İran rejiminin bölge stratejisi: Dolaylı savaş, dolaysız gözdağı
İran rejimi gerçekten bölgede bir savaşa hazır mı? Bu sorunun yanıtı için İran rejiminin dış politik çizgisi ve iç politikada güçlü muhalefete karşı pozisyonuna bakmak gerekiyor.
![İran rejiminin bölge stratejisi: Dolaylı savaş, dolaysız gözdağı](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/138211.jpg)
Görsel: Pixabay
Ela AVA
İsrail’in Filistin’e karşı sürdürdüğü soykırım devam ederken bölgede dengeler değişiyor. Emperyalist devletler bölgede güç savaşı verirken onlara bağımlı kapitalist ülkeler, milis güçler ve kökten dinci gruplar mevzilerini menfaatlere göre yeniliyor. Bu cenderenin içerisinde belirleyici faktörlerden biri ise İran rejiminin tutumu.
Hamas’ın İsrail’e karşı saldırısının ardından hemen büyük bir hamaset ile “Biz de oradaydık” diyen İran rejiminin mensupları birkaç gün geçmeden açıklama değiştirdiler, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan, Filistinli direniş gruplarının İsrail’e karşı düzenlediği operasyonuna İran’ın dahil olduğu iddiasını “tamamen asılsız bir iddia” olarak değerlendirdi ve şunları söyledi: “İran bu operasyona karışmadı. Filistinliler bizi operasyon için aradı. İran’ın bölgede tekfiri grupları yoktur.”
İran rejiminin 1979’dan itibaren Lübnan Hizbullah’ı ve birçok milis grubun ve kökten dince yapının kurucusu, yön vericisi ve finansmanı olduğu ise biliniyor. Nitekim 2022 yılından itibaren bölgede “Direniş Ekseni”nde bulunan Şii gruplar ve hatta yer yer Sünni siyasal İslamcı grupların bile ortaklaşa hareket ettiğine şahit olduk.
İRAN BÖLGESEL SAVAŞA HAZIR MI?
Ama İran rejimi gerçekten bölgede bir savaşa hazır mı? İddia ettiği kadar gücü var mı? Bu sorunun yanıtını iki taraflı incelemekte fayda var. Birincisi İran rejiminin dış politik çizgisi, ikinci ise iç politikada güçlü muhalefete karşı pozisyonu.
Birinci faktöre bakarsak, “sert intikam” ibaresi 3 Ocak 2020’den bu yana, yani İran rejiminin Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından, daha sık kullanılan, bir tür kod adına dönüşen bir sözcük oldu. Süleymani’nin ardından, İran rejimi “sert intikam” dedi ve 8 Ocak 2020’de Devrim Muhafızlar ordusu başkent Tahran’da 2 füzeyle Ukrayna yolcu uçağını vurarak 176 kişinin ölümüne sebep oldu. Teknik incelemenin şimdiye kadar tamamlanmaması ve suçluların yargı önüne çıkarılmaması ve “Yanlışlıkla oldu” açıklaması dışında hiçbir yanıt verilmedi.
DİRENİŞ EKSENİ YENİDEN CANLANDI
2020’den bu yana İran’da iç dengelerin sarsılması, neredeyse bir yıl süren Mahsa Amini isyanları, dünya kamuoyunda ve içeride büyük yankı uyandırdı, rejimi salladı ve zayıflattı. Ancak öte yandan Rusya ve Çin’in İran rejimini himaye eden yaklaşımı İran rejiminin bölgede zayıflayan Direniş Ekseni’ni tekrar ihya etmesine göz yumdu. Rusya ve Çin yaptıkları mali ve askeri anlaşmalar, hatta ABD ise nükleer anlaşma sebebiyle İran rejiminin yeninden toparlanmasına pay bıraktı. Örneğin “düşman ABD” 14 Kasım 2023’te el koyduğu İran rejiminin 10 milyar dolarını iade etti. Biden hükümeti daha önce de benzeri ödemeleri İran rejimine gerçekleştirmişti.
İran Devrim Muhafızları komutanları defalarca İran’ın askeri gücünün bölgedeki her türlü “düşmanla” yüzleşebilecek kapasiteye ulaştığını iddia etti.
Ancak İsrail’in Filistin’e karşı saldırılarında başka bir çizgi ortaya koydu. Dışişleri Bakanı, defalarca “Bölgede savaşı desteklemiyoruz” dedi, İsrail’i kınadı ve ültimatom verdi. Ancak Hizbullah üzerinden yürütülen askeri süreçte dolaylı yoldan yol gösterici oldu. Nasrallah da defalarca yaptığı açıklamada İran’ın onları finanse ettiğini vurguladı. İran rejiminin bölgedeki savaşa hem Husiler üzerinden hem Lübnan üzerinden dahil olması, “rejim çekiniyor” söylemlerini arttırdı.
ABD DOĞRUDAN HEDEF ALINMADI
25 Aralık 2023’te Devrim Muhafızlarının Suriye’deki Komutanı Seyyid Rezı Musavi Şam’da öldürüldü. Kasım Süleymani’nin ölüm yıl dönümünde Kirman’daki anmaya yapılan bombalı saldırının ardından 80’den fazla kişi yaşamını yitirdi ve yüzlerce kişi yaralandı. Saldırıyı IŞİD üslendi, İran rejiminin komutanları yine yaptıkları açıklamada “Sert intikam alacağız” dedi. 16 Ocak’ta Devrim Muhafızları Füze Birliği Irak’ın Kürdistan bölgesinin merkezi Erbil’e 11 füze ateşledi. Rejimin hedeflerden biri Falcon Group’un Başkanı Peşrew Diyazi’nin eviydi. Bu şirket Irak’ta petrol ve gaz, inşaat ve güvenlik gibi çeşitli sektörlerde faaliyet gösteriyor. Falcon şirketi özellikle ABD ile yaptığı anlaşmalarla tanınıyor.
Tehditlere rağmen Devrim Muhafızlarının ABD ile savaşa girmek istemediği görülüyor. Devrim Muhafızları ABD’nin üslerini doğrudan hedef almadı. Öte yandan İsrail ve Irak Kürdistanı arasında yakın ilişkiler İran rejimi tarafından vurgulanarak, “Casusluk yuvasını vurduk” söylemleri yayıldı.
FÜZE MENZİLİ ŞOVU İSRAİL’E
16 Ocak’ta yine aynı saatlerde Huzistan’dan Suriye’nin İdlib kentine çok sayıda balistik füze ateşlendi. Devrim Muhafızları, Kirman’daki son saldırıların “intikamı” olarak İdlib’deki IŞİD üssünü hedef aldığını iddia ediyor.
O bölgeye baktığımızda ise IŞİD’in değil “Heyet Tahrir El Şam/HTŞ” grubunun faaliyetlerini görmemiz mümkün. Ancak Huzistan’dan İdlib’e kadar olan mesafe dikkate alındığında İran’ın “Hayberşeken” isimli füzesinin gücünü ve 1450 km menzilini gövde gösterisi için kullandığı tartışılıyor. 2020’de Devrim Muhafızlarının füzelerle Irak Kürdistan’ını hedef alması ilk saldırı değil ancak bu süreçte Suriye’ye saldırı açıkça İsrail’e uyarı niteliği de taşıyabilir.
PAKİSTAN’A SALDIRI
Yine 16 Ocak akşam saatlerinde İran, Pakistan’daki silahlı kökten dinci grup Ceyş el Adl’ın üslerini hedef aldı. Pakistan yetkilileri İran’ın eylemini kınadı, bunu Pakistan’ın “hava sahasının ihlali” olarak tanımladı ve sonuçları konusunda uyardı.
Ceyş el Adl, İran’ın Sistan ve Belucistan eyaletinde bulunan, Beluci ve Sünnilerin haklarını güvence altına almak için bu ülkenin hükümetiyle savaştığını söyleyen Sünni militan bir grup. Son yıllarda İran ile birçok silahlı çatışmaya girdiği de biliniyor.
KIZILDENİZ GERİLİMİ
Öte yandan Kızıldeniz’in güvenliği meselesi Avrupa ve Amerika için büyük ekonomik ve siyasi öneme sahip. Dolayısıyla biliyoruz ki Husiler ve Direniş Ekseni’nin askeri gücü bu ülkelere yetmese bile Kızıldeniz’in büyük gemi şirketleri için güvensiz hale gelmesi gerilimi arttırıyor. ABD, bölgedeki savaştan çok memnun olmadığını sezdiriyor ancak yeni dengeler oluşurken geride kalmak istemediği ortada.
İÇERİDEKİ BASKI DIŞARIYI ETKİLİYOR
Yazının başlarında bahsettiğimiz denklemlerden ikincisi ise İran’ın iç politikası. Rejimin eskisi gibi açıktan savaş sürecine dahil olmaması, gözdağı ve gövde gösterisine ağırlık vermesinde içerideki baskının etkisi bariz.
İran rejimi savaş ve terör silsilesini fırsat bilerek içeride baskı ve idamları arttırdı. Kirman saldırısının ardından yıllar önce tutuklanan 4 Kürt siyasi tutuklu “İsrail ile iş birliği” iddiasıyla idama mahkum edildi. İran rejimi son 8 ayda son 10 yılın idam rekorunu kırdı. İçeride rejime karşı öfke, farklı dinamikleriyle sürerken özellikle petrol, demir ve çelik işçilerinin grevleri sokaktaki hareketliliği büyük illerde attırdı. İran rejiminin “dini ve milli” çizgi çağrıları halk nezdinde karşılık bulmuyor. Örgütler, gruplar ve sendikaların yaptığı açıklamalarda İsrail’in Filistin’e karşı sürdürdüğü soykırım kınanırken Direniş Ekseni ve bölgedeki tüm kökten dinci grupların halk eliyle tasfiye edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Rejime karşı içeride mücadele sürerken, dışa doğru öz güvenli bir politika sürdürmek İran hükümeti açısından mümkün görünmüyor. Bir adım geride süreci kontrol etmek, doğrudan savaşın bir parçası olamamak içeride İran rejiminin beka mücadelesi vermesiyle çok ilintili.
YENİ MÜTTEFİKLER ARIYOR
Önümüzdeki süreçte İran, farklı yönleriyle yine bölgede varlığını elbet sürdürecek. Özellikle Taliban ile İran rejiminin kurmaya çalıştığı yakın ilişki, Tahran’ın Taliban ile eski sürtüşmelerinin önüne geçmek istediğini gösteriyor. Taliban’ın Başbakan Yardımcısı Abdülgani Birader’in 7 günlük Tahran gezisi, Taliban hükümetinin bölgesel iş birliğinin yanı sıra bölgede siyasi müttefik arayışında olduğu bir dönemde gerçekleşti.
Taliban yetkilileri İran rejimiyle beş mutabakat zaptı imzaladı ve Birader, Taliban hükümetinin yalnızca ekonomik iş birliğine ilişkin yakın tutumunu ifade etmekle kalmadı, aynı zamanda Filistin halkına destek de dahil olmak üzere İran rejiminin pozisyonunu desteklediğini bildirdi. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte İran rejiminin yaverlerini arttırmaya dönük çaba içerisinde olacağı açık. Rejim içeride bulamadığı desteği dışarıda arıyor demek yanlış olmaz.
Evrensel'i Takip Et