Türkiye’nin en yüksek bütçeli üniversitesi ne durumda?
“Bir üniversite öğrencilerin sabah ve akşam salt ders için gittikleri yer değil; bilgi birikimi, deneyimi yüksek, entelektüel kişiler yetiştirmeyi hedeflemesi gereken bir yer.”

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel
Rojda DİKME
İstanbul Üniversitesi
Güz dönemi tüm üniversitelerde sonlanıyor. Peki öğrenciler bu dönemi nasıl geçirdiler? YÖK, Aralık ayında 2024 yılında yükseköğretim kurumlarına ayrılacak bütçe ödeneklerini açıklamıştı. Bizi 2024'te neyin beklediği bir merak konusu. Çünkü YÖK raporunda İstanbul Üniversitesi 10 milyar 637 milyon 379 bin liralık bütçesi ile ilk sırada bulunuyorken, okulumuzdaki eksiklikler ne yazık ki hâlâ saymakla bitmiyor. Üç ayrı binada bölünerek ders gören Hazırlık öğrencilerine, kısacık molalarında kantinlerini Hazırlık öğrencileriyle paylaşmak zorunda kalan İletişim Fakültesi öğrencilerine, tuvalette sabun-peçete görünce şaşıran sıra arkadaşlarımıza güz dönemi sonlanırken Türkiye'nin en yüksek bütçeli üniversitesinde okumalarına karşın gördükleri sorunların neler olduğunu, bütçe ve eğitim sorunlarına dair neler düşündüklerini sorduk.
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden bir öğrenci, “Bugün halihazırda fakültenin sorunları ile beraber bölüm özelinde de eğitim kalitemizi etkileyecek ciddi sorunlar bulunmakta. Bu sorunların en mühim olanı MBG öğrencilerinin kendine ait laboratuvarının bulunmaması. Bu bölüm laboratuvar ile özdeşleşen bir bölüm olmasına karşın okulumuz, laboratuvarları biyoloji öğrencileri ile ortak kullanıma açarak hem labda geçirdiğimiz süreyi kısıtlamakta hem de materyal eksikliği sebebiyle ders içeriğinin verimini düşürmektedir’’ diyerek mağduriyetlerini dile getiriyor.
DENEYSİZ BİR EĞİTİM DÜŞÜNÜLEMEZ AMA LABORATUVARLAR NE DURUMDA?
“Bizler sınıf içinde iki farklı gruba ayrılarak laboratuvarda vakit geçiriyor, ayın iki haftasını pas geçmek zorunda kalıyoruz. Yaptığımız laboratuvar derslerinde iki gruba ayrılmamıza rağmen hala çok kalabalığız. Eminim ki öğrencilerin veriminin düştüğü kadar hocalarımız da tam anlamıyla istedikleri eğitimi verememekte. Verilen bu ödeneğin bir kısmının bu gibi bölümlerin mühim eksiklikleri için kullanılmasını temenni ediyorum’’ diyerek sözlerini bitirirken yakın vakitte inşa edilen Fen Fakültesi binasının ihtiyaca cevap vermediğini, öğrencilerin sorun yaşamaya devam ettiğini ifade ediyor.
Edebiyat Fakültesinden Melisa, “Okulumuz en çok ödenek alan devlet üniversitesi unvanına sahip olmasına rağmen bu ödeneğin öğrenciler için ve öğrencilerin imkanlarının iyileştirilmesi için kullanılmadığı kanısındayım. Özellikle geçmişle kıyasladığımızda yemekhane fiyatları çok yüksek. Bunun yanında öğrenci faaliyetleri de zayıf kalıyor. Bugün okullar, ekonomik açıdan en hassas gruplardan biri olan öğrencilerin vakit geçirebileceği ve sosyal açıdan gelişebilecekleri en uygun yer olmalıydı. Buna rağmen okuldaki sosyal faaliyet sayısı oldukça az. Öğrencilerin bir araya gelebilme fırsatı bulabilecekleri çeşitli sosyal etkinliklere yeterince fırsat verilmiyor. Şu koşullarda ödenek nerelere harcanıyor, merak konusu” diyerek ortak kaygılarımızı dile getirdi.
GERÇEK BİR ÜNİVERSİTE DERSLERE GİRİP ÇIKMAKTAN FAZLASIDIR
Edebiyat Fakültesinden bir başka arkadaşımız, “Bir üniversite öğrencilerin sabah ve akşam salt ders için gittikleri yer değil; bilgi birikimi, deneyimi yüksek, entelektüel kişiler yetiştirmeyi hedeflemesi gereken bir yer. Düşünün ki öğrenciler ders materyallerine erişemedikleri için PDF okumak gibi yöntemlere başvuruyor. Eğitimin verimliliğini arttırmak için ihtiyacı olanlara bu bütçeden burs sağlayabilir. İsteyen ders kitabını, isteyen uygulamalı dersler için farklı materyalleri karşılamak için maddi imkân bulabilir” diyerek duruma karşı önerisini sundu. “Hâlihazırda var olan koşulların iyileştirilmesi konusuna gelecek olursak ilk adımda yemek ücretleri temsili bir rakama indirilebilir veya en basiti düşündüğümüzde tuvaletler daha hijyenik olabilir. Bunların hiçbiri yapılmadığı gibi öğrenciler -örneğin Çapa gibi- depremle değil sert bir rüzgarla yıkılacakmış gibi duran bir binada eğitim görmek durumundalar’’ diyerek sözlerini noktaladı.
Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünden bir arkadaşımız, fakültesinin öğrencilerin yemekhaneyi kullanmasına imkân vermediğini şu sözleriyle anlatıyor: “Okul olanaklarındaki eksiklikleri en çok amfilerde çektiğimizi düşünüyorum. Fakültemizin yeni binası öğrencilerin kapasitesini kaldırabilecek büyüklükte değil, bu nedenle tüm sınıfların derslerinin yetişebilmesi için ders aralarını 5 dakikaya düşürülmüş olması yemek yememize bile engel oluyor. Onun dışında kantinimiz 15.40'ta kapanıyor ve fakülte içinde de ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz başka bir yer olmaması bizi zora sokuyor. Okul genelinde pratik yemek seçeneği olarak soğuk sandviç satışına başlandı bu bir iyileştirme olabilir ama yeterince etkili değil. Sıraya girip, sandviçi alıp onu sağlıklı bir süre zarfında yemek için bile en az 20 dakikaya ihtiyaç var, bunu 5 dakika içinde yapmamız bekleniyor.”
BÜTÜN YETERSİZLİKLER ORTAK BİR SORUNA İŞARET EDİYOR
“Sinema öğrencileri olarak film izleyip üzerine çözümleme bile yapamadığımız sıkıştırılmış ders saatleri, bunu yapabilecek bir sinema salonumuzun olmayışı büyük sorun teşkil ediyor. Hızlandırılmış bir eğitim alıyormuş gibi hissediyorum. Bu durum sınavlarda bile bildiklerimizi kıt sürelerde yazmaya zorluyor bizi. Bir şeyler yapmaya çalıştığımızda ise bürokratik problemler, olması gerekenler ama yapılamayanlar listesi sunuluyor önümüze.’’
Gelen cevaplar üzerine gördük ki en öncelikli sorun sosyalleşebileceğimiz alanların olmamasının yanında, amfi ve uygulamalı dersler için gerekli alanların yetersizliği. Şubat ayındaki depremden sonra Yabancı Diller Yüksekokulu ve İletişim Fakültesi depreme dayanıksız bulunarak AUZEF binasına taşınmıştı. Dolayısıyla bu binalar ihtiyaçlara cevap vermiyor, öğrenci kapasitesini kaldıramıyor. Yıllardır orada duran eski binaların dayanıklılığının araştırılması için böyle bir yıkım mı gerekiyordu? Bu durum daha öncesinde araştırılmış olsaydı ihtiyaçları karşılayabilecek yeni binaların yapımının kararı alınmış olabilirdi. Bugün bile mağduriyetler açık bir şekilde belliyken bu karar alınmış değil. İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak ortak talebimizi bir kez daha dile getiriyoruz: Parasız, bilimsel, nitelikli eğitim için bütçe; öğrencilerin koşullarının iyileştirilmesi için kullanılsın!
Genç Hayat'ın bir önceki sayısında yalnızca İstanbul Üniversitesi değil, Türkiye'deki bütün üniversitelere yönelik, YÖK raporu ışığında bütçe ve eğitim gerçeğini anlatan "Üniversite bütçelerinin ne kadarı öğrencilere ait?" başlıklı yazı için linke tıklayın!
https://www.evrensel.net/haber/506277/universite-butcelerinin-ne-kadari-ogrencilere-ait
Evrensel'i Takip Et