16 Ocak 2024 12:05

Gültan Kışanak: 7 yıldır siyasi kumpaslarla cezaevlerinde tutuluyoruz

Kobane Davası'nda savunmasına devam eden Gültan Kışanak, "Türkiye toplumuna sesleniyorum; bugün susarsak, yarın konuşacak bir zemin olmayacak. Şimdi cesur olma zamanı" diye konuştu.

Fotoğraf: MA

Paylaş

IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları ve merkez yürütme kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobane Davası devam ediyor.

Sebahat Tuncel, Nazmi Gür ve Bülent Parmaksız duruşma salonunda hazır bulunurken, siyasetçilerin bir kısmı ise Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Edirne Cezaevi’nde bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, duruşmaya Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, Kandıra Cezaevi’nde bulunan Gültan Kışanak da SEGBiS ile bağlandı.

KIŞANAK SAVUNMASINA DEVAM ETTİ

Yasal tutukluluk süresinin dolmasına rağmen serbest bırakılmayan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak savunmasına devam ediyor. Kışanak'ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:

"Senelerdir yargı denilen mekanizma karşısında siyasi rakiplerimizle mücadele ediyoruz. Onların yalanlarını ifşa ediyoruz, halkımız bunu bildiği için seçimlerde siyasi iradesini ortaya koyuyor. Sizin de yargı olarak, bu kararın altında imzanız olacak ve tarih sizi bu imzalar nedeniyle yargılayacak. Halkın iradesine darbe yapanların mı yanında duracaksınız, yoksa ‘darbe yapamazsınız’ diyenlerin mi yanında duracaksınız?​”

TUTUKLANDIKTAN 11 GÜN SONRA İDDİANAME HAZIRLANDI

"Bu dava siyasi bir davadır, bu davada bana ve diğer arkadaşlarımıza suçlama konusu olarak yöneltilen tüm iddialar siyasi faaliyetler, basın açıklaması, miting konuşmaları, demeçlerdir. Kamuoyu bunu açık bilsin, kendi siyasi düşüncelerimiz ve siyasi faaliyetlerimiz dışında suçlama konusu yoktur. Bu dava kumpas davasıdır, 2016’da tutuklanmam ve DBB’ye el koymaya gerekçe gösterilen soruşturmanın hepsi kumpastır. Malatya’ya gelen yanıtlarda; ‘elimizde CD yok, Meclis'e fezleke gönderilmemiş’ denildi. Belediyeyi ele geçirmek için bir kumpas düzenlendi. Benim için birinci kumpas budur, Ankara’da Numan diye bir adam gelip çöplükten bulduğu belgeleri savcılığa vermiş. Ben tutuklandıktan 11 gün sonra iddianame çıktı. Ben tutuklanıncaya kadar Numan tüm süreçleri takip etti, beni uçağa bindirdi, Kocaeli’ne gönderdi. Özel bir kumpas vardı, bu iktidar DBB’ye el koymak istiyordu. Hangi savcı 11 gün sonra iddianame hazırlar? O iddianamedeki iddiaların tek bir belgesi yok, darbecilerin kurduğu yalana dayalı polis tutanaklarıdır."

"DEMOKRATİK SİYASETE KUMPAS KURDUNUZ"

"İkinci kumpası da burada yaptınız. Kobanê Kumpas Davası’na beni eklemek için burada tuttunuz. Ahmet Altun, teşhisçilerin altına imza attı ve beni bu kumpasa ekledi. Kobanê Kumpas Davası’ndaki iddianamenin benimle ilgili her bir bölümü emniyetin araştırma tutanağıdır. İftiracıların beyanlarından tutuklandım. Beni 3 yıl tuttuktan sonra utanmadan, iftiracıların beyanlarını tutuklanmamdan önce aldığınızı söylediniz. Ben vekil seçilmeden, 2007 yılında kumpasçılar devreye girmiş, uyduruk bir soruşturma dosyası yapıldı. O dosyayla ilgimiz olmamasına rağmen, DTP milletvekilleri teknik takibe alındı ve kumpasa başladılar. Dava dosyasında, hiçbirimiz hakkında fiziki, teknik ve ortam takip kararı yok. Kumpasçıların verdiği kararı bahane ederek, bizi dinlemişler. Dertleri, demokratik siyasetin önünü kesmek, diğerleri kılıftı. Kürt sorununun, barış yoluyla, Meclis yoluyla çözülmesine karşı bize kumpas kurdular. Derin mafya ile iş kuranlara söylüyorum; demokratik siyasete kumpas kurdunuz. Soruşturma savcısı çok açık bir şekilde; ‘Dava dosyası bin küsür klasörden oluşuyor, bazı belgeler yok, onlar arayıp bulsun ben bulamam’ diyor. Sen bulamıyorsan ben nereden bulacağım, böyle bir savcı ve yargılama olabilir mi?"

"Savcı, ‘aksi ispatlanmadığı sürece polis tutanakları delil niteliğindedir’ diyor. Yargılanan kişiye ‘suçsuzluğunu ispatla’ denilebilir mi? ‘Sen cadısın, cadı olmadığını ispatla’ diyorlar, suya atıyorlar dibe batarsa cadı değil, suyun üstünde kalırsa ‘cadısın’ diyorlar, hiçbir kurtulma şansın yok. ‘Ben seni suçluyorum, git ispatla’ diyor, bunun adına yargılama, adalet denilemez. Hiçbir hukuk devletinde savcı ismini kullanan kişi bunu yapamaz."

"DARBECİLERİN MİRASINA SAHİP ÇIKIYORSUNUZ"

"Bizi, beğenmediğimiz anayasayı savunmak zorunda bırakıyorsunuz. ‘Sahte delil üretilmedi’ diyorsunuz, size onlarca sahte delil sayarım. Benim bu davada tutuklanmama gerekçe yapılan gizli ve açık tanıkların kumpas olduğu, dava dosyasındaki tarihlerin yanlış olduğu ortada. CD’si bilirkişiye giden üç şey var, bunlar polis tutanağının nasıl sahte olduğunu gösteriyor. 6-7 yıldır yargılandığımız sürece hepimiz ‘bunların altında FETÖ'cü mü var bir araştırın’ diyoruz, bunu da araştırmıyorsunuz.  Bu, 15 Temmuz darbe girişiminin devam ettiğinin göstergesidir. O darbe girişinin asıl muradı, bu ülkede Kürt sorununu çatışma içinde bırakıp, ekmeklerine yağ sürmek. Darbe başarılı olmuş, kimse demesin darbeyi başarısız kıldık diye. Hendek dediğiniz süreçteki komutanların hepsi darbeci çıktı, bu kumpas belgelerini toplayanlar darbeci çıktı. Darbecilerin mirasına sahip çıkıyorsanız, söyleyin. Bizlere burada hukuka uygun bir yargılama yapılıyormuş gibi kimse konuşmasın, biz hakikati biliyoruz. Hakikati anlatmaya devam edeceğiz."

"EKONOMİ ÇÖKTÜ, SAVAŞ VAR, ÇATIŞMA VAR"

7 yılı aşkın bir zamandır siyasi kumpaslarla cezaevlerinde tutuluyoruz, peki dışarıda ne oldu?  Ekonomi çöktü, savaş, çatışma var, ülkenin komşuları ile ilgisi kalmadı, anayasa çöktü. Şu anda Yargıtay’ın Can Atalay üzerinden Anayasa Mahkemesi (AYM) ile yürüttüğü kavga ülkede, anayasal hukuk sistemine son verme girişimleri noktasına geldi. AYM’de bizimle ilgili bekleyen kararlar var ama siyasi baskılardan kaynaklı kararlar verilmiyor.

2018’den beri uzun tutukluluk ile ilgili başvurular var. 6 yıldır orada bekliyor. Cevap veremiyor, niye veremiyor? Diyecekler ki, ‘sen teröristleri korudun’ Demirtaş ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı var uygulamıyorlar, çünkü tehdit altındalar. Anayasal rejim çökmüş durumda. Artık bizim AYM’ye ihtiyacımız var mı, yok mu? Bunun son noktası, bizim anayasaya ihtiyacımız var mı, yok mu? tartışmasına geldi. 
 
Demokrasi denilen şey denetlenme mekanizmasına bağlıdır, denetleme mekanizması sadece yargı, yasama faaliyetleri içerisinde değildir. Eleştiri, protesto hakkı olmadan, özgür tartışma hakkı olmadan, kadınların, gençlerin, işçilerin eleştirme hakkı olmadan bir ülkede demokrasi rayına oturtulamaz. Anayasal rejimlere ‘hukuk devleti’ diyebilmek için düşünce ve ifade özgürlüğü olmalı. Protesto hakkı, örgütlenme hakkı, basın özgürlüğü, sokağa çıkma, STK’nin örgütleme özgürlüğü olmadan bir rejime ‘demokratik’ denilmez. Bunun doğru işleyebilmesi için demokratik toplum düzeninin inşa edilmesi lazım.

"BUNUN ADI OTORİTER REJİMDİR"

Türkiye’de demokratik toplum düzeni diye bir şey kalmadı. Darbe girişimi bahane edilerek, STK’ler kapatıldı, grevleri yasaklandı. Bir basın açıklaması yapılamıyor, Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin binası önünde bile basın açıklaması yaptırılmıyor. 2016’dan bu yana darbe yapıp bizi içeri koydular ya, örgütlenme hakkı ve basın özgürlüğünü ortadan kaldırdılar. Bunun adı otoriter rejimdir. Bugün yaşadığımız krizlerin temelinde bunlar vardır, bunlar kapsamında faaliyet yürüttüğümüz için yargılanıyoruz. Kadın meclislerimizin toplantıları, kadın kurumları, kadın platformları ile yaptığımız görüşmeler suç sayıldı. Kadınlar sokağa çıkmadan dertlerini nasıl anlatacak? Bütün karar verici mekanizmalara erkekler yığılmış, kadınların sesini kısacaksın, kadın kurumlarını kapatacaksın, faaliyetlerini suç sayacaksın, peki kadınlar nasıl sesini duyuracak? Bunun neresi demokratik rejim?

"CEZAEVİNDEYİZ DİYE SUSMAYACAĞIZ"

Bu ülkede parayı, sermayeyi erkekler kontrol ediyor. Kadın hukuksuzluğa uğradığında ne yapacak? Örgütlenecekler, dernek kuracaklar, konuşacaklar, sokağa çıkacaklar, şiddete dur diyecekler. Bunu deme hakları yoksa, demokrasi yok demek. Kayyımların yaptığı ilk iş kadın kurumlarını kapatmak oldu. TRT 6’de kadınlara dönük programda kadınlara yemek yaptırıyorlar. Kadınlar zaten bunu evde yapıyor, bu mu kadınların geliştirilmesi. Buna itiraz ediyoruz, ben kendimi temsil edeceğim, kendi sözümü kuracağım, programımı yapacağım, buna engel olamazsınız. En fazla bizi cezaevine koyarsınız ama sözümüz sokaklarda olmaya devam edecek. Kadınları kutluyorum, bu rejime karşı seslerini kısmadılar, bizler de kısmadık, cezaevindeyiz diye susmayacağız.

Demokratik siyasete yapılan bu darbenin geldiği son nokta, toplumu biat ettirmeye zorlamak, örgütlenme mekanizmalarını dağıtmak, ifade özgürlüğünü yerle bir etmek, basın özgürlüğüne el fatiha. Televizyonlardaki haberlerin vahameti ortada. Bir gazeteci, konuğu komutan bile olsa ona ‘Sayın komutan’ der ‘komutanım’ demez. Haberci kılığına girenler dışarıda, gerçeği söyleyenler içeride. Buna da demokrasi denilecek. Bu demokrasi değildir, biz bu ülkede demokrasiyi yeniden inşa edeceğiz, örgütleneceğiz, kadın meclislerimizi, platformlarımızı kuracağız. Bir araya geleceğiz, yürüyeceğiz, korkmayacağız, bir korku imparatorluğu yarattılar ama bu korkunun üstesinden geleceğiz, yıkıp atacağız.

"SUSARSAK, YARIN KONUŞACAK BİR ZEMİN OLMAYACAK"

Bizim düşünce ve ifade özgürlüğümüzü elimizden alamazsınız, bunu suç gibi gösteremezsiniz. İktidar gibi düşünmediğimiz için bizi yargılayamazsınız. Bu korku imparatorluğuna teslim olmayacağız. Bunu yenmenin tek yolu; cesur olmak ve bu despotluğa karşı çıkmak. Karşı çıkmayan toplumlarda ne oluyor? Almanya'da Hitler öncesinde önemli bir hukuk tartışması başlıyor. Şimil, Hitlere yakın ve diyor ki; ‘Seçimde en fazla oy alan kimse, onun söylediği yasadır. Şu anda Türkiye’de kurulmak istenilen rejim bu. Keser’de diyor ki; Çoğunluk öyle diyebilir ama halka da kulak vermek gerekiyor.' Anayasal rejim tartışması budur. Sonunda Keser’in yanında yüksek sesle itiraz edilmediği için Şimil’in dediği oluyor ve Hitler Almanya’nın başına bela oluyor. Türkiye’de yürütülen Anayasa ve AYM arasındaki durum tam da budur. Türkiye toplumuna sesleniyorum; bugün susarsak, yarın konuşacak bir zemin olmayacak. Bu kumpas davalarına susarsak, diğer kumpaslara ses çıkaramayacağız. Şimdi cesur olma zamanı, özgürlüklere sahip çıkma zamanı. Yarın çok geç olabilir, ne yapacaksak bugün yapalım. Doğruyu örgütlenmeliyiz, demokratik haklarımızı yeniden kazanmalıyız." 

"34 yıldır demokratik siyasete ısrar eden bir Kürt hakikati var, buna saygı gösterin. Bütün engellemelere, saldırılara, cezalara, tutuklamalara, kayyım atamalara rağmen demokratik siyasette ısrar eden bir Kürt gerçekliği var, buna saygı duyun, bunu suç olarak gösteremezsiniz. Bu bir tehdit değil, bir şanstır. Bu şansı değerlendirmek gerekiyor, bu ısrara saygı duymak gerekiyor."

"10 MADDEDE ÇÖZÜMÜ ORTAYA KOYARIZ"

"Biz diyoruz ki bir yerden başlayalım. Barışı inşa etmek bir süreçtir. Hemen olacak bir şey değildir ama bir yerden başlayalım. O başlayacak yerde demokrasinin önündeki engelleri kaldırmak ve kumpas davalarını kaldırmaktır. Çözemeyeceğimiz hiçbir şey yoktur yeter ki, samimi olalım. 10 maddede Kürt sorununun nasıl çözüleceğini ortaya koyarız ve ortada bir irade var. 2015’te öz yönetim sürecinde hepimiz çaba gösterdik, o sorunu çözmek isteseydiler bu sorun böyle devam etmezdi. Füzeleri olan insanlar yoktu orada, siyaset ağırlığını koysaydı, iktidar bizimle görüşmelere gelseydi bu durumu bitirebilirdik.  Bu kentlerimizin yıkılmasına gerek yoktu. Komutanların darbeci olmaları tesadüf değildir. Bilerek ve isteyerek olayları büyüttüler. Biz iktidarı ve muhalefeti ile sağlam yerde dursaydık ama yapamadık. Hükümetin ‘çözmek istiyorum’ söylemine inandığımız için yargılanıyoruz, milletvekilliğinin dokunulmazlığı Kürt halkını korumuyor, düşünce ve ifade özgürlüğü de bizi korumuyor. Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? ‘Vatandaşı değilsiniz, örgütlenme hakkınız yok, belediye başkanı olma, milletvekili olma hakkınız yok’ deyin."

Ayrıntılar geliyor...

(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Aydın, İzmir ve Muş'ta bazı taşınmazlar satıldı

SONRAKİ HABER

Iğdır'da emniyete ve askeri bölgeye 2 bin 193 "seçmen" taşındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa