Sudan tehlikeli bir kavşakta: Halk generallerin savaşına çekiliyor
Sudan'da “iki general” arasındaki savaş şiddetlenirken Sudan halkı ordu tarafından silahlandırılmaya başlandı. Sudan Direniş Komiteleri ve Sudan Komünist Partisi karara karşı çıkıyor.
Arşiv | Fotoğraf: AA
Yusuf ERTAŞ
Sudan’da Sudan ordusu ile halk hareketine karşı orduyla müttefik olan ancak geçtiğimiz nisan ayından bu yana iktidar kavgasına girişen paramiliter Hızlı Destek Güçleri arasında süren savaş, giderek daha karmaşık bir hal almaya başladı. Bir yandan “iki general” arasındaki savaş şiddetlenirken diğer yandan Sudan’ın çatışma dışında kalan eyaletlerinde halkın Hızlı Destek Güçlerine karşı resmi ordu tarafından silahlandırılması çabaları artıyor.
HALKA SİLAHLANMA ÇAĞRILARI
Sudan Ordu Komutanı Abdülfettah el Burhan, halkı silahlandırma kararı aldı. Bu karar, Sudan’ın içinde bulunduğu krizin derinliğini ve karmaşıklığını yansıtıyor. Halkın silahlandırılması bizzat ordu tarafından eyalet valilikleri aracılığıyla sürdürülüyor. Halkı silahlanmaya ve bölgenin giriş ve çıkışlarının güvenliğine katılmaya çağıran sloganlar eşliğinde silah taşıyan yüzlerce gencin katılımıyla bölgenin sokaklarında yürüyüşler düzenleniyor. Sudan demokrasi güçleri bu hamlenin arkasında “eski rejim artıkları” olduğu görüşünde birleşiyor. 30 yıl Sudan’a hükmeden devrik Ömer Beşir döneminde Halk Savunma Güçleri gibi farklı isimler altında yıllarca bir dizi Sudanlı sivilin silahlandırıldığı ve askeri olarak eğittiği hatırlatılıyor. Abdülfettah El Burhan liderliğindeki Sudan ordusunun vatandaşlarını silahlandırma kararı Sudan’ı Ruanda trajedisinin bir benzerine doğru sürükleyen endişe verici bir karar olarak değerlendiriliyor.
DEMOKRASİ GÜÇLERİ SİLAHLANMA ÇAĞRILARINA KARŞI
Başta Sudan Direniş Komiteleri ve Sudan Komünist Partisi olmak üzere Sudan sivil güçlerinin büyük çoğunluğu bu çağrılara karşı çıkıyor. Direniş Komiteleri bu çağrıları “Savaşı uzatmak için araç olarak kullanmak üzere vatandaşları silahlandırıp savaşa atma yönündeki sorumsuz çağrılar” olarak değerlendiriyor ve “Barış ve insanca bir yaşam isteyen masum sivillerin silahlandırılmasına, bu savaşta kalkan ve araç olarak kullanılmasına kesin olarak karşı olduklarını” vurguluyor. Sudan Komünist Partisi de “Savaşın ülke birliğini parçalayan, bölgesel ve uluslararası güvenliği tehdit eden, uluslararası müdahalenin önünü açan bir iç savaşa dönüşmemesi için ‘eski rejim artıkları’ olarak nitelendirilen kesimlerin silahlanma çağrıları reddedilmelidir” çağrısında bulunuyor.
DİRENİŞ KOMİTELERİNE YASAK
Sudan da dikkat çeken bir diğer nokta ordunun talebi üzerine eyalet valilerinin Direniş Komitelerini yasaklama hamlesi. Kuzey Sudan’daki Nil Nehri Eyaleti Valisi Muhammed El-Badawi Abdel Maged, Özgürlük ve Değişim Güçlerini, Direniş Komitelerini ve yerel toplulukların hizmetinde çalışan Değişim ve Hizmet Komitelerini dağıtmayı ve yasaklamayı amaçlayan kararnameler yayımladı. Sudan devriminin beşiği olan Atbara kentindeki direniş komiteleri bir açıklama yaparak eyalet valisinin kararını tanımadıklarını açıkladı. Devam eden savaşın “feshedilmiş ve yasaklanmış Ulusal Kongre Partisi ile devrik İslami hareketin şanlı Aralık Devrimi’ne karşı savaşı” olduğunu vurgulayan açıklamada, “Savaşı durdurma, demokrasiyi yeniden tesis etme, barış, özgürlük ve adaleti sağlama, eski rejimi parçalama ve tarihin çöp tenekelerine atma yolunda ilerleme” sözü verdi.
DİRENİŞ KOMİTELERİ
Sudan Direniş Komiteleri, kurulduğu 2013 yılından itibaren, Sudan’da milyonluk yürüyüşlerin düzenlenmesinde ve 30 yıl hüküm süren Ömer Beşir rejiminin devrilmesinde önemli bir görev üstlendi. Ordu Komutanı General Abdülfettah el Burhan’ın 25 Ekim 2021’de geçiş hükümetine karşı gerçekleştirdiği darbenin ardından Direniş Komiteleri yeniden sokaklara dönerek darbeye karşı sürekli protestolar düzenledi. Direniş Komiteleri bugün de Sudan halk hareketinde önemli bir rol oynamaya devam ediyor. Zuhair Osman Hamad “Sudanile” haber sitesindeki yazısında, “Direniş komitelerine olan öfkeleri, darbe sırasında onları dizginleyemedikleri veya darbeyle mücadeledeki rollerini azaltamadıkları içindir” tespitini yapıyor.
Direniş Komiteleri de, “Vatandaşların korunma, güvenlik, gıda ve ilaç haklarını talep ediyoruz ve insan haklarına saygı gereği bu silahlanmayı durdurmak için tek ses olarak diyoruz ki; adalete, bir arada yaşama ve karşılıklı saygıya dayalı bir toplum inşa etmek için dayanışma ve birlik zamanıdır” diye sesleniyor.
KAPSAMLI BİR ASKER TOPLAMA VE SEFERBERLİK SÜRECİ
Sudan ordusu ile Hızlı Destek Güçleri arasındaki savaş bütün hızı ile devam ediyor. Askeri olarak generallerden herhangi birinin savaşı kazanması mümkün görünmüyor. Halid Ömer Yusuf, “Al Tagayir” haber sitesindeki yazısında, “Savaşın gelişimi, savaşın başlangıcından bu yana liderlerin vadettiği askeri çözümün imkansızlığını gösteriyor, aksine savaşın dinamikleri geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru gelişiyor. Savaş artık şüphe götürmez bir bölgesel boyut kazandı ve taraflar kapsamlı bir asker toplama ve seferberlik sürecine girdi. Hızlı Destek, saflarına her türlü kontrolün dışındaki savaşçı kesimlerini dahil etti, böylece mesleği yağma ve talan olan savaş ağaları haline geldiler. Silahlı kuvvetler de, eski rejim unsurlarının sivilleri silahlandırmaya yönelik suç planının yolunu izledi ki bu, Sudan’ın birçok bölgesinde daha önce denenmiş şeytani bir plandır” değerlendirmesinde bulunuyor.
NAİROBİ’DEKİ ‘TAKADDUM’ TOPLANTISI
2019’da diktatör Ömer Beşir’i deviren halk hareketinin içinde yer alan güçler, “Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri” çatısı altında bir araya gelmişti. Bugün ise Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Takaddum) çatısı altında bir araya geldiler. Fakat Komünist Parti ve Arap Sosyalist Baas Partisi ile benzeri bazı güçler bu oluşumun dışında kalmayı tercih etti. Takaddum, 17-20 Aralık 2023 tarihleri arasında Kenya’nın başkenti Nairobi’de bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda, ülkeyi kapsamlı kaosun ve bölünmenin eşiğinden kurtarmak için, çatışmaların derhal ve gecikmeden durdurulması ve müzakere yoluyla siyasi çözüm seçeneğinin benimsenmesi dışında başka bir alternatif olmadığının teyit edildiği belirtildi. Sudan krizine meşru askeri çözümlerin bulunmadığı ve çatışan her iki tarafın da bu savaştan kaynaklanan ihlallerin sorumluluğunu taşıdığı vurgulandı. Kuruluş konferansının önümüzdeki şubat ayının son haftasında yapılmasına karar verildi.
SİVİL GÜÇLER GENERALLERLE MÜZAKEREYE KARŞI
Takaddum’un ilk icraat olarak, Sudan Ordu Komutanı Abdülfettah El Burhan ve Hızlı Destek Güçleri Komutanı Muhammed Hamdan Dagalo (Hemedti) ile temasa geçmek ve onların bir araya gelmesini sağlamak için işe koyuldu. Hemiditi ile Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da bir araya gelindi. El Burhan ise çağrılara itibar etmedi. Takaddum ile Hemideti arasında bir anlaşma imzalandı. Sivil güçlerin büyük bir bölümü generallerle müzakere yapılmasına karşı çıkıyor. Her iki generalin de Sudan’da yaşanan katliamların ve insan hakları ihlallerinin eşit oranda sorumluluğunu taşıdığı ve Sudan’ın geleceğinde yerlerinin olmadığı düşünülüyor.
5 Aralık 2022’de, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri, birçok sivil güç ve siyasi parti ile ordu komutanı ve Hızlı Destek Güçleri, “Ordunun siyasetten çekilmesini ve sivil bir geçiş hükümeti kurulması”nı öngören bir çerçeve anlaşma imzalamıştı. Ancak aralarında Komünist Parti ve Arap Sosyalist Baas Partisinin de bulunduğu sol partiler anlaşmayı imzalamayı reddettiler ve bunu 2021 yılının ekim ayında gerçekleştirilen darbenin ‘meşrulaştırılması’ olarak değerlendirdiler.
ASKERİ YÖNETİMİ PEKİŞTİRECEK BİR ADIM
Sudan Komünist Partisi, anlaşmanın “Hızlı Destek Güçlerinin varlığını ve onunla ortaklığı bir kez daha pekiştirdiğine, ülkenin bölünmesine yol açtığına ve siyasi bir gündem dayatmak için silaha sarıldığına ve krizi ve savaşı yeniden ürettiğine” dikkat çekiyor.
Sudan Kurtuluş Hareketi-Demokratik Blok Lideri Nour al-Daim Taha da, Takaddum ile Hızlı Destek Güçleri komutanı arasındaki Addis Ababa anlaşmasını hayal kırıklığı olarak nitelendirdi. Taha, “Anlaşmanın çerçeve anlaşmasına benzer bir anlaşma olduğunu” belirterek, “Bu, sivil yönetime geçişte askeri güçlerin yardımına yapılan bir atıf dışında bu anlaşmada ‘sivil yönetim’ kelimesinin geçmemesinin de gösterdiği gibi, askeri yönetimi pekiştirecek bir adımdır” dedi.
Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri liderlerinden biri olan Eski Bakan Halid Ömer Yusuf ise Addis Ababa deklarasyonunu olumlu buluyor ve “savaş seferberliği söylemlerinin hakim olduğu bir alanda önemli bir barış atılımı olarak” değerlendiriyor.
SUDAN ÇÖKÜŞÜN EŞİĞİNDE
Sudan’da geçtiğimiz nisan ayından bu yana devam eden savaş 12 binden fazla can kaybına,7 milyondan fazla insanın yerinden edilmesine yol açtı. Bunların yaklaşık 1.5 milyonu komşu ülkelere sığındı. Siyasi, sosyal ve tıbbi hizmetler çöktü. Başlangıçta 46 milyon olan nüfusun 24 milyondan fazlası şu anda risk altında ve umutsuzca yardıma muhtaç durumda.
DAR KAFALILARLA CÜCELER ARASINDAKİ SAVAŞA TARAF OLMAYAN MİLYONLARCA GENÇ VAR
Zuhair Osman HAMAD
Sudanile.com
Bu aşamada askeri liderlerin rolünün, eyalet valilerine Direniş Komiteleriyle kendi adlarına savaşma ve onları dağıtma yetkisi verecek düzeye düşmesi komik. Devrimin rahminden gelen bir örgütü idari bir kararla nasıl çözeceklerini bilmiyorum. Bu bir karar değil, İl valileri için yasal dayanak yok, Direniş Komiteleri devrim (Aralık 2019 Ömer Beşir’in devrilmesine neden olan halk protestoları) sırasında kuruldu. Bu gençler meşruiyetlerini devrimin dayandığı ilke ve sloganlardan alıyorlar; devrimi savunuyorlar, daha ziyade devrimin yapıcıları oluyorlar. Saçmalık ve kibrin doruk noktası olarak gördüğüm son kararlar, El Burhan ve grubunun durumunu, ordunun veya yeni valilerin zihniyetini tam anlamıyla ifade ediyor ve bu kararlar geçersiz kalıyor. Çünkü bunu yayımlayan kişi, bırakın bu büyüklükte kararlar almayı, yönetme meşruiyetine bile sahip değil ve bu, yaşayan devrimin güçlerine veya Direniş Komitelerine karşı gerçek bir meydan okumayı temsil etmiyor. Onlar sadece daha fazla güç ve nüfuz kazanmak için ordunun talimatlarını tekrarlayan sözcülerdir, ancak sonuçta Direniş Komiteleri içinde yaşadığımız bir gerçeklik olarak kalmaya devam ediyor ve devrimi körüklüyor. Direniş Komitelerine olan öfkeleri, darbe sırasında onları dizginleyemedikleri veya bu darbeyle mücadeledeki rollerini azaltamadıkları içindir. Hâlâ gençler var ve hâlâ Direniş Komiteleri var. Dar kafalılarla cüceler arasındaki bu önemsiz savaşta taraf olmayan, hayat dolu binlerce, hatta milyonlarca genç.
DİRENİŞ KOMİTELERİNDEKİ GENÇLER ALTERNATİFİNİZDİR
Müzakereler, gelecek barış düzenlemelerinin bir tarafı olarak sizinle olmayacak. Direniş Komitelerindeki gençler alternatifinizdir. Bu olguyla ne kadar mücadele etmeye çalışırsanız çalışın, gençler devrimci saflığa ve insani değerlere sahiptir. Bu nedenle Direniş Komitelerini dağıtma kararları işe yaramayacak, onlar geleceğin mükemmel sahipleridir. Bu kanlı çatışmanın sona ermesinden sonra devletin yönetimi onların elinde olacak ve bu nedenle direniş komitelerinin gençliğiyle yaptıkları savaşta ya da dış işleri militarize ederek kanıtlama girişimleri hiçbir işe yaramayacaktır. Gençlerimiz artık tüm dünyayla birlikte Burhan Hükümetini ve liderlerini iktidardan izole etmek için çalışıyor ve mücadelenin acılarına rağmen bu yakındır.
SİLAHLANMA SÖYLEMİ KORKU VE ACIYA YATIRIM YAPIYOR
Direniş Komitesi
Halkımıza.
Cancavid (Hızlı Destek Güçleri) milislerinin halka karşı yaptığı şey Sudan dokusunun ihlali ve Sudan’ın kaybıdır. Bu milislere karşı tavrımız çok nettir; devletin kontrolünde olan bir milis yoktur ve bu milislerin aşiret ve bölgesel nitelikteki seferberlik yoluyla gerçekleştirdiği nefret söylemine, ırkçılığa ve etnik temizliğe karşıyız.
Cancavid milislerinin halka karşı işlediği cinayet, tecavüz, hırsızlık ve ırkçılık suçlarının vatandaşlara karşı çok açık ihlaller olduğunu nasıl kanıtlayacağız? Dolayısıyla bu ihlallerden duyulan korkunun, namusu savunmak için silah kullanma çağrısına yol açtığını biliyoruz ve silahlanma tehlikesinin ülkeyi her yerde bir iç savaşa sürüklediğini anlıyoruz.
Aziz ülkemiz ve biz Direniş Komiteleri bu durumu çok iyi anlıyoruz. Ancak bu savaşlar, tarihlerinden bu yana ülkeyi yıllarca sürecek bir uçuruma sürüklemektedir. Buna göre merkezi otorite, güneylilere karşı dini söylem yoluyla seferberliği, silahlı hareketlere karşı etnik söylem yoluyla militarizasyonu ve şimdi de ahlaki söylem yoluyla silahlanmayı kullanıyor.
Silahlanma ve uyum söylemi korku ve acıya yatırım yapıyor. Bu sadece sizi sorunun bir parçası haline getirir ve rasyonel yüzleşme fırsatlarını ortadan kaldırır. En kötüsü, ortak çıkarlara sahip toplumsal blokları, kırılgan bir sembolik kimliğe sahip, birbiriyle çatışan küçük bloklara ayırmasıdır. Bunun sonuçları askeri diktatörlüğün kabul edilmesi, silahların sesinin daha da yükselmesi, dolayısıyla her türlü siyasi ve toplumsal farklılıkların çözümünde diyaloğun kullanılmasının engellenmesi olacaktır. Bu siyasi söylemin tehlikesi budur.
Son günlerde, savaşı uzatmak için araç olarak kullanmak üzere vatandaşları silahlandırıp savaşa atma yönündeki sorumsuz çağrıları takip ettik. Barış ve insanca bir yaşam isteyen masum sivillerin silahlandırılmasını, bu savaşta kalkan ve araç olarak kullanılmasını kesin olarak reddediyoruz.
Vatandaşların korunma, güvenlik, gıda ve ilaç haklarını talep ediyoruz ve insan haklarına saygı gereği bu silahlanmayı durdurmak için tek ses olarak diyoruz ki; adalete, bir arada yaşama ve karşılıklı saygıya dayalı bir toplum inşa etmek için dayanışma ve birlik zamanıdır.
Halk direnişinin silahlandırılması sürecine eşlik eden söylem, adaletsizliği derinleştirecek ve daha şiddetli bir şekilde daha fazla ihlal yapma güdüsünü artıracak nefret ve ırkçılıkla doludur. Silahlandırılan eyaletlerde silah kontrolünün olmaması, silahlanma bölgeleri Sudan’ın bir parçası olduğu için, savaşın sona ermesi durumunda, bu alanların bileşenleri arasında felakete ve aşiret çatışmalarına yol açacaktır.
Son olarak, silahların kontrolsüz akışına yol açtığı, yaraları derinleştirdiği ve barış ve istikrar arayışını engellediği için halkı silahlandırmanın tehlikesini ve hatasını yineliyoruz. Değişim ve adaletin sağlanması için barışçıl yollarla ve yapıcı girişimlerle sesimizi yükseltme çağrısında bulunuyoruz. Şiddet parlak bir gelecek inşa edemez, ancak diyalog ve iş birliği güvenliğe ve sürdürülebilir barışa ulaşmanın yoludur. Sudan güvenli ve müreffeh bir geleceği hak ediyor ve bu ancak ortak çabalar ve kapsamlı diyalogla başarılabilir.
Sudan’daki Aralık Devrimi, halkın özgürlüğe, barışa ve adalete yönelik iradesinin ve sesinin kaynağı olmaya devam edecek.
*resistancecommittee.com’da 3 Ocak 2024’te yayımlanan çağrı