04 Ocak 2024 04:07

İnsanca yaşanacak koşullar için mücadeleyi örmeliyiz

"İnsanca yaşanacak koşullar hepimizin arzusuysa mücadeleyi örmek de hepimizin sorumluluğudur."

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Gıda işçisi
İzmir

2024 yılında uygulanacak asgari ücret açıklandığından bu yana işçi arkadaşlarla bu konuda tartışmalar yapıyor, yılı nasıl geçireceğimizi konuşuyoruz. Şu açık ki siyasi görüşü ya da kendini hangi partiye yakın hissettiği fark etmeksizin işçilerin büyük bir çoğunluğu 17 bin 2 TL’nin kimseye yetmeyeceğinde hemfikir. Buna kuşku yok.

AKP’yi gizliden ya da açıktan savunan arkadaşlarımız da aynı memnuniyetsizliği yaşıyor. Can sıkıntıları bu konuda konuşurkenki yüz ifadelerinden çok iyi anlaşılıyor. Fakat çarenin ne yazık ki şükretmekte olduğunu söylemeyi sürdürüyorlar. Yine de eski dönemlerin aksine artık şükretmeyi önerirken ses tonlarında daha büyük bir umutsuzluk duyuluyor: “Yetmez bu ücret ama şükredeceğiz, ne yapalım?​”

8. sınıfta ve 9. sınıfta okuyan iki çocuğu olan bir kadın işçi diyor ki: “Şimdi asgari ücret 17 bin olsa biz alana kadar her şey zamlanacak. Biz şimdi pahalı olur diye servise vermedik çocukları, yol parası zaten servis parasını aratıyor. Çocuklara yemeği ben evden koymaya çalışıyorum, o da zamanım olduğunca. Bazen dışarıdan yemek zorunda kalıyorlar her şey ateş pahası. Yani bu zammı yaparken bunu düşünmüyorlar; çocukların durumunu, kaç çocuk baktığını...”

Özellikle yemek konusu kadın işçiler için asgari ücret tartışmalarında öncelikli vurgulardan olmayı sürdürüyor. Bazı işçiler 14 bin 431 TL olarak belirlenen açlık sınırının birkaç aya kalmadan zamlar yüzünden yükseleceğini söylese de açlık sınırının ne olduğunu bilmeyen, hatta ilk kez duymuş gibi şaşıran işçiler de var. İş yerinde konuştuğum işçilerden ikisi açıkça bilmediğini söyledi, bu sayı belki daha çoktur.

Kimisi evlenmek isteyenlerin evlenemeyeceğinden söz ediyor, kimisi birikim yapmanın artık hayal olduğundan. Kısacası bütün işçilerin birleştiği düşünceleri şu cümlelerle özetlemek mümkün: “Zam olsa ne olur, olmasa ne olur? Zaten şubatta 17 bin alsak da zamlar bu ücretin önemli bir kısmını çoktan eritmiş olacak.”

Birçoğumuz bu gerçeklere göz yummamak gerektiğinin farkındayız ama bunları değiştirmek için ne yapılması gerektiğinde ortaklaşamıyoruz. Kimimiz şükretmenin çözüm olmadığını savunmakla yetiniyor, kimimiz geçmiş seçimlerin bıraktığı umutsuzlukla mücadele vurgusunu yarıda kesiyor. Oysa çözüm çok basit: Birleşmek. Birlikte olmanın bizi daha güçlü kıldığını “okullarda bir öğün ücretsiz yemek” kampanyasında, deprem dayanışmalarında ve işçi direnişlerinde gördük, görmeyi de sürdürüyoruz. İnsanca yaşanacak koşullar hepimizin arzusuysa mücadeleyi örmek de hepimizin sorumluluğudur.

ÖNCEKİ HABER

Emekçinin konuta ulaşması imkansızlaştı

SONRAKİ HABER

'Mültecilere nefret söylemleri' davasında tutuklu sanıklara tahliye

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa