10 Ocak 2024 01:49

Tarım kolektivizasyonu ve Holodomor’a dair gerçekler

Kulaklar, gericiliğin ekonomik dayanağı durumundaydı; devlete buğday satmamak, dini ve şoven karakterli terör örgütlerine destek vermek gibi pek çok halk düşmanı suç işlediler.

Silahlı askerler ‘Komünizm’ yazan bir pankart taşıyor, Nikolskaya caddesi, Moskova, Ekim 1917 (Fotoğraf: Foto Scala, Firenze/bpk, Bildagentur fuer Kunst, Kultur und Geschichte, Berlin)

Paylaş

Batuhan ENGİNER

İlham DOĞMUŞ

İstanbul

 

5 Ocak. Bu tarih, devrimci bir atılımla 20’ye yakın ulusun bir arada yaşadığı dev bir ülkeyi baştan inşa eden emekçilerin, aydınlanmalarını şehirlere “sığdıramayıp” köylere nasıl taşıdığının hikayesidir. 5 Ocak, Sovyetler Birliği’nde tarım kolektivizasyonuna “start” verilen gün. Ancak, her nasılsa, doğası gereği ilerici olan; üretimi ve hem kentlere hem başka ülkelere tahıl satışını arttırarak kırsal alanlarda yaşayan halkın zenginleşmesini sağlayan, ülkenin şehirleşmesinin önüne geçen düşük tarımsal verimlilik problemini ortadan kaldıran ve hem toprak ağalarının hem de kilisenin kırsaldaki egemenliğine kesin bir biçimde son vererek köylülerin hem zihinlerinin hem de cüzdanlarının özgürleşmesini sağlayan bu hamle, ne yazık ki Sovyetler Birliği’ni “kötülemek” için kullanılıyor. Nazi propagandası çıkışlı soykırım iddialarından (iddia sahibi makamı düşününce bu sorun daha da gülünç hâle gelmektedir) tutalım, sosyalizmin çalışmadığının “kanıtı” olduğuna kadar pek çok tartışmaya sahne olan bu olayın arka planını birlikte incelemekte fayda var. Holodomor’u kimin ortaya attığından, kimin toprak ağalarını (yani kulakları) savunmaktan nasıl bir çıkarı olduğuna kadar birden fazla alanın sorgulanması gerekmektedir. Hâlbuki bütün dünya tarihinin “kötü adamı” diye pazarlanan bu devletin gerçek tarihi aslında 1991’deki resmi yıkılışından beri tıpkı bütün devlet arşivinin de olduğu gibi ortada ve açıktır; ideolojik tutum ve pozisyonlarla gerçeklik tahrif edilmeden tarih biliminin kabul ettiği vesika ve nüshalar incelendiğinde bu iddiaların gerçek olup olmadıkları da ortaya çıkmıştır.

KOLEKTİVİZASYON ÖNCESİ SOVYET TARIMI

Sovyet tarımı her zaman “kolektif” niteliğinde, yani sosyalist değildi. Aksine, devletin ilk yıllarında çeşitli gereklilikler nedeniyle, 1921 yılında NEP* olarak isimlendirilen, en basit biçimde “sanayi ve ticarette sosyalizm, tarımda devlet kapitalizmi” denebilecek bir dönem yaşanmıştır. Rus tarımının henüz makineleşmediği ve az sayıda kişinin bir arada çalıştığı, bölük pörçük üretimlerle “idare eden” karakteri göz önünde bulundurulduğunda sosyalizme hazır olmadığı aşikardı. Üstelik NEP, Rus köylüsünün burjuvazi ile antlaşmaya hazır bulunduğu sosyalizmden ürken, tutucu ruh hâli için de elverişliydi. Bu sürecin karakteristik özelliği üretimin özel mülkiyet sahibi köylüler tarafından yapılıyor olup bütün tahıl ve gıda ürününün devlet tarafından satın alınması, devletin ithalat/ihracat tekelini elinde bulundurmasıydı. Bunlar, Sovyetler Birliği’nin acil ihtiyaçları için yapılmış olsalar da, tarım ekonomisi Dünya Savaşı öncesi üretim kapasitesini ancak yakalayabilmişti. Bunun sanayileşecek, şehirleşecek ve sosyalizmi inşa edecek bir halkın ihtiyaçlarını karşılayamayacağı açıktı. Tarımın güçlendirilmesi gerekiyordu. Ama kırsal alanlarda gerici cepheler, şehirlerde olduğundan çok daha güçlülerdi.

Nitekim kimi zaman sosyal sınıflardan, üretimden, ekonomiden söz ederken işçi sınıfı ve burjuvazi* gibi kavramları kullanırken bunların en belirgin olarak şehirde hissedildiğinden; kırsal alanlarda bu “sınıfsal ayrım”ların daha belirsiz olabileceklerini gözden kaçırırız. Bu belirsizlik öyle herhangi bir belirsizlik de değildir. Sadece 20. yüzyıl Rusya’sına değil bugünün Türkiye gerçekliğine de bakacak olursak milyonlarca köylünün bankalara, tefecilere borç yükümlülükleri altında ezildiğini kanıtlamaya gerek olmayacaktır. Bu köylüler sıklıkla da topraklarını satmak zorunda kalarak emekleri dışında bir şey satamayacak hâle gelebilirler, yani işçileşebilirler; dolayısıyla da sıklıkla işçi sınıfının doğal birer müttefikidirler. Peki her köylü mü?

TOPRAK AĞALARINA (KULAKLARA) KARŞI MÜCADELE SÜRECİ

Kulak, zengin köylülere verilen genel bir isimdir. Anlamayı kolaylaştırmak için ülkemizdeki toprak ağalarına benzetebiliriz. Bu köylü sınıfı tıpkı bizim ülkemizde de olduğu gibi oldukça gerici bir karaktere sahiptir ve tekelci kapitalizm çağında burjuvazinin ayrılmaz bir müttefikidir. Kulaklar, köylerde toprak tekeline sahip olduklarından, göç etme imkânı bulunmayan topraksız köylüleri çok ucuza ve uzun saatler çalışmak zorunda bırakarak hem kırsal alanlarda refah düzeyinin artmasını hem de bütün bir hızla kırsal alanlara da taşınmaya başlayan eğitim ve kültür kurumlarından yararlanmalarını engelliyorlardı. Üstelik bu durum devlet müdahalesine değin tahılda pahalılığa ve üretim verimliliğinde düşüklüğüne sebep olmuştu. Kulak sınıfı, genç Sovyet Devleti’nde de gericiliğin ekonomik dayanağı durumundaydı; kulaklar devlete buğday satmamak, dini ve şoven karakterli terör örgütlerine destek vermek gibi pek çok halk düşmanı suç işlediler. Aynı sınıf, topraksız köylüleri kulakların altında kilise baskısı ve ücret köleliğinden kurtaracak birer “kooperatif” olan kolhoz’lara karşı sabotaj çalışmalarına girdi. Kolhoz yani kooperatiflerin ve solhoz yani kolektif çiftliklerin kurulması için gerekli adımlar atılmalıydı.

1928’de bu sebeplerle birlikte kulakların baskılanması politikası başladı. Kulakların tarım ürünlerini saklamaları ve orta ve küçük köylülüğe dayalı verimsiz üretim biçimleri Sovyetler Birliği’nin sanayileşmesine izin verecek biçimde bir tarımsal üretime el vermiyordu. Kolektifleştirme ise tarımdaki emek üretkenliğini kuvvetlendirecek ve ağır sanayi için gerekli bütçenin ayrılabileceği ortamı yaratacaktı. Dolayısıyla tarım sorunu 1929 Nisan’ında partimizin XVI. Konferansı’nda kararlaştırılan Birinci Beş Yıllık Plan’dan ayrı düşünülemezdi. 1929 boyunca kurulan devasa tarım sanayii ve kolhozlaşma sonucu yıl, “büyük değişim yılı” olarak adlandırıldı. O sırada kapitalist dünya, Amerika’da başlayan Büyük Buhran’ın pençesindeydi. 1933 yılına gelindiğinde Sovyet ekonomisi 1929’daki sayılarını üçe katlamıştı. Aynı dönemde Amerikan sanayi üretimi 1929’dakinin %69’una gerilemişti.

Öyle ki, 1930’ta kolhoz ve solhozlardaki üretim kulaklara karşı o kadar üstün gelmişti ki kulakların yalnızca baskılanması değil, bir sınıf olarak tarih sahnesinden silinmeleri de gündeme gelmişti. Örneğin, 1927’de kulaklar ürettikleri tahılın yaklaşık 2 milyon tonunu satışa çıkarırken yıl 1930’a geldiğinde kolhoz ve solhozlarda 64 milyon tondan fazlası satışa ayrılmıştı.***

Sovyetler Birliği eski Dışişleri Bakanı Molotov; 9 Ekim 1975’te, hem Sovyetler’de hem de dünyada Stalin’e lanet etmek bir moda hâline gelmişken bile verdiği röportajda kolektifleştirmeyi şöyle anlatıyor: “[…] 1928 sonbaharında, ekim ya da kasım ayında, Stalin, kulaklığın bir sınıf olarak tasfiyesi sloganını ortaya attı. İki yıl sonra. Bütün bu kolektifleştirme işinin kızışması için bu bekleme süresi gerekliydi. Buğday alımlarıyla da zemini hazırlamıştık. Biz diyoruz ki, buğday lazım, buğday olmazsa ne işçi sınıfı ne de ordu olur. Kulak ise vermiyor. Ne olacak? Bir yıl, ikinci yıl. Kulakların bir sınıf olarak tasfiyesi böylece hazırlanmış oldu. Bu olmazsa olmazdı.”****

Kulakların tahıl depolarını kundaklaması, kolhozlara karşı düzenledikleri sabotaj girişimleri ve benzeri faaliyetleri sonucu, gıda açısından tüm ülkede zorlu geçmiş bir yıl, insanlık tarihinin en gerici unsurları tarafından (tam aksine Sovyetler içerisinde kendi özerk devletlerine erişmiş ve pek çok vatan kahramanı çıkararak orduda ve bürokraside ciddi bir kalabalığa sahip olan) Ukrayna halkına bir sözde soykırım olarak dünyaya tanıtıldı. Holodomor meselesi aslında faşist ve antikomünist ideolojilerin sürekli körüklediği bir tartışma konusu. Asılsız iddialara göre Ukrayna’da Sovyet rejiminin sosyalizmi kabul ettirmek amacıyla suni bir kıtlık yarattı ve kimi “kaynak”lara göre 14 milyon kadar insan katledildi. Fakat gerçek, temelsiz bu sayılardan çok farklı.

ÇIKAR İÇİN SAPTIRILMIŞ RAKAMLAR

İddiaların nereden çıktığını anlamak için ilk başta Nazi Almanya’sına bakmak gerekir. Hitler’in Kavgam kitabında da yazdığı üzere Ukrayna, Lebensraum**** projesinde önemli bir rol oynuyor. “Aryan ırk”ın yaşayacağı bu topraklarda Ukrayna’nın toprakları da Almanya’nın teknolojisiyle bir tarım alanına dönüştürmek ve yararlanmak vardı. O zamanlar Hitler’in yanında propaganda bakanı olarak Joseph Goebbels bulunuyordu. Amaçlarını meşru kılmak ve Ukrayna’yı kolayca almak için Sovyetler Birliği’nin Ukrayna’da sosyalizmi köylülere zorla kabul ettirmek için suni bir kıtlık yaratıldığını ve milyonlarca insanın katledildiğini öne sürdüler. Fakat bu Nazi propagandası dünyada kendine bir yer edinemedi. Hitler ve Goebbels tam da ihtiyaçları olan bir müttefiki Amerika’dan Almanya’ya bir ziyareti esnasında buldular: Wiliam Randolph Hearst.

Hearst Amerikalı bir multimiyonerdi. İdeolojik olarak muhafazakâr ve antikomünist bir çizgisi vardı. Amerika’nın be Avrupa’nın her yerinde milyonlarca okunan 40’dan fazla gazetesi ve çeşitli yayın organları sayesinde Amerika hatta Dünya’da epey güçlü bir konumda bulunuyor ve hatta politikaları etkileyebiliyordu. 1934 yılına gelindiğinde Hearst, Almanya’ya gitti. Orada Hitler tarafından bir dost olarak karşılandı. Ne hikmetse bu seyahatinden sonra Hearst’ün yayın organları daha da gericileşti ve Stalin ve sosyalist düzen üzerine ardı arası kesilmeyen vahşet ve katliam haberleri geliyor bunlar üzerine makaleler yayınlanıyordu.

Hearst’ün Sovyetlere karşı ilk kampanyalarından birisi Ukrayna’daki sözde suni kıtlık idi. 1935 yılında Chicago American gazetesinde yayınlanan haberin başlığı ise şuydu: “Sovyetler Birliği’de 6 milyon insan açlıktan öldü.” Elbette ki durum bundan farklıydı. Doğrudan 120 milyon insanı etkileyen bu savaşta köylüler zengin toprak sahibi kulaklara karşı savaşırken çok zorlu günler geçirilmiş, kulaklar kolektivizasyonun ve kolhozların önüne geçebilmek için kendi mallarını yakmışlardı. Bunun sonucunda daha az beslenebilen insanlar arasında bir takım salgın hastalıklar ortaya çıkmıştı fakat 6 milyon (bu sayı zamanla 14 milyona kadar çıktı) ölümün olduğu iddiası gerçek olsaydı bugün Ukrayna ulusu yok edilmiş ve iddialardan birinin de dediği gibi “Ruslaşmış” olurdu, hâlbuki bugün görünen gerçek de oldukça farklıdır. Üstelik 14 milyon sayısı o dönemki Ukrayna nüfusunun neredeyse yarısında tekabül ediyor. Ortaya sürülen kara propaganda sayıları ile Stalin neredeyse adı Hitler ile birlikte öne sürülen bir adam olup çıkıvermişken, üzerinde pek de ihtilaf bulunmayan sayılara göre 1918 -1920 yılları arasında dünyayı saran İspanyol gribinden Avrupa’da ve Amerika’da 20 milyondan fazla insan ölmüştü. Kimse burjuva hükümetleri suçlamıyordu, oysaki Hearst’ün medya gücü sayesinde insanlar, sosyalizme ve Sovyetlere karşı cephe almış durumdalardı.

Sonuç olarak görüyoruz ki, tarih biliminin etiğine aykırı bir biçimde, ideolojik pozisyonlar temel alınarak ortaya konan Holodomor iddiaları tarih süzgecinden geçirildiğinde yanlışlığı kolayca saptanabilmekte. Anlatıların, Sovyetler Birliğini ve onun mirasını galebe çalmak adına yürütülen anti-komünist propagandadan fazlası olmadığı anlaşılmakta. Savaş, iklim ve kulakların sabotajları gibi sebeplerle yaşanan kıtlığın bir devlet politikası değil, önlenemeyen doğal bir süreç olduğu belirmekte. Buraya dayanarak da tarım kolektivizasyonunu boşa çıkarmaya çalışmak veya eleştirmek de haksız oluyor. Kent örneğinde olduğu gibi kırsalda egemenlik ilişkilerini kırarak köylülerin ekonomik özgürlüğünü kazanmalarını sağlayan kolektivizasyon, kısa süre içerisinde tüm Rusya’daki tarımsal üretimin niteliksel ve niceliksel olarak sıçramasına fırsat sundu. Sovyetler Birliğinde peşi sıra atılan devrimci adımların geniş köylü nüfusu için bir başka örneği olmuş oldu.

 

*Novaya Ekonomiçeskaya Politika, Yeni Ekonomi Politikası (tr.)

**Üstelik burjuva kelimesi, kökeni itibarıyla da, şehirli anlamına gelmektedir. Bourg (fr.), kent; bourgeois (fr.), kentsoylu – kentli

***Kaynaklarda bu veriler, pud cinsinden verilmiş olup bizce kg’a çevrilmiştir. 1 pud 16,38 kg’dır fakat hesap kolaylığı için 16 kg olarak alınmıştır.

****Lebensraum (alm.), “hayat sahası”

*****Glasnost (rus.), açıklık; Perestroyka (rus.), yeniden yapılanma

KAYNAKÇA:

Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi, Kor Kitap, Birinci Basım – Nisan 2018

Sovyetler Birliği Hakkında Yalanlar ve Gerçekler, Mario Sousa, Proletären, 1998

Molotov Anlatıyor, Feliks Çuyev, Yordam Kitap, İkinci Basım – Mart 2010, Sayfa: 408-409

ÖNCEKİ HABER

Unity, çalışanlarının yüzde 25'ini işten çıkarıyor

SONRAKİ HABER

Başka bir sanat için daha fazla bir arada olacağız!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa