"ÇED gerekli değil" ve "ÇED olumlu" kararları ile ekolojik tahribat büyüdü
2023 yılında "ÇED gerekli değil" ve "ÇED olumlu" kararları nedeniyle ekolojik tahribat büyüdü. Fiili mücadele hattının örülmesi gerektiğini belirten ekolojist Koray Türkay, “Her yer suç mahalli” dedi.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Tolga GÜNEY
İktidarın maden ve enerji politikaları, ülkenin dört bir yanında ekolojik talanı yaygınlaştırmaya devam ediyor. Su kaynakları, ormanlar ve tarım arazileri, yerel ve yabancı sermaye gruplarına pazarlanırken, maden, enerji santralleri, yat limanı ve kıyı dolgu projeleri ile yaşam alanlarının yanı sıra arkeolojik ve geçim kaynağı olan alanlar da yok ediliyor.
Mahkeme kararlarına rağmen sürdürülen suça Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da kararlarıyla ortak oldu. 2023 yılı içerisinde 14 bin 490 “Çevresel Etki Değerlendirme” (ÇED) raporu yayımlandı. Bu kararların 4 bin 472'si için “ÇED gerekli değil”, 553'ü için “ÇED olumlu” kararı verilirken, sadece 10 dosya için “ÇED olumsuz” kararı verildi.
Enerji sektörü için verilen 5 bin 76 kararın bin 140’ı için “ÇED gerekli değil”, 240’ı için “ÇED olumlu” kararı verildi. Kararların 4 binden fazlası tarım arazileri ve ormanlık alanlara kurulan Güneş Enerji Sistemi (GES) ile Rüzgar Enerji Sistemi (RES) oluştururken, Bartın’ın Amasra ilçesinde bir termik santral için de “ÇED olumlu” kararı çıktı.
PROJELER İÇ ANADOLU'DA YOĞUNLAŞTI
Yıl içerisinde 3 bin 954 maden projesi için ÇED kararı verildi. Bunların bin 462’si için “ÇED gerekli değil”, 86'sı için “ÇED olumlu” kararı verildi. ÇED kararlarının yarısından fazlasını oluşturan maden ve enerji dışında konut, kimya, sanayi, turizm, kıyı, tarım ve ulaşım gibi birçok sektör için de projeler açıklandı. 3 bin 346 proje ile İç Anadolu Bölgesi ilk sırada yer alırken, ikinci bölge 2 bin 687 proje ile Kurdistan oldu. Ege Bölgesi 2 bin 488, Marmara Bölgesi 2 bin 779, Akdeniz Bölgesi bin 754, Karadeniz Bölgesi ise bin 240 proje ile talana açıldı. Öne çıkan kentler arasında 696 proje ile Ankara ilk sırada yer aldı. Ankara’yı 595 proje ile İzmir, 571 proje ile İstanbul ve 534 proje ile Antalya izledi.
Yaşam alanı savunucusu Koray Türkay, yaratılan tahribata ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“DOĞAYA KARŞI SAVAŞ”
İktidarın, geçmiş dönemde uyguladığı inşaat ve beton ekonomisinin tıkanmasından sonra yönünü yeraltındaki kaynaklara çevirdiğini belirten Türkay, iktidarın madenleri yerli ve yabancı sermayeye pazarlayarak, büyük bir doğa katliamına neden olduğunu söyledi. Her yerin “ekokırım suç mahalli” olduğunu vurgulayan Türkay, "İktidarın en büyük savaşı doğaya karşı vereceğini bu ÇED kararları ve maden ruhsatlarından görüyoruz. Doğaya karşı açılan bu savaşı kazanırlarsa insanlık kaybedecek. ÇED raporları ve ruhsatlarla ilgili kararlarda doğadan taraf olmadılar. Tek düşündükleri ne kadar para alacakları” diye belirtti.
Enerji üretimi ve tüketiminin doğayı ortadan kaldırdığını vurgulayan Türkay, "Ufacık ilçelerde dahi gereksiz alışveriş merkezleri var. Bunların en küçüğü 16 bin hanenin elektrik ihtiyacını tüketen bir yapı haline döndü. Bizim aslında yaşam için bu kadar enerjiye ihtiyacımız yok. Yani enerji ihtiyacı suni olarak yaratılmış bir şey. Bu yaratılan ihtiyacın gerekçesi de iktidarın sermaye gruplarına kazanç elde ettirmek için alan yaratması" ifadelerini kullandı.
“SIFIR KARBON” YALANI
Paris Sözleşmesi ve iktidarın "Sıfır karbon" söylemini anımsatan Türkay, ortaya çıkan pratikte bunun yalan olduğuna dikkati çekti. Verdiği sözleri tutmayan iktidarın karbon salınımının artmasına neden olduğunu belirten Türkay, "Özellikle karbon salınımında en etkili olan termik santrallerde kapasite artışına gidiliyor. Bu da Akbelen'de olduğu gibi mahkeme kararları dinlemeden yapılıyor. Yine Maraş'ta çoktan kapatılması gereken bir termik santral hala çalıştırılıyor ve üzerine kapasite artışı başvuruları yapılıyor" ifadelerini kullandı.
FİİLİ MÜCADELE DÖNEMİ
“ÇED gerekli değil” kararlarıyla halkın sürece katılmasının engellenmesinin dahi kanunlara aykırı olduğunu söyleyen Türkay, iktidarın ve kolluk güçlerinin artık tüm kanun ve yasaları ortadan kaldırarak, hareket ettiğini vurguladı. Burada en büyük görevin yaşam alanı savunucuları başta olmak üzere topluma düştüğünü sözlerine ekleyen Türkay, şöyle devam etti: "İktidar ekoloji mücadelesini sadece hukuki alanda sürdürmenin önünü açıyor. En çok korktuğu şey fiili mücadele. Bunu Kazdağları’nda, Akbelen'de gördük. Dolayısıyla fiili direniş alanlarını örgütlemeden, fedakarca bir mücadele ortaya koymadan önümüzdeki süreçte kazanım elde etme şansımız geçmiştekinden çok daha zor. Geçmişten aldığımız mücadele pratiklerinin tecrübesiyle bu tehlikeye karşı fiili direnişleri hayata geçirebiliriz. Herkes elini taşın altına koymalı. Nerede maden, enerji santrali kurulmak isteniyorsa mücadelenin içinde yer alınmalıdır. Burada da fiili direniş meşrudur. Meşru olmayan iktidar ve onların kolluk güçleridir." (İzmir/ MA)