27 Ocak 2024 04:35

Uzun yıllardır sokaklarda yaşayan Nigar Y: Yaylada bir evim olsa, önünden bir nehir aksa…

Dokuz yaşından beri sokaklarda yaşayan, sokağın şiddete açık halinden şikayet eden Nigar Y., sokaklarda yaşayan biri olarak, arada sırada yanına uğrayan kentin insanları kadar da tedirgin değil.

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

Hazırlayan: Fatih POLAT

“Burayı da kaybetmek istemiyorum.”

Bir binanın giriş çıkış için kullanılmadığı belli olan kapısının önündeki yanlardan rüzgara karşı korunaklı boşluğunda, soğuk bir kış günü, battaniyelere sarılı olarak, önündeki tezgahta bulunan kağıt mendilleri satıyor. Ekonomik etkenlerden, göçe kadar uzanan çeşitli nedenlerle sokaklardaki evsizlere her gün yüzlercesinin eklendiği bir dünyada Nigar Y, kendisine yaşam alanı olarak belirlediği o boşluğu kaybetmek istemiyor.

Onunla, o sokaktan geçerken sıkça karşılaşan bir arkadaşımız aracılığıyla tanıştık. İstanbul’un kalabalık nüfuslu ilçelerinden birindeki bir ara sokakta yaşayan birkaç evsizden biri olan Nigar Y, kendisiyle, yayımlamak üzere yaptığımız bu sohbeti kabul ederken, biz de, onun hikayesini doğru biçimde, kendisine ve sevdiklerine zarar vermeden yansıtabilmenin yol ve yöntemlerine dair, kadın haberciliği konusundaki deneyimlerine güvendiğimiz meslektaşlarımızla, dostlarımızla önce bir konuştuk.

Bir yandan yaşadıklarını, endişelerini ve özlemlerini, onu anonimleştirmeden yansıtırken, diğer yandan kendisine ve birinci dereceden yakınlarına zarar vermeyecek bir dengede durmak gerekiyordu. O nedenle, Nigar Y’nin çocuklarının isimleri ve anlattığı bazı bilgiler, bizde saklı ve ona dair bu portre içinde yer almıyor.

DOKUZ YAŞINDAN BERİ SOKAKLARDA

Hayatına konuk olduğumuz Nigar Y, Bolu’nun Dörtdivan ilçesi Çitler köyünde dünyaya gelmiş. “Kimlikte 1987’liyim ama normalde 1981’liyim. Annem altı sene sonra benim kimliğimi çıkarıyor. Ben üç yaşındayken Ümraniye’nin Kazım Karabekir Mahallesi’ne geldik. Orada büyüdüm ben.”

Babasının, o iki yaşındayken onları terk ettiğini belirterek, “O beni bebekken bırakmış. Hatırlamıyorum. O benim babam olamaz” diyor.

Dokuz yaşından beri sokaklarda olduğunu anlatırken, “Aradaki on yılı çık” diye ekleyerek devam ediyor: “Beş kardeşiz. İki kız, üç erkek. Babam bizi bıraktığı için, ben de okulu, ilkokul beşinci sınıfta bıraktım. Çalışmak zorunda kaldım.”

Nigar Y, şu ana kadar üç evlilik yapmış ve biri yetişkin iki çocuğu var.

12 YAŞINDA EVLENDİRİLMİŞ

İlk evliliğini şöyle anlatıyor: “Ben 12 yaşında evlendirildim. Ağabeyim evlendirdi. Para karşılığında. Yirmi yaşındaki kızım o evlilikten. İmam nikahı ile evlendirildim. İmam nikahı diyoruz da nikahsız. 12 yaşında çocuksun zaten.”

- Mahalleden biri miydi?

- Hayır, hayır. Elâzığlı biri. O beni beğenmiş, 42 yaşındaydı. Ben de 12 yaşındaydım. Elâzığ’a gelin gittim çocukken. Gelin gönderildiğim kişi de evliymiş. Çocukları vardı. Kuma gönderildim yani. Harput’ta beş yıl evli kaldım. Şimdi kızım benden büyük. Boyu yani. Benden büyük numara giyiyor. İki yıl emzirdim, üç yıl baktım. Mecbursun, annesin. 18’ime girerken buraya geldim. Bir işe girdim. Matbaaya. Ondan sonraki eşimle tanıştım, oğlumun babasıyla. O da bizi terk etti. Kader. Ama oğlum on numara bakılıyor.”

İkinci eşiyle severek evlendiğini anlatıyor: “Çok sevdim. Onunla nikahlı evlendim. Benden bilemedin beş yaş büyüktü. Gaziosmanpaşa’da, mezbahada çalışıyor. Çocuğum Gaziosmanpaşa’da doğdu.”

Nigar Y, ikinci eşinden kendisini aldattığı için ayrıldığını anlatıyor. Boynunu göstererek, “Buraları mosmor. Yani kadın ısırmış. Ben anlamaz mıyım, ben kadınım ya. Hamileyim diye bunu yaparsan git dedim hayatımdan benim. Çocuğumu aldım, çıktım. Ondan sonra babası görüşüyor oğluyla. Oğlumu büyüttüm. Biraz yanımda kaldı gitti. Oğluma şimdi anneannesi bakıyor.”

17 YIL KUAFÖRLÜK…

Bir mesleği olup olmadığı sorumuza da yanıtı şöyle: “Bayan kuaförüyüm. 17 sene yaptım. Karabekir’de. Orada büyüdüm. İçki içtim, orada büyüdüm.”

Biz sohbet ederken, bulunduğumuz sokaktan, şapkalı, kaşkollu bir Fenerbahçe taraftar grubu şakalaşıp, tezahüratlar yaparak geçiyor.

O arada Nigar Y: “Merhaba. Fenerbahçe yenecek çocuklar. Ben inanıyorum. Allah’a emanet olun. Dualarım Fenerbahçe ile. Sizinle.”

Gruptan biri dönüyor ve Nigar Y’ye para uzatıyor. O da, “Mendil alın” diyor. Uzatılan para 35 TL olduğu için, “Hatta birkaç tane alın” diye ekliyor. Parayı uzatan kişi mendil almadan, teşekkür ederek sıcak bir selamlama ile arkadaşlarının yanına dönüyor.

Nigar Y, alkol konusundaki bağımlılığı nedeniyle üç kez farklı kentlerde AMATEM’de (Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi) kaldığını, ancak bir süre sonra yeniden sokaklara döndüğünü anlatıyor: “Şarap içiyorum. Gündüz uyuyorum, gece uyumuyorum. Çünkü her şeyim çalınıyor. Üşümüyorum, ben alışkınım. Karda büyüdüm ben.”

- Size burada yardım eden oluyor mu?

- Oluyor. Para veriyorlar, yemek getiriyor, pasta getiriyor, her şey getiriyorlar.

- Peki belediye ya da başka bir kurum yardım ediyor mu?

- Belediye de ilgilendi benimle. Ama ben gidemedim. Çünkü alkol içiyorum ben. Zabıta, polis, jandarma geldi buraya. Ben dedim, “Kardeşim alkol içiyorum. Kusura bakmayın. İçki içmeyen, sigara içmeyen biri girsin. Teşekkür ederim” dedim. Şimdi oteller var ya devlet oteli oraya alacaklardı.

Nigar Y, fiziki bir rahatsızlığından ötürü hastaneye tedaviye gittiğini, günlük olarak da bir ilaç kullandığını anlatıyor, ‘Ümraniye Devlet Araştırma’ya gidiyorum’ diyor. Son eşinden resmi olarak ayrılmadığı için onun sağlık hakkından yararlanıyormuş.

Evlendiği son kişiyi bir arkadaşı aracılığıyla tanımış. 70 yaşının üzerinde, bir emekli olduğunu belirterek ekliyor: “Ama ayrıyız. Çünkü hasta. Alzheimer. Ben onunla yaşayamam.”

"KIZIMIN ATAMASI YAPILDI"

Kadın doğum uzmanı olduğunu ve ataması yapıldığını söylediği kızı başka bir kentte yaşıyormuş. Arada onunla telefonla görüştüğünü, ancak kısa bir süre önce telefonu çalındığı için şimdi görüşemediğini belirtiyor.

- Burada ne zamandan beri duruyorsun?

- Geçen seneden beri buradayım. Daha önce parktaydım. Buranın müteahhidi çok güzel bir insan. Bana burada kalabilirsin dedi. Teşekkür ederim. Ama gelip rahatsız ediyorlar. Tinercisiydi, hırsızıydı, oydu buydu. Gelip hep rahatsız ediyorlar. Gelip paramı istiyorlar, telefonumu, paramı çalıyorlar. Şimdi Bolu’ya gideceğim, oğlumu görmeye inşallah. Çok akıllı, zehir gibi bir çocuk benim oğlum. Ellerinden öper.

Nigar Y, temizlik ihtiyacı açısından ise büyük ıslak mendillerden alıp kullandığını, bazen banyo yapmaya da gittiğini anlatırken ekliyor: “Ama çok da uzaklaşmak, burayı da kaybetmek istemiyorum.”

Biz konuşurken karşı taraftaki binayı gösteriyor, “Hah, işte yine geldi” diyerek sesleniyor. Dönüp bakıyoruz, binanın en tepesinde bir martı dikkatimizi çekiyor. O da bu sokağın sakinlerinden. Onun gün içinde farklı zamanlarda uğramasından mutlu bir ifadeyle biraz da ondan konuşuyoruz.

"PASTAYI OĞLUMA GÖTÜRECEĞİM"

Nigar Y, zaman zaman yeniden AMATEM’e gitmek istediğini, mesleği olan kuaförlüğe devam etmek istediğini anlatırken, laf dönüp dolaşıp hep çocuklarına geliyor.

Sohbet ederken önündeki bir karton kutuyu açıyor, “Pasta alın” diyerek ikram etmek istiyor. Üzerinde çilek rengi bir şekerleme olan, pasta ile kek arası bu ikram da kendisini ara ara ziyaret eden mahalle sakinlerindenmiş. “Pastayı oğluma götüreceğim” diyor. Daha hiç dokunmamış, kutusunda geldiği gibi öylece duruyor. Bunu söylerken aslında, Bolu’ya, oğlunu görmeye gitmenin onun için çok da kolay olmadığını anlıyoruz ifadelerinden. Ama belli ki, oğluna gitme ihtimalinin duygusu bile onun hayatta tutunduğu şeylerin başında geliyor.

"AHMET KAYA’NIN GÜLÜŞÜ GÜZEL"

Sohbetimizde sözü müziğe, sanatçılara getiriyoruz, “Ahmet Kaya’yı bile gördüm ben. O zaman çadır kuruyorduk Üsküdar’a. Onu çok seviyorum. Ahmet Kaya’ya aşığım. Adamın gülüşü güzel.” diyor. Uğur Işılak ile Selda Bağcan’ı da sayıyor ardından; “Özgün müzik seviyorum. Namık’ın bazı şarkılarını. Azer Bülbül.” Tarık Akan ile Kemal Sunal’ı da çok sevdiğini belirterek, “Onlar bir daha gelmez. Ali Sunal’ı sevmiyorum. Şener Şen’i seviyorum” diye devam ediyor.

MUTSUZ OLDUĞU BİR EV YERİNE SOKAK

Sokağın şiddete açık halinden şikayet etse de, yıllardır sokaklarda yaşayan biri olarak, her gün önünden gelip geçerken onunla selamlaşan ve arada sırada yanına uğrayan kentin insanları kadar da tedirgin değil. Memnun olmadığı bir hayatın parçası olarak bir evde bulunmak yerine sokaklarda olmayı tercih ediyor. Kuşkusuz, tercih şansı olan daha iyi seçenekleri de olmadığı için.

EN ÇOK NEYİ İSTİYOR?

“Hayatta en çok neyi istersin?​” sorusuna yanıtı da şöyle: “Yaylaya bir ev yaptırayım. Ama böyle daire maire değil, gecekondu. Tahtadan bir şey. Önünden bir nehir aksın. Oğlumla oturayım.”

ÖNCEKİ HABER

İmamoğlu: Murat Kurum'un açıkladığı projeler bi nevi projelerimizin yan sanayisi

SONRAKİ HABER

Cenazeden dönenleri taşıyan yolcu otobüsü devrildi: 14 yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa