Bilimsel eğitim, demokratik üniversite için ÖTK
ÖTK’ler yönetime katılmanın yanında talepleri şekillendiren siyasi koşullara karşı üniversitelerimizi demokrasi deneyimi ve mücadele alanı olarak değerlendirmemize olanak sağlıyor.
Doğa
Hacettepe Üniversitesi
Geçtiğimiz son birkaç haftada birçok üniversitede arkadaşlarımızın gerek rektörlükten gerek gerici gruplardan gelen saldırılara maruz kaldığını gördük. Boğaziçi’nde var olan öğrenci birliğini dağıtmak ve öğrencilerin kendi yerellerinde oluşturdukları mekanizmaları dağıtmak için alınan bu keyfi karar bizlere aslında sadece mücadelemizi değil varlığımızı da yok etmek istediklerini gösteriyor. Gelinen son noktada iktidarın üniversitelerimizdeki sözcüsü haline gelen rektörlerin baskı ve yaptırım politikasını ayyuka çıkardığına şahit olurken, en ufak bir örgütlü tepkiden de aslında ne kadar korktuklarına şahit oluyoruz. Yıllardır üniversitelerimizde öğrencilerin değil de kendilerinin daha çok söz sahibi olduğunu bize her alanda hissettiren yönetimler, bugün mücadelenin büyüdüğü her alanda yıldırma politikasına kolluk kuvvetlerini okulların önüne yığarak, öğrencilere soruşturma açarak devam ediyor.
Hacettepe de merak edilen bir soru da “Kayyum yönetim gerçekten öğrencilerin hayatını bu kadar etkiliyor mu?” oluyor. Bu sorunun cevabını hem diğer üniversitelerde hem de kendi üniversitemizde bulabiliriz. Bugün atanmış rektörlük sadece antidemokratik bir uygulama değil aynı zamanda aldıkları kararlarla bizleri bilimsel eğitimden de mahrum bırakan, özgürlük alanlarımızı yok eden bir mekanizma. Gerek Hacettepe’de gerek diğer üniversitelerde dersliklere, fakültelere, laboratuvar malzemelerine ayrılmayan her bir bütçe kalemi, makam araçlarına, reklam giderlerine ayrılıyor. Yurtlarda temizlenmeyen odalarla, yemekhanede böcekli yemeklerle karşılaşırken okulun fuarlara ve sponsorlara para akıttığı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Üniversitelerimiz bu noktada tek adam yönetiminin diğer bir siyasi ayağı haline getiriliyor.
İKTİDAR ÖTK’DEN NEDEN BU KADAR KORKUYOR?
Demokratik eğitim talebimiz sadece atanmış rektöre karşı söylediğimiz bir söz değil. Bugün Hacettepe’de Öğrenci Temsilciliği Konseyi seçimlerinden birçok arkadaşımızın haberi bile yok. Bu sene de çeşitli bahanelerle ÖTK seçimleri iptal edildi. İktidarın yıllardır kendi siyaset sınırlarını genişletmek için bir kapı olarak gördüğü üniversitelerimizde asıl söz sahibinin biz öğrenciler olması demek, her türlü rant ve çıkar politikasını önümüze rahatça servis edemeyecekleri anlamına geliyor.
ÖTK’ler üniversite yönetimine katılmanın, söz söyleme hakkının korunmanın yanında aynı zamanda taleplerimizi şekillendiren siyasi koşullar karşısında örgütlenerek üniversitelerimizi birer demokrasi deneyimi ve mücadele alanı olarak değerlendirmemize de olanak sağlıyor.
Ancak bugün gelinen noktada ya bu seçimler biz öğrencilere duyurulmadan yapılıyor ya da ortada bir seçim konusu bile gündeme gelmeden ÖTK seçiliyor. Üniversitelerimiz de ÖTK’nin işlevsizleştirilmesi veya yok edilmeye çalışılması ilk kez karşımıza çıkan bir durum da değil. ÖTK, 12 Eylül cuntası tarafından kaldırması üzerine YÖK’e karşı yapılan büyük öğrenci eylemleri sonucu elde edilmiş bir kazanım aynı zamanda. Bir noktada hem iktidarın hem rektörlüğün gençliğin mücadelesini yok etme ısrarı, Türkiye’nin en baskıcı ve gerici yönetiminin bile bu talepler karşısında duramamasından kaynaklanıyor. O günden bugüne birçok şey değişse de demokratik eğitim talebimiz hala sürüyor. Mücadelemizi bugün her alanda; fakültelerimizde topluluklarımızda, yurtlarımızda kurmaksa tepeden inme kararlara karşı durabileceğimiz en önemli alanlar. Bugün bu mücadele ağını kurmak yarın bize karşı olacak tüm saldırılarda her şeyin o kadar da basit olmadığını göstermemizin bir yolu. Bu sistematik ezber politikalarına karşı kendi benliğimizi var etmek ve hayatımızı teslim etmemekte ancak öğrenci birliğimizden geçiyor. Daha demokratik daha özgür bir üniversite için mücadelemizin hattı, ayrı bireyler olarak değil üniversite gençliği olarak birleşmemizdir.
Evrensel'i Takip Et