18 Ocak 2024 11:50

Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin

Pabucu dama atılan Aynalı Martinler günden güne azalmış ve sonunda koleksiyonerlere kadar kalmıştır. O günlerden bu günlere bize de Aynalı Martinden hatıra Debreli ile Hekimoğlu’nun avazı kalmıştır.

Martini–Henry Mk I–IV piyade tüfeği, İsveç Ordu Müzesi.

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Drama’nın Debrencik Köyünde doğan Hasan ile Fatsa’nın Yassıtaş Köyünde doğan Hekimoğlu İbrahim farklı coğrafyaların yiğitleri olsa da aynı dönemin insanlarıdır. Birçok ortak yönleri vardır. Her ikisi de haksızlığa karşı başkaldırmış, dağa çıkmış ve eşkıyalık yapmışlardır. Her ikisi de mertlikleri ve yardımseverlikleri ile nam salmışlardır. Her ikisinin adına da türkü yakılmış ve her ikisinin elinde de Martini ya da namı diğer Aynalı Martin tüfeği vardır. Debreli Hasan Martin tüfeği ile dağları inletmişken, Hekimoğlu da kendi nesli için Aynalı Martin yaptırtmıştır.

Adını geliştiricileri Friedrich von Martini ve Alexander Henry tarafından alan bu tüfeğin orijinal adı Martini-Henry piyade tüfeğidir. Biz zamanla Henry’nin adını atarak tüfeğe Martini demeğe başlamışız. Aslında bu tüfek Amerikalı silah üreticisi Henry Peabody tarafından geliştirilen Peabody tüfeğinden esinlenerek yapılmış olsa da Peabody ismini Martini ve Henry’nin yanına yazdırmakta oldukça zorlanmıştır.  

Bu toprakların Martini-Henry piyade tüfeği ile tanışması Sultan Abdülaziz’in (1861-1876) ordunun modernizasyonu için çabaladığı döneme denk gelmiştir. Bu doğrultusunda Sultan Abdülaziz piyade sınıfının güçlendirilmesi amacıyla yeni ve etkili bir tüfek arayışına girmiştir.  Böylece Osmanlı Amerika Birleşik Devletlerindeki Providence Tool Company adlı silah şirketi ile masaya oturarak çoğunluğu Peabody-Henry-Martini olmak üzere yaklaşık 600 bin adet tüfek üretimi için anlaşmıştır. Providence Şirketinin on beş yıllık tüfek üretiminin 850 bin adet olduğu düşünüldüğünde Sultan Abdülaziz’in vermiş olduğu tüfek siparişinin boyutu anlaşılmış olur.

Bu boyutta sipariş verilince Providence Şirketi de elbet bazı şıklıklar yapmıştır. Örneğin tüfeğe “aynalı” lakabının takılmasına neden olan dipçiğin üst bölümünde yer alan parlak metal aksama Sultan Abdülaziz’in tuğrası işlenmiş, tüfeklerin seri numaraları ve nişangâhtaki sayılar askerlerin tüfeğe kolay uyum sağlamaları için Osmanlıca yazılmıştır.         

Aynalı Martinler ilk sınavlarına 93 Harbinde (1877-1878   ) Ruslara karşı çıkmıştır. Osmanlı bu savaştan ağır bir yenilgi almıştır almasına ama Aynalı Martinler seri atış kabiliyetleri ve menzilleri ile rüştlerini ispat etmiştir. Tüfeklerin oldukça etkili olduğunun farkına varan Ruslar savaş ganimeti olarak Plevne Savaşı sonunda 50 bin, Kars Kalesinin düşmesi sonucunda da 40 bin adet Aynalı Martine el koymuş ve Rusya’ya götürmüştür. Bu tüfekler uzun yıllar Rus ordusu tarafından Sibirya bölgesinde kullanılmaya devam edilmiştir.

Ruslar savaş ganimeti olarak aldıkları tüfeklerin 9000 tanesini 1882 yılında Japonlara satmıştır.  Japonlar Aynalı Martinlere ısınmış olmasına ısınmışlar ama tüfeklerin aynasındaki Osmanlı tuğrasını ve nişangahındaki Osmanlıca rakamlarını yabancılamış olsa gerek.  Belki de Japonlar atalarına ve tanrılarına bağlılıkları nedeniyle tüfeklerdeki Abdülaziz tuğrasını kazımış, nişangahtaki Osmanlıca rakamları Japon karakterlerine çevirmişlerdir. Japonların bu modifiye Aynalı Martinleri 1940 yılına kadar askeri okullarda eğitim tüfeği olarak kullanmışlar.

Amerika’dan yola çıkan Aynalı Martinler önce Osmanlı topraklarını, ardından Sibirya’yı, sonrasında da Japonya’yı elden ele dolaşmış ve menziline menzil, ateşine ateş eklemiştir. Ta ki mavzer piyade tüfeği bu topraklarda Aynalı Martinin yerine kullanılmaya başlayana kadar. Pabucu dama atılan Aynalı Martinler günden güne azalmış, azalmış ve sonunda koleksiyonerlere kadar kalmıştır. O günlerden bu günlere bize de Aynalı Martinden hatıra Debreli ile Hekimoğlu’nun avazı kalmıştır.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI