Petrokimya işçisinin mektubu: Meslek hastalıkları hepimiz için kapıda
"Hepimizin boğazında öyle bir acı tat oluşuyor ki geçmek bilmiyor. Kokunun rahatsız etmesinden çok, hepimizin solunum rahatsızlığına yakalanma riski yüksek."
Fotoğraf: Unsplash
Petrokimya işçisi
İstanbul
Merhaba Evrensel okurları. Beylikdüzü’de petrokimya iş koluna bağlı bir fabrikada çalışan bir işçiyim. Bölgedeki birçok fabrikada olduğu gibi bizler de kuru bir maaşa çalışıyoruz. Kuru maaş terimini aldığımız ücreti çok net yansıttığı için kullanmak istedik, çünkü fabrika genelinde hiçbir sosyal hakkı olmayan, asgari ücret ya da asgari ücretin bir tık üstü maaş alan; bunun yanında da sağlıksız ve güvencesiz çalışma koşullarına mahkum edilmiş işçileriz.
Fabrikada soluduğumuz hava nedeniyle meslek hastalıkları hepimiz için kapıda. Yaptığımız işten dolayı koku olması normal karşılanabilir ama haftanın birçok günü üretimde havalandırma çalışmayınca etraf duman altı oluyor ve fabrikada iş sağlığı ve güvenliği kurallarının esamesi okunmadığı için de plastik kokusuna karşı kendi imkanlarımızla baş etmek zorunda kalıyoruz.
İŞ ELBİSELERİ İKİNCİ EL
Hepimizin boğazında öyle bir acı tat oluşuyor ki, geçmek bilmiyor. Kokunun rahatsız etmesinden çok, hepimizin solunum rahatsızlığına yakalanma riski yüksek. Bazen duman çıksın diye yükleme yapılan büyük kapıları açık bırakmak zorunda kalıyoruz, bu defa da birçoğumuz soğuktan hasta oluyoruz. Sırtımızdan servetine servet katan patron bizlere bir polar ya da kışlık bir kazağı çok görüyor. Bundan da kötüsü işe yeni başlayan yabancı uyruklu işçilere ikinci el iş ayakkabısı ve ikinci el iş elbisesi veriliyor. Eski işçilerin dahi giydikleri kışlık iş elbiseleri işten çıkan işçilere ait. Ağır ve sağlıksız koşullarda çalışmamıza rağmen fabrikada çay molası yok. İşçiler sigaralarını lavabolarda içtiği için lavaboları bir dinlenme alanı olarak görüyor ve oralarda daha fazla zaman geçiriyor.
YABANCI İŞÇİLERİN DURUMU DAHA KÖTÜ
Ayrıca bir de zam dönemindeyiz. Fabrikada bir örgütlülük ya da bir sendika olmadığı için ücret günü gelene kadar asgari ücret zammının ücretimize nasıl yansıyacağını bilmiyoruz. Ancak geçmiş yıllardaki tecrübelerimiz bir umuda kapılmamamız gerektiğini söylüyor. Fabrika yönetimi ve patronu o kadar zalim ki, yabancı işçileri sigortasız ve asgari ücretin altında ücretle çalıştırıyor. Mektubu yazdığım gün bir işçi arkadaşımla sohbet ederken; “Hepimizi en az iki kişilik çalıştırıyorlar ama maaş vermeye gelince neredeyse tek kişinin maaşını bile vermeyecekler” demişti. İşçiye plastik bardak ile çay içiren, daha önce giyilmiş ikinci el iş elbisesi giydiren, havalandırmalardaki arızayı gidermeyerek bizleri meslek hastalıklarına iten patronumuzdan her şeyi bekliyoruz.
Bizleri sadece sömürülecek bir mal olarak gören fabrika yönetimine karşı herkeste bir bıkkınlık ve tepki var. Fakat bunu örgütlü bir şeye dönüştüremeyince çalışma koşullarımız iyileşmiyor ve aldığımız ücret gittikçe dibe vuruyor. Kendi aramızda sık sık sayısı düşük de olsa etrafımızdaki sendikalı iş yerlerinden söz ediyoruz. Her birimiz sendikalı iş yerlerinde çalışmanın hayalini kuruyoruz...