Son sözü okur söyler
Burçak Evren
ÖNE ÇIKAN DENKLEM!
Önemli olan eleştirmenin beğenisi ile okurun ve yaratıcının bir yerlerde kesişmesi, birbirlerini anlayıp tamamlamasıdır. Sorun bu üç öğenin birbirini anlayıp tanımamasından, ya da tanınmasındaki sıkıntıdan kaynaklanıyor. Sektörün tutup, okurun tutmadığı bir eleştirmenin neye ya da kimlere hizmet ettiğini söylemeye gerek yok. Ne yazık ki günümüz eleştirisinde bu denklem biraz öne çıkıyor. Çünkü eleştirmen ve de eleştiri, eleştirilen nesnenin yapım - yaratıcılarıyla gereğinden fazla içli-dışlı (hadi açıkça söyleyelim iç içe) oluyor. Bir ayağı sektörün içinde, diğeri ise eleştirinin içinde olmak nesnelliği ortadan kaldırdığı gibi, onun da ötesinde taraf olma gibi, eleştiriyle asla bağdaşmayacak etik bir kaygıyı da beraberinde getiriyor. Geçmişte de bu ve buna benzer bir durum vardı kuşkusuz, ama günümüzdeki denli pervasız ve ortak bir duruş şeklinde değildi. Festivallere seçilen filmler, seçilmiş jürilerin tartışma götürür kararları, kişisel nedenlerle desteklenen ya da kösteklenen yönetmen ve türlerle, sinema ortamındaki kimi çıkarlar, ne yazık ki böylesine istenmeyen bir durumun oluşmasına zemin hazırlıyor. Hatta kimi zaman eleştirmenin hangi tarafta olduğu bile pek netlik kazanmıyor ve iki tarafta da kalem oynattığı gözleniyor.
KARMAŞIK BİR İLİŞKİ
Bugün kimi kendini usta sanan yönetmenlerin filmlerini, yine kimi eleştirmenler ya da eleştiriye soyunanlar yeni baştan kurgulayıp piyasaya sunuyor. Yine kimi yönetmenler, filmlerin senaryolarını ve ilk biçimlerini kimi eleştirmenlerden icazet alıp onların direktifleriyle düzeltip biçimlendiriyor, ya da filmlerin iç ve dış pazarlamasında çalışıyor. Yani anlayacağınız karmaşık bir ilişki. Kendi içinde kimi doğruları taşısa da etik değil.
Bereket versin ki yine bir avuç eleştirmen, tüm bu tuzaklardan-oyunlardan ve de çıkarlardan uzak, günümüz eleştirisinin onurunu inatla koruyor, bu ilişkilere direniyor. Onun için günümüz eleştirisini ve eleştirmenini eleştirmek yerine, eleştirmen kimliğindeki bu sözünü ettiğim durumu eleştirmek daha doğru ve daha gerçekçi bir davranış olur.
ELEŞTİRMENİN ETİK SORUNU
Kısacası Türkiye’de ne kadar eleştirmen varsa, bir o kadar da eleştiri anlayışı var. Bir eleştirinin nasıl olmasını bir kalıbın ya da kalıpların içine oturtmak olası değil. Sonuçta eleştiri önce bir bilgi birikim, analiz, çözümleme işi, öbür yandan da bir üslup sorunu. Nesnellik ya da sektörle kan bağı-ilişkisi, çıkarı olma durumu ise, sonuçta eleştirmenin kendi etik sorunu.
*Sinema Yazarı
YARIN
Tunca ARSLAN: Eleştiri, sinemanın vicdanıdır
Sungu ÇAPAN: Eleştiri kılavuzluktan öteye geçmiyor
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et