Emekli işçinin mektubu: Akşam aşından bir kadın ölmüş
"Karınları kuru ekmek de olsa doyuyor diyenlere cevaptır bu. O ekmeği bile yetişirse yiyebiliyorsun!"
Fotoğraf: Evrensel
Raziye (Emekli İşçi)
İzmir
Biz emekliyiz ve iki kişiyiz. İyi kötü bir evimiz var. Gezme, yani paralı gezme hiç olmaz. Kendi halinde patlıcan, biber, domatesle idare ederiz. İki çocuğu olan insanlar ne yerler nasıl yetiştirilir bilmiyorum. En basitinden ev 12 bin ila 15 bin TL arası, o da bizim oralarda. Gecekondu sayılır buralar. Bir de işe gidip gelmek için yol parası... İnanın komşularımdan biliyorum, senelerce Kemeraltı Konak’a inmemiş insanlar var. Sosyal yaşam olabilir mi sizce? Sinema 140 TL, tiyatro 250 TL imiş, eskiden gidebilirdik.
Bakın burası İzmir. Pazara gidersen bittin zaten! Çocuk muzu seviyor diye karşı komşum alıyor ama zeminde oturanda beş çocuk var, karşı komşumunki bir taneydi. Beş çocuklu kadının bir yaşında falan olan çocuğu ağlıyor, niye ağladığını sorduğumda pişen mercimek çorbasından ona kalmamış da ondan ağlıyor diyor annesi…
Karınları kuru ekmek de olsa doyuyor diyenlere cevaptır bu. O ekmeği bile yetişirse yiyebiliyorsun! Mahalle yardımcı oluyor kendince. Makarna, bir de mercimek, başka şeyler versen çözer mi ki iş olmayınca, doğru düzgün maaş olmayınca? Oturuyor ve boş zamanlarında karı koca kavga ediyorlar.
Çocuklar ayrı sorunlarla boğuşuyor, stres toplumda dorukta. Azıcık ucundan kişisel gelişim kitaplarını okurdum, inanın toplumda hepimizin sorunları benzer; belirsizlik, işsizlik, kaygı bozukluğu, ne olacağız düşüncesi.
Bizim köyde bir ata sözü vardır; “Akşam aşından bir kadın ölmüş...” Ölmemek için sadece birlik olmak gerekir, sesimizi duyurmak gerekir.