‘Ah güzel İstanbul’da’ bir Haşmet Bey, bir Ayşe varmış…
Az bulunur, az yetişir, çok yönlü, kendine özgü özel bir sanatçıydı Ayla Algan. Sadece aldığı iyi eğitimlerle iyi yetişmiş biri değil hem de çok sayıda önemli, özel insanlar yetiştirdi.

Ah Güzel İstanbul filminden bir sahne
Mesut KARA
Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Ah Güzel İstanbul” filminde Haşmet Bey suretinde dev gibi bir Sadri Alışık ve artık anılarımızda düşsel bir güzellik olarak kalan İstanbul yansır beyaz perdeye. Ayşe suretindeyse, genç ve başarılı Oyuncu Ayla Algan vardır şöhret olmak için çabalayan.
Biri tüm servetini yitirmiş, ‘düşmüş’ eski İstanbul beyefendisi Haşmet İbriktaroğlu, diğeri de artist olma düşleriyle İzmir’deki gecekondularından kaçıp İstanbul’a gelen Ayşe Goncagül’dür.Zengin ve köklü aileden gelen İstanbul beyefendisi Haşmet İbriktaroğlu, seyyar fotoğrafçılık yapmaktadır. Dedesinin dedesi Osmanlı Sarayı’nda ibrikçi başı, dedesi paşa, babası da zengin bir hovarda ve tüccardır. Haşmet Bey de Beylerbeyi’de bir yalıda dünyaya gelir. Bir yaşındayken annesi yakışıklı bir zabitle kaçar, babası da içkide iki hanı bir koca köşkü kaybeder. Servetin kalan kısmını da Haşmet Bey batırır. Kendi başına buyruk olabilmek için seyyar fotoğrafçılık yapmaktadır. İki üç kuruş için hürriyetini satmak istemez.
Paralar suyunu çekince varlıklı dostları da arayıp sormaz olur. İnsancıldır, kalenderdir Haşmet Bey. Çorbasını da rakısını da “Sabah Çorbacı Gece Meyhaneci” tabelası olan Rıfkı’nın yerinde içer. Körüklü fotoğraf makinesiyle “İstanbul Hatırası” yazan bezin önünde fotoğrafını çekerken tanır Ayşe’yi Haşmet Bey.
GELENEKSEL VE MODERN DEĞERLER ÇATIŞMASI
Film, yaşanan yeni dönüşümler üzerinden, geleneksel değerler ve modern değerler çatışması ekseninde kurar dramatik yapısını. Medeniyet sözcüğü olumsuz dönüşümü, kirlenmeyi ve yenidünyayı simgeler biçimde kullanılır.
Filmin en etkili konuşmasını Ayşe’nin artist olma hayallerindeki ısrarcılığına karşı Haşmet Bey, kulübeyi ısıtmak için çalı çırpı toplamaya çıktığında kendi kendineyken yapar: “Zavallı çocuk, cahil kafacığını çürük ümitlerle doldurmuşlar. Eee naparsın, aşağılık mecmualar, kötü filmler, pis efsaneler… Ben şimdi sana hakikati nasıl anlatacağım. Ahh ihtiyar medeniyet, çocuklarına sağlam, yepyeni bir dünya kurmaktan bunca aciz misin? Bizi yabancı diyarlardan getirttiğin süslü yalanlarla mı besleyeceksin?”
Haşmet Bey filmin bir sahnesinde de iç çekerek şunları söyler: “Aaah, güzel İstanbul! Nasıl da bozulmamış o bin yıllık güzelliğin. Ey, canım Boğaziçi! Bir zamanlar dedelerimiz de içlenmiş bu güzelliğinin karşısında.” Haşmet Bey, bir vapur beklerken boğazın sisli manzarasına bakarak ‘içinden mırıldanır’ bunları.
BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ…
“Ah Güzel İstanbul” filminde Ayşe suretinde izlediğimiz çok yönlü büyük Sanatçı Ayla Algan’ın aramızdan ayrıldığını öğrendiğimde aklıma önce o unutulmaz film geldi, bir de Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “İstanbul Destanı” şiirindeki “İstanbul deyince aklıma bir masal gelir/ Bir varmış, bir yokmuş” dizeleri; bir de tek kanallı siyah-beyaz TRT yıllarında ekranda izleyip dinlediğim, ‘oynayarak söylediği “Koca Öküz” şarkısı.
Artık ne o anımsadıkça ardından “Ah çektiğimiz o ‘güzel İstanbul” var ne Haşmet Bey olarak izlediğimiz Sadri Alışık ne de saf, temiz, güzel Ayşe olarak unutulmazlar arasında yerini alan Ayla Algan.
Saygı, sevgi ve özlemle anımsadığım Can Yücel’in sesi kulaklarımda: “Bana bir varmış de/ bir varmış, bir yokmuş deme/ içime dokunuyor.”
HEM YETİŞTİ HEM YETİŞTİRDİ
Az bulunur, az yetişir çok yönlü, kendine özgü özel bir sanatçıydı Ayla Algan. Sadece aldığı iyi eğitimlerle iyi yetişmiş biri değil hem kendini iyi geliştirmiş hem de “doğal yeteneklerini” iyi ve doğru değerlendirmiş özel bir sanatçı insandı: çok sayıda da önemli, özel insanlar yetiştirdi.
Müzik, tiyatro, sinema gibi sanatın birçok alanında var olurken çalıştığı her sanat disiplinini derin izler bırakarak yapabilmeyi başarmıştı.
Karanlıkta Uyananlar filminden bir sahne
ADINI SİNEMA VE TİYATRO TARİHİNE YAZDIRDI
Çocukluğunda aldığı piyano, bale ve şan dersleriyle 5 yaşında başladığı piyano öğrenimini yıllarca sürdüren Ayla Algan söylediği şarkılarıyla da var olurken aldığı sahne eğitimi sonrası yaptığı çalışmalarla tiyatronun unutulmazları arasında yerini almıştı.
Tiyatro öğretmenliği ve oyuncu çalıştırma dersleri veren Macit Koper, Taner Barlas, Cezmi Baskın, Meral Çetinkaya, Rutkay Aziz gibi önemli oyuncu ve yönetmenlerin yetişmesinde payı olan Ayla Algan 1964 yılında senaryosu Vedat Türkali’ye ait olan, yönetmenliğini Ertem Göreç’in yaptığı, ilk ‘işçi-sendika-grev’ filmi “Karanlıkta Uyananlar” ile başladığı sinema oyunculuğu sürecinde 1966’da Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Ah Güzel İstanbul” filminde Sadri Alışık ile birlikte başrol oynadı; 30’un üstünde sinema filminde, televizyon dizilerinde (dizi, TV filmi, kısa film dahil toplamında 71 yapımda) yer alarak adını sinema tarihine de yazdırdı.
Evrensel'i Takip Et