Bıçak kemiği çoktan deldi
"Biz kamu işçileri, şimdi tam zamanı olan genel grev, genel direniş çağrısını haykırmalıyız."
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Bir kamu işçisi
Ankara
2024 yılı ocak ayı itibarıyla asgari ücret 17 bin 2 TL olarak belirlendi. 1-2 ay içerisinde açlık sınırının altında kalacak bir ücretle milyonlara “Ölmeden yaşamaya çalışın” denildi. Peki, bu ücreti kamu işçileri nasıl değerlendirdi? 15 yıllık bir kamu işçisi olarak, hem kendi iş yerimde, hem de askeri iş kolunda, kara yollarında, sağlıkta, devlet su işlerinde çalışan arkadaşlarımın sosyal medyadaki paylaşımlarını, iş yerindeki konuşmalarını ve taleplerini aktarmak istedim.
EK PROTOKOL YAPILMALI
Ocak ayı itibarıyla işe yeni giren kamu işçisi de 15 yıl üzeri çalışan da yeni asgari ücretin yüzde 30 fazlasını alacak. İlk işe girdiğimizde asgari ücretin iki üç katı maaş alıyorduk. Gelinen noktada eşitlendik. Geçen yıl imzalanan sözleşme hükmünü yitirmiştir. Çünkü hayat pahalılığı, enflasyonun giderek yükselmesi biz kamu işçilerini yoksulluk altında ezmektedir. Alım gücümüzün bu kadar düştüğünü hiç görmemiştik. En son 1992-1993’te bu kadar yoksullaşmıştık. Herkesin diline pelesenk olmuşçasına geçen yıl memurlara verilen seyyanen zammı biz de istiyoruz. Seyyanen zam isteme artık bir çığlığa dönüştü. Çünkü işe yeni başlayan bir memur 30 yıllık bir kamu işçisinden daha yüksek ücret alacak. Memurların geçtiğimiz yıldan beri kamu işçilerinin aldığı ikramiyeden biz de istiyoruz diye yüksek sesle haykırması bir kazanım elde ettirmiştir. Memurların taleplerinde ısrarcı olması ve isteklerinin bir kısmını alması kamu işçilerine örnek teşkil etmiştir. Memurlar bu ay yüzde 49.25 zam alırken, biz kamu işçileri mart ayında yüzde 10 sözleşme zammı ve eylül ayı itibarıyla çıkan enflasyonu alacağız. Zaten geçtiğimiz eylül ayı zammından bu tarafa yüzde 12.5 kaybımız oluştu. Mart ayında alacağımız enflasyon farkı ve sözleşme zammı geçmiş kaybımızı bile telafi etmeyecektir. Tüm kamu işçileri için sözleşme süresi aynı zamanda başlamalı ve yürürlük tarihi ocak ayı olmalıdır.
EK ZAM VE SEYYANEN ZAM İSTİYORUZ
Bu sebeple kamu işçileri de artık yeter diyerek farklı iş kollarında sendika şubelerini eylem yapmaya zorlamaktadır. Geçtiğimiz ekim ayından bu tarafa askeri iş kolunda çalışan işçiler iş yerlerinde çeşitli tartışmalar sürdürerek Harb-İş Genel Merkezini bir dizi eylem kararı almaya zorlamıştır. Önümüzdeki hafta başından itibaren eylem takvimini uygulamaya başlayacaklardır. Biz kamu işçileri olarak artık bıçak kemikte demenin zamanı geldi de geçiyor. Gün geçtikçe yoksullaşan kamu işçileri olarak Türk-İş Genel Merkezinden ve AKP iktidarından medet ummayalım. Çünkü bunlar koltuklarından başka bir şeyi düşünmezler. AKP iktidarı yeni yıl bütçesinde yine patronlara milyarlarca lira teşvik vereceğini açıklamıştır. Bizim de kamu işçileri olarak patronlara ve kendi yandaşlarına verilen teşvikler gündemdeyken ülkenin gerçek sahipleri işçiler olarak hakkımızı istemek ve mücadele etmekten başka çaremiz yoktur. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyen hadisteki gibi gereğini yapmalıyız. Harb-İş Sendikasının ve üyelerinin kararlı tutumu eylemi tüm kamu işçileri için örnek teşkil etmeye başlamıştır. Demir yollarında çeşitli atölyelerde ve Sivas Türesaş vagon fabrikasında yemekhanede ses çıkarma eylemleri başlamıştır. Kara yollarında farklı iş yerlerinde de sözleşmenin ek protokol yapılarak yenilenmesi çağrıları yükselmeye başladı. Devlet su işlerinde ve enerji iş kolunda da ek zam tartışmaları devam ederken Tes-İş genel merkezi hem Türk-İş Genel Merkezine hem de kamu işvereni Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenler Sendikasına (TÜHİS) ek protokol yapılması çağrısı yapmak zorunda kalmıştır.
KAMU İŞÇİLERİ NE YAPMALIDIR?
Şimdi ayrışmanın değil birleşmenin vaktidir. Harb-İş Sendikasının almış olduğu eylem takviminin iş kolu fark etmeksizin uygulanması için sendikalarımızı eylem kararı almaya zorlamalıyız. İş durdurma, iş bırakma eylemleri, kent meydanlarında kitlesel basın açıklamaları yapmamız, Ankara’da tüm sendikaların bir arada kitlesel miting yapması gerekiyor. Başka çaremiz yoktur. Tam da Büyük Madenci Yürüyüşü’nün 33. yıl dönümünde tarihimize ve şanımıza yakışır bir şekilde hareket etmeliyiz. Biz kamu işçileri, şimdi tam zamanı olan genel grev, genel direniş çağrısını haykırmalıyız.