17 yıl sonra, Agos’un önünde: Burada insanlar niye toplanmış?
Uygulamaya tepki gösteren kalabalıkla birlikte Taksim yönüne doğru yürümeye devam ediyoruz. Birisi eliyle yan tarafı göstererek; “TOMA bile getirmişler ya. 17 yıl sonra TOMA!”
Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel
Fatih POLAT
Hrant Dink’in bu yılki anması için gazetesi Agos’un eski binasının önüne geldiğimizde, anmanın başlamasına iki saate yakın bir süre vardı. Sebat Apartmanı’nın duvarına Hrant Dink’in fotoğrafının üzerinde ‘Cinayet 17 Yaşında’ yazılı büyük bir pankart asılmıştı. Binanın tam karşısında kameraların dikkat çektiği platformda, gazeteciler ilk görüntülerini almaya başlamıştı.
Caddenin kenarındaki kaldırımda ise polis barikatından geçerek yoluna devam eden insanlardan bazıları, toplanmış kalabalığa bakıp bir şeyler söylenerek ya da yanındakine bir yorum yaparak yoluna devam ediyordu.
Bu manzara karşısında her yıldan farklı olarak, Agos’un binası ile anmaya katılan kalabalığın bulunduğu caddeyi kapatan polis barikatının arkasından, insanların akış halinde olduğu kaldırımdan anmaya katılmayı ve izlemeyi tercih ettim.
Anma için gelenler, Sebat Apartmanı’nın bulunduğu Halâskârgazi Caddesi’ni doldururken, kaldırımdan geçenlerin konuşmalarıyla sokağın sesi şöyle özetlenebilir.
Bazıları, “Bu insanlar burada neden toplanmış?” diye söylenerek geçiyor. Bir kadın yürümeye devam ederken yanındakine, “Kardeşim bu ülkede gazeteci öldürüldü, insanların haberi yok. Hâlâ, insanların neden toplandıklarını soruyorlar” diyor.
Yirmili yaşlarındaki genç bir taraftan barikatın önüne doğru uzanıp fotoğraf alırken, diğer taraftan da polise soruyor: “Şimdi burada toplananların hepsi Ermeni mi?” Polis: “Bilmiyorum.”
Genç bir kadın merakla cep telefonuyla fotoğraf çekerken, bana dönüp, yabancı olduğu belli olan kırık bir Türkçe ile sordu: “Burada insanlar neden toplanmış? O duvarda resmi olan kim?” Ben Hrant Dink’i ve öldürülmesini anlatırken, Faslı olduğunu söyleyen kadın, cep telefonuna kısa notlar almaya başladı.
O arada, birisi yaklaşarak selam verdi, Evrensel’i de ara ara alıp okuyormuş. Sohbetin sonunda adının Ünal Acar olduğunu söyleyen bu kişi, Hrant Dink’in katledildiği güne dair bir anısını anlattı: “Ben Taksim’de Talimhane’de bir otelde çalışıyordum. Otelde kalan bir misafirimiz var. Kanada’da yaşayan ve çocukluğunda, üç yaşında iken İstanbul’dan Kanada’ya gitmiş olan yaşlıca bir bayan, uzun yıllar sonra İstanbul’u gezmeye gelmişti. Daha doğrusu eski mahallesini görmeye gelmiş. Taksi ile tam buradan geçerden Hrant’ın cesedini üzeri kapatılmış şekilde yerde görmüş. Otele geldi. Ben de çalışıyordum. Geldi bara oturdu, ‘Ben caddeden taksi ile geçerken yerde birinin yattığını gördüm, televizyonu bir açsana’ dedi. Televizyonu açıp baktık, Hrant Dink’miş. Tabii çok üzüldü. O bayanı sonra Kumkapı’da Langa taraflarına da götürdüm. Eski mahallesi oradaydı, görünce üzüldü, ağladı.”
Anma saati yaklaşırken Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın, o her zamanki, kararlılık ifadesi ile sağaltıcı etkiyi birlikte barındıran ses tonuyla binanın penceresinde göründü.
Bizim onu ve anmaya katılanların bulunduğu caddeyi takip ettiğimiz hemen karşıdaki kaldırımda birçok mağaza çalışanı da kapıya çıkmış, Agos’a doğru bakıyor.
O ara kaldırımdan geçen orta yaşlardaki bir adam kendi kendine söylenerek yürüyor: “Adamı boşu boşuna öldürdüler ya!” Anmada yapılan konuşmalarda önceki yıl kaybettiğimiz Hrant Arkadaşları’ndan Aydın Engin ile dava sürecinin bir ‘seremoniye’ dönüştürülmemesi ve adaletin en ileri noktada tecelli edebilmesi adına gece gündüz çalışan, geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz dava avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu’nun da sevgiyle anılması anlamlıydı. Olmasa olmazdı.
Anma canlı olarak da yayımlandığı için yapılan konuşmaları burada tekrar etmeye gerek yok.
Sokağın sesi ile başladığımız yazıyı öyle bağlayalım. Anma Bülent Aydın’ın, “Sağ olun” sözüyle biterken, metroya doğru yol almaya başlamıştık. Anma nedeniyle metronun Osmanbey İstasyonu kapatılmış, belli bir saatten sonra açılacakmış.
Uygulamaya tepki gösteren kalabalıkla birlikte Taksim yönüne doğru yürümeye devam ediyoruz. Birisi eliyle yan tarafı göstererek; “TOMA bile getirmişler ya. 17 yıl sonra TOMA!”
Yanındaki eleştirel bir tonla ona katılıyor: “Önlem alıyorlar!”