ABD ve İngiltere Yemen’i bombaladı: Ortadoğu’daki savaşa yeni cephe
Yemen’e hava saldırısının bir diğer önemli mesajı İran’a. İsrail’in güvenliği için İran’ın bölgedeki dayanaklarının bir savaşla yok edilmesi, savaş yanlısı emperyalist gerici odakların en büyük muradı
Fotoğraf: U.S. Central Command (CENTCOM)/AA
Yücel ÖZDEMİR
7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırılarının bölgesel bir savaş tehlikesini içinde barındırdığı tartışılırken, ABD ve İngiltere’ye ait savaş uçakları Yemen’i bombaladı. İran tarafından desteklendiği bilinen Husilere karşı, 2015’ten beri Suudi Arabistan’ın başını çektiği bir uluslararası koalisyon savaş yürütüyor. Her türlü desteğe rağmen Suudi Arabistan tarafından geriletilemeyen Husilere karşı, ABD ve İngiltere de doğrudan savaşa katılmış oldu.
Bombalamaya Hollanda, Bahreyn, Avustralya ve Kanada lojistik destek verdi. Almanya, Yeni Zelanda, Danimarka ve Güney Kore de yazılı destek güvencesi verdi. Bu da ilerleyen süreçte bu ülkelerin de savaşın doğrudan parçası olabileceği anlamına geliyor.
Almanya, hafta başında Husilerle savaş halinde olan Suudi Arabistan’a 48 adet Eurofighter savaş uçağının verilmesine yeşil ışık yakmıştı. Öte yandan Bahreyn dışında hiçbir Arap ülkesinin Yemen’e yönelik saldırıya dahil olmaması ayrıca dikkat çekici. Bu durumda Arap ülkeleri arasında Yemen’e saldırı konusunda yeni bir saflaşma da yaşanabilir.
Beyaz Saray tarafından dün sabah yapılan açıklamada, bombalamaya gerekçe olarak dünya ticaretinin yüzde 10’nun Kızıldeniz’den geçmesi, Husilerin son aylarda burada ticaret gemilerine yönelik saldırılarının ticaret zincirlerini aksatması gösterildi. Yine son aylarda Husiler tarafından İsrail’e yönelik füze saldırıları düzenlemesi de bombalamaya gerekçe olarak kullanıldı. Husiler en son çarşamba günü Kızıldeniz’de bir yük gemisine roketli saldırı düzenlemişti.
SALDIRI İÇİN BÖLGEDEKİ ÜSLER KULLANILDI
Beyaz Saray, Husi mevzilerinin bölgedeki ABD üslerinden ve “Dwinhg D. Eisenhower” isimli savaş gemisinden kalkan uçaklar tarafından vurulduğunu açıkladı. Kullanılan üsler konusunda bir bilgi paylaşılmadı. Aralarında Türkiye ve Katar’ın da bulunduğu ülkelerdeki üsler saldırı sırasında kullanılmış olabilir. Yine Güney Kıbrıs’taki askeri üslerin de saldırı sırasında önemli bir rol üstlendiği belirtiliyor. Özellikle İngiliz savaş uçaklarının Güney Kıbrıs’taki üsten kalktığı tahmin ediliyor.
Bombalamanın geçici mi yoksa uzun süreli mi olduğu konusunda bir açıklama yapılmadı. Beyaz Saray, bombalamanın amacının Kızıldeniz’deki saldırıları önlemek olduğunu ileri sürse de gerçekte hedeflerin bunun çok daha ötesinde olduğu anlaşılıyor.
ABD ve müttefiklerinin Yemen’i bombalaması, ardından bunun aşamalı olarak bir işgal hareketine dönüşerek Suudi Arabistan’a teslim etmesi muhtemel hedeflerin başında geliyor. Gazze Savaşı’nda düşük yoğunluklu bir tepki gösteren Suudi Arabistan’ın Batı cephesinde tutulmasını, İsrail ile iyi ilişkiler sürdürmeye devam etmesini sağlamaya yönelik bir hamle olarak da görülebilir.
BRICS’e üye olan, Çin ile ilişkileri geliştirmeye başlayan, İran ile diyalog sürecine giren Suudi Arabistan’ın bu adımlarından geri adım atıp atmayacağını ise ancak zaman içindeki gelişmeler gösterecek.
İRAN’A MESAJ
Husilere yönelik hava saldırısının bir diğer önemli mesajı ise İran’a. 7 Ekim’den sonraki gelişmelerde Batılı emperyalist devletler her fırsatta İran ile Hamas’ın saldırısı arasında bir bağlantı kurdular. Saldırının İran tarafından planlandığını ileri sürenler de oldu. Dolayısıyla, İsrail’in güvenliği için İran’ın bölgedeki dayanaklarının bir savaşla yok edilmesi, savaş yanlısı emperyalist gerici odakların en büyük muradı. İsrail içinde bunu arzulayanlar suikast ve provokasyonlarla bunun denemesini yaptılar.
25 Aralık’ta İran Devrim Muhafızlarında Kudüs Gücü Komutanı olan Kasım Süleymani’nin en önemli danışmanlarından General Seyyid Rıza el Musavi, Suriye’de düzenlenen füze saldırısıyla kaldığı evde öldürüldü. Saldırının arkasında İsrail’in olduğu sır değil.
Yine 2 Ocak’ta Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el Aruri, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta İran ile yakın ilişkiler içinde olan Hizbullah’ın güçlü olduğu bir alanda, İsrail tarafından insansız hava aracı kullanılarak öldürüldü. Bu suikastın maksadının İran ve Hizbullah’ı savaşa çekmek olduğuna dikkat çekiliyordu. İran temkinli yaklaşırken, Hizbullah açık savaş ilan etmese de misillemelerle cevap verdi.
3 Ocak’ta ise İran Devrim Muhafızları Komutan Kasım Süleymani’yi anmak üzere doğum yeri olan Kirman’da bir araya gelen insanlara yönelik bombalı saldırı düzenlendi. Son bilgilere göre 84 insan hayatını kaybetti. Bu saldırıyı her ne kadar IŞİD üstlense de asıl olarak Batı’nın planlarına hizmet etti.
İsrail ve arkasındaki emperyalist devletler ve bölgedeki gerici güçler şimdi “en zayıf halka” olarak bilinen yoksul Yemen’e saldırmayı, İran’ın etkisini burada kırma savaşını başlatmış görünüyorlar. Bundan en fazla bölge halklarının zarar göreceği açık. Silah ve savaş sanayisi ise yine kârlı çıkacak.
DİĞER EMPERYALİSTLERE VERİLEN MESAJ
Daha önce Kızıldeniz’de Husilere karşı güvenliği sağlamak üzere İngiltere, Fransa, Kanada ve Bahreyn tarafından başlatılan “Prosperity Guardian/Refah Muhafızı” operasyonunun sonuç vermediği de böylece görüldü. ABD, operasyonla askeri olarak sürece dahil olurken, bölgedeki diğer emperyalist ülkeleri ve gerici rejimleri de hizaya getirmeyi hedefliyor. Kendisinin bölgenin sorunlarını çözebilecek en güçlü ülke olduğunu bir kez daha kanıtlamanın derdinde.
Yemen’deki Husilere saldırı, başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist devletlerin gündeminde savaş, şiddet, silah, kan ve gözyaşından başka bir yolla sorunları çözmenin olmadığını bir kez daha gösteriyor. Askeri gücüne güvenen ABD, savaşla hem dünya halklarını hem de muhtemel rakiplerini sindirmenin politikasını yapıyor. Ancak, dünya çapında yaşanan gelişmeler ABD’nin “dünya lideri” rolünü kaybetmekle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Savaş, işgal, silahlanma politikası da ABD’nin gerilemesini engelleyemeyecek.
Başına bombalar yağdırılan Yemen halkının ise kaybedeceği hiçbir şeyi kalmadı. Gerici Suudi rejiminin, sahip olduğu bütün askeri ve ekonomik güce rağmen başedemediği bir Yemen, Batılı emperyalistler için yeni bir bataklık olmaya devam edecek.