10 Ocak 2024 15:16

Meslektaşlarına destek eylemi yapan gazeteciler hakim karşısına çıktı

Meslektaşlarına destek eylemi gerekçesiyle yargılanan gazeteciler duruşmada 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde yargılanıyor olmalarına dikkat çekti, gözaltında maruz kaldıkları şiddeti anlattı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Diyarbakır ve Ankara'da gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki göstermek için İstanbul Kadıköy'de basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alınan aralarında gazetemiz muhabiri Eylem Nazlıer, Pınar Gayıp, Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Serpil Ünal ve Esra Soybir hakkında açılan davanın ilk duruşması, İstanbul Anadolu 22'nci Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşma 16 Nisan saat 10.30’a ertelendi.

"Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet” suçlamasıyla yargılanan gazeteciler duruşmada 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde yargılanıyor olmalarına dikkat çekti, gözaltında maruz kaldıkları şiddeti anlattı.

“BUGÜN ÇALIŞMAK YERİNE HAKİM KARŞISINA ÇIKIYORUZ”

Bugünün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu ifade eden gazeteci Zeynep Kuray, “Biz çalışmak yerine hakim karşısında bulunuyoruz” dedi. Kürt basın çalışanı meslektaşlarına gözaltıları protesto etmek için Kadıköy’de toplandıklarını anlatan Kuray, "Bir saat öncesine kadar yasak olduğunu söylemediler. Zaten yasaklama hakları da yok. Toplanma ve eylem yapmak bir anayasal haktır. Biz her gün eylem takip eden insanlarız. Biliyoruz yasaklandığında nasıl olduğunu, burada öyle olmadı. Nasıl jet hızıyla kaymakam kararı geldi onu da bilmiyorum” diye konuştu.

Gazetemiz muhabiri Eylem Nazlıer’e sivil polis tarafından tokat atıldığını, Serpil Ünal’ın ve Yadigar Aygün’ün de şiddete maruz kaldığını ifade eden Kuray, "Bize ‘Siz burada bu dayanışmayı yapamazsınız’ diyorlar. Ben sorarım; basın meslek örgütleri, herkes basın açıklaması yapabiliyor, bu neden bize yasak? Biz bu işin unsuruyuz, biz de bu hukuksuzluğun mağduruyuz” dedi. Meslektaşlarıyla dayanışmaktan gurur duyduğunu ifade eden Kuray, "Bundan vazgeçmeyeceğim. Hele keyfi yasaklardan dolayı hiç vazgeçmeyeceğim. Kürt gazetecilerle dayanışmanın kriminalize edildiğini düşünüyorum" dedi.

"İŞKENCE YAPANLAR DEĞİL BİZ YARGILANIYORUZ"

İddianamedeki eylem tarihinin yanlış olduğunu ifade eden Yadigar Aygün, daha önce de tutuklu, gözaltında olan meslektaşları için Süreyya Operası önünde basın açıklaması yaptıklarını vurguladı. İşkence ve darpla gözaltına alındıklarını, tacize maruz kaldıklarını anlatan Aygün, “Kalp hastası olduğumu belirtmeme rağmen ters kelepçelerim açılmadı” dedi. Yasaklama kararının keyfi olduğunu ifade eden Aygün, AKP’nin seçim öncesinde Kürt basınını hedefe koyduğunu düşündüğünü söyleyerek "Bize keyfi şekilde konulan yasak kararını valilik niye verdi? Biz daha uyarı gelmeden kendimizi bir anda abluka içinde buluyoruz. Ben kendim döviz dağıttım gelenlere, kimse bana yasak demedi, bir dakika önce yasak dediler" dedi.

Gözaltında maruz kaldığı muameleyi hatırlatan Aygün, "Neden bunu yapanlar yargılanmıyor da biz yargılanıyoruz?​” diye sordu. Aygün savunmasına şöyle devam etti: "Kürt basınındaki arkadaşlarımızı savunacağım. Arkadaşlarımız cezaevinde, dayanışmaya devam edeceğim. Ben suç işlemedim, gazetecilik suç değildir. Bize o muameleyi uygulayanlardır. Daha biz gazeteciler eylem yapamıyoruz, pek çok eylem keyfi şekilde yasaklanıyor. Ben kendim de bunun haberini yaptım. Sokaklar abluka altında diyebiliriz.”

“HUKUKSUZLUĞU TEŞHİR EDERKEN HUKUKSUZLUĞA MARUZ KALDIK”

Gazeteci Serpil Ünal da yasak kararının açıklama anında tebliğ edildiğini ifade ederek gözaltı anını "Eylemi izlemek için gelen iki gazeteci arkadaşın savrulduğunu gördüm, bir anda ters kelepçe yapılırken bulduk kendimizi. Otobüsün içinde işkence devam etti. Ben düştüğümde Eylem müdahale etti, ondan sonra Eylem’e saldırdılar. İki gün sonra vücudumuzda hâlâ morluklar vardı” diye anlattı.

O gün düzenlenmek istenen basın açıklamasının gerekçesinin önemli olduğunu ifade eden Ünal, "Biz Kürt gazeteci arkadaşlarımız için eylemdeydik. O arkadaşlarımız var olan durumu bizlere ulaştırdıkları için baskılara maruz kalıyor. Biz de benzer durumlar yaşıyoruz. Biz suç işlemedik, suç işleyen anayasal hakkımız olan basın açıklamasını engelleyenlerdir. Biz hukuksuzluğu teşhir etmemiz engellendiği için bu hukuksuzluklara maruz kaldık, beraatimi istiyorum" dedi.

"GAZETECİLER TUTUKLAMALARLA SUSTURULMAYA ÇALIŞILIYOR”

Eylem günü ablukayı görünce polisle müzakere etmeye gidildiğinde yasak kararı olmadığını öğrendiklerini anlatan Eylem Nazlıer, "Karanlık çökmemişti, yaya trafiğini kapatmıyorduk. Eylem başladığı anda yasak olduğunu söylediler. Kendi aramızda konuşacağımızı söyledik ama abluka altına alındık. ‘Yaptığınız eylem hukuksuzdur’ anonsu çekildiğinde biz çoktan abluka altındaydık” dedi. Meslektaşları darbedilirken müdahale ettiğinde kendisine “Karışamazsın, kes sesini” denildiğini, yüzüne tokat ve kulağına yumruk atıldığını anlatan Nazlıer, "Beş dakika sürecek bir basın açıklamasını savaş alanına çevirdiler. Biz gazeteciyiz, elimizde olsa olsa kamera, kalem olur” dedi.

Suç olanın işkence olduğunu ifade eden Nazlıer, "8 yıldır gazetecilik yapıyorum, oradaki tüm polisler bizi tanıyor, bu yüzden bize karşı bir hınç vardı. Biz eylemlerde onların tüm hak ihlallerinin gösterdiğimiz için" diye konuştu. Gözaltı aracında da kapı kapatılarak darbedildiklerini anlatan Nazler, "Metin Göktepe’yi duymuşsunuzdur, işkenceyle katledildi. Ben onun gazetesinde çalışıyorum, Evrensel bedel ödeyen bir gazete. Bunun ağırlığını bildiğim için eyleme katıldım. 90’ların karanlığında gazeteciler katlediliyordu, şimdi gözaltı ve tutuklamalarla susturulmaya çalışılıyor. Polisin bana ‘susmayı öğreneceksin’ demesi her şeyi özetliyor. Mesleğimi, meslektaşlarımı savunmaya devam edeceğim. İddiaları da kabul etmiyorum” dedi.

Nazlıer, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu hatırlatarak duruşmaya gelen meslektaşlarına teşekkür etti.

“SUÇ İŞLEYEN MÜVEKİLLERİMİZ DEĞİL KOLLUK KUVVETLERİDİR”

Suçu işleyenin müvekkilleri değil, kolluk kuvveti olduğunu söyleyen Ümmühan Kaya da, Süreyya Operası’nın neredeyse her gün önünde eylem yapılan bir yer olduğuna dikkat çekti. Gazetecilerin kendi meslektaşlarına sahip çıkmak için toplandığını ifade eden Kaya, "Olası bir gözaltı durumuna karşı polisle de görüşmüşlerdir” dedi. Bir yurttaş olarak bu hukuksuzluğun kendisini kaygılandırdığının altını çizen Kaya beraat kararı verilmesini istedi.

Avukat Özge Büşra Boyoğlu da gözaltı işleminin hukuksuz olduğunu ifade ederek sanıkların gözaltına alındığına dair görüntülerin ve eylem yasağına dair belgenin dosyaya eklenmesini talep etti.

Toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını hatırlatarak savunmasına başlayan Avukat Devrim Avcı da Süreyya Operası’nın önünde sık sık çeşitli kurumların eylem yaptığını bu eylemlerin ise muhalif olduğu durumda baskılar ve gözaltılarla geçtiğini söyledi. Anayasaya aykırı olanın emniyet kuvvetlerinin uygulaması olduğunu ifade eden Avcı, AYM’nin bir protesto hakkında daha sonra dava açılmasının dahi bu hakkın kullanılmasını engelleyici olarak gördüğünü hatırlattı. İddiaların aksine 6 gazetecinin Süreyya Operası önünde yaya yolu trafiğini kapatmasının da o kargaşa içinde polisin ihtarının duymasının da mümkün olmadığını ifade etti.

Avukat Fatih Aydın da konuşmasına 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayarak başladı. Basın açıklamasının da konusu olan Diyarbakır’da gözaltına alınan gazetecilerin de 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü'nde tutuklandığını hatırlatan Aydın, gazetecilerin kafa travması yaşatacak kadar darbedildiğini ifade etti. Aydın, asıl yolu kapatanın ise polis gözaltı araçları olduğunu vurguladı. Aydın sanıklar için beraat talep ederek yasaklama kararının dosyaya eklenmesi talebini de tekrarladı.

Savunmaların ardından duruşma 16 Nisan günü saat 10.30’a ertelendi. (İstanbul/EVRENSEL)


İHD İSTANBUL: BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE VE GAZETECİLERE YÖNELİK BASKILARA SON VERİN

İHD İstanbul Şubesi bugün davaları görülen gazeteciler Pınar Gayip, Eylem Nazlıer, Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Serpil Ünal ve Esra Soybir'in davasını izledikten sonra Sputnik tarafından işten çıkartılan gazetecileri ziyaret etti.

Yapılan açıklama şu ifadelere verildi:

"Gazetecilerin yoğun emek ve mücadelesiyle kazanılan haklar, o gün bu kazanıma itiraz eden gazete patronlarının devamcıları tarafından, iktidarların desteğinde halen ve her geçen gün biraz daha fazla gasp edilmekte, gazeteciler mesleklerini yapamaz duruma getirilmektedir. 10 Ocak çalışan Gazeteciler Günü vesilesi ile halka gerçekleri duyurabilmek ve mesleklerini  hakkıyla yapabilmek için mücadele eden gazetecileri kutluyor, ülkeyi yönetenleri basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik baskılara derhal son verilmesi noktasında uyarıyoruz. 

Uzun yıllardır dikkat çektiğimiz üzere; halkın gerçekleri öğrenmesinin teminatı ve demokrasinin olmazsa olmazı olarak tanımlanan basın özgürlüğü bu gün de tamamen baskı altında ve bu özgürlüğü kullanarak faaliyet yürütmesi gereken gazeteciler, Türkiye’de;  güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle işsizlik, ekonomik zorluklar ve bunun yanında yazıları ve yaptıkları haberler nedeniyle sansür, otosansür, baskı, tehdit, soruşturma, ceza ve tutuklama kıskacında yaşamaya zorlanıyorlar, işlerini yapmaları ve sendikalaşmaları engelleniyor. Basın yayın organları RTÜK ve Basın İlan Kurumu eliyle verilen para cezası, kapatma, ilan kesme gibi cezalarla sindirilmeye çalışılıyor. Gazeteciler basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek haberleri ve yazıları nedeniyle ; “terör örgütü üyeliği” nden, "Cumhurbaşkanına hakaret" e kadar değişik suçlamalarla karşılaşıyor, işten çıkarılıyor, baskı ve hakarete maruz kalıyor, hedef gösteriliyor ve saldırılara maruz kalıyorlar. 

İnsan hakları savunucuları olarak; basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve halkın gerçekleri bilme hakkını talep etmekten, bu özgürlükler için mücadele etmekten ve baskıya maruz bırakılan gazetecilerle dayanışmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.  Musa Anter’den Ferhat Tepe’ye Uğur Mumcu’ya, Metin Göktepe’den Hrant Dink’e, katledilen, kaybedilen tüm gazetecileri saygıyla bir kez daha anarken, tüm zorluklarına rağmen otoriteye biat etmeden gerçekleri halka ulaştıran, özgür basın faaliyeti sürdürmeye gayret eden gazetecilerin "Çalışan Gazeteciler Günü" nü kutluyor, ülkeyi yönetenleri basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik baskılara derhal son verilmesi noktasında tekrar uyarıyoruz." (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Ege'de içinde 36 göçmenin olduğu tekne kayalıklara çarptı:  3 göçmen öldü, 9 göçmen kurtuldu

SONRAKİ HABER

Romantik söylemler altında gasbedilen işçilerin hakları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa