6 Ocak 2024 10:00
/
Güncelleme: 8 Ocak 2024 09:33

Radical Noise'dan Sinan Ünal ve Engin Saatçılar ile konuştuk

Yaşayan efsane hardcore-punk grubu Radical Noise'dan Sinan Ünal ve Engin Saatçılar'la grubun çalışmalarından politik gündeme, elemanların değişiminden müzikteki değişime kadar pek çok konuda konuştuk.

Özgür GÜLTEKİN
Duygu Ayber GÜLTEKİN

Radical Noise, Türkiye'nin önde gelen hardcore-punk gruplarından bir tanesi. 1992 yılında gitarda Sinan Ünal ve davulda Emre Şahin (Pedro Loco) tarafından kurulan grup, demolar ve kısa kayıtların ardından 1997'de "14 More Reasons to Burn Us Down" adlı ilk albümünü yayınladı. Asıl büyük patlamayı 1998'deki "Make A Wish" albümüyle yapan Radical Noise, 1999'da yayınlanan "Plan B" albümüyle artık tartışmasız zirvedeydi. Ancak daha sonrasında bir türlü sürekliliği yakalayamayan grup, elemanların yurt dışına çıkması sebebiyle de dağıldı. Ara ara konserlere çıkan ve sevenlerinin ağzına bir parmak bal çalan Radical Noise, yakın zamanda yeniden bir araya geldiğini ve çalışmalara başladığını duyurdu. Her ne kadar grubun kurucularından Emre Şahin ve solist Kerem Onan'ın gruptan ayrılması fanlar arasında hüzne yol açsa da Radical Noise'un yine sahnelerde ve stüdyoda olduğunu görmek herkesi yeniden havaya sokmaya yetti.

Güncel kadrosu vokalde Can Pehlivanlı, gitarlarda Sinan Ünal, Engin Saatçılar ile Ersin Deniz Çağlayan, basta Serdar Asker ve davulda Doğan Aydın'dan oluşan grubun 7 Aralık 2023'te İstanbul Babylon'da Lifelock'la birlikte sahne aldığı konser öncesi Sinan Ünal ve Engin Saatçılar'la röportaj yapma fırsatı yakaladık. İkiliyle grubun çalışmalarından memleket meselelerine, grup elemanlarının değişiminden müzikteki değişime kadar pek çok konuda konuştuk.

Fanlarıyla bu kadar fırtınalı bir ilişki kuran başka bir grup var mıdır bilmiyorum. Make A Wish'le beraber özellikle Türkiye çapında bir tanınırlık oldu, Plan B ile coştuk, ondan sonra grubu kaybettik. Konserler oldu, “Hadi koşalım, Radical Noise izleyelim, geliyorlar galiba” derken bir baktık yurt dışında arkadaşlar. Şimdi de tekrar bir yeniden birleşme. Peki bundan sonra ne olacak? Sonda soracağımı başta sormuş gibi oldu ama bundan sonra nasıl gidiyoruz?

Engin Saatçılar: Bundan sonra gidiyoruz artık, yani aktif grup. Eskisi gibi bir durum yok. O zaman hayat şartları nedeniyle herkes yurt dışına gitti, iş nedeniyle yapamama gibi durumlar oldu. Hep yapmak istiyorduk, fırsat olmuyordu. Biraz hayatları düze koyunca dedik ki biz bu işi devam ettirelim, biraz da canımız çekti hani, özlemişiz yani. Bundan sonra aktif grup. Hatta buradan da söyleyelim, bir EP (Extended Play*) kaydedeceğiz yakında, yayınlanacak.

Sinan Ünal: Kayıtlarına da başladık onun, daha doğrusu demo kayıtlarına başladık. Asıl kayda da geçeceğiz çok yakında.

E.S: Arkası da gelecek, öyle tek EP ile durmayacak. Bir ara öyle oluyordu, bir yayınlıyorduk mesela 5 sene kayboluyorduk, bu sefer olmamasını biz de diliyoruz, niyetimiz o yönde.

Bu birleşme ve yeniden aktif olma kararının ardından size gelen tepkiler nasıl?

S.Ü: Keyifli, biz de çok keyif alıyoruz böyle çok mutlu olan insanlar görünce. Hem şaşırıyoruz hem mutlu oluyoruz. Senelerdir demek ki bayağı ortak bir şeyler olmuş bir sürü insanla.

Gerçekten bu hale şaşırıyor musunuz, bir fanınız olarak soruyorum.

E.S: Biz o şaşkınlığı pek atamadık, bu yaşımıza geldik hâlâ bir garip geliyor. Aslında dediğin gibi çok uzun zamandır olan bir durum. Herhalde unutuyor insan normal hayat rutinine girince, sonra birden yeniden konsere çıkınca bir ilgi... Alışamadık yani (gülümseyerek), biz böyle insanlar da değiliz yapı olarak. O duyguyu yenemiyoruz zannedersem.

S.Ü: Sene içinde bir sürü değişik değişik insan bir şekilde paylaşım hissetmiş, biz de aynı şekilde. Bu, bizi gerçekten ayakta da tutuyor. Bir sene oldu yeniden aktif olduğumuzdan bu yana, yeniden canlandık, çok heyecanlanıyoruz, keyif alıyoruz.Bize de çok iyi geldi açıkçası.

"YENİ EP ÇOK YAKINDA, TÜRKÇE SÖZLERLE…"

Albüm, EP hazırlığı var dediniz, zaman belli mi?

S.Ü: Çok kısa zamanda çıkacak. Demoyu bitirdik, son ayarlamalar kaldı, stüdyolar belli oldu.

Türkiye'de mi kaydediyorsunuz?

S.Ü: Burada burada, Türkiye'de yapacağız.

E.S: Türkiye'de ve Türkçe olacak, bundan sonra Türkçe.

Neden?

S.Ü: Daha iyi hissediyoruz herhalde. Daha zordu Türkçe aslında. Çok küçük yaşta başladık ve o zaman baskın dil hep İngilizce'ydi. Dünyanın her yerinde gruplar vardı ve hepsi neredeyse İngilizce yapıyordu, çok nadir 3-5 Güney Amerikalı grup İspanyolca yapıyordu. Biz de tabii çocukken o akıma kapıldık ve devam ettik ama şimdi Türkçe ile çok daha hissediyoruz yani sonuçta ana dil.

E.S: Ben sahnedeyken de birileri anlatırken de buradaki seyircinin Türkçe parçalarla daha organik bir bağ kurduğunu görüyorum. Sahnede de daha iyi bir sinerji oluşuyor.

Bu durum genç kuşak için de böyle mi?

E.S: Evet, onlar için de öyle. İngilizce şarkıların da sözlerini biliyorlar, hatta geçen konserde baktım gencecik insanlar biliyorlar sözleri ama sanki Türkçe'de birbirimizi daha iyi anlıyoruz buradaki seyirciyle. Eskiden, gençken insanın bir hevesi oluyor, “Avrupa'ya yürür mü bu grup?​” diye. Şimdilerde biraz kaliteyi de kabul etme durumu oldu bizde, yani buralıyız. Şu yaştan sonra Avrupa'dan teklif de gelse zaten biz gitmeyiz büyük ihtimalle (gülüşmeler). Diyecekler "hadi abi albümü basıyoruz", abi dur be, evimizi düzenimizi bozdurma deriz.

S.Ü: En büyük keyfimiz bu işte, İstanbul'da da diğer şehirlerde de çalmak. Önümüzdeki aylarda yine konserler var bu arada, ocak ayında üç konser olacak mesela.

E.S: Önümüzde aktif bir süreç devam ediyor, yaptık durduk yok, bayağı hızlı hızlı gidiyoruz.

S.Ü: Çalmak istiyoruz, olabildiğince çok çalmak istiyoruz. Canlı da çalmak istiyoruz, albümler de kaydetmek istiyoruz. Yeni soundlar da denemek istiyoruz.

Yeni soundlar derken nasıl mesela, ipucu alabilir miyiz?

S.Ü: Onu anlatması zor. Şimdi bizde artık neredeyse 40'ın altında kimse yok. Yaşla birlikte evriliyoruz, müzik zevklerimiz değişiyor. Sert müziğin daha sofistike kısmına eğiliyoruz. Biz de o değişime kendimizi adapte edeceğiz. Zaten iki tane de majör yeni arkadaşımız var. Şu an yeni şeyler hep ortak şekilde çıkıyor ve ne seviyorsak, nasıl hissediyorsak öyle. Sonuçta değişiyoruz. Bu grup 31 senedir var, yani oradaki halim değil tabii şimdi.

E.S: Tabii bu bizim seyircinin alışmadığı bir şey de değil bence. Make A Wish albümüyle Plan B arasında da fazla bir bağ kuramazsın. İçimizden ne geliyorsa. Bizim grup elemanlarının baştan beri müzik zevkleri de birbirine benzemez.

S.Ü: Evet ama güzel ve etkili olan o.

E.S: Biz bir şekilde o Radical Noise soundunu yaratırız yan yana geldiğimizde. Şu anda da öyle, ortak dinlediğimiz müzikler çok azdır büyük ihtimalle.

Bu avantaja dönüyor yani?

E.S: Avantaja çeviriyoruz işte, o bana ilginç geliyor, normalde birbirini yemesi lazım.

S.Ü: Daha özel bir sound oluyor çünkü herkes ufak ufak bir şey katıyor. Bazen direnişler oluyor, "ben onu istemiyorum" falan diye. Oluyor, sonuçta altı tane adamız.

E.S: Tabii ki bir Radical Noise soundu ve çerçevesi var, oradan dışarıya doğru çok fazla kayma olmuyor. Bazen daha değişik alanlara gidiyorsun ama onu Radical Noise'da sentezlemeye çalışıyoruz. Hepimizin sevdiği müziklerden parçalar katmaya çalışıyoruz, türlerden, janralardan. Deneyerek ilerliyoruz.

Şaşıracak mıyız peki?

E.S: Yani bu EP'de ufak ufak şaşırılacağını anlayacaksınız. İleriye dönük işaretler var. Yine bir Radical Noise ama şaşırtıcı hareketler de var daha önce olmayan.

S.Ü: Daha çok ne hissediyorsak o aslında, matematiksel bir şey değil, şu an içimizden ne geliyorsa o. Şu anda EP'ye başladığımız halinden bile farklı yani. Stüdyolarda bambaşka yerlere doğru gitti. Biraz da artık şu yaştan sonra ne hissediyorsak, ne seviyorsak o. Bence sanat da böyle olmalı, sanatçının o dönemki hali neyse o. Bir tarzım var diye 70 yıl bunu yapmak zorunda değilsin.

"POLİTİK YANIMIZ İSTER İSTEMEZ ORTAYA ÇIKIYOR"

Politik tavır olarak Make A Wish albümünden hatta daha önceki demolardan itibaren sert bir söylem vardı. Bu saatten sonra ne oluyor peki?

S.Ü: Sağcı oluyoruz! (gülerek)

E.S: Ben AKP'ye geçiyorum... (gülüşmeler)

S.Ü: Bunu konuşuyorduk Engin'le. Bazılarımız çok ekstrem politize büyüdük çocukluktan beri, travmatik şeyler yaşadık hatta. Küçük yaşlarda cezaevinde akrabalarını ziyarete giderken onların dayak yediğini görmek gibi. Öyle büyüdüğümüz için çok değişebileceğimiz bir durum yok. Tabii fikirlerimiz de evriliyor ama o duruş hep var, ondan kopamıyoruz.

E.S: Bu albümün sözlerinde de var yine. Bir siyasi tarafı var, "ben aşksız prensim" gibi bir şey gelmiyor yani.

S.Ü: DNA'sında var grubun. Bunu ekstra bir şey gibi de kullanmak istemiyoruz ama içimizde olduğu için çıkıyor.

E.S: Ama Make A Wish'teki kadar sert mesajlar... O zaman çok gençtik, çok daha sinirliydik.

S.Ü: Sinir hâlâ var, o da farklı bir yere geldi.

E.S: Sinir var ama onu ulaştırma yönü artık biraz daha değişik. Gençken daha bir bağırarak çağırarak anlatmak istiyorsun.

S.Ü: Çocukken, Avrupa'da olan bütün o underground sistem zaten bunun üzerineydi. Biz hardcore'a da öyle girmiştik. Kuzenim Emre'yle ilk başladığımızda, o zaman daha çok metal dinlerken hardcore'u keşfettik ve bir baktık inanılmaz politik, inanılmaz duruşu olan bir şey, bizi direkt çekti zaten. Oradan içine girdik ve evrildi evrildi. Bu bir bütün yani, bu da olacak o da olacak diye planlı yaptığımız bir şey değil.

E.S: Hepimizin hardcore'a girişi biraz öyle oldu, o bizi çekti. Gençken daha çok metal, rock dinlerken, biraz artık dili de anlamaya başlayınca “Ya bunlar biraz boş şeylerden bahsediyor ama bak ötekiyse olan bir şeylerden bahsediyor. Tamam, bu benim kafama daha uygun” diyerek bir geçişimiz oldu.

40'ların üzerine geldik dediniz, peki memleketteki politik duruma dair Make A Wish'te dediğiniz gibi mi düşünüyorsunuz? Değişen var mı, değişmeyen var mı?

S.Ü: Daha da sertleşti bazı şeyler.

E.S: Sanırım Sinan’la telefonda konuşuyorduk, Hatay depremi yeni olmuştu. Çığlık parçasını yazdığımız dönemle (2 Temmuz 1993 Madımak Oteli katliamı) arasında 30 sene gibi bir dilim olduğunu ama o yazdığımız sözün hâlâ ülkede güncel olduğunu fark etmiştik. Yani bir şey değişmemiş 30 senede. Hâlâ aynı problemler, çile çeken insanlar, katliam gören insanlar, saçma sapan şeyler. O yüzden Make A Wish ya da Plan B'deki bir söz güncelliğini kaybetmiyor. Dünyaya da yazılanlar çok değişmiyor yani. Ne oldu, o dönemden bu döneme kapitalist ekonomi mi yok oldu? Hayır, daha kötü oldu, daha da beter oldu.

S.Ü: Bir ülkede “ateşkes” diyemiyor insanlar, öyle garip bir şey. Ateşkes kadar barışçıl bir şeyi söylediğin an suçlanıyorsun. Birçok medeni dediğimiz, demokrasinin beşiği dediğimiz ülkede, afaroz edilmeye başlandı insanlar. Ateşkes yahu, bunu diyemez misin! O yüzden bunları içine atma şansın yok. O sinir, hırs tabii ki hep devam ediyor.

E.S: Bu dönemde, bu dünyada, bu ülkede sinirden kurtulmak zor, çok zor.

S.Ü: “Bu olur mu?​” dedik, her şey oldu. “Canım o adam da hapse girer mi?​” dedik, çıkmıyor. Artık neredeyse kabule geçti herkes garip bir şekilde, aptal bir şekilde.

E.S: Yurt dışındaydım, 10 sene yaşadım, 2015 yazında döndüm. Önce o bombalı süreç başladı, arkasından darbe... Yani ülkeye geleli daha 2 sene falan oldu, durmuyor yani anlatabildim mi? Bir gün önce çok acayip bir olayı konuşuyorsun, 2 gün sonra öyle başka bir şey oluyor ki o acayip olayı unutuyorsun, o kadar kötü bir şey oluyor onun ardından.

Radical Noise grubundan Doğan Aydın, Serdar Asker, Engin Saatçılar, Can Pehlivanlı ve Sinan Ünal

Soldan sağa: Özgür Gültekin, Doğan Aydın, Serdar Asker, Engin Saatçılar, Can Pehlivanlı, Sinan Ünal, Duygu Ayber Gültekin | Fotoğraf: Evrensel

"UMUTSUZLUK VE BİREYCİLİK GENÇLERE KASITLI OLARAK POMPALANIYOR"

Gençlerin bu umutsuzluk haline dair ne düşünüyorsunuz? Çokça da genç fanınız var.

E.S: Bunun batının bir oyunu olduğunu düşünüyorum (gülüşmeler). Bak burada ciddiydim yalnız. Yabancı sosyal medyada gençlere devamlı verilen mesaj ultra nihilistlik, pes etme, yatma, depresyonda olma. Ben bunun taktikle yapıldığını düşünüyorum. Belki orada biraz şüpheci solculuğum devreye giriyor ama böyle. Nasıl ki '68'de bir hippilik kültürü satıp depolitize ettiler, onun gibi. Tam böyle tehlikeli bir yere doğru giderken o barem, “ya abi boşverin, malzeme falan takılın"a döndü birdenbire olay. O dönem İngiltere'de bir adam (adını hatırlayamadığı bir belgeselden bahsederek) "Tam biz Londra'da devrim olacak diye beklerken beni 2 sene hapse attılar. Bir çıktım ki herkes gitar çalıp uyuşturucu çekiyor. Ne oldu lan, hani devrim yapıyorduk!" diyor, şoka giriyor adam. Gençlere de bunun zorla verildiğini, gençlerin suçu olmadığını, inatla empoze edildiğini ve onların da doğal olarak kabul ettiğini düşünüyorum. Popüler kültürde böyle bir şey olursa gençler de otomatik alıyor. Orada gençleri suçlayan bir tavrı da onaylamıyorum. Oraya sürüklüyolar gençleri ve bireysel, ümitsiz olmalarını istiyorlar. "Bu kötülüğe karşı sen bir şey deme, boşver. Yat, depresyona gir, nihilizmle uğraş, hayat çok kötü, sen bir bireysin” gibi. Bunu hoş da gösteriyorlar.

S.Ü: Ama hiçbir şekilde hiçbir şey sonsuza kadar gitmiyor. Bu tarihte de böyledir. Kimse sonsuza kadar böyle ayakta kalamıyor.

"GRUP ELEMANLARININ DEĞİŞMESİ İLK KEZ YAŞANAN BİR ŞEY DEĞİL"

Biraz grup elemanlarından bahsedelim. Pedro Loco Emre Şahin ve Kerem Onan ayrıldılar. Fanlardan size dönüşler nedir bu konuda? Ben üzüldüm ama mevcut hali görünce de seviniyorum, o da ayrı mesele.

S.Ü: Beklediğimizden çok daha rahat bir geçiş oldu çünkü kilit elemanlardı sonuçta ikisi de. Genel olarak tabii ekstra üzülenler de var ama o geçiş tahminimizden çok daha rahat geçti. Bu yeni kadroya biz de çok alıştık açıkçası. Bazen tamamen unuttuğumuzu fark ettik eskiyi, çünkü çok uzun zamandır birlikte stüdyoya giriyoruz bu ekiple.

Tabii bir de yabancı değiller yeni elemanlar…

S.Ü: Değil tabii canım. Benim Doğan Aydın'la bir başka grubum da vardı Feveran diye, onunla zaten çalışıyordum. Hatta "Genç Doğan" diye dalga geçeriz, çocukluğunu biliriz. Can Pehlivanlı 30 senelik arkadaşımız, Ankara'nın elemanı. Bir de gerçekten kimyamız da ekstra uydu. O da hissediliyor herhalde.

Benzetmem abartılı mı olur acaba, Radical Noise da Türkiye'nin Deep Purple'ı falan gibi elemanların sürekli girip çıktığı okul gibi bir şeye mi dönüşüyor, ne oluyor?

S.Ü: Eskiden de öyleydi aslında.

E.S: Biz ilk defa eleman değiştirmiyoruz, bizim elemanlar çok kez değişti aslında. Millet alıştı tabii, Kerem vokal sonuçta, devamlı gördükleri bir insan, ona olan alışkanlıkları çok daha fazla. E Pedro da hem kurucu hem de bu çevrelerde çok bilinen, sevilen bir karakter. Tabii ikisinin gidişi garip gelmiş olabilir ama ondan önce çok gitarlar değişti, baslar değişti, eski elemanlar girdi, geri çıktı. O dediğin soruya gelirsek de ben ona inanıyorum, yani Radical Noise isminin elemanlardan, herkesten daha büyük olduğunu düşünüyoruz. Yani giren, çıkan elemanla çok değişmeyecek. Önemli olan o Radical Noise'un orada olması.

S.Ü: Şu an rekor bende. Emre'yle ben kurmuştum zaten grubu.

E.S: Wikipedia'da çizgi yapıyorlar ya, biri gitmiyor, devamlı duruyor, sen osun şu anda. (gülüşmeler)

S.Ü: Grubun bir ara durma nedeni neredeyse herkesin yurt dışına gitmesiydi, şaka gibi. Zaten gruba girenler de ayrılıyorsa yurt dışına gidiyordu. Gruba giren bir yurt dışına gidiyor, uzun süre yaşıyor, öyle bi garip bir durum var.

"STREAMING DÖNEMİ MÜZİK DİNLEME ALIŞKANLIKLARINI DEĞİŞTİRDİ"

Bundan sonrası için peki uzunçalar formatında bir şey var mı?

S.Ü: Aslında var, henüz net değil ama kafada var bir şekilde. Zaten bu EP ona bir geçiş diyebiliriz.

E.S: Aslında yalnız kafada da değil. Bu EP’nin de bir devam hikayesi var.

Uzunçaları özlüyor musunuz?

E.S: O şimdi çok ayrı bir konuyu açıyor. Tabii ki uzunçaları özlüyoruz da şu anda streaming diye bir olay var dünyada ve insanların müzik dinleme alışkanlıkları yüzde 100 değişmiş durumda. Ben albüm formatını hâlâ seviyorum. Bir şeyi baştan açıp sonuna kadar dinlemeyi seviyorum ama o öldü şu anda. Ama bu EP'nin devamı var, öyle bir yol yapmaya çalışıyoruz artık. Albüm olur mu? Birden çok güzel bir sürece gireriz, yaratıcı, hızlı hızlı gelir, evet albüm de olur. Ne geliyorsa o. Bu da albüm olacaktı, sonra EP yapmaya karar verdik mesela. Aslında uzunçalar düşünüyorduk ama sonra baktık belli bir kökte, güzel bir parça öbeği var, onu bozmak istemedik. Bu EP'den de biraz uzun, mini albüme yakın bir şey aslında.

S.Ü: Birçok şey değişti, müzik de onlardan birisi. Çok fazla tüketiliyor artık, uzun bir şeye kimsenin tahammülü yok.

E.S: Arz da fazla. Teknolojinin gelişmesiyle herkes evde kayıt yapabildiği için çok daha fazla albüm çıkıyor. Eskiden belli bir mali gücü ya da arkasında plak şirketinin desteği olan o stüdyoya gidip o profesyonel kaydı yapabiliyordu.

Aslında bu olumlu bir şey de değil mi?

E.S: O biraz tartışılır. Mesela hiç göremeyeceğimiz bir adam, birden evinde yaptığı muazzam bir şeyi internete koyup bir gecede ünlü olabilir. Şimdi böyle bir sistem olmasa o çocuk belki hiç keşfedilmeyecek, menajerlerin, networklerin filtresinden geçmek zorunda kalacak. Ben orada yüzde 50-50 durumdayım, ne çok kötüleştirdi ne de çok iyileştirdi diyorum.

S.Ü: Ama gerçekten bir insan başarılı ve güzel bir şey yapıyorsa bunu kendi başına ortaya çıkarabilme lüksü çok güzel bir şey. Birine muhtaç olmadan yapması, olayın en güzel kısmı.

E.S: Biz üç dönemi de gördük o müzik değişiminde. Tam sözleşmeli, hard copy'li dönem, internetin o başlangıç dönemi ve de şimdiki işte bu streaming dönemi. Hepsinde bir şekilde çalıştık. Eskiden çok farklı bir süreç vardı, imzalar atılıyordu, noterden belgeler geliyordu, haklar bir şeyler falan.

S.Ü: Evet evet, o işin tatsız kısmı.

E.S: Yok kasetten şu kadar para, bilmem nereden bilmem ne, bir İMÇ tadının içinde dönüp duruyorduk devamlı. İnternet rahatlattı ama dediğim gibi bazı şeylerin değerini de bitirdi.

O kartoneti elimize almamız...

S.Ü: Büyük keyifti o. Kime teşekkür edilmiş, ona bile bakardık.

E.S: Kim çalışmış bu albümde diye bakardık? Ses mühendisi benim için önemliydi mesela. Bakıyordum, tanıdığım bir isimse “bu adam böyle böyle albümler yapıyor, demek ki soundu böyle” diyorduk, isim öğreniyorduk. Teşekkür listesine bakıp “bu bununla arkadaşmış” diyorduk. Sözleri okuyabiliyorduk. Şimdi aynı olmuyor cep telefonundan böyle pıt pıt.

Onu veren bir hizmet de yok. Spotify bir 20 lira daha fazla istese vereceğim, yeter ki onları yazsın.

E.S: Aslında bazı şeyleri ekleme seçeneği açtı onlar da ama millet üşeniyor da eklemiyor galiba.

Nasıl bir gece bekliyor bizi, biraz konsere dair konuşalım.

S.Ü: Biz çok heyecanlıyız, bu heyecan da büyük ihtimalle yansıyacak oraya.

E.S: Bu gece biraz daha sesli ve görüntülü bir şovumuz olacak, daha audiovisual. Bizim de yeni yeni girmeye başladığımız bir format.

S.Ü: Bu sanatsal kısmını da seviyoruz işin.

E.S: Bugün gelenler için ilginç bir konser olacağını düşünüyorum, daha önce pek bu şekilde kullanmadık çünkü.

S.Ü: Babylon da ideal bir konser alanı. O yüzden sanki bir aksilik olmazsa çok keyifli bir gece olacak, öyle hissediyorum.

E.S: Ben de öyle hissediyorum.

* Extended Play: Ortalama bir albümden daha kısa, genellikle 4-5 şarkı içeren kayıtlardır. Süresi genellikle yarım saatin altındadır.

Evrensel'i Takip Et