ABD ve İsrail bölgesel bir savaşın fitilini ateşliyor
Arap basını Suriye, Lübnan ve İran'daki saldırıları konuşuyor. Bu saldırıların bölgesel istikrarı tehdit edecek birçok senaryoya kapı açacağına işaret ediliyor.
Fotoğraf: Houssam Shbaro/AA
Yusuf ERTAŞ
Arap coğrafyasında gerilimin arttığı, bölgesel savaş endişelerinin daha fazla dile getirildiği bir haftayı geride bıraktık. Hamas’ın önde gelen Lideri Salih El Aruri’ye Hizbullah’ın kalesi Beyrut’un güney banliyösünde düzenlenen suikast, İran Devrim Muhafızları Komutanı Radhi Musavi’nin 25 Aralık’ta Suriye’de hedef alınmasının bir devamı olarak değerlendirildi. Bu saldırıların bölgesel istikrarı tehdit edecek birçok senaryoya kapı açacağına işaret edildi.
İSRAİL’DEN İRAN VE HİZBULLAH’A MESAJ
El Aruri suikastı, hem gerçekleştirildiği mekan hem de hedef alınan figürün özellikleri bakımından öne çıktı. İlk olarak, Suikastın Hizbullah’ın kalesi Beyrut’un güney banliyösünde gerçekleştirilmesine işaret edildi. İkinci olarak Hamas Lideri el Aruri’nin Gazze Şeridi’ndeki direniş grupları ile Beyrut ve Tahran’daki direniş ekseninin geri kalan bileşenleri arasında irtibat sağlamak amacıyla yıllarca oynadığı rol nedeniyle hedef alındığına dikkat çekildi. Böylece İsrail hem Hizbullah’a hem de İran’a mesaj vermiş oldu. Londra merkezli Al Arab “İsrail, El Aruri’yi öldürerek, İran’ın diğer vekillerine, İsrail’i ve çıkarlarını vurmak için hareket edenlerin olduğu her yere elinin ulaşabileceğine dair açık bir mesaj gönderiyor. Hizbullah’ın koruması altındaki önde gelen bir Filistinli şahsiyetin öldürülmesinden sonra Hizbullah’a verilen mesaj daha açıktı” yorumunu yaptı.
İSRAİL HEDEFLERİNE ULAŞAMADI
Öte yandan gözlemciler, İsrail’in Gazze Şeridi’nde hedefine ulaşamadığı görüşünde birleşiyor. Filistin dışında Hamas liderlerine suikast düzenleyerek dikkatleri Gazze’deki başarısızlıktan uzaklaştırmaya çalıştığı yorumu yapılıyor. Lübnan merkezli Addiyar Yazarı Paula Murad “İsrail, dikkatleri Gazze Şeridi’nin kuzeyinden çekilmesinden uzaklaştırmak ve büyük kayıplarını azaltacağını düşünerek bir bütün olarak Gazze Şeridi’ndeki kara operasyonlarını azaltmak amacıyla, ister Hamas Lideri Salih el Aruri’ye suikast düzenleyerek ister İran’da Kirman bombalamalarına hazırlık yaparak, hızla askeri çatışmalardan güvenlik çatışmalarına geçti” tespitini yapıyor.
İRAN VE HİZBULLAH’IN TEPKİSİ
Gerek Devrim Muhafızları Komutanı Radhi Musavi’nin katledilmesi gerekse el Aruri suikastı sonrasında İran ve Hizbullah’ın nasıl bir tepki göstereceği de merak konusu olmuştu. Arap basınında çıkan haber ve yazılarda, her iki gücün bölgesel bir savaşın fitilini ateşleyebilecek düzeyde bir tepki vermeyeceği yorumları ağırlık kazandı. Addiyar Yazarı Paula Murad “Hizbullah ve İran’ın pozisyonu, 7 Ekim’den bu yana, Gazze’deki direnişi mümkün olduğunca destekleme ve topyekün bir savaş senaryosundan kaçınma şeklindeki özelliğini koruyor. Bununla birlikte, güney banliyölerinin derinliklerini hedef alma boyutuna ulaşan İsrail provokasyonları karşısında Hizbullah’ın itidal politikası her zamankinden daha zor hale geldi” yorumunu yaptı.
ABD ASKERİ GÜÇLERİ IRAK’I TERK ETSİN
Irak’ta, Tahran’a ve İran Devrim Muhafızlarına yakınlığı ile bilinen El-Nucaba hareketi Komutan Yardımcısı Müştak Talib el Saidi’nin (Ebu Takva) Amerikan güçleri tarafından düzenlenen saldırıda öldürülmesinin ardından Iraklı yetkililerden ve siyasi çevrelerden ABD askeri güçlerinin Irak’ı terk etmesi yönündeki talepler yükseldi. Iraklı parti ve blok liderleri Irak hükümetini ABD güçlerini “mümkün olan en kısa sürede” ülkeden geri çekmeye çağırdı.
EL ARURİ SUİKASTI MUSAVİ SUİKASTININ DEVAMI
Al Arab
İsrail, silahlarla ilgili kararların sorumlularını ortadan kaldırmayı hedefliyor.
İsrail dış istihbarat servisinin (Mossad) stratejisinin Hamas, Hizbullah veya diğer İran vekillerinin İran’la ilişkilerle ilgili yetkililerini tasfiye etmek olduğu bir zamanda, İsrail’in, yurt dışındaki diğer Hamas liderlerini değil Beyrut’un güney banliyösündeki Hamas Başkan Yardımcısı Salih el Aruri’yi tasfiye etme kararı, el Aruri’nin İran’la doğrudan ilişkisiyle bağlantılı gibi görünüyor.
El Aruri’nin öldürülmesi, Devrim Muhafızları Komutanı Radhi Musavi’nin 25 Aralık’ta Suriye’de hedef alınmasının bir devamı olarak, Suriye’den veya Lübnan’dan İsrail’i hedef almayı planlayan ya da İsrail’le üç aydır devam eden savaşta Hamas’ı desteklemek için Gazze’ye roket sokmaya çalışan İran’a ve vekillerine yönelik ikinci güçlü darbe oldu.
İsrail, el Aruri’yi öldürerek, İran’ın diğer vekillerine, İsrail’i ve çıkarlarını vurmak için hareket edenlerin olduğu her yere elinin ulaşabileceğine dair açık bir mesaj gönderiyor.
Hizbullah’ın koruması altındaki önde gelen bir Filistinli şahsiyetin öldürülmesinden sonra Hizbullah’a verilen mesaj daha açıktı. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, el Aruri suikastına ilişkin ilk yorumunda, yaşananları intikam tehdidinde bulunmadan yalnızca “Tahammül edilemeyecek büyük, tehlikeli bir suç” ve “çok tehlikeli bir mesele” olarak nitelendirdi ve İsrail’in 7 Ekim’deki saldırıdan günler sonra Gazze’ye yönelik geniş çaplı saldırısı karşısında Hamas’ı destekleme konusundaki önceki tutumunu tekrarladı.
El Aruri, Hamas’ın lideri olduğu için öncelikli olarak hedef alınmıyordu, eğer durum böyle olsaydı İsrail, hareket içindeki siyasi statüsü kendisinden daha önemli olan birine ulaşmayı planlardı. Daha ziyade, İran’la ilişkilerle ilgilenenlerin ve silahlarla ilgili kararlardan sorumlu olanların çemberinde hareket ettiği için hedef alındı. Hedef alma, İmad Muğniye gibi Hizbullah liderlerinin daha önce öldürülmesinin ve ABD’nin Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in tasfiyesine yol açan Irak’taki hedeflemesinin bir uzantısını temsil ediyor.
İsrail, yurt dışında kendisine karşı açıklamayı kimin, Hamas’ın mı yoksa başkalarının mı, yaptığını umursamıyor. Daha ziyade Suriye, Lübnan veya Gazze’den başlattığı operasyonlarda İranlılarla ortaklaşa kendi güvenliğini hedef almayı planlayanları hedef alma yönünde hareket ediyor. Ayrıca, birkaç gün önce Suriye ile Irak arasındaki Elbu Kemal sınır bölgesinde veya Suriye’nin başkenti Şam civarında olduğu gibi, önceden operasyonlarda kendisine yöneltilebilecek füzelerin kaçakçılığını önlemek için çalışıyor.
SAVAŞIN GENİŞLEMESİ OLASILIĞI MI ARTIYOR YOKSA ÇÖZÜM TARİHİ Mİ YAKLAŞIYOR?
Paula MURAD
Addiyar/Lübnan
İsrail, dikkatleri Gazze Şeridi’nin kuzeyinden çekilmesinden uzaklaştırmak ve büyük kayıplarını azaltacağını düşünerek bir bütün olarak Gazze Şeridi’ndeki kara operasyonlarını azaltmak amacıyla, ister Hamas Lideri Salih el Aruri’ye suikast düzenleyerek ister İran’da Kirman bombalamalarına hazırlık yaparak, hızla askeri çatışmalardan güvenlik çatışmalarına geçti.
Hiç kimse Tel Aviv’in el Aruri’ye kendi seçtiği şekilde ve zamanda suikast düzenlemeye veya Kudüs Gücü’nün Eski Komutanı Devrim Muhafızları Tümgeneral Kasım Süleymani’nin suikasta kurban gitmesinin yıl dönümünde İran’ın derinliklerine saldırmaya cesaret edebileceği düşüncesinde değildi.
İsrail ile direniş ekseni arasındaki açık çatışma, bölgesel bir savaşın başlangıcı olmasından korkulan yeni bir aşamaya girdi.
Hizbullah’ın Beyrut’un güney banliyölerindeki kalesinde büyük bir darbe indirme kararının yanı sıra Hamas’ın başkan yardımcısı olarak önemli bir figürün seçilmesi, Tel Aviv’in her ikisinin kuzey cephesini ateşleyebileceklerinin ve tüm kırmızı çizgileri ortadan kaldırabileceklerinin farkında olduğunu gösteriyor. Belki de başlangıçta Hizbullah’a karşı hem Beyrut’ta hem de Bekaa’da büyük bir saldırı başlatmak ve operasyon alanını güneye doğru genişletmek istiyor.
Özellikle Amerika’nın Gazze’deki İsrail operasyonlarına mutlak destek vermekten vazgeçtiği göz önüne alındığında, operasyonun zamanlamasının dikkatle düşünüldüğü bir sır değil. Aslında Washington, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun performansından memnun değil. Yine bu, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki operasyonlarının yeni bir aşamaya geçmesiyle ve kuvvetlerinin büyük bir kısmını kuzeyden çekmesiyle aynı zamana denk geliyor.
Konu hakkında bilgi sahibi kaynaklar, “Tel Aviv’in Gazze ve Batı Şeria dışındaki Filistinli direniş liderlerine yönelik suikast hamlesi, dikkatleri Gazze Şeridi’ndeki büyük kayıplarından ve ilan ettiği hedeflerden hiçbirine ulaşamamasından başka yöne çekmeyi amaçlıyor” diyor. Kaynaklar, “Aruri gibi liderlik pozisyonundaki figürlere suikast düzenlemedeki başarı, İsrail kamuoyu arasında artan kızgınlığı azaltacaktır ve onun karşısında aktif olan ve Gazze’ye karşı savaşındaki başarısızlıklarından yararlanan İsrail muhalefetine mükemmel bir yanıt olacaktır” diye ekliyor.
Hiç şüphe yok ki bu süreç Amerika Birleşik Devletleri ile Hizbullah’ı bir yol ayrımına getiriyor ve onları kaçınmayı tercih edecekleri kararlar almaya zorluyor.
Washington ise iki ana nedenden ötürü hâlâ savaşın kapsamını genişletmemekte ve hatta Gazze’deki savaşı sona erdirmede ısrar ediyor: Birincisi, ABD başkanlık seçimleri arifesinde mevcut liderliğin sivillere yönelik bir soykırım ve katliam savaşını desteklemekte hiçbir çıkarı yok. İkincisi, tüm çıkarlarının tehdit altında olduğunu, Lübnan’ın tamamının savaş alanı haline gelmesi halinde Ortadoğu bölgesindeki tehditlere karşı daha savunmasız hale geleceğini biliyor.
Hizbullah ve İran’ın pozisyonu, 7 Ekim’den bu yana, Gazze’deki direnişi mümkün olduğunca destekleme ve topyekün bir savaş senaryosundan kaçınma şeklindeki özelliğini koruyor. Bununla birlikte, güney banliyölerinin derinliklerini hedef alma boyutuna ulaşan sürekli İsrail provokasyonları karşısında Hizbullah’ın itidal politikası her zamankinden daha zor hale geldi. Hamas ve Hizbullah liderleri şu anda Aruri suikastına verilecek tepkinin biçimini ve zamanlamasını inceliyorlar. Çünkü her iki taraf da kendini yanıtla ilişkilendiriyor. Ancak herhangi bir tepkinin yansımalarını dikkatle değerlendiriyorlar, dolayısıyla bunu çok iyi hesaplıyorlar.
Sonuç olarak, bunlar bir sonraki aşamayı şekillendirecek çok önemli günlerdeyiz. İran ve müttefiklerinin Beyrut ve Tahran operasyonlarına tepkisi, ya bölgenin şeklini değiştirme tehdidi oluşturan daha geniş bir bölgesel savaş ilan edecek ya da gelecekteki herhangi bir çözümde çıkarlarına hizmet etmek için makul olacaktır.
HASAN NASRALLAH SAVAŞ KARARINI İSRAİL’E BIRAKIYOR
Middle East Online
Hizbullah Genel Sekreteri, “Bugüne kadar hassas hesaplarla cephede savaşıyoruz ve bu nedenle bedelini gençlerimizin canıyla ödüyoruz” diyor.
Nasrallah, İsrail’in Beyrut’taki Hamas Siyasi Bürosu Başkan Yardımcısı Salih el Aruri’ye düzenlediği suikastın “Tahammül edilemeyecek büyük ve tehlikeli bir suç” olduğunu belirtti. İsrail’i Lübnan’a savaş açmaması konusunda uyardı ve partinin o dönemdeki mücadelesinin “kontrolsüz” olacağını vurguladı.
Televizyonda yaptığı konuşmada, Hizbullah’ın 8 Ekim’de İsrail’e yönelik sınır ötesi bombardımanının İsrail’in Gazze’ye yönelik daha geniş bir saldırı başlatmasını engellediğini sözlerine ekledi. “Düşman Lübnan’a savaş açmayı düşünürse bizim savaşımız tavansız, sınırsız ve kuralsız olacaktır” diye uyardı.
Nasrallah, partisinin açıklamasında, suçun “Cezasız kalmayacağını” belirterek, İsraillilere “Aramızda sadece meydanlar, günler ve geceler var” dedi.
EL ARURİ SUİKASTI: NETANYAHU SAVAŞI GENİŞLETİYOR!
Al Kuds Al Arabi
İsrail Genel Güvenlik Ajansı (Şin Bet) Başkanı Ronen Bar, Hamas’ı Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’da, Türkiye’de ve Katar’da; her yerde ortadan kaldıracağına söz verdi. Bu, İsrail Dış İstihbarat Servisinin (Mossad) Eylül 1972’deki Münih saldırısını planlamaya katıldıkları iddia edilen Filistinli liderlere suikast düzenlediği “Münih Operasyonu”na benziyor.
El Aruri suikastıyla birlikte saldırı, fiilen tarihi Filistin’in çevresinin dışında, Lübnan Hizbullah’ının kalesi Beyrut’taki güney banliyölerini de kapsayacak şekilde başladı, Katar ve Türkiye’de başka yabancı suikastlar için tehdit çemberinin önünü açtı.
Hizbullah’ın tepki modeli üzerine yapılan bir araştırma, liderliğinin şimdi yerleşik “angajman kurallarını” ihlal eden ve dolaylı olarak Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ı tehdit eden İsrail operasyonuna yanıt vermeyi planladığını gösteriyor. İsrail’in, savaş konseyinin çılgınlığına rağmen, Hizbullah’ın yapacaklarına tepkilerinin boyutunu da ayarlaması muhtemeldir, böylece işler topyekün bir savaşa dönüşmez.
AMERİKALILARI ‘SINIR DIŞI ETMEK’ İÇİN İDARİ VE SİYASİ GERİLİM TIRMANIYOR
Savt El Irak
Irak, El-Nuceba Hareketinin Bağdat’taki karargahını hedef alan saldırının ardından uluslararası koalisyona ve Amerikan güçlerine karşı resmi ve siyasi olarak sesini yükseltti.
Irak Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Tümgeneral Yahya Resul, saldırının “terör eylemlerine benzer bir saldırı” olduğunu söyledi ve saldırıdan uluslararası koalisyonu sorumlu tuttu.
Haşdi Şabi güçleri, yaptığı basın açıklamasıyla, Amerikan saldırısının Grubun Lideri Ebu Taqwa Al-Saidi’nin öldürülmesiyle sonuçlandığını duyurdu ve “Olan vahşi bir saldırıdır” dedi.
Asa’ib Ehl el-Hak hareketine bağlı El-Sadıkun bloku, Amerika’nın, Haşdi Şabi güçleri karargahına yönelik saldırılarının yansımalarını görüşmek üzere acil meclis toplantısı yapılmasını talep etti.
Blokun Başkanı Milletvekili Hassan Salem, basın açıklamasında, bu saldırıların tekrarlanmasının, Irak parlamentosunun Amerikan güçlerini Irak topraklarından çıkarma kararının derhal hayata geçirilmesini gerektirdiğini söyledi.
Asaib Ehl el-Hak’ın Başkanı Kays el-Hazali, Irak hükümetini ABD güçlerini “mümkün olan en kısa sürede” geri çekmeye çağırdı ve “Tekrarlanan Amerikan saldırıları karşısında saldırıları kınamanın artık faydası yok” dedi.
Bedir Örgütü Koordinasyon Çerçevesi Başkanı Hadi el-Amiri, Irak hükümetini “ABD güçlerinin ülkeden çıkarılması talebine kayıtsız kalmaması” konusunda uyardı.