Medeni Kanun’a saldırı çalıştayı
Medeni Kanun Çalıştayı’nı değerlendiren Tunceli Baro Başkan Yardımcısı Av. Çağla Yolaşan, kadınların haklarını yalnızca aile içinde değerlendiren politikanın ete kemiğe büründüğünü söyledi.
Fotoğraf: Elif Öztürk Özgöncü/AA
Eylem NAZLIER
İstanbul
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Yüzyılında Türk Medeni Kanunu Çalıştayı’na katıldı. İstanbul Taksim’de bulunan The Marmara Taksim Otel’de iki gün sürecek çalıştayda konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Medeni hukuk alanını doğrudan ilgilendiren çalışmalarımızdan biri aile ara buluculuğu sistemidir. Bu minvalde yaşanan uyuşmazlıkların adliye koridorlarına taşınmadan tarafların ortak yararını gözeten ve bireysel beklentilerini olabildiğince karşılayan ara buluculuk sistemiyle çözümlenmesi amaçlanmaktadır” dedi.
BOŞANMALARDA AİLE ARA BULUCUĞU GÜNDEM EDİLDİ
Aile hukukunun, medeni hukukun en önemli alanlarından biri olduğunu söyleyen Tunç, “Hem geleneğimize hem inancımıza hem de hukuka bakışımıza göre toplumun temel taşı ailedir... Aile bağlarının zayıfladığı ailenin gücünü kaybettiği, toplumların yıkıma uğraması kaçınılmazdır...Güçlü aile, güçlü toplum, güçlü toplum ise güçlü devlet demektir...Ailenin kurucusu olan kadın ve erkek arasındaki hukuki statünün belirlenmesi, özellikle kadının haklarının etkin bir şekilde korunması, aile kurumunun geleceği için son derece önemlidir” dedi.
Tunç, “Medeni hukuk alanını doğrudan ilgilendiren çalışmalarımızdan biri aile ara buluculuğu sistemidir. Bu minvalde yaşanan uyuşmazlıkların adliye koridorlarına taşınmadan tarafların ortak yararını gözeten ve bireysel beklentilerini olabildiğince karşılayan ara buluculuk sistemiyle çözümlenmesi amaçlanmaktadır” diyerek çalıştayın ana gündemlerinden birinin boşanmalarda ara buluculuk olacağını ima etti. 1 Kasım’da Adalet Bakanlığınca gerçekleştirilen Aile Hukuku Sempozyumunu hatırlatan Tunç, “Özellikle aile ara buluculuğunun lehinde, kadına karşı şiddeti içermeyen konularda, çok sayıda önemli görüşler ifade edilmişti. Tabii bu sempozyumda da akademisyenlerimizi ve uygulayıcılarımızı dinleyeceğiz ve bu çalıştaylarda çıkacak görüşler doğrultusunda da yine bu alandaki yol haritamızı belirleyeceğiz” dedi.
KADIN VE LGBTİ DÜŞMANI ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDEN VAZGEÇMEDİLER
Tunç, 24. maddede başörtüsünü anayasal güvenceye alan ve 41. maddede evliliğin eşler arasında değil kadın erkek arasında olduğunu ifade eden anayasa değişikliği teklifini de meclisi sunduklarını ifade etti. Anayasa’nın 41. maddesinde yapılmak istenen değişikliğe dair Tunç, “Bu teklifte evlilik birliğinin ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabileceği ve eşler arasındaki eşitliğe dayanacağı hususları yer almaktaydı” diyerek LGBTİ düşmanlığından vazgeçmedi. Bahsedilen anayasal değişikliklere dair olan komisyon çalışmalarının sonuçlandığı ancak 6 Şubat depremleri ve seçim süreciyle bu tartışmanın askıda kaldığını dile getiren Tunç, “Anayasa’nın tümden değişmesi noktasındaki çalışmalar elbette ki devam edecektir ama bu 2 maddenin tekrar Meclis gündemine getirilmesi konusunda da kararlı olduğumuzu da ifade etmek istiyorum” dedi.
Anayasa’nın 41. maddesinin değiştirilmek istenmesinin asıl sebebine dair açık bir tartışma yürütmese de Tunç, “Son dönemde aileyi hedef alan en büyük tehdidin küresel güç odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikası olduğunu da biliyoruz. İnsan fıtratını ve ailevi değerleri savunanların, küresel ölçekte ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak baskılanmasını ise reddediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi Türkiye ve Türk Milleti küresel cinsiyetsizleştirme dayatmalarına kesinlikle boyun eğmeyecektir. Aile yapımızın dinamitlenmesine asla izin vermeyeceğiz” diyerek LGBTİ’leri hedef gösterdi.
‘KADINLAR VE ÇOCUKLAR LEHİNE ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLERE İMZA ATTIK’
Son 21 yılda anayasal düzeyde kadınlar ve çocuklar lehine önemli değişiklikler yaptıklarını iddia eden Tunç, “Bu çerçevede 2004 yılında kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu ve devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğunu hüküm altına almıştık. 2010 yılında da devletin bu amaçla alacağı tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı hükme bağlanmıştır” dedi. 2021 yılında kabul edilen çocuk istismarında somut delil şartını da içeren yargı paketi gibi çocukların korunmasını zorlaştıran ve iradesini hiçe sayan hükümlere rağmen, “Pozitif ayrımcılık dediğimiz maddeyle, kadınlara yönelik ve çocuklara yönelik, şehit gazi ailelerine yönelik düzenlemelerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağına yönelik pozitif ayrımcılık dediğimiz düzenlemeyi yapmıştık” diye konuştu.
‘TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ GÜÇLENDİRDİK’ SAVUNMASI
Sadece temel kanunları yenilemekle kalmadıklarını aktaran Tunç, “Darbe anayasasının vesayetçi ruhunu azaltan önemli reformları milletimizin desteğiyle aşmayı gerçekleştirmeyi başardık. Temel kanunlarımızın tamamını biz son 21 yıl içerisinde yeniledik. 1926 tarihli Medeni Kanunu’muz 2001 yılında yenilenmişti. Çağın ihtiyaçlarına, toplumumuzun ihtiyaçlarına uygun hale getirilme noktasında önemli bir çalışma gerçekleşmişti” ifadelerini kullandı. Bunun yanı sıra iktidarları döneminde sendikal haklar ve insan haklarının genişlediğini söyleyen Tunç, yeni anayasa tartışmasını yeniden gündeme getirdi.
Çalıştayın ikinci oturumu yarın gerçekleşecek. Katılımcılar aile hukuku, eşya hukuku, kişi hukuku ve miras hukukuna dair tartışacak.
İKTİDAR ÇALIŞTAYDA ETE KEMİĞE BÜRÜNÜYOR
Tunceli Baro Başkan Yardımcısı Çağla Yolaşan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un çalıştayda yaptığı açılış konuşmasını gazetemize değerlendirdi. Yolaşan, kadınların tüm medeni haklarının yine aile kurumu içinde değerlendirildiğini, çalıştay sonrasındaki süreçte de iktidar tarafından kadınların tüm sosyal ve medeni haklarının bu çerçevede değerlendirilmesinin artacağını söyledi. Anayasa’nın 41. maddesindeki değişikliğin LGBTİ düşmanlığı üzerinden kurulduğunu söyleyen Yolaşan, “ Bu değişikliği LGBTİ karşıtlığının yasal bir dayanağı olarak önümüze konmaya çalışılıyor” dedi.
Bakan Tunç’un başörtüsüne ilişkin sözlerine de dikkat çeken Yolaşan, “Başörtülü ve başörtüsüz kadınlar arasında çeşitliliğin anayasal güvence altına alınacağı söyleniyor. Her ne kadar bu değişiklik eşitlik adı altında yapılsa da kadınları başörtülü-başörtüsüz şeklinde bölecek ve ayrımcılığın kışkırtılmasının önünü açacak bir yasal düzenleme olarak önümüzde duruyor” dedi.
Aile ara buluculuğuna dair ise Yolaşan; kadınların boşanma süreçlerinde halihazırda çok zorlandığını, birçok kadının boşanma sebebinin şiddet olduğunu ifade ederek, aile ara buluculuğunun kadınların hayatlarını dahi tehlikeye atabilecek, onları şiddete mahkum edebilecek bir uygulama olduğunu söyledi.
“Bu çalıştayla da bunu aslında bir nevi ete kemiğe büründürmeye çalışan bir iktidar var karşımızda.” diyen Yolaşan, yapılan her değişikliğin çocuklar ve kadınlar için yapıldığı söylense de AKP iktidarı boyunca İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından, çocuk istismarının Meclis salonlarında meşrulaştırılmaya çalışılmasına kadar bir çok uygulamanın yine AKP döneminde gerçekleştiğini ifade etti. Ancak kadın mücadelesinin iktidarın örgütlediği saldırıları geri püskürttüğünü söyleyen Yolaşan, “Kadınların medeni ve sosyal haklarına karşı bu topyekün saldırı, kadınları ailenin içine sıkıştırmaya ve toplumu inanç ve yaşam tarzı temelli bölme maksatlı. Bu girişimlerin tümü yine kadınların tıpkı çocuk yaşta evlendirmenin yasalaştırılması tartışmalarında gösterdiği gibi bir mücadeleyle bir karşı çıkışla karşı karşıya kalacağını söylemek gerekir” ifadelerini kullandı.