Çorlu tren katliamı davası 29 Şubat’a ertelendi | "Cinayet düzenini besleyenle, failleri saklayan aynı irade"
7’si çocuk, 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 317 kişinin yaralandığı Çorlu tren katliamı davasının 18. duruşması görüldü, dava 29 Şubat’a ertelendi.
Fotoğraf: DHA
Tekirdağ Çorlu'da 2018’de 7'si çocuk 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 317 kişinin yaralandığı Çorlu Tren Katliamı'na ilişkin davanın 18'nci duruşması bugün görüldü. Yaklaşık 11 saat süren duruşmada mahkeme, davanın 29 Şubat’a ertelendiğini bildirdi.
13 sanığın yargılandığı, Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen duruşma öncesi, tren katliamında hayatını kaybedenlerin yakınları ve diğer mağdurlar buluşarak açıklama yaptı. Katliamın göz göre geldiği, ihmallerin aşikar olduğu belirtilen açıklamada, sanıkların bilinçli taksir ile değil olası kast ile cezalandırılmaları gerektiğini vurgulandı. Aileler bir kez daha çocukları için adalet talep etti.
"SANIK KOLTUĞUNDA GÖRMEK İSTEDİĞİMİZ İSA APAYDIN, TCDD'DEN ALDIĞI İHALELERLE REKORA KOŞUYOR"
Kazada kızı Bihter Bilgin ile kız kardeşleri Emel Duman, Derya Kurtulmuş ile 6 aylık yeğeni Beren Kurtulmuş'u kaybeden Zeliha Bilgin, aileler adına konuştu. Davada TCDD'nin üst düzey yöneticilerinin de yargılanmasını isteyen Bilgin, "Bizler sanık koltuğunda görmek istediğimiz İsa Apaydın, özel şirketinde TCDD'den aldığı özel ihalelerle ihale rekoruna koşmaktadır. Biz onu sanık koltuğunda beklerken ihale rekortmeni olma yolunda. Tüm sorumlular ve katliama sebep olan nedenler ve eksiklikler ortaya çıkmasına rağmen TCDD Genel Müdürü seviyesine hiçbir zaman çıkarılmamış ve mahkeme bu tutumunda ısrar etmiştir. Tüm sorumluların yargılanması için yapılan tüm başvurular hep reddedilmiştir. Üst düzey hiçbir zaman ulaşılmamıştır, hep korunmuştur, mevcut sanıkları 1 gün bile TCDD ile iş bağlantıları hiçbir şekilde sonlandırılmamıştır, hatta terfi almışlardır. Adalet bize bugün gülecek mi? Hepinize sonsuz teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız" dedi.
Duruşma saat 10.00 civarında yoklama ile başladı. Görüntü ve ses kaydı yapılmasına oybirliğiyle karar verildi. Duruşmanın başında soruşturmanın genişletilmesine yönelik yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talep edildi. Mahkeme bu talebi tekrar reddetti. Esas hakkındaki mütalaa iddia makamı tarafından tekrar okundu.
"BAŞKA ÇOCUKLARIN ÖLMESENİ ENGELLEYEMİYORSAK SÖZÜM KALMADI"
Ardından mağdurlara, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarına söz verildi. Çok sayıda kişinin söz aldığı kısımda aileler tam 2026 gündür süren acılarını anlattı, adelet taleplerini yineledi, cezaların olası kasttan verilmesini istedi. Katliamda yaşamını yitiren 16 yaşındaki Sena Köse'nin annesi Aysun Köse, "Benim kızım bir daha dünyaya gelmeyecek, ölene kadar onun acısıyla yaşayacağım. Aynı ihmaller devam ettiği sürece başkalarının da canı yanacak. Başka çocukların ölmesini engelleyemiyorsak benim başka söyleyecek sözüm kalmamıştır" diye konuştu.
Hüseyin Şahin ise "Kanunları anlattınız yıllardır, TCDD bağlı olduğu mevzuata uymamıştır. Sanıkların olası kasttan ceza alması gerekiyor. Ben avukat değilim, burada bizi seven avukatlar Baro Başkanları var. Onları dinleyin" dedi.
"ŞİRKETLERİNİ KURDULAR, HAYATLARINA DEVAM ETTİLER"
Katliamda 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel'i yitiren Mısra Öz, "6 yıldır oğlumun acısını yaşıyorum. Sizlerin de oğlu olabilirdi. Biz yıllardır sizi hukuk çerçevesinde anlamaya çalıştık. Siz bizi hiç anlamaya çalışmadınız. Buraya tanık olarak bile getirmediğiniz Genel Müdür ve yardımcılarına biz de ulaşamadık, onlar şirketlerini kurdular, hayatlarına devam ettiler. Mümin Karasu'nun tutuklu kaldığı o kısa sürede bile başımızı yastığa rahat koyduk" dedi. Üst düzey yetkililerin yargı önüne çıkarılmamasını eleştiren Mısra Öz, "Hükmünüz belli değiştirebileceğinizi zannetmiyorum. Madem burada üst makamları göremedik bari bu sanıklar bu salondan ellerini kollarını sallayarak çıkmasınlar. Olası kasttan ceza alıp tutuklanmalarını istiyoruz. Aksi halde geçmişte birilerini öldüren yarın başkalarını da öldürebilecek kişilere göz yummuş olursunuz" diye konuştu.
Zeliha Bilgin ise "Bu işbilmezlerin gözümün önünden kelepçe vurularak gitmesini istiyorum. Ben morgda dört kişinin acısını gördüm. Altı yılın sonunda bizler manevi mahkum edildik. Nolurdu işinizi yapsaydınız, bugün çocuğum sömestr tatilini yapacaktı. Bizi anladığınızı düşünüyorum çünkü hepimiz kalp taşıyoruz. Ben de çalışıyorum ve işimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Bedduayla yatıp bedduayla kalkıyorum. Vereceğiniz kararlardan umutluyum" dedi.
"Bu adamlar hâlâ işini yapıyor, işini bile kaybetmedi" tepkisini gösteren Fatih Sel, "Ankara kazasını yaşadık, oradaki insanları yaşadım, morga yürüyüşümü hatırladım. Herkese emsal olsun, insanların hayatıyla oynamak neymiş görsün herkes" dedi. Üst düzey yetkililerin korunduğuna dikkat çeken Mehmet Öz de "Herkes üst düzey yöneticilerin yargılanmasını istiyor. Ama bu davada üst düzey yöneticiler korunuyor. Çorlu Tren Katliamı’nı mecliste dile getirmelerini istiyorum milletvekillerinden. İdarecilerin en ağır cezayı almaları için davanın peşini bırakmayacağız" dedi. Emine Canbaz, "Bir yeğenimi annesinin montunda büyüttüm, kokusunu alsın diye. Diğer yeğenimde ömür boyu Trenin izleri kaldı. Ben sanıkları kelepçeyle görmek istiyorum" derken, müftülükten emekli olduğunu belirten Ercan Cesur ise "Görevim icabı çok cenaze yıkadım ancak genç yaşta bana kardeşimin cenazesini yıkatanların en ağır cezayı almasını istiyorum" diye konuştu. Ardından mağdurların avukatlarına söz verildi.
"CİNAYET DÜZENİNİ BESLEYENLE, FAİLLERİ SAKLAYAN AYNI İRADE"
Av. Yalçın Deniz Özen, demir yolu ulaşımına dair kendi eğitim kurumları, atölyeleri, basımevleri dahil çok sayıda bileşeni olan TCDD'nin AKP iktidarı tarafından tasfiye edildiğini, bileşenlerin yok edilerek yalnızca bir demiryolu işletmeciliği yapan bir şirkete dönüştürüldüğünü anlattı. Kurumun özelleştirme-şirketleştirme sürecine dair detayları anlatan Av. Özen, "Tüm bunlar, TCDD’nin kurumsal yapısının darmadağın olmasına, birimler arası koordinasyonun tümüyle yok olmasına ve meydana gelen katliamlarda sorumluluktan kaçmanın, altyapı üstyapı dengesizliğinin müthiş bir boyuta varmasına yol açtı" dedi.
Dava sürecinde, yetkililer hakkında suç duyurusunu kabul eden savcının görevden alındığını, süreci anlatan gazetecilerin tazminata mahkum edildiğini, adalet isteyen ailelerin yargılandığını tek tek örneklerle anlatan Av. Özen, "Tüm bu yaşananlar, karşımızda örgütlü, sistematik bir irade olduğunu, devletin temel görevi olan kamu hizmetini piyasalaştırıp yurttaşın canı ile maliyet hesabı yapanın da bu sosyal cinayet düzenini besleyip failleri saklayanın da aynı irade olduğunu gösteriyor."
"SORUMLULUK GENEL MÜDÜRLÜKTE"
Ardından söz verilen Avukat Akçay Taşçı, önce 4 ardından 9 sanığın adeta yem gibi önlerine konulduğunu, bilirkişi raporunda yönetimsel sorunlara dikkat çekilmesine ve tüm taleplerine rağmen yetkililerin soruşturmaya dahil edilmediğini belirtti. Av. Taşçı, sanıkların sorumluluğun Genel Müdürlükte olduğunu gösteren ipuçlarını şöyle sıraladı:
- Meteroloji Müdürlüğüyle katliamdan sonra protokol imzalandı. Bu yetki Tevfik Baran Önder’in ifadesiyle Genel Müdürlüktedir. Yağışlar sağlıklı bir şekilde takip edilseydi katliam yaşanmazdı.
- İkinci husus ise yol bekçileri. Bizzat Genel Müdürlük tarafından kaldırıldı. Bu karar da dosyamıza girdi. Daha önce yol bekçiliği yapan Ramazan Bey’i salonda dinledik ve çok faydalı bir uygulama olduğunu söyledi.
- Bütün sanıklar personel yetersizliği konusunda hemfikir. Bu kurumda çalışan insanların liyakatli olması gerekiyor. Mümin Karasu mühendis eğitimi alan bir insanın yapması gereken işi yapmaktaydı. Burhan Ortancıl da bulunduğu pozisyon itibariyle gerekli eğitimi almamıştı. Bu liyakatsizlikleri sorumlusu TCDD’dir.
- TCDD bünyesinde hidrolik hesabı yapabilen tek bir mühendis bile yoktur dedi sanıklardan bir tanesi. Balast tutucu duvarın yapılıp yapılmaması bizim yargılamamızı bir süre esir aldı. Bilirkişi raporlarına göre öngörülemeyen bir yapış yağmadı ve menfez ömrünü tamamlamıştı. Herhangi bir sanığın münferit bir eyleminden bahsetmiyoruz. Genel Müdürlük tarafından herhangi bir belirleme yapılmadığından biz burada bir kakafoni halinde menfezi kimin kontrol etmesi gerektiğini tartıştık.
Bu verileri sıralayan Av. Taşçı, "Eğer 25 insanın ölümüne ilişkin hakkaniyetli bir yargılama yapacaksak, Süleyman Karaman, Talat Aydın, Şükrü Kutlu, Ümit Ulvi Canik, Veysi Kurt, İsa Apaydın, sanık koltuğuna oturmalıdır" diyerek TCDD yetkililerinin sorumluluğuna dikkat çekti.
AV. İŞLER OLASI KASTI ANLATTI: DURUMU BİLİYORLAR VE HİÇBİR ÖNLEM ALMADILAR
Konuşmasına olayı özetleyerek başlayan Avukat Evren İşler, "Dolgu üst tabakasının ve balast katmanının sürüklenmesi üzerine traverslerin altının boşalması ve 110 km/saat hızla giden trenin menfezin üzerinden geçtiği sırada vagonlarının raydan çıkması; olay özeti sanıkların sorumluluklarını ortaya koymak açısından yeterli" dedi ve şöyle devam etti: "Sanıklar ve sanık edemediklerimiz, her türlü önlemi alıp balast katmanının akmasını ve trenin raydan çıkmasını önlemekle yükümlüler. Bunca yıl bir sürü şey dinledik bu salonda ama hiçbir sanık veya hiçir TCDD yetkilisi çıkıp da ben şu önlemi aldım demedi, diyemedi." Hukuktaki 'Olası kast' tanımını detaylıca anlatan Av. İşler şunları söyledi: "İddia makamı, sanıkların neticeyi öngördüklerini ancak neticeyi kabullendiklerine dair delil olmadığı dşüncesiyle olası kast hükümlerinin uyglanamayacağın mütalaa etmiştir. Oysa ki, doktrindeki görüşler ve Yargıtay kararları dikkate alındığında, öngördükleri neticenin gerçekleşmemesini temin etmek için bir tek iş dahi yapmamışlardır. Sanıkların görev tanımları da dikkate alındığında, ihaleye çıkılıp iptal edilmesi, balastın akacağınınn bilinmesi, köprüler şefinin dediği gibi aynı veya daha kötü durumda olan menfez ve köprülerin bulunduğunun bilinmesine rağmen önlem alınmamasının bilmemekle, istememekle ilgisi yoktur. Durumu biliyorlar hiçbir önlem almadılar. TCDD genel müdürlüğü kadar buradaki sanıkların da sorumluluğu vardır."
Davada birçok eksiklik olduğunu vurgulayan Av. Kemal Aytaç ise "Hesabını soramadığımız her katliam yenilerine sebep oluyor. Verdiğiniz kararın toplumu tatmin etmesi gerekiyor, aileler doğal olarak zaten tatmin olamayacaklar" diye konuştu.
Duruşma 14.00'e kadar verilen aranın ardından devam ediyor. Av. Selvi Yüzbaşıoğlu, Av. Onur Şahinkaya, Av. Emre Erdal, Av. Gökmen Yeşil, Av. Özgür Urfa, Av. Hayrettin Çil de sanıkların kusur durumlarına dair beyanlarda bulundu, olası kast ile cezalandırılmalarını talep etti.
Avukat beyanlarının tamamlanmasıyla duruşmaya kısa bir ara verildi. Aranın ardından duruşma, sanıkların ve sanık avukatlarının savunmalarıyla devam edilirken yaklaşık 11 saat süren dava 29 Şubat’a ertelendi.
EMEP GENEL BAŞKANI SEYİT ASLAN: ADALET 2026 GÜNDÜR RAYLARIN ALTINDA
Öte yandan duruşmayı Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, GYK Üyesi Tuncay Sağıroğlu ve partililer de katıldı. Akşam saatlerinde, duruşma sırasında bir açıklama yapan Seyit Aslan, ailelerin de ifade ettiği gibi adaletin 2026 gündür raylar altında olduğunu ifade etti. Gerek bilirkişi raporlarında, gerekse Birleşik Taşımacılık Emekçileri Sendikasının (BTS) raporlarında yönetimsel ihmallerin vurgulandığını belirten Aslan, üst düzey yetkililerin korunup yargı önüne çıkarılmadığını söyledi. Seyit Aslan, dönemin başbakanı Binali Yıldırım ve dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı da dahil olmak üzere üst düzey yetkililerin de yargı önüne konulması gerektiğini söyledi.
Çorlu Tren Katliamı davasında karar duruşmasına katıldı: Adalet 2026 gündür rayların altında! pic.twitter.com/kiDGmCEWYQ— Emek Partisi (@emekpartisi) January 24, 2024
NE OLMUŞTU?
Edirne'nin Uzunköprü ilçesinden İstanbul Halkalı'ya gitmek için hareket eden, 362 yolcu ve 6 personelin bulunduğu tren, 8 Temmuz 2018'de Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi Sarılar Mahallesi yakınlarında raydan çıkarak devrildi. Kazada 7'si çocuk 25 kişi yaşamını yitirdi, 328 kişi de yaralandı. Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunan TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü'nde müdür olarak görev yapan Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği'nde çalışan Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Yol Bakım Şefliği'nde Hat Bakım ve Onarım Memuru Celaleddin Çabuk ile TCDD bünyesinde çalışan ve mayıs ayındaki yıllık umumi muayene raporunda imzası bulunan Köprüler Şefi Çetin Yıldırım hakkında 'taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak' suçundan 2'şer yıldan 15'er yıla kadar hapis istemiyle Çorlu 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Sanıkların tutuksuz yargılandığı dava sürürken, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı alınan yeni bilirkişi raporunun ardından soruşturmanın genişletilmesine karar verdi. Başsavcılık, kazanın meydana gelmesinde hava durumunun takip edilmemesi, hava durumunun takip edilememesi nedeniyle olumsuz hava koşullarında demir yolu hattının özel olarak muayene edilememesi, menfezin ve çevresindeki hat kesimin gerekli bakımlarının, temizliğinin, yabani otla mücadelesinin yapılmaması, kaza yeri menfezinin İstanbul istikametindeki büzün tıkalı olması nedeniyle, büze gelen yağmur suyunun aradaki kanal vasıtasıyla kaza menfezine yönelmesi sebeplerinin etkili olduğunu değerlendirdi.
Değerlendirmenin ardından başsavcılık; kazada sorumlulukları bulunduğunu anlaşılan, TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü'ndeki görev yapan Nihat Aslan, Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştı.
1 KİŞİ TUTUKLANIP BİR SONRAKİ DURUŞMAYA KALMADAN SERBEST BIRAKILMIŞTI
5 Ekim 2022'de görülen 11. duruşmada dönemin TCDD 1. Bölge Demiryolu Bölge Bakım Müdürü Mümin Karasu hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek” suçundan tutuklanmak üzere yakalama emri çıkartılmasına karar vermişti.
Karasu duruşmaya katılmadığı için hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkarılmıştı fakat Karasu yakalama kararı sonrası vekaletname çıkarmak için gittiği noterde hakkında hiçbir işlem yapılmamıştı. 5 gün boyunca tutuklanmayan sanık Karasu 10 Ekim günü ifade için Çorlu Adliyesi’ne gittikten sonra tutuklanarak Çorlu Cezaevi'ne gönderildi.
Ancak mahkeme bir sonraki duruşmayı beklemeden 45 gün içinde Karasu’nun tutukluluğuna yapılan itirazı kabul ederek, yurt dışı yasağıyla tahliyesine karar vermişti. Böylece davada tutuklu sanık kalmadı.
1 Eylül 2023'te görülen davanın 16'ncı duruşmasında, üst düzey yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulması talep edildi. Ayrıca yeniden bilirkişi keşfi yapılması istendi. Mahkeme bütün talepleri reddetti.
CEZALAR BİLİNÇLİ TAKSİR VE TAKSİRDEN İSTENMİŞTİ
23 Kasım 2023'te görülen 17'nci duruşmada savcı mütalaasını sundu. Savcı mütalaasında, sanıklar TCDD 1. Bölge Demiryolu Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürü Turgut Kurt ve Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat’ın kaza tarihindeki bulunduğu görev ve sorumlulukları bakımından 30 Mayıs 2018 tarihli "sel, heyelan ve taş düşmesi" konulu yazıyı düzenleyip imzalamaları, yazıya istinaden denetleme görevlerini yerine getirmediğine işaret etti. Kaza günü hava durumunun takip edilerek gerekli kontrollerin yapılması halinde ray altındaki boşalmanın öngörülebileceği belirtilen esas hakkındaki mütalaada savcı, bu üç sanığın bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmaları nedeniyle cezalandırılmalarını istedi.
Aralarında dört mühendisin de bulunduğu diğer 10 sanığın ise "taksirle birden fazla kişinin ölümüne veya yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmalarını talep edildi.
Savcı, sanıklar Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından ayrı ayrı tutuklanmalarını istedi. Mahkeme yine tutuklamaya karar vermedi. (HABER MERKEZİ)