05 Ocak 2024 05:10

Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent: Asıl sorun Anayasanın askıya alınması

Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, yargı hesaplaşması üzerinden çıkarılan krizin geldiği aşamayı değerlendirdi: "Yargıtay’ın yaptığı Anayasayı askıya alabileceğini, bu güce sahip olduğunu göstermek."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, Yargıtay’ın AYM'nin kararına uymamakla, Anayasayı askıya alabileceğini, bu güce sahip olduğunu gösterme amacı taşıdığını belirtti.

Yargıtay’ın verebileceği “AYM kararına uyulmamasına” diye bir karar türü olmadığını belirten Demirkent, "AYM kararının hukuki değerini belirlemek de Yargıtay’ın yetki sınırları içinde değil. Dolayısıyla Yargıtay’ın kararı, Hatay Milletvekili Can Atalay’ı kişi hürriyetinden zorla alıkoyma; Atalay’ın seçilme hürriyetini ve onu seçen halkın seçme hürriyetini Anayasadan almadığı bir kuvveti gasbederek engellediği anlamına geliyor” ifadesiyle değerlendirdi.

"JÜRİSTOKRASİ YARGITAY’IN AYNASINDA"

Jüristokrasinin, demokratik meşruiyet taşımayan yargıçların siyasal kararlar verdiği ve hakimiyeti ellerinde tuttukları, yargı kararlarına dayanan antidemokratik/aristokratik bir rejimi tarif ettiğini söyleyen Demirkent, "Yargıtay, kararında AYM içtihadı için 'jüristokrasiyi andırmaktadır' derken kendini aynada görüyor olmalı. İki nedenle; birincisi Anayasanın açık hükmüne rağmen Anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı karar veriyor. Daha açıkça, beş kişilik bir ceza dairesi olarak Anayasa yapıcı iktidardan daha güçlü olduğunu söylüyor, Anayasaya değil gücüne dayanan bir karar veriyor. İkincisi, yasama organına da hesap sorarcasına bir hüküm kuruyor. Yasama organının bir üyesini, milletin iradesini cezaevinde alıkoyuyor. Hangi yüksek yargı organınınki jüristokrasiyi andırıyor sizce?​” diye sordu.

HEPİMİZİN İÇİN VAHİM

İktidar bloğu içindeki dengeler açısından yaşananların ne anlama geldiği sorusuna Demirkent, "Bu soruyu şöyle sormanın daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. İktidar ittifakı içindeki çatışmanın, birbirlerine karşı kullandıkları araçların Anayasayı açıkça ilga etmeye kadar vardırıldığı bir Anayasa dışı düzen bizler için, bu ülkenin yurttaşları için ne anlamı geliyor? Bu soruya doğru yanıt verirsek sanırım sizin sorunuz bunun bir parçası olarak yanıt bulabilecek” dedi.

Bunun ise bugünün sorunu olmadığına dikkat çeken Demirkent, “İktidar ittifakının kurulduğu 2015 yılının Haziran - Kasım aylarında kurulan pazarlık – paylaşım düzenine kadar gitmek gerekir, belki 2010’da iyice açığa çıkmış bir önceki pazarlık – paylaşım düzenini de ayrıntısıyla inceleyerek. Devlet kadroları nasıl paylaşıldı? Yargıtay Kanunu neden ve nasıl değiştirildi? Hangi dairedeki üyeler nasıl belirlendi? Keza Danıştay için de bu söylenebilir? Soru ilerletilince, hangi kamu ihalesine kimlerin hangi usulle girebileceği nasıl belirleniyor? İlerletince suç örgütü liderleri hangi af biçimleriyle nasıl çıktılar, bunlar cezaevi sonrasında hangi faaliyetlerde bulundu?​” şeklinde konuştu. Meselenin hukuka aykırı bir karar olmadığına vurgu yapan Demirkent, “Hukuka aykırı olduğunu düşündüğümüz kararlar her hukuk düzeninde mümkündür. AYM kararları her zaman mükemmel hukuki argümantasyona dayandığı için mi bu kadar lafı ediyoruz? Hayır, pekala tersi de mümkün olabilirdi. Peki o zaman ne farkı var? Şu farkı var: Yargıtay’ın yaptığı Anayasaya, hukuka aykırı bir karar vermek değil. Anayasayı askıya alabileceğini, bu güce sahip olduğunu göstermek. Kim adına? Herhalde Türk Milleti adına değil ve eğer böyleyse bu iktidar ittifakı içindeki çatışmadan ziyade bizler için çok vahim durum” ifadelerini kullandı.

"SİYASET PAZARLIKLARA İNDİRGENİYOR"

İktidar eliyle yaratılan “yargı krizinde” ısrar edilmesinin yerel seçimlere yansımasına dair Demirkent, “Kapalı kapılar ardında neyin konuşulduğunu bilmiyoruz. Türkiye’de siyaset uzun zamandır demokratik kamuoyundan kaçırılan bir faaliyet. Birçok bakımdan böyle. Toplantı gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak da yasak, gazetecinin iktidardaki siyasetçiye halkın gerçek bilgi sahibi olmasını sağlayacak soruları sorması ve yanıtları alması da. Kişiler arasında, çıkar çevreleri arasındaki pazarlıklara indirgenmiş bir siyaset var yani. Dolayısıyla yargıdaki kriz bunun sadece bir göstergesi, unsuru. Yerel seçimlerdeki pazarlıklara hiçbir etkisi de olmayabilir. Fakat bu pazarlıkların Türkiye halkına ne kadar zarar verdiği doğru anlatılırsa, iktidarın kapalı kapılar ardındaki antidemokratik, oligarşik yönetimine karşı demokratik muhalefetin şansı olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

ÖNCEKİ HABER

İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 22 bin 438'e yükseldi

SONRAKİ HABER

Amerika’da yeni bir savaş karşıtı hareket ortaya çıkıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa