Barınma krizine doğru cepheden bakmak: SSCB örneği
Konutun alınıp satılabilir ve kâr edilebilir bir meta olmaktan çıkarılması için belirlenen politikalar, SSCB’nin barınma krizini çözerken ortaya koyduğu en temel prensip.
Fotoğraf: FORTEPAN/Ferencvárosi Helytörténeti Gyűjtemény
Metin Berk SÜER
Türkiye’de son dönemde konut kira ve fiyatlarında yaşanan fahiş zamlar ile pek çok farklı kesimden insan için; barınabilecek bir mahal bulmak dahi oldukça zor bir hale geldi. Sorunun kökeni Türkiye’nin katettiği şehircilik yolunda hem de müstesna olarak mevcut iktidarın son 22 senesinde şekillendirdiği bir denklemde saklı.
Türkiye’de barınma hakkının herhangi bir şarta bağlanmadan sağlandığı bir sosyal konut politikası ana akım politika haline gelemedi. Göçün, iş gücünü ve sermayeyi büyütmesi hedefi ile zıt olan sosyal konut politikaları ile göçü sınırlandırma fikrine karşı; düzensiz bir kentleşmeye öncelik tanındı. Devletin bile isteye sermayenin istediği emek piyasasının yaratılmasında oynadığı rol ile 1984 yılına kadar bir toplu sosyal konut kanunu oluşturulmadı. TOKİ ancak 1990 yılında kurulabildi. ’90’lı yıllarda inşaatın sektörel payı gittikçe arttı. Türkiye’deki ilk lüks siteler, AVM’ler ve rezidansların yapılmaya başlandığı bu atılım dönemine tezat olarak TOKİ; 1990-2001 arasında Toplu Konut Fonu ile sadece 43 bin 145 konut üretebildi. Yapılan çalışmalar, aynı dönem için üretilmesi gereken konut ihtiyacının 359 bin olduğunu ortaya koyuyordu. TOKİ; konut ihtiyacının sadece yüzde 12’si için fon sağlayabiliyordu.
AKP’NİN ELİYLE DERİNLEŞEN KRİZ HATLARI
2000’lerden bugüne ise TOKİ ve sosyal konut politikaları farklı bir döneme girdi. Büyük ölçüde AKP’nin biçimlendirdiği politik düzlemde TOKİ ve özel sektör neredeyse aynı kapta bir bileşim halini aldı. TOKİ’nin operasyonel kapasitesi artırıldı, bir heyula inşa edildi. İnşaatla her zaman övünen AKP, bu övgüye mazhar olmasını sağlayan düzen içerisinde sosyal konut kavramının tanımını tamamen ters yüz etti. Bugün Türkiye’de AKP şehirciliği, barınma hakkının garanti altına alındığı bir planlamaya değil; aksine barındırmama sopasının ana ivme kullandığı bir rant alanına dayanmaktadır. Öyle ki AKP kendi oluşturduğu sosyal konut üretiminin kapasitesini, özel inşaat sermayesinin çarklarına bağlamıştır. Bugün TOKİ ve Emlak Konut tarafından üretilen konutlarla; insanların kura sistemi ile ‘şanslı’ şekilde konutlara erişimine dayanan bir garip düzen inşa edildi. Daha iyi bir evde oturabilmek için devlete ‘dengesiz’ şartlarda borçlanmak veya erişilebilir olmayan konutlara mahkum edilmek bugün eş değerdir.
BARINMA SORUNU KARŞISINDA SOSYALİZMİN GÜNCELLİĞİ
Karanlık tablodan çıkış nasıl sağlanabilir? Çözüm ararken; geçmişin deneyiminden yararlanmak bugün için geçmişi değil geleceği ifade eden bir olguyu temsil ediyor. Bugün barınma hakkını amasız, fakatsız tahsis etmek için geçerli olan adımların atıldığı SSCB’yi mercek altına almak, hiç olmadığı kadar önemli. SSCB’de kısa sürede atılan adımların hedef aldığı noktalar bugün ile oldukça benzer sorunların gerçekçi çözümleri. Konutun alınıp satılabilir ve kâr edilebilir bir meta olmaktan çıkarılması için belirlenen politikalar, SSCB’nin barınma krizini çözerken ortaya koyduğu en temel prensip. Bunun benimsenmesi ile kentlerde üretilmiş olan veya üretilen konutlar, doğrudan kullanılabilir hale gelmiştir. Bu politikalar sayesinde 1960’lara kadar 7 milyon konut üretilerek Sovyet yurttaşlarının kullanımına sunulmuştur. Bilim ve teknoloji de halkın sorunlarını çözmek için seferber edilerek barınma sorununa karşı konumlandırılmıştır. Kentlerdeki emekçiler bu şekilde kendi konutlarını üreten bir emek sürecinin de parçası olarak barınma krizine karşı politikalar başrol oynamıştır. Emekçiler hem konut parçalarını üreten fabrikalarda, hem sahada hem de tüm bu sürecin planlamasında gerekli olan ana itkiyi sağlayarak dünya tarihindeki en büyük konut atılımlarından birini hayata geçirmişlerdir. Devletin konut inşası için verdiği teşvik ve planlama sürecine neredeyse 10 Sovyet yurttaşından 8’i doğrudan katılarak kendi başını sokacağı bir evin inşasında sosyalizmin politikalarını doğrudan uygulayan ve denetleyen yapılarda yer almıştır. SSCB’de, çarlık iktidarının israf ve talan politikalarına karşı boş ve atıl konut stoku yenilenerek halkın kullanımına sunulmuştur. Bununla sadece Moskova’da 1 milyona yakın insana konut sağlanmıştır.
AKP iktidarının yurttaşları mağdur ederek ve sermayeyi zenginleştirerek hayata geçirdiği barınma merkezli politikanın karşısına koyabileceğimiz gerçekçi çözümlerin birçoğu , SSCB’nin işçi ve emekçilere bıraktığı mirasın önemli bir parçasıdır. Bugün yaşadığımız krizden şikayet ederken, bu krizden kurtulmanın gerçekçi yollarını görmek ve barınma taleplerini buna göre şekillendirmek de her şeyden ötede öneme sahiptir.