Sermayenin dipsiz kâr kuyusuna itilenler: OSTİM’de genç işçiler
4-5 kişilik bir grup. Hepsi motor bölümü öğrencisi. Yaşları 16-19 arasında değişiyor. Günlük işçi basını Evrensel’in okurları biliyor, öğrenci dediysek haftada yalnızca 1 gün okula gidiyorlar.
Arşiv | Fotoğraf: DHA
Ekin Yoldaş KALI
Ankara
Geçtiğimiz günlerde Dora Makine, Kurucu Ortağı İbrahim Yarsan “Temel eksikliğimizin eleman olduğunu söyleyebilirim. Yeni nesil, el sanatlarını düşünmüyor, çalışmak istemiyorlar. Yeni nesil TikTok’çu oldu” ifadelerini kullandı. Biz de OSTİM’de yer alan MESEM öğrencileriyle bir araya geldik. Bu yazıda hem MESEM’lilerin güncel durumunu hem de Yarsan'ın ifadelerine dair düşünceleri ele alacağız.
"ÇALIŞMAKTAN UYKU BİLE UYUYAMIYORUM"
4-5 kişilik bir grup. Hepsi motor bölümü öğrencisi. Yaşları 16-19 arasında değişiyor. Günlük işçi basını Evrensel’in okurları biliyor, öğrenci dediysek haftada yalnızca 1 gün okula gidiyorlar. Okullarla “iyi ilişkileri” olan bazı işletme patronları buna dahi müsaade etmeden yalnızca sınavlara girilmesine izin veriyor. Bu grubun içerisinde atölye sahiplerinin çocukları da var. Önce asgari ücrete yapılan zamlar ile başlıyor sohbet. 17 yaşında olan tam asgari ücret aldığını söylüyor. 16 ve 18 yaşında olanlar 16 bin civarına çalışıyorlar. Çalışma koşullarıysa oldukça ağır. 17 yaşında olan sabah 6’da evden çıktığını akşam işler sakin gider de erken kapatırlarsa 8’de eve girebildiğini söylüyor: “Uyku bile uyuyamıyorum. Eve geldim yemek yedim, yıkandım derken günde 6 saat. 2-3 saatim yollarda geçiyor. Yol da ayrı yoruyor” 16 yaşında olan da yolda çok vakit harcıyor. “Patronun yüzünü gördüğüm yok zaten. Sabah geliyorum dükkanı ben açıyorum. Akşam işin yoğunluğuna göre de ben kapatıyorum. Trafik yoğun oluyor sabahları ama akşam geç çıkıyorum” sözlerini biraz da sizinki de iş mi, bakın ben koca atölyenin sorumluluğunu alıyorum duygusunun ifadesi olarak da dile getiriyor.
Ötekisi “Benim Allah’tan evim yakın iş yerine yoksa helak olurum. Ama bizde de dükkanı ben açıyorum.” diyor. Patron olduğu söylenen bir diğeri “Ben sabahları başka ilçeden yarım saatte geliyorum emniyet şeridinden” deyince soruluyor “Bu işin bir cezası yok mu?” Olsa ne olur savcı, siyasetçi tanıdığımız çok diyor o da; gülüyor arkadaşları onaylamayan, sitem eden bakışlar atarken. Bu kadar çalışmalarına rağmen ücretlerinin yetmediklerini belirtirken aynı kişi fazla mesai alın o zaman deyince tepki gösteriyor “OSTİM’de doğru düzgün fazla mesai alındığını kim görmüş. Bize zaten vermiyorlar” diyor. Hepsi aldıkları ücretin yetersiz olduğunda hemfikir. Sosyal medyada ve sokak röportajlarında; ben emekli aylığımla bile geçiniyorum, birikim bile yapıyorum diyenlerin olduğunu örnek verip onlara tepki gösteriyorlar. Asgari ücret en azından 20 bin TL olmalı diyor biri. Arkadaşlarından ikisine laf atıyorlar bu sırada bak bunlar patron, dükkan sahibi diyerek.
"EVE GİREN ÜÇ MAAŞ BİLE YETMİYOR"
İçlerinden biri bize tepki gösteriyor “Abi siz gelip böyle konuşuyorsunuz, anlatıyorsunuz. Sonra bunlar dükkanda bize başkaldırıyor” derken bir yandan göz kırpıp gülerek şakaya vurduklarını belli etmeye çalışıyor. Öteki “Vallahi ben işçi olsam 25 bin TL’nin aşağısına çalışmam. Sabahın köründe kalk dükkana gel. Buz gibi yerde sobayı yak bekle ki ısınasın. Üzerine bir de o soğuk kıyafetleri geçir, çayı koy. Her gün çekilecek çile değil” diyor. Az önce 20 bin TL iyi olur diyene dönüyoruz patron çocuğu en az 25 bin TL diyor sen 20 bin istiyorsun sözleriyle. “Ona konuşması kolay” deyip omuz silkiyor sonra kendini tutamayıp kızgın bakışlarla devam ediyor: “Bizim eve üç maaş giriyor. Hepsi asgari ücret. Aldığımız bizim cebimize kalmıyor ki, eve veriyoruz. Herkes öyle” diğerleri başlarıyla onaylarken kendi iş yerinde çalışanlardan biri, “Ben çalıştığımı kendi cebime alıyorum. 3 maaş 50 bini geçer. Vay anam bu kadar para neye yetmiyor” deyince sinirlenerek devam ediyor “Sen ne anlarsın be? Evde borç var. Bizden başka çalışmayan 3 kişi daha var. Bu kadar boğaz nasıl doyacak? Eve kazandığımızı vermesek borç nasıl ödenecek?” Bu sırada diğerleri de onu çeşitli ifadelerle destekliyor.
"KOLAYSA GELSİN KENDİSİ ÇALIŞSIN"
Yarsan’ın “Gençler çalışmak istemiyor” sözlerine dair 16 yaşında OSTİM’de CNC tezgahında çalışan bir çırak, “Kimse hakkını alamıyor. Yaptığımız işin, çalıştığımız koşulların yanında aldığımız para yetmiyor. Denetim yok, hiçbir kural ya da sınır yok. Tabi istenmez bu koşullarda çalışmak. İnsan nasıl severek yapsın bu işi?” sözleriyle tepkisini dile getiriyor. Aynı işi yapan 18 yaşında bir genç ise “Kolaysa gelsin kendisi çalışsın bakalım. Telefondan başka neye bakmaya vakit kalıyor ki?” ifadelerini kullanıyor. Çatık kaşlarıyla birleşen alaycı ses tonu öfkesini gösteriyor ve ekliyor: “Düzensiz çalışma saatleriyle patronların çarkı dönsün diye bizim hayatımızdan eksilen zaman... Genç bir işçi hayatına bir şeyler katmak isterken zamanda geriye gidemez. Ama bu zaman bizden çalınıyor.”
MESEM’li gençler çocuk yaştan beri çalışıyor. Yukarıda aktardıklarımız üzerlerindeki baskı ve sömürünün çok yönlü etkilerini gözler önüne seriyor. Yarsan’ın öne sürdüğünün aksine son yıllarda çocuk ve genç işçiliğin sayısı bir hayli artmış, MESEM ve meslek liselerine kayıtların sayısı katlanarak birkaç milyonu bulmuş durumda. Bir yandan doymayan bir kâr hırsıyla genç ve çocuk emeğinin kontrolsüz sömürüsüne yönelmiş, zincirinden boşanmış bir arzuyla daha çok sermaye biriktirmenin yollarını arayan bir patron, diğer yandan temel eğitimden dahi koparılmış, ilgi ve yetenekleri köreltilmiş ekmek peşinde koşan gençler. Kimin hangi safta ne için durduğu çok açık değil mi?
"İBADET BİLE ZENGİNE"
Sohbet devam ederken diğer yandan gırgır şamata sürüyor. Bir motorcu bir de araba heveslisi genç önümüzde şov yapıyor. Biri motoru ayakta kullanıyor diğeri spin atıp deldirdiği egzozu patlatıyor. Arabacı olana “En zenginimiz bu, her teneffüs 3-4 tur dönüyor burada” diyerek gülüyor, boş iş bunlar edasıyla büyükleniyorlar. Bir el cebe girip sarı bir tesbih çıkarıyor. Umreden almış, ailecek gitmişler. 2 bin 500 dolar tutmuş kişi başı tüm masraflar. “Görüyor musun? Burada kim verebilir bu parayı? İbadeti bile zengin yapabiliyor” diyor bunu duyan biri, kahkahalar yükseliyor.
"BAŞIMIZI KAŞIYACAK VAKTİMİZ YOK"
Sosyal hayatlarını soruyoruz. Hiçbir şeye vakit bulamadıklarını söylüyorlar hep bir ağızdan. “İş yoğunluğundan başımızı kaşıyacak vakit dahi olmuyor” diyor biri. Pazar günü arkadaşlarıyla gezdiklerini en fazla bir kafede oturup çay içtiklerini eklerken sinema, tiyatro ya da konser gibi aktivitelere katılımını sorunca “Vaktimizi uydursak paramızı uyduramayız” diyor. Diğerleri de kafa sallayarak onaylıyorlar.