DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit: Yeni bir yol ayrımındayız
DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Yargıtay’ın Can Atalay kararına dair, “Yeni bir yol ayrımındayız. Ya temel hak ve özgürlükleri savunacağız ya da karanlık anayasal düzen bize dayatılacak" dedi.
Fotoğraf: MA
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gündemdeki gelişmelere dair Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Koç Üniversitesi yurdunda yaşanan işkence olayına değinen Koçyiğit, öğrencinin Kürt ve Alevi kimliğinden dolayı işkenceye uğradığını söyledi. Koç Üniversitesi’nde yaşanan ve benzeri diğer saldırıların münferit olmadığını vurgulayın Koçyiğit, şiddetin kaynağının AKP-MHP iktidarı olduğunu ifade etti. Koçyiğit, “Koç Üniversitesinde bir üniversite öğrencisinin Alevi ve Kürt olmasının nedeniyle oda arkadaşları tarafından darp edilmesi ve ırkçı saldırıyla, nefret saldırısına maruz kalmasına ilişkin haberleri takip ettik. Ne yazık ki gereğinin yerine getirilmediğini, sürecin akamete uğratıldığını, saldırıya uğrayan öğrencinin okuldan uzaklaştırıldığını ve saldırganlarla ilgili hiçbir şekilde bir sürecin işletilmediğini görüyoruz. Yaşanan olay her gün Kürde, Alevi’ye, sosyaliste, devrimciye, kadına ve LGBT+ bireylerine yönelik nefret söylemlerinin bu ülkedeki şiddeti olağanlaştırıp yaygınlaştırıldığını ve hayatın her alanını şiddetle kuşattığını göstermesi açısından da önemli” diye belirtti.
YARGITAY YARGISAL DARBEYE BİR KEZ DAHA İMZA ATTI
Koçyiğit, Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez “ihlal” veren Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını tanımamasına da tepki gösterdi.
Koçyiğit, “Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, 8 Kasım tarihinde yargısal bir darbe olarak nitelendirilen bir karara imza atarak bu kararın uygulanmayacağını ifade etti. Bunun üzerine Can Atalay’ın avukatları yeniden AYM’ye bireysel başvuru yaptılar. AYM bir kez daha ‘hak ihlali’ kararı verdi. Anayasanın 153/6 fıkrasının yani anayasa kararlarının yasama, yürütme ve yargı, gerçek ve tüzel kişileri bağladığına ilişkin fıkrasına atıf yaparak bu kararın derhal uygulanması gerektiğini ifade etti. Ama ne yazık ki bu karara da İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi uymak ve gereğini yerine getirmek yerine; topu bir kez daha Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesine attı. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, bir yargısal darbeye imza atarak haddini ve sınırlarını aşan bir karara imza koymuş oldu” ifadelerini kullandı.
‘ANAYASAYA AYKIRI AMA EVET DİYECEĞİZ’ DİYENLERİN PAYI VAR
Koçyiğit, konuşmasının devamında şu açıklamalarda bulundu:
Ne yapıldı? 20 Nisan 2016 tarihinde bu Meclis anayasaya aykırı olduğu halde milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırdı. O zaman ‘anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz’ diyenlerin bugünkü anayasal krizde, devlet krizinde emeklerinin olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. O gün bu yargısal darbeye bu hukuksuzluğa geçit verilmeseydi, sırf Kürt’tür diye, sırf demokratik siyaseti temsil ediyor diye HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmasaydı bugün belki de bunları konuşmuyor olacaktık."
BU DA YETMEDİ HDP’Yİ KAPATMA DAVASI AÇTILAR
"Ama sadece bununla da sınırlı kalmadı. Hatırlatalım, 4 Kasım 2016 tarihinde eş zamanlı olarak eş genel başkanlarımızın ve milletvekilli arkadaşlarımızın içinde olduğu birçok arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı ve cezaevine konuldular. Bununlar da yetinmediler. 2016 yılındaki darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL eliyle aslında KHK’ler eliyle bir siyasi mühendislik yapmaya çalıştılar ve bununla da bir bütün olarak sistemi değiştirmek istediklerini göstermiş oldular. Bu da yetmedi. HDP’ye kapatma davası açıtlar, Kobani kumpas davasıyla 108 arkadaşımızı en ağır suçlarla yargılamaya çalışıyorlar ki hali hazırda Kobani kumpas davası devam ediyor ve bütün bunların aslında yeni kurulmak istenen rejimin, sistemin taş ayakları olduğunu bütün bunların bir büyük planın parçası olduğunu ama ilk elden kendileri açısından sorun teşkil eden Kürtleri devrimcileri sosyalistleri aslında bu ülkenin direniş odağını yok etmek istediklerini çok iyi biliyoruz."
SESSİZ KALMAK MÜMKÜN DEĞİL
"Artık ortada bir anayasasızdık hali var. Ne yazık ki AYM’de bu anayasasızlaştırma meselesinde bir taraftı. Bu sürece katkı koydu. Bu sürecin parçalarını oluşturan bir yerde duruyordu ama gördüğümüz meselenin çok daha ileri boyuta gittiğini, Yargıtay’ın sadece AYM’ye değil, aynı zamanda halka, Meclis’e, Meclis Başkanı’na da parmak sallayan had bildiren bir noktaya taşındığını görüyoruz. Bunu kabul etmek, buna sessiz kalmak mümkün değil.
Biz de bunu kabul etmeyeceğiz, sessiz kalmayacağız. Bu anlamıyla bu siyasi krizin bizim açımızdan bir yönüyle de aslında yaratılmak istenen bir kriz olduğuna dair de açıkçası şüphelerimiz olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Yani bir danışıklı dövüşün, bir kavganın seyircisi pozisyonuna da bütün toplumu ve siyasi getirmek isteyen bir anlayışı olduğunu da görüyoruz."
YENİ BİR YOL AYRIMINDAYIZ
"Şimdi yeni bir yol ayrımındayız. Ya hep beraber bu ülkedeki yurttaşlar olarak, bu ülkedeki siyasetçiler olarak, bu ülkedeki her bir yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini savunacak, anayasal devlet düzenini savunacağız ya da bu büyük karanlık ve kötülük kendini gittikçe büyütecek ve bütün ülke sathına yayılarak yeni bir anayasal düzeni bize dayatacak. Bunun içerisinde her birimiz kaybolup gideceğiz. O anlamıyla biz bütün çağrımızı bütün Türkiye halklarına yapmak istiyoruz; gelin bu darbeye hep beraber direnelim. Bu çağrımızı Meclise yapmak istiyoruz. Meclis iradesine, halkın kendisine verdiği temsile sahip çıkması gerekiyor. Meclisin onuruna sahip çıkması gerekiyor. Bugün Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, meclise parmak sallıyor. Bugün Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi meclise kayyım olarak atanmak isteniyor. Bu kayyımca anlayışa karşı biz meclisin onuruna, haklarına toplum adına Türkiye halkları adına sahip çıkması gerektiğini ifade ediyoruz."
MECLİS BAŞKANI’NA ÇAĞRI YAPIYORUZ
"Meclis Başkanına çağrı yapıyoruz; Yargıtay’ın kararı asla ama asla Meclis’te okunmamalıdır bu yargısal krizin Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesinin kararının geçmişteki darbe muhtıralarından bir farkının olmadığını altını çiziyoruz. Bu kararın 28 Şubat muhtırasından 27 Nisan e-muhtırasından hiçbir farkı olmadığını ifade edelim. O gün ‘bize karşı darbe yapılıyor diye bağıranlar’ ve o günün mazlumları bugünkü darbenin başında olup bütün topluma darbe yapıyor. Sayın Numan Kurtulmuş'a çağrı yapıyoruz, asla ama asla Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesinin kararı bu Meclis’te okunmamalıdır. Sizden de Meclis iradesini sahip çıkacak bir tutumu beklediğimizi ifade etmek istiyoruz."
CAN ATALAY NEDEN TUTULUYOR
"Bu işin bütün bu sürecin mağduru olan Hatay halkının iradesi olan Can Atalay var. Can Atalay hali hazırda hepimiz gibi milletvekili olarak seçildi ama ne yazık ki yemin edemedi, milletvekili görevlerini yerine getirmiyor. Neden tutuluyor? AKP’nin aslında emelleri için. AKP’nin bir yeni Türkiye inşası için aslında orada, cezaevinde rehine pozisyonunda tutulmaya devam ediyor. Burada da bir kez daha AYM kararının derhal uygulanması ve Hatay Milletvekili Can Atalay'ın derhal serbest bırakılması çağrısını yenilemek istiyoruz. Bu ülkedeki bütün toplumsal kesimleri darbeye karşı demokratik, barışçıl gösteri hakkını, darbeye karşı direnmeye, ülkeyi karanlıktan çıkarıp aydınlığa taşımak için elin taşın altına koymaya davet ediyorum.” (MA)