Bakırköy Belediyesi işçilerinin mektubu: Rekabet hepimize kaybettirdi, şimdi birlik zamanı!
“İşçiler olarak özgür irademizle seçtiğimiz ve sırtımızı güvenle yaslayabileceğimiz bir sendikamızın olması için önce birliğimizi sağlamalıyız ve ortak haklarımız için birlikte mücadele etmeliyiz.”
Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel
Bakırköy Belediyesinden işçiler
Bakırköy Belediyesi işçileri olarak bırakalım sosyal ihtiyaçlarımızı, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamakta güçlük çekiyoruz. Daha ayın başında maaşları alır almaz, ay sonunu nasıl getireceğiz diye düşünmeye başlıyoruz. Bir çoğumuz ek işler yapıyoruz. Neredeyse tek konuştuğumuz konu maaşlar, zamlar, geçim sıkıntısı... Bu günlerde yerel seçimlerle ilgili sohbetimiz de dönüp dolaşıp aynı yere geliyor. Seçimlerle yaşanacak değişim bizim durumumuzu değiştirir mi? Yıllardır çalışan bizlerin maaşı asgari ücret düzeyinden yukarı çıkar mı? Artık maaşımız ne kadar olursa bizim geçimden öteye geçen bir sohbetimiz olur, merak ediyoruz.
Sendikalı işçiler olduğumuz halde neden bu durumdayız peki? Oysa sendika deyince birlikte bir güç olabildiğimiz, çalışma koşullarımızı iyileştirebileceğimiz gibi şeyler aklımıza gelmeli. Ama biz sendikalı olmanın getirdiklerini Bakırköy Belediyesinde bir türlü olması gerektiği gibi yaşayamadık. Örneğin sendika üyesi olmamıza rağmen yıllardır doğru düzgün TİS imzalayamadan çalıştık. Çünkü sendikalar arasındaki rekabet yıllardır birlikte hareket etmemizin önünde engel oldu. Belediye yönetimleri sendikalar arasındaki rekabeti kışkırttı; sırf işçileri bölmek, haksız hukuksuz üç kuruşa çalıştırabilmek için...
BİRBİRİMİZİ DESTEKLEMEMİZ LAZIM
Bakırköy Belediyesinde iki yıl önce 100 gün süren bir grev yaşanmıştı. Belediye-İş Sendikası üyesi olan kadrolu ve sözleşmeli işçilerin katıldığı bir grevdi bu. Belediye-İş’in o dönem KHK ile şirket (Bakper) bünyesine geçen işçiler arasında yetkisi yoktu. Bu süreçte Genel-İş Sendikası şirket işçileri arasında örgütlenmeye başlayınca Belediye-İş ile Genel-İş arasındaki yetki savaşı başladı. Yetki davası nedeniyle şirket işçilerinin toplu sözleşme süreci iki yıl gecikmeli başladı.
Bu sırada kadrolu ve sözleşmeli işçilerin başlattığı grev devam ediyordu ve sendikalar arasındaki rekabet şirket işçilerinin grevle dayanışmasına ket vurdu. Oysa farklı sendikalara üye ya da sendikasız da olsa tüm işçilerin işverene karşı ortak davranması gerekirdi. Hepimizin kazanması için kadrolu, sözleşmeli ya da şirket işçisi, hatta devlet memuru ayrımı yapmaksızın belediyedeki tüm çalışanlar olarak birbirimizin taleplerini desteklememiz lazım. Aksi takdirde hepimiz birden kaybediyoruz.
BELEDİYE YÖNETİMİ ‘ÇALIŞ-SEN’İ KURDU
Bakırköy Belediyesinde de böyle oldu. Grev sonucunda talepler kazanılamadı, imzalanan sözleşmede belediye işvereninin dayattığı düşük zam oranı (İlk yıl yüzde 6, ikinci yıl yüzde 8, üçüncü yıl yüzde 11) kabul edildi. Sözleşmenin üç yıllık imzalanmasının nedeni de yine başka bir yetki davası nedeniyle yaşanan gecikme idi. Grev sonrasında mobbingler, yer değiştirmeler, işten çıkarmalar yaşandı, morali bozulup kendisi işten çıkan işçiler oldu. İşçilerin sendikaya güveni daha da azaldı.
Genel-İş’in şirket işçileri arasında yetkiyi alması ise 2023 yılının kasım ayını buldu. Ama belediye yönetimi masaya oturmayı kabul etmedi, iş yerinde yapılan grev oylamasından “hayır” kararı çıkınca da sözleşme Yüksek Hakem Kuruluna (YHK) gitti. İşçiler söz ve karar haklarını kullanamadılar, “Bizim taleplerimiz bunlar” diye iki çift laf etmelerine olarak tanınmadı.
Bu arada sendikaların yetki kavgasına girmesinden yararlanan belediye yönetimi, bu kez kendisine bağlı bir sendika kurdu ve bu sendikanın adını da dalga geçer gibi ‘Çalış-Sen’ koydu. Bakper işçilerinin bir kısmı sürgün ve işten atma tehditleriyle, zorla istifa ettirilerek bu sendikaya üye yapıldı.
Sendikacılar da bölünmüş, örgütsüz ve bu kavgadan yorulmuş olan işçilere güven verecek bir çalışma yürütmediler. Kuralım sandıkları, referandum yapalım, belediye işçisi ne derse o olsun demediler. Bu karmaşa ve güvensizlik içinde biz de işçiler olarak birlik olup “Referandum isteriz” diyemedik.
BÖLÜNMEMELİYİZ
Şimdi Genel-İş’in yetkili olduğu Bakper’de işçilerin, bazı belediye yöneticileri tarafından Belediye-İş’e yönlendirildiğini, işçilerin yine bölünmeye çalışıldığını duyuyoruz.
Bir de yerel seçimler var diye, mevcut belediye başkanı değişecek diye, yeni gelecek olanın iyi olacağına dair temenniler içinde beklemeye ikna etmeye çalışıyorlar bizi. Ama çözümün bu olmadığını biliyoruz. Kendi söz hakkımıza, sendikal örgütlenme hakkımıza sahip çıkamazsak, sendikaların gerçekten bir işçi sendikası gibi hareket etmesini sağlayamazsak sesimizi hiçbir belediye başkanı duymaz, duymak da istemez!
Bunca yaşadıklarımızın bize öğrettiği şeyler var. İşçiler olarak özgür irademizle seçtiğimiz ve sırtımızı güvenle yaslayabileceğimiz bir sendikamızın olması için önce birliğimizi sağlamalıyız. Bakırköy’de hem Belediye-İş hem de Genel-İş üyesi işçiler var, farklı sendikalarda örgütlü olsak da birlikte çalışıyoruz ve ortak haklarımız için birlikte mücadele etmeliyiz. Şu anda Belediye-İş üyesi kadrolu ve sözleşmeli işçilerin TİS süreci başlamış durumda, ama işçiler gelişmelerden yeterince haberdar değil. TİS görüşmelerinin bir parçası olmalıyız ve onay vermediğimiz bir sözleşmenin imzalanmasına karşı çıkmalıyız.
Genel-İş üyesi şirket işçilerinin ise ek protokol talebi var. Her gün yeni zamlar gelirken açlık ücretine mahkum yaşamak istemiyorsak, işçiler olarak bir an önce bizim taleplerimizle oluşturulmuş bir ek protokol imzalanması için harekete geçmeliyiz.
Hangi sendika üyesi olursak olalım işçiler olarak birbirimizin taleplerine sahip çıkmalı, ortak çıkarlarımızın takipçisi olmalıyız. Unutmayalım ancak biz birleşirsek bir şeyler değişir ve en büyük kazanımımız da aramızda oluşacak bu birlik ve güven olacaktır.