KESK 11. Olağan Genel Kurulu toplandı: Artan saldırılara karşı ortak mücadele vurgusu
KESK’in 11. Olağan Genel Kurulu, “Geçmişten geleceğe mücadelemiz sürüyor, sürecek” sloganıyla Ankara’da toplandı.

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
KESK 11. Olağan Genel Kurulu’nu Ankara’da topladı. Genel kurulda tek adam rejiminin artan saldırılarına karşı ortak ve birleşik mücadele ihtiyacı vurgulandı.
KESK’in 11. Olağan Genel Kurulu, “Geçmişten geleceğe mücadelemiz sürüyor, sürecek” sloganıyla Ankara’da toplandı. Divan başkanlığına eski İHD Eş Başkanı ve DEM Parti yöneticisi Öztürk Türkdoğan seçildi. Saygı duruşunun ardından KESK Eş Genel Başkanları Şükran Kablan Yeşil ve Mehmet Bozgeyik açılış konuşmasını birlikte gerçekleştirdi. Önceki genel kuruldan bu yana pandemi ve savaşların yaşandığı vurgulayan Bozgeyik, “Netanyahu yönetimi, Gazze’de savaş suçu işliyor. Misket ve fosfor bombalarının kullanılmasından sivillerin hedef alınmasına, hastanelerden okulların bombalanmasına kadar uluslararası hukuk açıkça çiğneniyor. Türkiye’de, AKP iktidarı ise bir yandan taraftarları ile Filistin’e destek gösterileri düzenlerken diğer yandan İsrail’le yoğun bir ticaretin devam etmesine ses çıkartmıyor. Ambargo, boykot gibi seçenekleri masaya getirmiyor. Diplomatik ilişkileri sürdürüyor” dedi.
Bozgeyik, mayıs seçimleri sonrası dönemde de tek adam rejiminin saldırılarını arttıracağını ifade ederek, “Emekçilerin çalışma koşullarındaki gerilemenin ve ekonomik krizin derinleşmesini izleyen gerici/ırkçı manipülasyonlar ve ideolojik hegemonya, Kürt halkının haklarına ve siyasal temsilcilerine yönelik ayrımcı ve hukuksuz saldırılar, kadınların ve LGBTİ+ yurttaşların yaşam haklarının ve özgürlüklerini tehdit eden söylem ve eylemler, şeriat ve cihat temelli partiler ile tarikat ve cemaatlerin laikliği toplumsal yaşamdan tümüyle kazımaya yönelik girişimleri, göçmenlere yönelik ırkçılığın, düşmanlığın siyasal kampanyalar eliyle büyütülmesi gibi pratiklerin iktidar eliyle sürdürüleceği açıktır” diye konuştu.
Yeşil ise saldırılara karşı mücadelenin sürdüğünü vurgulayarak, “Akbelen’de ormanına sahip çıkanlara, sendikal hakları için mücadele eden Agrobay işçilerine, Trendyol emekçilerine, FEDAŞ ve DEDAŞ işçilerinin grevine, BİR TEK-SEN üyelerine, sendikalı oldukları için işten çıkarılan ÖZAK işçilerine vb. güvenlik güçlerinin uyguladığı devlet şiddeti bu gerçekliği çarpıcı şekilde gözler önüne sermiştir. İktidar bir taraftan uyguladığı politikalarla sosyal, siyasal ve ekonomik krizi derinleştirirken, diğer taraftan yaşam hakkı ve sosyal haklarını talep eden emekçileri, devletin güç aygıtlarıyla baskı altında tutmaya çalışmaktadır” dedi.
Kürt sorununun çözümünde diyalog ve müzakere yönteminin kullanılması gerektiğini söyleyen Yeşil, “Kayyım politikaları ile halk iradesinin gaspı, belediye eş başkanları, meclis üyelerinin tutukluluğu, milletvekilleri vesiyasetçilere yönelik kumpas davaları vb politikaların da Kürt sorunununçözümsüzlüğünden beslendiği açıktır. Ayrıca TİP Hatay milletvekili Can Atalay’la ilgili Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali ve derhal tahliye kararının Yargıtay’ın darbe niteliğindeki “uygulamama” kararı ile karşılanması ise hukuksuzluğu bir başka boyuta taşıdı” dedi.
“EMEKÇİLERİN REEL GELİRİ ERİDİ”
Enflasyonun yoksulun cebinden zengine aktarılan bir vergiye dönüştüğüne dikkat çeken Bozgeyik, “Ücretli kesimlerin yoksulluğu arttı. Kamu emekçilerinin reel geliri eridi. Emekçilerin satın alma gücündeki erime artarak devam etti. Çarklar sermaye için döndü. Emeğin büyümeden aldığı pay dibe indi. Bu ağır ekonomik kriz, yoksullaşma ve güvencesiz çalışma koşullarında, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 6. ve 7. dönem TİS görüşmeleri ve bütçe süreçleri gerçekleşti” şeklinde konuştu.
Yeşil, 6 Şubat depremlerinin yarattığı yıkım ve trajik sonuçlarına ilişkin şöyle konuştu: “Özelleştirme politikaları, denetimsizlik, kamu hizmetlerinin piyasaya açılması, iktidarın rant ve talanı teşvik eden politikaları ile direk bağlantısıdır. Nitekim depremde can kayıplarının ve yıkımın en çok yaşandığı yerler AKP ile parlayan müteahhitlerin yaptığı siteler, hastaneler, köprüler ve otoyollar olmuştur. Bunu yüzyılı felaketi yapan ise göz göre göre gelen bu depreme ilişkin bir hazırlık yapılmamasıydı. Bu deprem yüzyılın depremi değildir” dedi.
Yeşil, “Sonuç olarak Tüm muhalif kesimlere düşen görev; emekten, demokrasiden, eşitlikten, barıştan, adalet ve özgürlükten yana olanlar olarak önümüzdeki dönemde dayanışma ve mücadeleyi daha da yükseltmektir” dedi.
“MÜCADELEYİ BİRLİKTE SÜRDÜRECEĞİZ”
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı kürsüye çıkarken ‘TTB susmadı, susmayacak’ sloganı atıldı. Fincancı, “Hiçbir zaman susmayacağız. Meslek örgütlerimizle birlikte faşizme karşı tüm baskılara direnen, haklarımız için mücadele eden insanlarız. Bizi görevden alabilecek ne bir devlet ne de bir kurum söz konusu olamaz. Bizi seçmekten vazgeçen meslektaşlarımız ancak görevden alınabilir. Bu mücadeleyi birlikte sürdüreceğiz. Bizim onurumuz hiçbir zaman susmamak olmuştur” diye konuştu.
TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz, “Cumhuriyetin bir asrını geriye bıraktık. Geriye baktığımızda hak etmediğimiz tabloyla karşı karşıyayız. Cumhuriyetin 100.yılında tüm değer ters yüz edildi. Bizler buna karşı emek, barış, demokrasinin yanındayız. Geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı sadece emekçileri değil tüm toplum kesimini teslim alıyor. Şarlar zorlaştıkça kötü gidişata müdahale etmeyelim diye baskısını her geçen gün artıyor. 633.gündür haksız hukuksuz içerde tutuluyor Gezi’yi savunan arkadaşlarımız. Bugün burada bir araya gelmemizin nedeni protokol nezaketi değildir. Yarım asırı aşan mücadele birlikteliğimiz var. Bu mücadelenin büyümesi ortaklaşmasından geçmesidir” dedi.
DİSK İç Anadolu Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, “Kapitalist sistem kendini var ederek yeniden düzenliyor dünyayı. İşçi sınıf emek ve halklara yoksulluk baskı, şiddet ve savaşlar olarak yansıyor. Daha fazla hak kaybıyla karşı karşıya kalıyoruz. Ortak mücadele etme sorumluluğuyla buradayız. Birbirimize kenetlenmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“MÜCADELEMİZ ORTAKTIR”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “AKP günlerinde sermaye büyüdü, emekçiler yoksullaştı. Yanlış kürt politikasıyla ülke daha çok yoksullaştı. Geçinemez hale geldik. Kürtler hak sahibi olmak istedi. Denemedikleri yöntem kalmadı. Bu vahşete rağmen ülkenin gündeminde kürt sorunu orta yerde duruyor. Muhalefetten mi iktidardan yana olduğu belli olmayan bir partinin genel başkanı kürtlerin katledildiği faili meçhul cinayetlerini mertçe olarak nitelendirdi. Vedat Aydın’ı kalleşçe öldürdüler. Binlerce faili meçhul cinayetin sorumlusunu bir gün yargılayacağız. Mücadelemiz ortaktır. Ne kürt meselesi ne demokrasi meselesi ne de sizin hak mücadeleniniz ayrıdır. Bir bütündür birlikte yürütülmedir” dedi.
“KAMUDA LİYAKATSİZ ATAMALAR YAPILIYOR”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, “Ekonomik krizin derinleştiği, yaşam koşullarının zorlaştığı dönemden geçiyoruz. Kamu emekçilerini hayat olumsuz etkiliyor. Milletvekilliğimde KİT komisyonunda görev aldım. Türkiye’de devlete ait kurum kuruluşlardaki liyakatsizliği bizzat görüyoruz. TCDD denetim raporunda diyor ki ‘Görevde yükselmede sınav gerekirken sınavsız ataması yapan müdürlükler var.’ Kim bunlar? AKP’nin ikiye ayırdığı emekçilerden AKP’yi destekleyen kadrolar. Gerçekte nitelikli olan, AKP’nin düşman olduğu emekçiler nerede? Onlar sürgünde. KESK’in burada çok önemli bir rolü var. KESK kamu emekçilerinin hak ve çıkarları için mücadele ederken kamusal, toplumsal sorunların çözümünde de büyük katkılar sunuyor. Kamu emekçilerinin mücadelesi toplumsal değişimin öncü gücü olacaktır. Er ya da geç emek kazanacak” dedi.
“KENDİ CEPHEMİZİN BİRLİĞİNİ SAĞLAMALIYIZ”
EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, MESEM kapsamında çalışan Arda Tonbul’u ve, Sancaktepe’de sobada çıkan yangında 3 işçinin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Kadın cinayetlerinin arttığını, Türk ve Kürt gençlerin hayatını kaybettiğini belirterek, “Bunun sorumlusu siyasal iktidar ve arkasındaki sermaye güçleridir. Biz bu iktidara karşı güçlerimizi birleştirmeden, ortak bir mücadele vermeden, tabanda işçilerin, emekçilerin yoksulların, ezilenlerin halkın birliğini kurmadan son vermek mümkün olmayacaktır. Bu ülkede halkın iradesiyle seçilen belediyelere kayyumlar atayarak Kürt halkının iradesi gasp edilmiş durumda. Hatay halkının iradesi Can Atalay’ın AYM kararına rağmen tutukluluğun devam etmesiyle gasp ediliyor. Bugün karşı cepheden olanlar örgütlü ve birlikte hareket ediyor. Emek Partisi olarak demokrasi güçlerinin, emek örgütlerin, siyasi partiler olarak yapmamız gereken kendi cephemizin birliğini sağlamak ve bu gidişe dur diyecek bir mücadeleyi hayatın her alanında sürdürmektir. Önümüzdeki dönem iktidarın önünde saldırı programı olarak 12.Kalkınma Planı, OVP ve 2024 bütçesi var. Bu plan sermayeye kaynak akıtma planıdır. Mücadele etmeden, direnmeden hiçbir hakkın alınması mümkün değil. Metal işçilerinin aldığı grev kararı bile her ne kadar yoksulluk sınırı üzerine çıkmasa bile ücretler, MESS’e geri adım attırmıştır. Bu nedenle işçi sınıfı, emekçiler, ezilen haklar ortak mücadelesini sağlamak zorunda” dedi.
Sol Parti Başkanlar Kurulu üyeleri İlknur Başer ise “Kamu alanı tasfiye ediliyor. Özelleştirme politikalarıyla sağlık, eğitim, haberleşme gibi tüm kamu hizmetleri ticarileştiriliyor. Siyasal islamcı tek adam rejimi, cemaatleri okullara mahallere çeşitli protokollerle salıyor. Tüm kaynakları sivil toplum adı altında cemaatlere, şirketlere, yandaşlarına akıtıyor. Bu siyaseti ters yüz etmeliyiz. Birbirimize, halka yabancılaşmamalıyız. Hep birlikte mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.(Ankara/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et