29 Ocak 2024 05:00

Kamu işçisinin sabrı kalmadı

Evrensel aracılığıyla ek zam talebini görüşmek için bugün toplanacak olan Türk-İş’e seslenen kamu işçileri, “İşçiyi savunmayacaksanız o koltuklarda oturmayın” dedi.

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Demir yollarından askeri iş kolunda çalışanlara kadar kamu işçilerinin ek zam talepleri sürerken, Harb-İş’in, geçen cumartesi günü yapılması planlanan Ankara mitingini, Türk-İş’in bugün yapacağı ‘eylem planı’ toplantısını öne sürerek iptal etmesine tepkiler sürüyor. Bu hamlenin hareketi dindirme anlamı taşıdığını belirten işçiler, Türk-İş yönetimine “Bu zamana kadar neredeydiniz” diye sorarken, Harb-İş yönetimine ise “Oyalanmak istemiyoruz, işçinin hakkını savunmayacaksanız o koltuklarda oturmayın” diye sesleniyor. Geçinmekte zorlandıklarını, sabırlarının kalmadığını vurgulayan bir grup işçi, tüm işçilere şu çağrıyı yapıyor: “Bizim başımızda çobana gerek yok. Ekmek için, çocuklarımızın geleceği için kendimiz toplanmalıyız. Şimdi susmanın değil gür seslerle haykırmanın vakti.”

"ŞİMDİYE KADAR NEREDEYDİLER?"

Harb-İş’in geçen cumartesi yapacağı mitingin iptal edilmesine tepkili olan Savuma Bakanlığı bünyesinde çalışan işçilerden biri, “Bugüne kadar neden çıkmadılar eyleme?​” diye soruyor. Harb-İş’in mitinginin Türk-İş’in eylem kararı almasına engel oluşturmayacağını dile getiren işçi, “Bu toplantıyı neden daha önce gündeme getirmediler, Harb-İş’in eylemini mi beklediler? Madem bir sıkıntı vardı şimdiye kadar neredeydiler, onları tutan neydi? Ergün Atalay kendi çıktığı demir yollarının hakkını savunamamışken bizim onun peşinden gitmemiz akla aykırı geliyor. Biz ayrıca katılırdık zaten Türk- İş’in eylemine, kendi eylemimiz neden iptal oldu? Boşuna mı o kadar insan sokağa çıktı” diyor.

Türk-İş yönetimine güvenmediğini söyleyen bir başka işçi de “Bizim sendikaya da geri vites için bahane lazımdı, bu oldu. Eylemler sert olmazsa hiçbir şey alınamaz. Acilen Harb-İş olarak daha sert eylemler yapmalıyız” ifadelerini kullandı.

"YÖNETİMİ DEĞİŞTİRMELİYİZ"

Oyalanmak istemediklerini söyleyen bir işçi de şunları söylüyor: “Oyalama taktiğiyle birkaç ay idare edecekler. Sonra da ‘İktidar vermiyor ama bir dahaki sözleşmede telafi edeceğiz’ diyecekler. İşverenle el ele verip işçiyi sindirmekten başka hiçbir becerileri yok. Herkesin kendi temsilcisine, delegesine, üst kurul delegelerine ciddi tepki gösterip baskı yapıp sendikayı olağanüstü kongreye götürüp bu yöneticileri değiştirmeliyiz. Yoksa sadece kendi aramızda söyleniriz. Bunların aldığı maaş benim param. Siyasete eğilmekten önünü göremez oldular.”

"BİZİM ÖNCÜ OLMAMIZ LAZIM"

Kendilerinin eylem kararı aldırdığını ifade eden bir işçi de “Tüm süreç bizim baskılarımızla yaşandı. Türkiye genelinden Ankara’ya toplanma kararını da savunma işçisi aldı. Onlar katılsaydı eylemimize. Şimdi Türk-İş sazı eline aldı. Amaç savunma işçisini eylemden soğutmak sanırım. Genel eylemlere katılımın az olmasını sağlamak. Cumartesi olacak eyleme katılım kesin yüksek çıktı, 15-20 bin kişi gelecekti belki de. O yüzden de iptal ettirdi Türk-İş. talebimiz Ergün Atalay’a teslim edildi” diyor.

Türk-İş’in alacağı eylem kararından sonra meydanı sendikacılara bırakmamak gerektiğini belirten bir başka işçi de “Tüm yönetici tayfayı yuhalayıp bizim öncü olmamız lazım” diyor.

Oldukça öfkeli olduğunu söyleyen işçilerden biri de şöyle devam ediyor: “Memleketin başkentinde ses çıkarmak için niyetlendik, gelmek istemeyenleri ikna ettik. ‘Bunlardan bir şey olmaz’ diyen arkadaşları ikna ettik, söz aldık. Ama bu hareket onları haklı çıkardı. Elbet bir gün bir şekilde kazanacağız. Aylarca uğraştık, şu an fabrikada mutlu çalışan yok.”

"HAK ARAMAYACAKSANIZ O KOLTUKLARI BIRAKIN"

Tersanede çalışan bir işçi de “Burada bizler kaynakta, gemilerde kan ter içinde kalıp dört tane elbise değiştirip onca zorluğun içinde bu gemileri yapıyoruz. Bizler işlerimize sahip çıkmaya çalışırken artık insanları işi bırakma seviyesine kadar getirdiler. Asgari ücret neredeyse bizim maaşları geçecek duruma geldi. Ev kiralarının 15 bin lira olduğu büyükşehirlerde şu anki maaşlarla geçinmek imkansız. Biz kimseden fazlasını değil hakkımızı istiyoruz. Bu hakkımızı savunup mücadele etmeyeceklerse bıraksınlar o koltukları. Savunacak mücadele edecek insanlar gelsin. O koltuklarda oturuyorlarsa bizim sayemizde oturuyorlar. Sizden dünyaları istemiyoruz, kaybettiğimiz hakkımızı istiyoruz” diyor.

"EV ALMAYI DAHİ DÜŞÜNEMİYORUZ"

“İki eylem yapılsa daha büyük ses getirirdi” diyen bir işçi de şunları söylüyor: “Yine en düşük memur maaşına talim olacağız. Yeni gelen işçi arkadaşlar ‘Keşke gelmeseydik memleketimizden çıkmasaydık’ diye iç geçiriyor. 5 yıllık olan bütün işçi arkadaşların aklından istifa geçiyor. Savunma sanayi işçilerinin sabrı kalmadı, inancı ve güveni kalmadı. Her şeye en az 10 katı zam gelirken bizim maaşlar yerinde saydı. Biz bu devletin en önemli kolonlarıyız. Uçaklar, helikopterler, gemiler, denizaltılar, tanklar, radarlar, toplar, silahlar ve daha nice olmazsa olmaz kritik savunma araçlarını yapıyoruz. Bırak ev araba almayı, çocukların okulunu, düğününü düşünmeyi; aldığımız sadece ev kirasına anca yetiyor neredeyse.

"BAŞIMIZDA ÇOBAN OLMASINA GEREK YOK"

Harb-İş’in eylem kararını hatırlatan bir işçi de “Sözde bizim için beş ayaklı eylem kararları alındı. Önce yemekhanede yapılacak ses çıkarma eyleminden vazgeçildi. Şimdi de Ankara mitinginden. Gerekçe ne, Türk-İş öyle istedi. Bizler bu eylemleri savunma işçileri için yaparken, bize zerre faydası olmayan Türk-İş’in eylemlerine destek vermek için kendi eylemlerimizden vazgeçtik. Türk-İş yapacağı eylemlerde ne isteyecek, kamu işçileri için birazcık refah payı. Savunma işçileri için ne isteyecek, hiç! Soruyoruz, bizi umursamayan Türk-İş’in eylemi için, kendi eylemimizden neden vazgeçtik? Destek verilme kararı alınan Türk-İş eylem planı bize ne katacak? Biz savunma işçileri için ayrıca refah payı almak istiyoruz. Yüzde 10 mart zammını istiyoruz. Bunlar bizim kırmızı çizgimiz, olmazsa olmazsınız demediniz mi? Nasıl alacaksınız bunları, Türk-İş eylemleri ile mi? Savunma işçisi birlik olup Ankara’da kendi imkanlarıyla toplanmalı, bizim başımızda çobana gerek yok. Ekmek için, çocuklarımızın geleceği için kendimiz toplanmalıyız. Harb-İş’in önünde kendi basın açıklamamızı yapmalıyız. Sahipsiz bırakıldığımızı tüm Türkiye’ye duyurmalıyız. Birilerinin benim adıma karar vermesinden sıkıldım, sessiz çığlıklarımızın duyulmamasından sıkıldım, şimdi susmanın değil gür seslerle haykırmanın vakti” diyor.

ÜCRETLER 12 YIL ÖNCE ASGARİ ÜCRETİN İKİ KATIYDI

Kamu iş yerlerinde çalışan işçiler bundan 12 yıl önce asgari ücretin iki katı kadar ücret alırken bugün asgari ücretin yüzde 37 fazlasını alıyor.

2012’de asgari ücret 701 lira iken bir kamu işçisinin cebine 1800 lira giriyordu. Asgari ücretin 1404 lira olduğu 2017’de kamu işçileri 2 bin 374 lira alırken, bugün asgari ücret 17 bin 2, kamu işçisinin cebine giren ise 27-28 bin lira civarında.

Bu veriler 12 senede kamu işçisinin ücretinin; asgari ücretin iki katından, asgari ücretin yüzde 37 fazlasına kadar eridiğini gösteriyor.


İNİSİYATİF ALARAK HER TÜRLÜ EYLEMİ YAPMAKTA KARARLIYIZ

Bir kamu işçisi
Ankara

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı toplumun büyük çoğunluğunu etkilerken biz kamu işçileri de borç batağında ölmeden yaşamaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıl çok iyi bir sözleşme imzaladıklarını söyleyen sendikacılar, yüz binlerce kamu işçisini aslında yoksulluk sınırının altında bırakmıştır. Şimdi de kamu işçileri durumdan rahatsız olduğunu dile getirmeye başladı. Biz kamu işçileri bu ülkeye milyarlarca dolar servet kazandırıyoruz. Altyapı hizmeti olan kara yolu ulaşımı ve yapımı, demir yolu ulaşım hizmeti ve savunma sanayiye uçak, gemi üretiyoruz. Suyundan, enerjisine, sağlığına, temizliğine, her şeyde emeğimizi ortaya koyarak ülkeyi var ediyoruz. Fakat biz ülkeyi var eden ve kamu hizmeti üreten işçilerin artık huzuru kalmadı. Çünkü bize reva görülen ücret açlık sınırında bir ücrettir.

Biz kamu işçileri ne istiyoruz, neden günlerdir sendikal bürokrasinin tüm engellemelerine ve kulak tıkamalarına rağmen mücadele veriyoruz? İş yerlerinde başlattığımız tartışmalar doğrultusunda ek zam, seyyanen zam ve vergide adalet taleplerimizle geçtiğimiz hafta askeri iş kolundaki işçilerin öncülüğünde birçok ilde, kent meydanlarında yürüyüşler ve basın açıklamaları gerçekleştirdik. 2023 ocak ayında memura 13.52 seyyanen zam sonrasında bu yıl da enflasyon farkıyla birlikte yüzde 49.25 zam yansıtıldı. Biz kamu işçilerinde bardağı taşıran bu oldu. Uzun aradan sonra Ergün Atalay ilk defa seyyanen zam ve ek zam alınması gerektiğini ifade etti. Bu hafta çok yoğun süren bir toplantılar gerçekleştirdiniz. Bu toplantılarda belli ki tek adam iktidarının Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) yetkilileri biz kamu işçilerinin taleplerine olmaz dedi.

İşçilerden korktuğunuz için toplantı çağrısı yaptınız. Bu toplantılardan çıkacak kararlar ne olursa olsun, siz Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay başta olmak üzere tüm genel başkanlarla bir arpa boyu yol alınmaz. Çünkü işçinin iradesini yansıtacak bir sendikal anlayışınız yok. Biz yüz binlerce Türk-İş üyesi artık sizlere biat etmiyoruz. Kamuda çalışan genç işçiler olarak boşa kürek çekmek istemiyoruz.

29 Ocak Pazartesi yapılacak şube başkanları, genel başkanlar ve yöneticilerin katılacağı toplantıdan gerçekçi eylem kararları çıkmasını istiyoruz. Kamu işçileri ne gerekiyorsa yapacaktır. Eğer bu toplantıda eylem kararı çıkmazsa Türk-İş bünyesindeki kamu işçilerinin örgütlü olduğu tüm sendikalarda her türlü eylemleri biz işçiler inisiyatif alarak yapmakta kararlıyız. Çünkü kamu işçilerinin ne dayanacak gücü ne de sabrı kaldı. “Halledeceğiz”, “Yapacağız”, “Kesin çözeceğiz”, “Az daha bekleyin” diye yanımıza gelmeyin. Biz kamu işçileri eylemse eylem, grevse grev her şeye hazırız...

ÖNCEKİ HABER

AYM kararı yürürlükte: Evli kadınlar eşinin soyadını kullanmak zorunda değil

SONRAKİ HABER

Bakırköy Belediyesi işçilerinin mektubu: Rekabet hepimize kaybettirdi, şimdi birlik zamanı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa