Adana’da, "100’üncü yaşında Yaşar Kemal" paneli düzenlendi: "Cesurca gerçeğin yanında oldu"
TÜYAP ve Türkiye Yazarlar Sendikası, Adana'da 16. Çukurova Kipta Fuarı Kapsamında "100’üncü yaşında Yaşar Kemal" paneli düzenledi.
Fotoğraf: Evrensel
Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreteri Tahir Şilkan ve Yazar Çetin Yiğenoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı panelde Yaşar Kemal’in romancılığı konuşuldu.
16. Çukurova Kipta Fuarı Kapsamında TÜYAP ve Türkiye Yazarlar Sendikası “Yaşar Kemal 100 Yaşında” paneli düzenledi. Yaşar Kemal’in çağının tanığı olmanın yanında Kürt sorunu, Ermeni sorunu, demokrasi ve özgürlükler konusunda tanık olmanın yanında sanık olmaktan çekinmediğini ifade eden Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreteri Tahir Şilkan, “Cesurca gerçeğin, haklının, mazlumun yanında durdu. Sömürülenin, kırımlara uğrayanın, dili, kültürü yasaklananın, tehcir edilenin, sürgün edilenin yanında durdu” dedi.
DENGBEJLERDEN, YAŞLILARIN ANLATTIKLARINDAN BESLENDİ
Şilkan, Yaşar Kemal’in doğum gününün tam olarak bilinmemekle birlikte 29 Ekim 1923 doğumlu olması nedeni ile bu etkinliği düzenlediklerini ifade etti. Yaşar Kemal’e hep sorulan “Neden romanlarında hep Çukurova’yı yazdın?” sorusuna “Sadece ben mi? Tolstoy da, Sartre da, Hemingway de Çukruova’yı yazdı. Herkesin kendi topraklarına yazdığı bir Çukurova var” dediğini aktaran Şilkan, yüzlerce yıllık bir kent olan Anavarza’nın yakınında Hemite’de dünyaya gelen Yaşar Kemal’in dengbejlerden, akşamları toplanıp Dadaloğlu’yu, Kozanoğlu başkaldırısını, kurtuluş savaşını, toprağın verimliliğini, verimsizliğini konuşan yaşlıların anlattıklarından beslendiğini söyledi.
"SÖMÜRÜLENİN, DİLİ, KÜLTÜRÜ YASAKLANANIN, TEHCİR EDİLENİN YANINDA YER ALDI.”
Ailesi ile birlikte Van’dan göç eden Yaşar Kemal’in babasının Ermenilerden kalma bir konağa yerleşmeyi annesinin “Sahibi kaçmış yuvada, öteki kuş barınamaz. Yuva bozanın yuvası olmaz” öğüdünü hatırlayarak reddetmesi sonrası taşlık, verimsiz toprakların olduğu Hemite’ye yerleştirildiğini ifade eden Şilkan, şunları söyledi,
“Yaşar Kemal romanlarını okursanız, tehcir meselesini, başkalarının topraklarına el komayı; ya da Orhan Kemal’in Kanlı Toprakları’nı, Eskici ve Oğullarını okursanız o topraklara neden kanlı topraklar dendiğini; kimlerin toprakları olduğunu, kimlere kaldığını çok iyi anlarsınız. Yaşar Kemal çeltik tarlalarında sulama bekçiliği yaptı, bu günlerin birikiminden yola çıkarak bu romanları yazdı. Çukurova’da köylülerin yaşadığı yoksulluğu, zulmü, devletin jandarmasının beylerin yanında saf tutmasını, insanların alçaltılmasına karşı baş kaldırmasını yazdı. Kürt sorunu, Ermeni sorunu, demokrasi, özgürlük gibi konularda çağın tanığı olmanın yanında sanığı da olmaktan çekinmeyerek cesurca gerçeğin, haklının, mazlumun yanında durdu. Sömürülenin, kırımlara uğrayanın, dili, kültürü yasaklananın, tehcir edilenin, sürgün edilenin yanında yer aldı. Zalime ‘Zulmün artsın’ dedi. Örgütlü mücadelenin içerisinde yer aldı. TYS’nin ilk genel başkanı, PEN’in ilk genel başkanı oldu. 60’larda TİP’in parti sözcüsü oldu. Ölmeden önce eşi Tilda’ya söylediği sözle bitireyim. ‘Biz iyi bir namuslu bir hayat yaşadık. İyi insanlar olarak namuslu bir hayat sürdük’ Selam olsun Yaşar Kemal’e”
ADANA’DAKİ KÜLTÜREL ZENGİNLİK YAŞAR KEMAL ÜZERİNDE ETKİLİ OLDU
Yaşar Kemal’le anılarından bahseden Çetin Yiğenoğlu, eşkıya Remzi bey olarak tanınan dayısının yanında bulunan “Safiye Mehmet” isimli gençten esinlenerek “İnce Memet”i yazdığını anlattı. Adana’nın ikinci dünya savaşı yıllarında değerli bazı insanların sürgüne gönderildiği bir kent olduğunu ifade eden Yiğenoğlu, “Bu şekilde Yaşar Kemal’in yolu Adana’da Abidin Dino, eşi Güzin Dino ve Arif Dino ile kesişir. Nevzat Güven var o yıllarda. Öyle bir ortam düşünün ki İstanbul basını ile yarışan bir basın yaşamı var Adana’da. Dino kardeşler İngilizce, Fransızca, Rusça, Almanca biliyorlar. Etkin gazeteler yayınlıyorlar. Dinolar Ramazanoğlu Kütüphanesi’nde bekçilik görevi verilir. Orada 6 yılını geçirir, geceli gündüzlü okuyor. Yaşar Kemal o şekilde Yaşar Kemal oluyor” dedi. (Adana/EVRENSEL)