10 Ocak 2024 01:15

Boğaziçi’de yeniden yankılanan direnişin sesi

Her ne kadar bu kayyum yönetim korku hegemonyasını kurduğunu sansa de biz öğrenciler bu duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz çünkü biliyoruz ki direne direne kazanacağız!

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Paylaş

Uzay

Boğaziçi Üniversitesi

 

Üniversitemizde 2021 yılındaki direnişten beri uzun zamandır bir öğrenci hareketliliği maalesef ki yoktu. Bunun birçok nedeni var tabi ki ama belki de en önemlisi öğrencilerin bu direnişte oldukça yorulmuş olmasıydı. Bu yorgunluk gerek mental gerek de fiziksel anlamda bitkinlik anlamına geliyordu. Kayyum Naci öğrencilerin bu sessizliğinden bizleri bastırabildiğini sanıyordu fakat bu sadece bir toparlanma belki de Boğaziçi’nin küllerinden yeniden doğmasıydı. Geçtiğimiz günlerde (19 Aralık 2023) alınan FEF’in bölünme, İİBF’nin kapatılma kararları, biz öğrencileri bu sessiz geçen 2 yılın ardından yeniden harekete geçirmeyi, öğrenci örgütlülüğünü etkinleştirmeyi sağladı.

BİR ARADA ÇOK GÜÇLÜYÜZ

Senato toplantısının yapılacağı gün ilk eylemimizi gerçekleştirdik. Çoğu üst dönemden 2021’deki direniş zamanında okulda olan arkadaşlarımdan bu kalabalığın olası bir Boğaziçi Direnişi’ni yaratabileceğini duydum. Yaptığımız ilk günkü eylemin ardından İİBF’nin kapatılma kararından vazgeçildiğini öğrendik fakat bu yine de bizim direnişimizi bitirecek bir adım değildi çünkü biz en temelde kayyum yönetimin okulumuzdan elini çekmesini, özgür özerk bir üniversiteyi talep ediyoruz.

Elde etmek istediğimiz bu kazanımların gerçekleşebilmesi için 2.gün de bir eylem düzenledik. Hatta o günkü eylem çok daha büyük çapta, efektif bir eylemdi. Bu kadar devasa bir öğrenci kitlesini bence güvenlik görevlileri de beklemiyordu. Tüm öğrenciler İİBF binasının önünde beklerken korkudan ne yapacaklarını şaşırdılar. Öğrenciler olarak fakülte binasının önünde oturma eylemi başlattık herkes hazırladığı pankartların, dövizlerin üzerine oturarak kapıyı açmalarını talep ettik. Çünkü bizim, bu üniversitemizde fakülte binamıza bile girmemize izin vermediler. Ama hep birlikte örgütlü bir oturma eylemi yapmamızın ardından binaya girebildik ve ilerleyen süreçlerde nasıl bir yol izlememiz gerektiği konusunda forumlar aldık. Binaya baskılara rağmen girebilmemiz çok kıymetliydi çünkü hazırlıkta okuyan arkadaşlar gördüler ki hiçbir güç örgütlü öğrenci hareketinin karşısında duramazdı.

MÜCADELEYİ YASAKLARLA KIRAMAYACAKLAR

Oldukça etkili bir eylemin ardından geçen pazartesi günü eylemimizi nöbet olarak devam ettirmeye karar verdik. Yaptığımız bu iki eylemin ardından herhalde birilerini korkutmuş, rahatsız etmiş olacağız ki bir anda bazı sıra arkadaşlarımızın okula girişinin sebepsizce engellendiği haberini aldık. Gün sonunda okula girişi engellenen arkadaşlarımızın sayısı on ikiyi, sonraki gün ise on altıyı buldu. Bu en temelde biz öğrencilerin eğitim-öğrenim, beslenme, sosyalleşme hatta barınma hakkının elinden alınmasıdır. Alınan bu hukuksuz kararın ardından bizler Çağlayan Adliyesinde suç duyurusunda bulunduk. Süreci de yakından takip ediyoruz.

Ayrıca, öğrencilerin kazandığı bir kurum olan ÖTK’nın bildirilerini dağıtan iki kişi de güvenlikler tarafından tehdit ediliyor, zorla öğrenci kimliklerinin fotoğrafı çekiliyor. Kim bilir belki onların başına da aynı şey gelecek. Her ne kadar bu kayyum yönetim korku hegemonyasını kurduğunu sansa de biz öğrenciler bu duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz çünkü biliyoruz ki direne direne kazanacağız!

Bana bu iki hafta çok şey kattı aslında. Çünkü tüm bir yılımı bu üniversiteyi kazanmak için harcadım ve okulum hakkında alınan kararlar karşısında dik bir duruş sergilemek, kabul etmediğimizi belirtmek benim için çok değerliydi. Eylem bilincinin oluşması açısından da çok önemliydi. Aslında Boğaziçi’ne gelmemdeki en büyük etkenlerden biri de geçmişte yapılabilmiş, şimdi de yapılabilecek bir eylemin bir parçası olmaktı. Naçizane bunun bir parçası oldum da ve bu beni çok daha güçlü hissettiriyor. Çünkü birlik içinde olmak her zaman insanı daha güçlü hissettirir. Verdiğimiz bu mücadelenin ODTÜ’den Yıldız’a birçok üniversitede yankılanması hem bize hem de onlara umut veriyor. Biliyoruz ki bu kayyumalar sadece Boğaziçi’nin başına gelmiş bir hadise değil, hemen hemen tüm üniversiteleri kayyumlar, paraşüt hocalar sarmışken biz öğrencilerin direnmekten başak çaresi yok. Elbet ki bir gün kayyumlar gidecek, biz kalacağız.

ÖNCEKİ HABER

Demokratik üniversite için bölümlere ve ÖTK’ye yaslanacağız!

SONRAKİ HABER

"Made in Bangladesh” ve Özak işçilerinin mücadelesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa