CHP’nin adayları | "Marjinalleştirme çabası aday tercihlerini de etkiliyor"
Siyaset Bilimci Yücel Demirer: "Özgür Özel kurmaylığının altına imza attığı aday listesindeki isimlerin bir kısmı, güncel kaygıların ve hızla oy yükseltme-koruma arayışının öne çıktığını gösteriyor."
Fotoğraf: CHP Basın
Serpil İLGÜN
İstanbul
CHP, 31 Mart yerel seçimlerinde yarışacak adaylarını açıklamayı sürdürüyor. 4’ü büyükşehir, 6’sı il 226 belediye başkan adayından oluşan ilk listeyi 15 Aralık’ta kamuoyuyla paylaşan CHP, "100. yıl affıyla" partiye geri alınan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın yeniden aday olarak ilan edilmesi dışında fazla eleştiri almamıştı.
Ancak 11 Ocak’ta açıkladığı 6’sı büyükşehir 242 il, ilçe adaylarını içeren liste sadece parti dışında değil, parti içinde de tartışma yarattı. 5 Kasım’daki kongrede genel başkan seçilen Özgür Özel ve yeni CHP yönetiminin değişim iddiasının aday tercihlerine ne kadar yansıdığı, nelerin esas alındığı konusunda pek çok yorum, spekülasyon yapıldı. 2019’daki ittifak atmosferinden yoksunluktan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu etkisine, kurultay hesaplaşmasından parti içi dengelerin korunmasına uzanan gerekçeler sunuldu.
CHP’nin aday tercihlerindeki belirleyici faktörleri gazetemiz yazarlarından Siyaset Bilimci Yücel Demirer’e sorduk.
Demirer, Özgür Özel’in kendi liderliği altında girilecek ilk seçimde kazandığı belediye sayısını artırma arzusuna vurgu yapmakla birlikte, 2023 Mayıs seçimlerinin kaybedilmesiyle oluşan atmosfere dikkat çekiyor. CHP’yi yalnızlaştırma ve marjinalleştirme çabalarının arttığını belirten Demirer, "Bu atmosfer ile CHP’nin aday listesinin parametreleri arasında bir bağ kurulmasından yanayım" diyor.
CHP’nin 31 Mart’ta yarışacak isimlerin belirlendiği ikinci aday listesini nasıl değerlendirdiniz? Değişim-dönüşüm iddiasındaki yeni CHP yönetiminin aday belirleme tercihlerine bu iddianın ne kadar yansıdığı sorusuna sizin yanıtınız ne olur?
Tüm listeye hakim olduğumu söyleyemem. Ancak büyükşehirler ve çeşitli nedenlerle detaylarını bilme şansım olan il ve ilçe listelerinden edindiğim izlenim, bu listenin bir değişim-dönüşüm listesi olmadığı yönünde. Bu arada içeriği ötesinde aday listesi açıklamasının bu kadar gecikmesini de aday belirleme sürecinin zaaf hanesine yazmak gerekir.
Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’in yeniden aday gösterilmemesinden kaynaklanabilecek olası bir krizin, onun Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce’nin aday yapılarak önlenmesi, Erdal Beşikçioğlu’nun yaratıcı bir biçimde Ankara-Etimesgut belediye başkanı adayı yapılması gibi siyasal inceliği olan adımlar atıldı. Ancak Hatay’da yıkılan binalarda ve can kaybında sorumluluğu olan Lütfü Savaş’ın, demokrat kamuoyunu rahatsız eden ayrımcı dil ve tarzıyla bilinen Tanju Özcan’ın Bolu’da yeniden belediye başkan adayı yapılması ve buna benzer kararlar bir değişim-dönüşüm iddiasını destekler görünmüyor.
ÖZGÜR ÖZEL LİDERLİĞİ BAŞARI HİKAYESİ ARZU EDİYOR
Özgür Özel seçildikten sonra Gazete Duvar’a verdiği söyleşide, “Biz sağa oy verenlerin CHP’ye oy vermesini, sağcıları getirip ‘Biz de sağcıyız’ diyerek ya da sağ dil kullanarak değil, sol politikalarla isteyeceğiz” demişti. Özel’in yenilenme, değişim vaatlerinin temel taşlarını oluşturan bu cümlelerle, açıklanan adaylar arasındaki tutarsızlığın nedenleri için nereye bakmalı?
Altını çizdiğiniz çelişkinin varlığına, açıklanan adaylar ile öncesinde tutturulan söylem arasındaki tutarsızlık saptamanıza katılıyorum. Bu durumun nedenleri üzerine düşünüldüğünde akla gelen ilk boyut, meslektaşlarımın da yorum yaparken sıkça dile getirdiği, genel-yerel seçimler arasındaki ayrımlar ve yerel seçimlerin kısa erimli fayda ve hedefleri öne çıkaran yanı. Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde yerel seçimler ilkesel ayrımların ve ideolojik programların güncel ittifakların gölgesinde kaldığı dönemler olarak ortaya çıkıyor. Özgür Özel kurmaylığının altına imza attığı aday listesindeki isimlerin bir kısmı, güncel kaygıların ve hızla oy yükseltme-koruma arayışının hayli öne çıktığını gösteriyor.
İşaret ettiğiniz tutarsızlığın ikinci nedeni olarak, göreve yeni başlamış bir genel başkanın, Özgür Özel’in kendi liderliği altında girilecek ilk seçimde kazandığı belediye sayısını artırma arzusu hesaba katılmalı. CHP’nin tüm kozlarını oynayarak, muhalefetin liderlik rolünü üstlenmiş olduğu 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesi pek çok konuda dönüm noktası oldu. Seçim yenilgisi sonrasında ortaya çıkan çalkantının ürünü olan Özel liderliği, elden geldiğince çok sayıda belediye başkanlığı kazanarak hem ülke düzleminde ve hem de parti içinde bir başarı öyküsüne imza atmayı arzu ediyor. Şimdilik durulmuş görünse de, bir seçim başarısıyla, bittiğini kimsenin düşünmediği parti içi çalkantının da önünü kesmek istiyor.
Ancak Özel yönetimini iddialarının aksine sağcılardan kopmamaya iten, parti liderliğini etkileyen ve yukarıdakilerden daha çok ciddiye alınmasını düşündüğüm bir başka neden daha var. Kutuplaşmanın zirve yaptığı 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminin bir tarihsel dönüm noktası olduğunu ve bu tarihten itibaren değişen, daha doğrusu Erdoğan rejimi tarafından değişmesi için özel gayret gösterilen bir siyasal iklimin etkisi altında bulunduğumuzu düşünüyorum.
KRİMİNALİZE EDİLME, CHP İÇİN DE BAŞLATILDI
Dolayısıyla bu da aday listelerine yansıdı?
Evet, bu durumun, aday listelerine kadar yansıyan bir etkisi olduğuna inanıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana hak ve özgürlükler alanının sistemli bir biçimde daraltıldığını biliyor, içinde yaşıyoruz. Ogün Samast’ın tahliyesine, TTB’ye yönelik saldırıya, Özak direnişçilerine uygulanan vahşi baskıya, Yargıtayın Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararını tanımayışına ve benzeri manevralara paralel olarak CHP’nin yeni ve daha kuvvetli bir saldırı altında olduğunu gösteren belirtiler mevcut. HDP ve öncülü partilerin yıllardır karşı karşıya bırakıldığı meşruiyet alanı dışında sayılma, kriminalize edilme çabalarının benzerinin CHP için başlatıldığını düşünüyorum.
Bu durum Mustafa Destici’nin hafta sonu yayımladığı ve soldaki 25 siyasal partiyi terörist sayan sosyal medya mesajından öncelere gidiyor. Özgür Özel’in konseri sonrasında Kürt Sanatçı Pervin Chakar’a gösterdiği saygıdan dolayı yürütülen linç kampanyası, Devlet Bahçeli’nin Meclis Genel Kurulunda CHP’yi takip etmeyeceğini dile getirmesi gibi detaylarda görülen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kuzay Irak’ta yaşanan asker kayıpları sonrasında telefonla görüştüğü muhalefet liderleri arasında Özel’in bulunmayışıyla perçinlenen yeni bir yalnızlaştırma ve marjinalleştirme çabası gündemde. Bu atmosfer ile CHP’nin aday listesinin parametreleri arasında bir bağ kurulmasından yanayım. Önerdiğim bu anlam bağı, CHP’nin bahsi geçen etkiye verdiği tepkiye katıldığımı, yerinde bulduğumu göstermiyor. Ancak CHP’nin karşı karşıya kaldığı çok yönlü saldırılarla, kararları arasında bir bağ olduğunu düşünenlerdenim.
ALTILI MASA BİLEŞENLERİNE OY VERENLERE KAPI AÇIK TUTULUYOR
Aday tercihlerine yönelik eleştirilere CHP cephesinden verilen yanıtlarda, İyi Partinin “özü başına” seçimlere girmesi, genel olarak da 2019’daki ittifak ortamından yoksunluğun etkisi öne çıkarılıyor. Ancak bu da değişim iddiasıyla çelişmiyor mu, ne dersiniz?
İyi Partide neler olduğu hakkında pek az şey biliyoruz. Bunu söyleme nedenim, İyi Partinin ittifak politikalarını ilkeler üzerinden okuma çabalarının, geçtiğimiz aylarda İyi Partiden ayrılanların anlattıklarıyla berhava oluşu. İyi Partide her hafta bir yenisi eklenen istifalarla gözlenen parçalanmışlık ve hatta kargaşa, CHP’nin her bir belediye seçim çevresi için önceden İyi Partiye ve diğer altılı masa bileşenlerine oy verenlerden gelecek oylara kapısını açık tutma eğilimini besliyor. Bu durumu bir CHP çelişkisinden çok, 2023 cumhurbaşkanlığı seçim sonucunun ortaya çıkardığı altüst oluşla açıklamakta fayda var.
DÖNEMSEL DEMOKRASİ KITLIĞI
Özgür Özel ve ekibinin kurultay öncesindeki öne çıkan vaatlerinden biri ön seçim olmuştu. Ancak sonra “Takvim sıkışık yetişmiyor” gibi gerekçelerle birkaç küçük ilçe dışında bu vaat unutuldu. Ön seçimin yerini “kazanacak adayı” belirleyen anketlerin aldığı görülüyor. Aday belirlemede anket gibi manipülatif araçlara başvurulmasını nasıl değerlendirirsiniz?
40-50 yıl sonra içinden geçtiğimiz dönemin sosyal ve siyasal tarihini yazan bir tarihçinin dönemin demokrasi yoksulluğuna özel bir bölüm ayıracağını düşünüyorum ve bu bölümde sadece yüzünü faşizme dönmüş muhafazakarlar yer almayacak. Erdoğan liderliği altında geçen yıllarda, muhalif mecralarda da katılım kanallarının daraldığını ve demokratik yöntemleri uygulamanın tercihe bağlı hale geldiğini düşünüyorum. Bu gerileme CHP’nin solundaki partiler, sendikalar, dernekler ve vakıflar için de geçerli. Sorunuza temel oluşturan kolaycılığın gerekçesinin sorulacağı bir CHP yöneticisinin eminim dile getireceği pek çok gerekçesi olacaktır ama ben durumu dönemsel demokrasi kıtlığına bağlıyorum. Öte yandan siyasal kültürün zor değiştiği de unutulmamalı. 5 Kasım 2023 tarihinde göreve başlayan Özel’in mi demokratik söyleminden geri adım attığı, yoksa CHP’nin mi değişime direndiğini zaman gösterecek.
ÖZEL VE İMAMOĞLU BİR AŞAMADA KARŞI KARŞIYA GELECEK
Aday belirlemede İmamoğlu ve Özel ekibine yakın isimlerin etkili oldukları belirtiliyor. Partide aday belirleme sürecinde sizce de bir “kurultay hesaplaşması” mı cereyan ediyor?
Değindiğiniz türden çekişmeler, Türkiye’de her siyasal partide, hele de CHP’de başından bu yana eksik olmadı. Özel’in pek de beklemediği bir zafer kazanışı, bu zaferdeki belirgin İmamoğlu etkisi ve listelerin hazırlanmasında kıvranma hissi veren yavaşlık aday belirleme sürecinde sıkı bir çekişmenin varlığını gösteriyor. Ben Özel ve İmamoğlu’nun bir aşamada, bir biçimde karşı karşıya geleceklerini düşünenlerdenim. Yerel seçim listesi hazırlanırken ortaya çıkan sıkıntılar geçmiş bir kurultayın hesaplaşması olarak yorumlanabileceği gibi, gelecek kurultaylara hazırlık ve güç biriktirme olarak da anlaşılabilir.
SAVAŞ TERCİHİ, ÖZEL YÖNETİMİ İÇİN YIPRATICI OLACAK
Sizin de belirttiğiniz üzere, listenin en tartışma yaratan ismi 2009’da AKP adayı olarak başladığı başkanlık kariyerini 2014’te AKP’nin yeniden aday göstermemesi üzerine CHP ile sürdüren Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş oldu. Özgür Özel’in değişeceği sinyalini verdiği Savaş’ın “Alternatifinin bulunamadığı” gerekçesiyle yerini korumasına sizin değerlendirmeniz ne?
CHP sözcülerinin 6 Şubat depremleri sonrasında merkezi hükümete yönelttiği eleştirilerin pek çoğunu Hatay özelinde hak eden, siyasi kariyerindeki adres değişiklikleri ile bilinen, sol kamuoyunda son derece yıpranmış bir ismin CHP’nin Hatay adayı olarak gösterilmesi hepimizi şaşırttı. Başta Özgür Özel olmak üzere CHP kurmaylığı için bu karara neden olacak bir tecrübe eksikliğinden bahsetmek mümkün değil. Bu karar yaptırılan anketlerde Lütfü Savaş’a çıkan yüksek oy oranıyla açıklanabileceği gibi, yeni bir Tarsus vakasından çekinilmiş de olabilir. Bildiğiniz gibi tekrar aday gösterilmeyen Tarsus Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan, partisi CHP’den istifa ettikten sonra seçimlere bağımsız aday olarak gireceğini açıklamıştı. Bu karar Hatay için verilmiş gibi görünse de etkisinin ülke çapında olacağını, Özel yönetimini tahmininden çok yıpratacağını düşünüyorum.