden gelmekten daha tehlikeli bir şey yoktur. Çok basit bir nedenden dolayı: Eğer tüm bunlardan hiçbir şey öğrenmezsek, derin bir uçuruma düşeceğiz ve buradan çıkışımız daha on yıllar gerektirebilir ve bedeli iki katına çıkabilir.
Öyleyse, tanık olduğumuz değişimlerin ışığında, silahla direnen Filistinliler ile siyasetle direnen Filistinlilerin bir araya gelmesi, kendi aralarında örgütsel birlik konusunda ısrar etmesi ve istediklerini elde etmek için bir yol haritası çizmesi mümkün mü?
Eğer bu mümkün olsaydı, büyük bir başarı olur ve o zaman “Tufandan sonra Gazze’yi kim yönetecek?” sorusu cevapsız kalmazdı.
SUDAN’IN İHANETE UĞRAYAN DEVRİMİ
Dr. Şafii Hıdır SAİD
Sudan Ahbar
Birkaç gün önce, önceki rejimin başkanının devrildiği andan itibaren ihanetin eşlik ettiği, ihanete uğrayan Sudan devriminin beşinci yıl dönümüydü.
O andan itibaren, ihanetin yardımı ve devrimi durdurma girişimleri yoğunlaşmaya ve güçlenmeye devam etti. Tiranlık ve yolsuzluk ittifakının siyasi örtüsünün açılmasının ötesine geçilmedi. Devrimin zaferinin kısmi ve eksik kaldığı gerçeğinden beslenen bu ittifakın gövdesi, dökülen kanın gücüyle ayağa kalkmak ve yeniden hüküm sürmek için devrimin kemiklerini kemirmeye ve alternatif bir siyasi kılıfın ipliklerini örmeye devam etti. Bu koalisyonun gövdesi yeniden iktidara gelemese bile, ülkenin bir takım iç ve dış faktörlerden dolayı kalıcı hale gelecek kanlı, yıkıcı bir çatışmaya girmesinin umurunda olmayacağından tam olarak emindik. İçeride, yolsuzluk ve tiranlık ittifakının otuz yılı boyunca iktidarın gücü ile ülke kaynaklarının yağmalanması ve gençliğin gelecek hayallerinin çalınması ile elde edilen muazzam zenginliği kısa sürede bitirmesi zordur.
Sudan devleti çökmeye doğru gidiyor ve bu ancak sivil güçlerin birlik ve beraberliği ile önlenebilir ki bu birliğe şu anda her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Devrimi devirmeye yönelik pratik girişimlere gelince, bunlar haziran 2019’daki oturma eylemi katliamında ve 25 Ekim 2021 darbesinde açıkça görüldü. Ancak bunların en büyüğü ve en kapsamlısı, geçen 15 Nisan’dan bu yana devam eden yıkıcı savaştır.
Savaşın acı deneyiminden gerçekler her gün ortaya çıkıyor ve daha da netleşiyor: Devam eden çatışmalar ve Sudan ordusunun ardı ardına çöküp geri çekilmesiyle birlikte, ateşkes üzerinde müzakere şansı azalıyor. Çatışma ne kadar uzun sürerse, silahlı gruplar da o kadar çok kanun ve insan haklarını hiçe sayarak haydut ve suç çeteleri gibi hareket edecek. Hızlı Destek Güçlerinin askeri açıdan ilerlediği ve yeni mevziler kazandığı doğrudur ancak alternatif bir proje ve programa sahip olmadıkları için bu ilerlemeyi siyasi zafere dönüştüremeyeceklerdir. Sıradan vatandaşa düşman olan barbarca davranışları nedeniyle, liderlerinin önerilerine ilişkin olarak hiçbir zaman vatandaşın güvenini veya inancını kazanamadı. Siviller seferber oldukça savaş aşiretsel hale geldi ve aşiret/etnik çatışmaların yoğunluğu arttı. Barış ve istikrarın Burhan ile Hemedti arasında yapılacak bir toplantıyla ya da Sudan ordusu ile Hızlı Destek Güçleri arasında yapılacak bir anlaşmayla sağlanabileceğine inanan herkes tamamen yanılıyor. Çatışmanın her iki tarafının da ateşkes mekanizmalarının parçası olması gerektiği doğrudur ancak hiçbir zaman yeni bir siyasi çözümün parçası olmamalıdır, aksi takdirde kriz yeniden üretilecektir.
Bunun Sudanlı siviller tarafından kapsamlı bir süreçte müzakere edilmesi, üzerinde anlaşmaya varılması ve uygulanması gerekiyor, ne kadar zaman alırsa alsın, siviller arasında ne kadar parçalanma ortaya çıkarsa çıksın, bu parçalanma er ya da geç sona erecektir. Yeter ki sivil güçler, bu savaşın devam etmesi halinde devam eden parçalanmanın Sudan devletini kaçınılmaz olarak çöküşe sürükleyeceğinin farkına varsın, bölgesel ve uluslararası aktörler bu güçlerin faaliyetlerinden vazgeçsinler. Mevcut uluslararası ve bölgesel girişimler ise, yapıları ve içerikleri yeniden gözden geçirilmedikçe çıkmaza sürüklenecek. Bir başka açıdan bakıldığında, bu lanetli savaş nedeniyle, onlarca yıldır zaten büyük şoklara ve derin psikolojik kırılmalara maruz kalan Sudan’ın, ülkenin yeniden inşasını olumsuz yönde etkileyen, zihninde ve kollarında korkunç bir yorgunlukla birlikte çektiği acılar da artıyor.
Sudan devleti çöküşe doğru gidiyor ve bu ancak sivil güçlerin birlik ve beraberliği ile önlenebilir ki bu birliğe şu anda her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.