MESS sözleşmesinin sonucunu işçilerin atacağı adımlar belirleyecek
2015 yılında yaşanan ‘Metal Fırtına’da Renault fabrikasının ana giriş kapısına asılı dövizde yazan “Bugün direnmezsen, yarın dilenirsin” sözü bugünün gerçeğini yansıtıyor.
Fotoğraf: Onur Yurtsever
Erdal KILIÇ
Bursa, Kocaeli, İzmir, İstanbul, Ankara, Hatay… Şehirlerin isimleri değişse de metal işçilerinin sorunları ve talepleri değişmiyor: “Üzerimizden kâr rekorları kırılıyor, artık asgari ücrete çalışmak istemiyoruz. Yoksulluk sınırının esas alınmasını istiyoruz.” MESS sözleşme sürecine bu talep damga vurdu. Ancak bu talebin yüksek sesle dile getirilmesi sözleşme sürecinin başlamasından biraz daha eskiye dayanıyor.
Hatırlanacağı üzere 2023 başında Ford işçilerinin başlattığı ve kısa sürede tüm metal fabrikalarına yayılan ücretlerin artırılması talebi MESS ve işçi sendikaları tarafından kabul edilmek zorunda kalmış cüzi de olsa bir artış sağlanmıştı. Ancak yapılan zam da derde derman olmadı ve artışın hemen ardından dile getirilen ek zam talebi 2023 temmuz ayında asgari ücrete yapılan ek artışın ardından daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. MESS sözleşme sürecinin resmi olarak başladığı 2023 eylül ayından bugüne ise metal işçileri her fırsatta, bulundukları her alanda kayıplarını dile getiriyor. Kimi zaman duvarlara yazı yazarak, sarı kart eylemi yaparak, yemekhanede masalara vurarak ya da sendikaların aldığı göstermelik eylemleri kendi taleplerini dile getirmenin fırsatı olarak kullanarak…
İşçiler daha sözleşme çalışmaları başlamadan taleplerini belirlemişti. MESS ücret ortalamasının 30 bin liraya çekilmesi ve her kıdem yılı için saatlik ücretlere 3 lira artış yapılması, asgari ücrete yapılan zamların yansıtılması ve vergi dilimleri artışı nedeniyle yaşanan gelir kayıplarının karşılanması. Bu talepler karşılanabilir talepler de.
PATRONLAR KAZANDI İŞÇİLER KAYBETTİ
Zira Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv-metal patronlarının bizzat kendilerinin yaptığı açıklamalara göre kâr oranları yüzde 300’lere kadar artmış durumda. Durum öyle bir hal aldı ki metalde her bir işçi 1 kazanırken, patron o işçinin sırtından 8 kazanıyor. Fazla mesailer, bant hızlarındaki artış, sözleşmeli çalışma… Bu farkı patronlar lehine daha da büyütüyor. İşçilere reva gördükleri ücret ortalaması ise saatlik 67.5 lira. Bu rakam son zammın ardından saatlik asgari ücretin 12-13 TL altında. Bu nedenle MESS sözleşmesi kapsamında patronların işçilere dayattığı yüzde 50 zam, işçi sendikalarının işçilerin itirazlarına rağmen taslaklarına koydukları sosyal haklar ve en düşük ücrete uygulanacak çekme dahil yüzde 119’luk artış talebi, sözleşme imzalandıktan sonra kesilmek üzere 5 bin liranın önceden avans olarak verilmesi, verilen avansın vergi dilimi adı altında kuşa dönerek işçinin eline geçmesi, kimi fabrikalarda yemek çeki ve altın dağıtılması komik olarak nitelendiriliyor işçiler tarafından. Sendikaların istediği yüzde 80 zam artı 3 liralık kıdem zammı ise Türk-İş’in aralık ayı için açıkladığı 47 bin 9 liralık yoksulluk sınırının yanına bile yaklaşmıyor. Gerçek şu ki verilenler, sendikaların istedikleri, işçilerin sırtından elde edilen kârın karşısında devede kulak bile değil:
İktidarın yeni açıkladığı orta vadeli programa göre vergi başta olmak üzere yük işçilerin sırtına yüklenecek. Asgari ücretin yıllık 17 bin 2 lira olarak belirlenmesi ise patronları cesaretlendiren önemli bir adım. Rekabetin ucuz işçilik üzerinden sürdüğü Türkiye açısından, kim işçilerin sırtında daha çok tepinirse o daha çok kazanır durumda. Renault’nun bu dönemde maliyetleri düşürme adına 4 yeni ürününü Türkiye’de üretme kararı alması ise patronların tek vücut olarak işçilere karşı önümüzdeki dönem daha sert tutum alacağının habercisi.
SENDİKAL BÜROKRASİNİN UĞURSUZ ROLÜ
Patronlar istediklerini alabilmek için sadece kendi aralarında birlik olmanın yetmeyeceğinin farkında. Metal işçilerinin, son dönemde filizlenen, birlik kurma girişimlerini de dağıtması gerektiğini biliyorlar. Sendikal bürokrasi burada devreye giriyor. İşçilerin taleplerine duvar olan sendikal bürokrasi bir yandan işçilerin sorunlarını ve taleplerini görünmez kılarken, bir yandan da işçiler arasında güvensizliği örgütlüyor, işçilerin kendi sınıfına ve gücüne olan güvenini zedeliyor. İşçilerin şimdilik buna yanıtı ise küçük tepkiler ve eylemlerle, sendikacıları sıkıştırmak, biraz daha fazla zam alınmasını sağlamak.
2015 METAL FIRTINA, FORD, EK ZAM…
Metal işçileri kendi deneyimlerinden biliyor ki, sadece sendikacıları sıkıştırarak yol almak mümkün değil. Geçmişte erimesi bir yıl bile sürmeyen “yüzyılın sözleşmeleri” bunların kanıtı. Kendilerine sorulmadan belirlenen taslağın hepsi alınsa bile kayıpları karşılayamayacağının farkında. İşçilerin yine farkında olduğu bir diğer gerçek ise bugüne kadar sözleşmelerde mücadele ettiği kadar hak kazanması, sendikal bürokrasinin insafına bıraktığı tüm sözleşmelerde kaybetmesi…
Bunun en yakın örneği 2023 ocak ayında Ford işçilerinin öncülüğünde başlayan ve tüm fabrikalara yayılan ek zam talebi. Şimdiye kadar delinmez denilen MESS sözleşmesi delindi ve ek zam alındı. Yine 2015’te Renault işçilerinin öncülüğünde önce Bursa’ya sonra tüm Türkiye’ye yayılan Metal Fırtına. İşçiler patrona ve sendikal bürokrasiye karşı kendi gücüne güvenerek, en küçük üretim birimine dayanan komitelerine dayanarak, kararları birlikte alıp birlikte uygulayarak, güvensizliği bir kenara atıp kararlı ve birlikte davranarak, fiili grev yaparak belirli haklar elde etti. Sonraki sözleşme süreci de bu mücadelenin kazanımı olarak daha yüksek rakamlarla bitti. Bu deneyimlere sahip işçiler halen bantlarda çalışmaya devam ediyor. Metal işçilerinin bugün de güvenecekleri tek şey birlikleri olmalı. Önceki mücadelelerde yapılan eksiklerden dersler çıkararak doğru sonuçlar çıkarmak, komitelerini kurmak, talepleri etrafında birlik olarak mücadeleye girişmek… Bugün işçilerin ekmeğini büyütmesinin de işini güvence altına almasının da başka yolu yok.
İŞÇİLER GREVE HAZIR OLMALI
Şu an MESS ve sendikalar arasında görüşmeler devam ediyor. Kapalı kapılar ardından saatlerce yapılan görüşmelerin ardından iki satır açıklama yapılıyor. Şu maddelerde anlaşıldı, şu maddelerde anlaşılmadı… Göstermelik eylemler de yapılıyor… Hatta göstermelik grev kararı da alınabilir, hükümetin karar alınır alınmaz yasaklayacağına güvenerek. Sözleşmenin bir oldubittiyle imzalanmaması için sözleşme görüşmeleri şeffaf biçimde yürütülmeli, sözleşme işçilerin onayı alınmadan imzalanmamalı. Bunun kendiliğinden olmayacağı ise açık. İşçiler inisiyatifi patronlara ve sendikal bükrokrasiye bırakmadan, hükümetin alacağı grev yasaklarına karşı talepleri etrafında birleşip kendi güçlerine güvenerek kararlı bir mücadeleye girişecek hazırlıklarını yapmalı. Bu sebeple sözleşmenin işçinin onayına sunulması için mücadele etmek bu dönem atılacak ilk adımsa, diğer adım da sözleşmenin onaylanmaması halinde grev oylaması yapılması ve grev kararının tüm engellere karşı hayata geçirilmesi ikinci adım olmalı. Diğer bir deyişle işçiler, kendilerini temsil etmeyen sendikacıların yerine kendisini, taleplerini görünmez kılan ve işçilerin iradesini çiğneyen sendikal bürokrasinin yerine ise işçi sınıfının demokrasisini koymalı.
2015 yılında yaşanan ‘Metal Fırtına’da Renault fabrikasının ana giriş kapısına asılı dövizde yazan “Bugün direnmezsen, yarın dilenirsin” sözü bugünün gerçeğini yansıtıyor. Sözleşmenin nasıl sonuca ulaşacağını ise kötü gidişe dur deme gücüne sahip olan metal işçilerinin atacağı adımlar belirleyecek.