03 Ocak 2024 04:15

Ressam Haydar Özay: Toprağın ve insan olmakta ısrarın ağıtı var

Aşık Veysel’in köyü bizim doğduğumuz köyden farksızdı. Biz de onun köyünden ve kültüründeniz. Birbirlerinin aynı olan toprak köylerde Aşık Veysel’i görmek, göstermek istedim.

Haydar Özay 

Paylaş

Sadık ALBAYRAK

Ressam Haydar Özay’ın Aşık Veysel resimleri sergisi Maltepe Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezinde 16-29 Aralık tarihleri arasında yapıldı. Özay’ın büyük Halk Ozanı Âşık Veysel’in hayatından ve türkülerinden esinlenerek yaptığı, sürekli büyüyen ve derinleşen bir koleksiyondan seçilmiş 30 resimden oluşuyordu sergi.

Özay’ın üslubu ve renkleriyle bütünsel bir resim dünyası kuran eserlerinde yaşamı, köyü ve türküleriyle toplumsal belleğimizde yer eden Aşık Veysel’e dair somut imgelerle karşılaşıyoruz. Sırtında sazıyla, kar kış demeden hep yollara düşen, Türkiye’yi karış karış gezen Veysel... Kış yolculuklarına tahta bavuluyla hazırlanırken resmedilen Veysel. Ekin tarlalarında, harmanlarda, gaz lambalı toprak evlerde, köyünde, köylüleriyle yaşamak isteyen Veysel tablolarını görüyoruz. Karanlıklar içinde “uzun ince bir yolda” yürüyen, güneşin sarıya boyadığı tarlalarda bastonu ve sazıyla Kara Toprak gibi ölümsüz türküleriyle bir doğa gücüne dönüşen bir Aşık Veysel var resimlerde.

Özay ile büyük ozanı konu edinen “Aşık Veysel Maltepe’de” başlıklı sergisi de edebiyat-resim sanatı ilişkisine önemli bir halka ekliyor. Sergi ve ozanla ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik.

2023’te verimli bir yıl geçirdiniz. Macar Şair Petöfi İstanbul’da sergisinden sonra Aşık Veysel konulu bir sergi açıyorsunuz. Bu sergilerinizle ilgili bilgi verir misiniz?

Sanat ticaretinde hırsımın olmayışı, galerilere, aklıma yatmayan sergi tekliflerine çoğu zaman hayır dediğim için uzun yıllar sergi açmadığım oluyor. Mimar Sinan resim bölümü mezuniyetimi başlangıç sayarsam 30 yıldır verimli çalışıyorum veya sürekli çalışıyorum.  Örneğin Melankoli resmimi 22 yıl önce çalışmıştım. Bu süre içinde, son yıllarda 4-5 kez sergilendi. Melankoli’yi 10 yıl sergilemediğim oldu.

HEM HALK OZANI HEM ÇAĞDAŞ ŞAİR

Sergiden sonra Veysel resimlerinize devam edecek misiniz?

Giderek daha fazla sayıda Veysel resimleri sergilemeye başladım. Bazı resimlerime hiç dokunmasam bile sürekli çalıştığım, yeni başlıklarla, yeni ilavelerle, yaptığım çeşitlemelerle sergiden sergiye Aşık Veysel resimlerimi gözden geçiriyorum. İzleyicilerle karşılaşmam, onların yorumlarını almam resimlerim üzerine daha derin düşünmemi sağlıyor. Bu konudaki arşivim zenginleştikçe kusursuzlaştırmaya çalıştığım resimler bunlar. Veysel resimlerimde 400 veya daha fazla bir sayıya ulaşacağım desem kendi ölçülerime göre abartmış olmam.

Aşık Veysel’i kültürümüz içinde nasıl tanımlarsınız?

Yüzyılların halk ozanları geleneğinden geliyor ama orada kalmıyor. Etkilenerek, dönüşerek ilerleyen biri. Hem halk ozanı hem de çağdaş bir şair. Dinleyen, dinlemeyi bilen, türküleri ile düşünen ve türküleriyle yaşayan biri. Toprağın ve insan olmakta ısrarın ağıtı var Aşık Veysel’de. Bunu anlamaya çalıştım.

NEDEN AŞIK VEYSEL?

Aşık Veysel’i resmederken onun hangi özelliklerini ön plana çıkardınız?

Neden özellikle Aşık Veysel diye soranlar oluyor. Erzincan’dan göç ettiğimiz yılı, annem 1973’te geldik diye değil, Veysel’in öldüğü yıl İstanbul’a geldik diye anımsar her zaman. Âşık Veysel’in köyü bizim doğduğumuz köyden farksızdı. Biz de onun köyünden ve kültüründeniz. Birbirlerinin aynı olan toprak köylerde Aşık Veysel’i görmek, göstermek istedim.

’70’li yıllarda, ’80’li yıllarda neredeyse her şeyini kendisi üreten bir köylülük vardı. Bir köy hatırlıyorum. Çobanlarla, ağıllarla, sürülerle, yaylalarla, buğday tarlalarıyla, bostanlarla yaşıyordu. Şimdi bunlar yok. Veysellere çalışmak benim için, çocukluğumda tanığı olduğum köy yaşantısına açılan bir hatıralar kapısı gibi.

Çiğdem çiçeği, kuşburnu, meşe yaprakları ve buğday başaklarıyla çevrelenmiş, biçimlenmiş bütün bozkır köylerinde, bütün mevsimlerde Aşık Veysel’i resmediyorum.

EDEBİYAT VE RESİM BİR ARADA

Resimlerinizde yazarları, şairleri, toplumsal olayları konu ediniyorsunuz. Edebiyatla resmi buluşturan bir sanatçısınız. Bu yöneliminiz nasıl oluştu? Bu konuda neler söylersiniz?

Toplumsal tarihin olumlu yöndeki kültürel sonuçlarına hepsinden önce bir sanatsever olarak duyarlıyım. Edebiyatı yani geçmişte okuduklarım, romanlar, şiirler iyi hatıralarımdır benim. İyi insanlar gibi sayarım onları. Bu değerleri imkan bulduğumda resim sanatı yoluyla ifade etmek isterim. Büyük devrimciler olsun, gerçek aydınlar olsun insanlığın acılarını, mutsuzluklarını azaltmaya adanmış yaşamlardır. Aşık Veysel de onlardan biridir; büyük insanlığın ozanıdır.

Ardı ardına gelen resim sergilerinizde 20. yüzyıl Türkiyesi’nin iki dev ismi hemen dikkat çekiyor: Nâzım Hikmet ve Aşık Veysel. Onlara çok özel bir sevginizin olduğunu kolayca görebiliyorum. Bu tavrınızı nasıl açıklarsınız?

Ressam Haydar Özay Müzesi’nde Nâzım’ı ve Veysel’i en büyük iki koleksiyon olarak düşünüyorum. Veysel’e ve Nâzım’a olan bu ressamca inancım gerçek bir halk müzesine ulaşma düşüncemden kaynaklanıyor. Yaşar Kemal iki büyük şair var diyormuş, Nâzım ve Veysel. Bu mucizevi insanlarımız üzerine daha da büyük bir emeği yoğunlaştırma düşüncesindeyim.

Dünya edebiyatıyla, Türk edebiyatıyla ilgili yeni çalışmalarınız olduğunu biliyorum. Biraz onlardan bahsedebilir misiniz?

Dünya edebiyatından Sandor Petöfi sergisinden sonra gündemimde Norveç edebiyatından İbsen’in Peer Gynt’ü ve Alman edebiyatından Goethe’nin Faust’u var, üzerlerinde çalışmaya devam ediyorum. Sergiler yapacağım peş peşe. Bir de 19. yüzyıl Fransız romanı üzerine resimlere çalışıyorum; Sefiller, Germinal, Kırmızı ve Siyah. Fransız devriminden etkilendiğimiz gibi hepimizi çok etkileyen bir edebiyat Fransız edebiyatı. Her eserden bir iki resim olabilir. 20-30 yapıt olsa, etkileyici bir sergi olur.

Bizim halk ozanları geleneğinden günümüze ulaşmış büyük bir miras var. Karacaoğlan’dan, Pir Sultan’dan Aşık Veysel’e, Mahzuni’ye büyük bir halk ozanları sergisi. Örnek vereyim. Sadece bizim Erzincan’dan Davut Sulari, Daimi, Ali Ekber Çiçek gibi isimler olur. Büyük yorumcularımızı da unutmam. Tamamlamış olduklarım var, Karacaoğlan gibi, Ruhi Su gibi ve başka başka hazırlıklarım var, çalışmaya devam ediyorum.

1973’ten 2023’e Aşık Veysel’in vefatının 50. Yıl dönümü anısına açılan bu sergide halk ozanları hatırlansın, unutulmasın, hep yaşatılsın istiyorum.

ÖNCEKİ HABER

TFF'den Riyad açıklaması: Asılsız iddia, art niyet, provokasyon

SONRAKİ HABER

İsrail, Beyrut'ta saldırı düzenledi: Hamas ofisi vuruldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa