Latmos Dağında maden vahşetinin keşfi yapıldı
Latmos (Beşparmak) Dağı’nda işletilen madenlere karşı açılan iki davanın bilirkişi keşfi dün yapıldı. Keşfe katılan yurttaşlar, madenin faaliyete geçmesi halinde bölgenin yok edileceğini dile getirdi.
Fotoğraf: AYEP
Özer AKDEMİR
Milli Park ilan edilmesi için yıllardır başvurular yapılan Aydın Söke ilçesi yakınlarındaki Latmos (Beşparmak) Dağı’nda işletilen madenlere karşı açılan iki davanın bilirkişi keşfi dün yapıldı. Bilirkişi heyetinin dağda 3 ayrı bölgede yaptığı incelemeler yoğun yağmurun altında 5 saati aşkın sürdü. Her taşı-kayası ile birlikte korunması, eko turizme açılması, jeopark ilan edilmesi gibi birçok girişimin olduğu dağda maden işletmelerinin yol açtığı doğa kıyımı keşfe katılanlar tarafından bir kez daha gözlemlendi.
NEOLİTİK KAYA RESİMLERİNİN ÜZERİNDE MADEN İŞLETMELERİ
Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan davada maden alanının çevre planında “orman alanı”, “mera alanı”, “tarım arazisi ve sulama alanı” vasıflı olduğu, yörede Çavdar Çatıdındere 1. derece arkeolojik sit alanı ve etkileşim bölgesinin de bulunduğuna yönelik iddialar dile getirildi. Keşfe davacı köylülerin yanı sıra Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYEP), Latmos Platformu, Kuşadası Çevre Platformu, Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP), Caferli Çevre Platformu’ndan yurttaşlar ve Aydın Barosu Çevre komisyonundan hukukçular da katıldı.
Tarih öncesi çağlara ait kaya resimleri, fıstık çamları, zeytinlikleri ve gnays kayalardan oluşan jeolojik yapısı ile adeta bir açık hava müzesi olan Latmos Dağı’nın dört bir yanında feldspat, kuvars ve kömür madenciliği yapılıyor. Dün bu madencilik faaliyetlerinden ikisine karşı yöre köylüleri tarafından açılan davanın bilirkişi keşfi vardı. Keşfe tarafların yanı sıra bilirkişi heyetini oluşturan Jeolog-Hidroelog, Ziraat Mühendisi, Çevre Mühendisi, Maden Mühendisi ve Orman Mühendisi uzmanlık alanlarından bilim insanları ve uzmanlar katıldı.
MADEN ALANI ZEYTİNLİK, FISTIK ÇAMI, ARKEOLOJİK SİT
Yoğun yağış altında yapılan keşifte bölgedeki açık maden ocaklarının pasalarını sürükleyip toprağa aktığı, ağır metale bulanmış yağmur sularının oluk oluk akarak çay sularına karıştığının gözlenmesini sağladı. Bu suların yüzeydeki içme suyuna karıştığı da görüldü. Kormad madenin işletmekte olduğu maden sahasındaki incelemelerin ardından Kale Maden şirketinin ruhsat sahası kapsamında olan ancak henüz ocak açılmamış olan saha gezildi. Sahanın büyüklüğü ve doğal güzelliğini gören keşfe katılan yurttaşlar, maden işletmesi faaliyete geçerse tüm bu bölgenin yok edileceğini dile getirdi. Kale Maden’in ruhsat sahası kapsamında olan Yeşilköy’deki poligonda bu bölgede yapılmak istenen madene karşı daha önce açılan davada “ÇED olumlu” kararının Aydın 2. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiği, şirketinin 2009/7 Genelgesi’ne dayanarak yeni ÇED süreci başlattığı, sonrasında da proje için bir kez daha “ÇED olumlu” kararı aldığı aktarıldı.
“BURASI BİZİM YURDUMUZ, YUVAMIZ”
Çavdar köyü eski muhtarı olan davacı İhsan Garagöz burada, dağların madencilikle yok edilmesinden dolayı sellerin heyelanların meydana geldiğini, köyleri sel bastığını anlattı. “Burası bizim yurdumuz, yuvamız” diyen Garagöz, “yaşam alanlarımız, geçim kaynaklarımız yok ediliyor. Can ve mal güvenliğimiz yok. Su kaynaklarımız kirletiliyor” diye konuştu.
“BU DAĞIN SUYU YÖRE AÇISINDAN YAŞAMSAL ÖNEMDE”
Davacı İhsan Garagöz’ün avukatı Hicran Danışman da keşifte yaptığı konuşmada, bölgenin kuraklıkla birlikte ele alınması gerektiğini belirterek, “İklim krizi nedeniyle bu bölgede de yaşanan kuraklık nedeniyle daha fazla suya ihtiyacımız var. Keza Söke Ovası, Söke ve Kuşadası halkı için bu dağların suyu yaşamsal düzeyde. Ancak patlatmalarla oluşan çatlaklar suyun yönünü değiştiriyor ve yok olmasına neden oluyor. Yine madenin çıkarılması için toprağın tüm katmanları kaldırıldığında temiz içme sularına ağır metaller karışıyor. Yağmur suları açık ocaklardaki maden paşalarını sürükleyip çay sularına ve yüzey sularına karıştırıyor. Yani suyun bu radde yaşamsal olduğu böylesi bir dönemde böylesi bir madencilik faaliyeti yaşama karşı yapılmakta” dedi. Köylerin geçim kaynaklarının çam fıstığı, zeytin ormancılık, arıcılık ve hayvancılık olduğunu belirten Danışman, “Zeytin ormanları stratejik önemde, yüzde yüz organik olmalı. Ancak madencilik faaliyeti bunu yok ediyor. Köylünün geçim kaynağını yok ettiğinizde köyün buradan göçmesine neden olursunuz. Bu süreç de başka bir dizi sosyal toplumsal ekolojik sorunları beraberinde getirir” diye konuştu.
AYDIN BAROSUNDAN AVUKAT KÖYÜNÜN MADENDEN SONRASINI ANLATTI
Bölgenin 1.derecede arkeolojik sit alanı olduğunu kaydeden Danışman, “Cilalı taş devrinden kalma tescilli kaya resimlerinin yanı sıra henüz tescil edilmemiş tarih öncesine ve sonrasında buralara yerleşen medeniyetlere ait kalıntılar da çok yoğun. Arkeolojik çalışmalar ve tescillenme süreçleri tamamlanmadan yapılacak madencilik faaliyeti esnasında bunların hepsi yok ediliyor. Burada nesli tükenmekte olan canlılar var, endemik bitkiler var. Stratejik önemde olmayan kuvars feldspat madenciliği karşısında ekolojik ve sosyal açıdan bir maliyet hesabı yapılmalı ve üstün kamu yararı tespit edilmelidir” dedi.
Aydın Barosu’nu temsilen keşfe katılan Kent ve Çevre Komisyonu üyesi Av. Emine Toklan keşif esnasında "Ben Karakaya’lıyım, bu köyün ne olacağı Karakaya’dan belli, önce okul kapandı sonra sağlık hizmeti alamamaya başladılar. Su zarar gördü, şu an içme suyu sıkıntısı çekiyor köylü. Elektrik kesintisi sürekli oluyor, yani köylü yaşamdan koparıldı çok az bir hane kaldı, bu projeler geçekleşirse burada da aynısı olacak” dedi.