30 Ocak 2024 06:30

Siyaset Bilimci Dr. Osman Kocaaga: CHP adaylıkta kurultay riskine göre hareket ediliyor

"Özgür Özel ekibi olağanüstü kurultay tehlikesi nedeniyle, faydacılık ilkesine göre hareket ediyor. Adaylık-genel başkanlık mücadelelerinde herkes konum almaya çalışıyor."

Fotoğraf: CHP Basın

Paylaş

Serpil İLGÜN
İstanbul

CHP 26 Ocak Cuma günü yaptığı MYK ve PM toplantılarının ardından 8'i büyükşehir, 13'ü il olmak üzere, 209 seçim bölgesinde daha adaylarını belirledi. Ağırlığını, hali hazırda CHP’nin yönetimde olduğu il ve ilçelerin oluşturduğu listenin açıklanması sonrasında yeniden aday gösterilmeyen İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin istifası, değişim iddiasının son listede de hayat bulmaması, kurultay hesaplaşmasının sürdüğü, adayların “erkekler kulübünden” oluşması gibi pek çok tartışma yeniden alevlendi.

Açıklanan son listeyi ve pekiştirdiği kimi iddia ve tartışmaları, doktorasını CHP üzerine yapan Siyaset Bilimci Dr. Osman Kocaaga’yla konuştuk. “CHP’de Milletvekilliği Adaylığı Mücadeleleri: Parti İçi Demokrasi ve Lider Oligarşisi Tartışmalarının Eleştirel Bir Analizi” kitabının yazarı Kocaaga, Özel ve ekibinin olabilecek en iyi adaylarla değişim yanlısı kadrolarla hareket etmek yerine, faydacılık ilkesine göre hareket ettiğini ifade ediyor. Kocaaga’ya göre, seçimden başarısız çıkılması halinde belirecek olağanüstü kurultay olasılığı, aday tercihlerinde oldukça etkili oldu.

CHP’nin kazanılmasına kesin gözüyle bakılan il ve ilçe adaylarını da belirlediği son PM toplantısının oldukça gergin geçtiği söyleniyor. Nitekim, toplantı sürerken Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi istifa etti. İlgezdi’yi ayrıca soracağız ama önce “garantili yeri kim kazansın yarışı neden bu kadar “sancılı” geçiyor” diye soralım?

Bunun nedeni büyük ölçüde o ilçe ya da ildeki belediye başkanlığının çok uzun süreler (ortalama 15 yıl) aynı kişiler tarafından işgal edilmesi ve bu kişilerin belediye başkanlığın konumunun içerdiği avantajları zimmetine geçirerek parti örgütünde ve başkanlık makamlarında bir kökleşmeye gitmeleri. Kökleşme tabirini bilerek kullanıyorum. Çünkü bu kişileri “söküp atmak” gerçekten çok zor. Olağan durumlarda bu kişiler yaş, sağlık veya herhangi bir yasal zorunluluk (yargılama vs.) gibi nedenlerle kendiliğinden başkanlık görevini bırakmıyorlarsa, çatışma kaçınılmaz hale geliyor. İlgezdi sadece bir örnek. Aslında bir yönüyle Weber’in bahsettiği tam bir ideal tip. Parti, İlgezdi gibi örneklerle dolu. İzmir Konak’tan Abdül Batur, Antalya’dan Muhittin Böcek, Adana’dan Zeydan Karalar üç dönemdir başkanlık yapan kişiler. CHP’nin 2004-2019 arasında tüm Türkiye’de belediye başkanlığı kazandığı ilçe sayısı 690. Muğla, İzmir, Tekirdağ, Aydın ve Çanakkale, Antalya gibi kalelerde İlgezdi gibi en az üç dönemdir başkanlık yapan isimlerin neredeyse tamamına yakını yine adaylıklara başvurdu. Örneğin Hasan Akgün Büyükçekmece’de 1994’ten beri başkan ve yeniden aday gösterildi. Yine 74 yaşındaki Yenimahalle’nin mevcut belediye başkanı Fethi Yaşar da tekrar aday gösterildi.

Ortak özellikleri ne?

İstisnalar olmakla birlikte uzun yıllar başkanlık yapan bu kişilerin tamamına yakını Baykal ve Kılıçdaroğlu’nu kurultayda destekleyerek başkan seçtiren kişiler. Kılıçdaroğlu döneminde genel başkanı seçmenin karşılığında aldıkları “aday gösterilme” mükafatlarını yeni yönetimden almakta zorlanıyorlar. Çünkü bu kez rakipleri, Özel’i destekleyen grubun aktörleri. Blok şeklinde kendi adaylıkları için parti genel merkezindeki tüm güçlerini kullanıyorlar. Sancının asıl nedeni bu.

Garantili yerlere gösterilen yoğun ilgiyi, bu bölgelerin ürettiği ranttan, kaynak dağıtımının büyüklüğünden ayrı düşünebilir miyiz?

Bütün mesele sadece bununla ilgili. Neden Erzurum’un herhangi bir ilçesinde CHP’nin başkan adaylığına dair tartışma görmüyoruz da bu meseleler her daim kale illerde oluyor?

İMAMOĞLU’NUN YAPTIĞINI YAVAŞ DA YAPIYOR

İlgezdi’yi soralım. Ataşehir’de 15 yıldır belediye başkanlığını yürüten, eşi de CHP’de dört dönemdir milletvekili olan Battal İlgezdi istifa ederken, Kılıçdardoğlu’nun kurultayı kaybettiği günden bu yana dillendirilen, “partide Alevi ve Kürt tasfiyesi yapıldığı” iddiasını yenileyerek, İstanbul’da Karadeniz lobisinin belirlediği isimlerin aday yapıldığını savundu. Ancak İlgezdi’nin yerine aday gösterilen Onursal Adıgüzel’in de İlgezdi gibi Malatyalı olmasının yanı sıra Alevi olduğu da ifade ediliyor. Diğer yandan, Kılıçdaroğlu’na destek sunan ancak yeniden aday gösterilen başka belediye başkanları da var. İlgezdi’nin istifasının asıl nedeni sözünü ettiğiniz “kökleşmenin” durdurulmuş olması mı, ne dersiniz?

Evet. Kılıçdaroğlu’nun devam etmesi halinde, Büyükçekmece ve Yenimahalle örneklerinde olduğu gibi, 35-40 yıl sürecek başkanlık olasılığının ortadan kalkması, İlgezdi için kolay bir durum değil ve istifasının ardında yatan temel neden bu.

Bununla birlikte, en başından İmamoğlu’na cephe aldığı bilinen İlgezdi, Karadeniz lobisi çıkışıyla İmamoğlu’nun etkisini tartışıyor. İmamoğlu’nun özellikle İstanbul’daki ilçe adaylarını belirlemede bugün büyük ölçüde belirleyici olmasını, bir tek kendisine mahsusmuş gibi gösteriyor. Oysa İmamoğlu’nun Adana’da Karalar, Ankara’da Yavaş’ın yaptığından hiçbir farkı yok.

Dolayısıyla, CHP’de yapılan parçalı bir kıyım hareketi. Özgür Özel, kendisine kazandıran ekibi aday gösteriyor.

HERKES KONUM ALMAYA ÇALIŞIYOR

Ancak Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Muhittin Böcek, Lütfü Savaş, Zeydan Karalar gibi isimler yeniden aday gösterildi?

Bu örnekler, Kılıçdaroğlu ekibinin hala güç mücadelesine devam ettiğinin de göstergesi. Özel ekibinin talihsizliği, kurultayın hemen ardından yerel seçim tartışmalarının içine düşmesi. Garanti olmayan yerlerde seçimlerin kaybedilmesi riski oldukça yüksek. Özel ve ekibi bu il ya da ilçelerde mevcut başkanlarla devam etmese ve seçim kaybedilse, bu başkanlar kurultay delegesi olduğu için, olağanüstü bir kurultaya gitme olasılığı hiç de düşük değil.

Kılıçdaroğlu’nu destekleyen kişiler, ezici bir çoğunlukla kurultayları domine eden ve geçmiş dönemlerde birkaç kez kurultay delegesi seçilmiş kişiler. Özel ekibinin bu kadar taviz vermesinin bir nedeni de bu. İlk turda, ağır toplara karşı yalnızca 18 oy farkla kazanılmış bir kurultayın kendi gelecekleri için taşıdığı potansiyel tehlikelerin farkındalar ve buna göre davranıyorlar.

Aleviler tasfiye ediliyor iddiasına gelince, CHP’de Alevilerin tamamı Kılıçdaroğlu’nu desteklemedi. Onursal Adıgüzel örneğine Tekirdağ’dan Candan Yüceer’i de ekleyebilirim. Kendisi Tekirdağ Büyükşehir’e aday gösterildi.

Dolayısıyla, Özgür Özel yönetiminin aday tercihlerinde değişim, dönüşüm, liyakat değil, kurultay olasılığını gözetmek ağır bastı?

Evet, bahsettiğiniz isimlerle kurulacak ilişkiden elde edilecek faydalar değişim, liyakat tartışmasının önüne geçmiş durumda ve Özel ekibi olağanüstü kurultay tehlikesi nedeniyle en az hasarla bu süreci atlatmaya çalışıyor. Biraz soyut olacak ama Özel ve ekibi Kantçı etikten ziyade, Benthamcı faydacılık ilkesine göre hareket ediyor. Kantçı etiği burada adayların nitelikleri üzerinden düşünüyorum. Kantçı davranmaktan anladığım olabilecek en iyi adaylarla ve tutarlı bir biçimde değişim şiarıyla ve değişim yanlısı kadrolarla hareket etmek. Ancak böyle hareket edilmediğini görüyoruz.

CHP tarihinde ilk kez böylesi bir durumla karşılaşılıyor ve adaylık-genel başkanlık mücadelelerinde yeniden üretimci örüntü sarsıldığı için, herkes konum almaya çalışıyor.

ANKETLERE DE İTİBAR EDİLMİYOR

İlgezdi partiden istifasının gerekçelerinden biri olarak Kurultayda verilen ön seçim sözlerinin tutulmamasını gösterdi. Özgür Özel, ön seçim için “yetişmiyor” demiş ve CHP yönetimi aday belirlemede anket uygulamasına yönelmişti. Anket gibi manipülatif araca neden başvuruldu?

Öncelikle, Özel’in “ön seçim yetişmiyor” sözleri doğru değil. YSK genelgesine göre partilerin hangi seçim çevrelerinde, hangi usul ve esaslarla aday tespiti yapacaklarını 10 Ocak 2024’e kadar bildirmeleri gerekiyordu. Aday adaylarını içeren listeler ise 31 Ocak 2024’e kadar bildirilmek zorunda. Seçime katılacak bütün siyasi partilerin ön seçim ve aday yoklaması yöntemiyle yapacakları aday tespitleri, YSK tarafından ilan edilen 11 Şubat 2024’te yapılacak. Görüldüğü üzere ön seçim çevreleri ve aday adayları eğer CHP tarafından bildirilseydi, 11 Şubat’ta adaylar belirlenecekti. Özgür Özel kurultay salonunda tutmakta zorluk çekeceği ön seçim sözü verdi ve şu anda da bu sözünü tutamıyor.

Doğrusu, ben anketlere dahi fazla itibar edilmediğini düşünüyorum. Genel merkezdeki vekil ve yöneticiler ile yereldeki belediye başkanı ve başvuran aday adayları arasında gerçekleşen bir mücadele bu. Örneğin Kırklareli’de genel merkez hem Millet hem de Cumhur İttifakına karşı seçimi bağımsız aday olarak kazanmış Mehmet Kesimoğlu’nu saf dışı edebilmek için örgüt denetiminde ön seçim kararı aldı. Fakat Kesimoğlu yine birinci çıktı. Yine Edirne’de ön seçim yapılacağını öğrenen mevcut belediye başkanı, adaylıktan çekildi. İstanbul’da İmamoğlu dahi olası bir ön seçimde sorun yaşayabilir.

PARTİLERİN AYRI GİRDİĞİ DENKLEMDE, İMAMOĞLU’NUN KAZANMASI ZOR

CHP’nin İstanbul Esenyurt gibi bazı il ve ilçeleri sona bırakmasının bir nedenin de DEM’le yürütülen görüşmeler olduğu söyleniyor. Görüşmeler sürmekle birlikte, DEM’in ayrı girdiği ve 2019’daki ittifakların olmadığı koşullarda seçime girecek olan İmamoğlu’nun kazanma ihtimalini nasıl görüyorsunuz? İmamoğlu’nun iddia ettiği “taban ittifakı/Türkiye İttifakı” kurabilir mi?

Fakülteden bir meslektaşımla ortak yayımladığımız bir çalışmada 1984-2019 arasında seçilen tüm belediye başkanları içerisinde başkanın kişisel kapasitesiyle kazandığı ilçe sayılarını tespit etmeye çalıştık. Bu konu minör partiler literatürünü ilgilendiriyor. Seçimleri bağımsız ya da minör (SP, BBP, DSP, DP gibi) partilerin adayı olarak kazananların oranı en üst düzeyde yüzde 4,7 olarak gerçekleşmiş. Bunu şunun için söylüyorum, Türkiye’de siyasi partiler, genel seçimleri olduğu gibi yerel seçimleri de domine ediyor. Son 40 yılda başkanlığı kazanmış kişiler majör, yani büyük-ana partilerin adayları ve oranları yüzde 96’lar düzeyinde.

Yani, “yerel seçimlerde adaylara oy verilir” söyleminin pek geçerliliği yok?

Evet. Yerel seçimlerde adaylara oy verildiği mevzusu abartılıyor. Saf kişisel kapasitesiyle ya da minör partilerle seçim kazanan adayların oranının bu kadar düşük olduğu bir durumda, yerel seçimlerde adayların aldığı oyların parti oylarından neye dayandırılarak ayrıldığı belli değil. Ve bunlar bilimsel sınıflandırmalardan ziyade gündelik tespitler. Başkan adayı ve partinin oylarının alaşımı söz konusu. Ciddiyetsiz kamuoyu araştırmalarının bu sorulara cevap vermediğini ve yanlış birtakım kanıların yerleşik hale gelmesine sebep olduğunu düşünüyorum.

Sorunuza gelirsem, DEM’in ayrı girdiği ve ittifakların olmadığı bir durumda İmamoğlu’nun kazanma olasılığı çok zor. DEM, İyi Parti, TKP, DP, Saadet-Deva-Gelecek gibi partilerin adaylarının, düşük yüzdelerle İmamoğlu’na gidecek oyları almaları halinde, toplamda oluşturacakları etki seçimi kaybettirebilir. AKP’nin MHP ve diğer partilerle yetinmeyerek, ısrarla Yeniden Refah kapısını açık tutmaya çalışmasının sebebi de bu. Partilerin aday çıkardıkları bir durumda muhakkak ki çok sayıda seçmen partisine oy verecek. İki taraf da en küçük oy yüzdesinin sonuca etki edebileceğinin farkında.

ÖNCEKİ HABER

57 baro başkanından Kurtulmuş'a Can Atalay mektubu: Hükmün okutulmaması yönünde bir irade ortaya koymanızı bekliyoruz

SONRAKİ HABER

Kuşadası sahilinde yapılmak istenen Beach Club’a tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa