Türk Metal’in taslağı bile eridi ama hâlâ hareket yok
Türk Metal yöneticileri MESS sözleşmesinde patronların yüzde 60’lık teklifini “kabul edilemez” bulurken işçiler ise süreci "Her sözleşme dönemi aynı oyun" şeklinde yorumluyor.
Fotoğraf: Türk Metal
Turan KARA
İzmir
Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) 2023 yılı enflasyonunu yüzde 124 olarak açıkladı. Daha yeni yıla girer girmez iğneden ipliğe her şeye zam yapıldı. Para pula döndü, Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörü metalde epey bir işçinin ücreti, asgari ücretin altında kaldı. Patronlar ise geçtiğimiz yılı ihracat ve kâr rekorlarıyla kapattıklarını açıkladı. Çoğunluğu Türk Metal üyesi olmak üzere sendikalı 150 bini aşkın işçiyle patron sendikası MESS arasında süren sözleşme görüşmeleri grev aşamasına gelirken, aslında ilerleyen tek şey işçinin üzerindeki sömürü oldu. Zira Türk Metal’in zam olarak istediği yüzde 80 zam aslında şimdiden eridi bitti. Bu nedenle MESS’in işçi sendikalarının taleplerine itirazı işçiler tarafından gülünç bulunuyor. Başta Türk Metal olmak üzere sendikacılardan yapılan “Kabul edilemez” açıklamalarını pratikleriyle karşılaştıran işçiler, süren görüşmeleri tasarlanmış bir oyun olarak görüyor.
"HER DÖNEM AYNI OYUN AMA BİR FARKLA"
İşçilerin süreci oyun olarak görmesinde, her sözleşme döneminde rutin haline gelen işlerin olması bulunuyor. Üretime dokunmayan göstermelik eylemler, masaya sıkıştırılan ve hiçbir aşamasında işçinin fikrinin sorulmadığı sözleşme süreci, görüşmeler sonrası yapılan bir iki cümlelik açıklamalar… Ve MESS geçtiğimiz iki sözleşmede olduğu gibi yine “Üç yıllık sözleşme, kıdem artışına ret ve koruyucu sağlık sözleşmesinin iptali” gibi işçinin karşı çıktığı talepleri öne sürdü. Ardından Türk Metal “Kabul edilemez” diyerek masadan kalktı. Geçmiş dönemlerin fotokopisi gibi… Birkaç farkla. Örneğin Türk Metal geçmiş yıllara göre göstermelik eylemlerde bile daha sessiz, geçmiş yıllarda yapılan mitingler yok bu sefer. Sadece MESS önlerinde açıklamalar yapıldı ve onlar da temsilcilerin katılımıyla sembolik olarak. Ve ‘tek adam sendikası’ olarak bilinen Türk Metal’de, tek yetkili “büyük başkan” olan genel başkanın ağır hastalığı nedeniyle boy gösteremiyor oluşu... Sözleşmenin sonucunu değil ama bu süreçteki sessizliği de buna bağlayanlar hiç de az değil...
İTİRAZLARA KARŞI "YUKARIYI" İŞARET ETMEK
Gelen itirazlara karşı eli kolu bağlı bir pozisyona girip ‘yukarıyı’ işaret eden temsilciler, şube ve merkez yöneticileri, başkanın durumunun arkasına sığınıyorlar. İşin en trajik yanı ise, kimi işçilerin günaha girme korkusuyla kısık sesle “Acaba bu durumda diye, acıyıp da biraz fazla verirler mi?” diye konuşması. Kuşkusuz bunu gayet içten, aslında sendikanın görünürdeki hasta haline bakarak, acınası bir merhamet dileğiyle yapıyor.
Genel başkanın durumu bir yana aslında sendikada daha ağır bir hastalık var. Bir bütün olarak sendikal bürokrasinin en saf halinin temsilcisi olan Türk Metal’deki bu hastalığın ceremesini metal işçileri, sefalet koşullarında çalışarak ve yaşayarak çekiyor. Gelinen noktada, 2019’dan beri gerçek enflasyonun altında ücret artışı alan metal işçilerinin yıllar önceki ortalama ücreti asgari ücretin yaklaşık üç kat üzerindeyken, bugün sözleşme sendikanın istediği gibi bitse bile 1.8 katına düşecek. Başta belirttiğimiz şu an gibi kök ücreti asgari ücretin altında kalan işçi sayısı ise hiç de az değil. Göstermelik olandan bile kaçınılan sessizlik nedeniyle, işçiler ve sorunları tamamen görünmez halde.
TEMSİLCİLER MİTİNG YAPILACAĞINI SÖYLÜYOR
Sonuç olarak işçiler, geçmiş yıllardan daha fazla Türk Metal’e mesafeli. İşçiler ruhen hiçbir yakınlık hissetmiyor Türk Metal’e. İşçilerin Türk Metal’den işçiyi sahiplenmesini istediği zamanlarda karşılaştıkları sendika felçli bir yatalak oluyor. Ek zam talebinde de görüldü ki işçilerin sendikacıları yerlerinden kıpırdatması mümkün olmuyor.
Sendikacılar sene içerisinde işçilere defalarca sırtını dönmüş, yarı yolda bırakmış, hatta karşısına çıkmış, birlik olma çabalarını nifak sokarak, korkutarak dağıtmış. Bu nedenle “Yapmacık da olsa, gösteri ve alkış yapacak adam bulamıyor” diyor bir işçi. İzmir Demir Çelik (İDÇ) işçisi şöyle anlatıyor bu durumu: “Haddehaneden turnikelere kadar ses çıkarıyor temsilciler, sendikacılar ama insanlar oralı değil. Sözleşme gelsin alacağız siz durun dediler, alsınlar bakalım diyor herkes.” Ve bir başka metal işçisi ‘tepki konmama’ ve ‘arkasını dönme’ tavrının küçümsenmemesi gerektiğini özellikle vurguluyor.
HABAŞ’ta da benzer bir tablo var. Bir HABAŞ işçisinin aktardığına göre, her sözleşme döneminde tertip edilen oyuna çok uygun olarak, önümüzdeki haftalarda geniş katılımlı bir miting yapılacak. Temsilcinin yanlarına gelerek miting için insanları ikna etmeye çalıştığını, nabız yokladığını anlatan HABAŞ işçisi “Tarih vermedi ama yakında dedi. Sıradaki eylem buymuş, miting yapacaklarmış ama insanlar zorla gider” diyor. Miting yerinin İstanbul ya da İzmir olacağı söyleniyor. Geçtiğimiz iki sözleşmede ise mitinglerin biri Bursa’da, diğeri Kocaeli’de yapılmıştı. Bu mitinglerde genel başkan, sendikanın hiçbir grev hazırlığı olmadığı halde, grev tarihi açıklamıştı.
BİR İŞ YERİNDE 150’DEN FAZLA İŞÇİ AYRILDI
Ancak işçiler her ne kadar sendikadan ruhen kopmuş, kendine uygun bir vücut bulamamış olsa da bu şirketler ve patronlar için işlerin iyi gittiği anlamı taşımıyor. İşçiler şimdilik sadece ruhen değil bedenen de orada olmak istemiyor. “Madem her yerde hemen hemen aynı ücretler var neden bu kadar eziyet çekmek zorundayım düşüncesi ile davranıyor insanlar” diyor bir işçi. Herkesi tutanın kıdem tazminatı ve beklenen zam olduğunu söylüyor. Bu zam miktarı, ki önümüzdeki iki yılın nasıl geçeceğine işaret edecek, kalın bir kader çizgisi gibi. “İçeride herkes öfkeli. İnsanlar bırakıp kaçıp gitmenin hesabını yapıyor. Bıkmış, illallah etmiş herkes” diyor bir işçi. 500 kişilik iş yerinde 150’den fazla kişinin ayrıldığından bahsediyor. Bu tutumun en doğru tavır olduğunu savunduğu için değil, şirket ve sendikacılar arasında mengene gibi sıkıştırıldığı, söz hakkı kalmadığı ve saygı görmediği için böyle düşünüyor.
SONUÇ İŞÇİLERİN KARARLI OLMASINA BAĞLI
Kuşkusuz bu bıkkınlık ve örgütsüz hareket etme kendiliğinden oluşmadı. Söz konusu Türk Metal kıskacında bir demir çelik fabrikası olduğunda, hele de bu işçilerin 2023 senesinin neredeyse tamamını promosyon, ek zam, temsilcinin seçimle belirlenmesi gibi talepler etrafında bir arada davrandıkları göz önüne alındığında, işçilerin bir araya gelmemesi için sendikacılar tarafından özel çaba harcandı. Amaç, patronların iyice bunalttıkları, formen, taşeron, sendikalı, beyaz yakalı teknisyen, EYT’li gibi statülerle böldükleri işçilere, yoksulluk sınırının çok altında bir ücreti psikolojik olarak benimsetmek. Zira Türk Metal ve MESS arasında her şey Türk Metal’in istediği gibi bitse bile 30 bin çizgisini ancak mart ayında alınacak enflasyon zammı sonrası görecek işçiler. Üstelik brüt olarak… İşçilerin, geçtiğimiz yıl sendikal bürokrasi ve patron iş birliğine karşı olan çekişmesi ise aslında yürünecek tek yola işaret ediyor. Başarılı olması ise işçilerin daha kararlı olmasına…
İŞÇİLERİN CANI BURNUNDA
Türk Metal’le ilişkilerini değerlendiren işçilerin görüşleri şöyle:
- “Öyle bir şey istemişler ki sözleşmede bundan daha azı olmaz zaten. İnsanların zaten canı burnunda. Daha fazlasını da istemiyorlar ki biz de onların yanında olalım.”
- “Sözleşme yaparken uzatıyorlar ki mart enflasyonu ile birleşip de yükselsin. Aslında mart enflasyonunu arada kaynatıyorlar, eylülü de yedikleri gibi. Sözleşme var diye bir senedir zam alamıyoruz, artış görmüyoruz. 15 bin lira ile sözleşmeye giriyoruz, asgari ücretin altındayız, şaka gibi. Üstelik formenler teknisyenler daha fazla alıyor ve sendika gibi sendikalıların da itibarı yok.”
- “Herkes ücretlerin ne olacağına kilitlenmiş durumda. Bu sene 1.5 milyon tonu aşmışızdır. Fabrikanın tam kapasitesi 1.5 milyon ton zaten. Profilde de son derece yüksek üretim vardı. Zaten mamulden kayıp yok, bir sonraki döküme atılıyor, geri dönüşümle ikincisinde ürüne dönüşüyor. İnsanlar belli bir beklentide, bunun altında olursa ne olur kestirmek zor. Formenler de bu işin içinde, ağır bir yük var herkeste. Şimdi alınan ücretler göze çok gelecek, batacak gibi ama değeri yok. Bunu da herkes biliyor olmasına rağmen fazla ücret batıyor, batmamalı.”
- “24-25 bin lira demir işçisine bir sene boyunca yeterli değil. Kıdem zammı önemli. Herkes işi ya da fabrikayı bırakma söyleminde, ne olur kim ne yapar bilinmez ama zammı beklemeden, şimdiden çeşitli yollarla ayrılanlar var, hem de çok. İDÇ’de kimse kalmadı dersek abartı sayılmaz.”
TEMSİLCİNİN ANLATTIKLARI, İŞÇİLERİN YANITLARI
MESS önünde açıklama yapıldığı sırada temsilciler ile de konuşma fırsatımız oldu. Onlar işlerin yolunda gittiğini söylediler. Haberlerimizi onlara hiç sormadan ve yanlı olarak yazdığımızı ileri süren bir temsilciyle daha ayrıntılı konuşabildik. Ona işletmesinde yaşanan ek zam eylemlerini, iş cinayetlerinde sendikacıların işçi lehine şahitlik üstlenmemesi, aileleri ortada bırakması, işçilerin uğradığı müdür zorbalığı, iş yerindeki tabakalaşma ve ayrımcılığı, temsilci seçimlerinin olmaması, emekli olmasına rağmen temsilciliği sürdürmesi, kendisi de dahil temsilcilerin işçilere karşı müdürden yana tavırla davranması gibi konuları sorduk. Temsilcinin anlattıkları ve bu sözleri sorduğumuz işçilerin görüşleri şöyle:
Temsilci “Aslında fabrika müdürü iyi birisi, gayet de insancıl. Herkes de onun zamanında iyi hak aldı” dedi. İşçilerin değerlendirmesi ise “O kendisi açısından düşünmüştür, zaten sadece kendilerini düşünürler” oldu. Promosyonu eksik de olsa aldıklarını söyleyen temsilciye yanıt ise şu şekilde: “Onlar olmasaydı daha fazla alınırdı.” Temsilci, emekli olmanın bir garipliğinin olmadığını dile getirerek “Sanki sendikada emekli olmasına rağmen bir tek temsilciler aktif görevde. Kimse başkanlara bir şey soramadığı için temsilcilere yükleniyor. Bütün sendikalardaki bütün genel başkanlar emekli değil mi?” dedi. İş cinayetleri konusunda ise şirkette yaşanan ve aylık raporlara yansıyan, ölüme ramak kala olaylardan, yaralanmalara kadar kaç raporun olduğunu, işçilerin 1 ay içinde kaç talepte bulunduğunu ve kaçının yapıldığını, iş güvenliği uzmanlarının denetimi işbaşında yapıp yapmadığını, iş oluru verip vermediğini sorduğumuz temsilci tüm bu soruları “Şirket bilgisi” diyerek karşılıksız bıraktı, ancak son 5 yıldır iş cinayetlerinin artmasına rağmen şirketin işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeterince hassas olduğunu iddia etti.