05 Şubat 2024 04:50
Son Güncellenme Tarihi: 06 Şubat 2024 09:28

İmar affı neden 'barış' değildir?

Seçim öncesi iktidarların yardımına koşan imar aflarının yıkıcı sonuçlarını, tehlikelerini ve iktidarların imar affına bakış açısını İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu'ndan Nusret Suna anlattı.

Fotoğraf: Pınar Çetinkaya/Evrensel

Paylaş

Nisa Sude DEMİREL
İstanbul

Deprem hazırlıklarına ilişkin her deprem sonrasında ve her seçim öncesinde sıkça konuşulan konulardan biri de imar affı, iktidar ağzıyla imar ‘barışı’. Ancak mimarlar, mühendisler, şehir plancıları senelerdir bu affın barış değil cinayet olduğunu tekrar ediyor. Milyonlarca depreme dayanıksız binayı ‘affeden’ bu uygulamanın sonuçlarını, iktidarların politikalarındaki yerini İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Nusret Suna’yla konuştuk.

‘6 ŞUBAT’I TEKRAR YAŞATIR’

İmar affının usulsüzce inşa edilmiş bir yapının yasal haklardan yararlandırılması anlamına geldiğinin altını çizen Suna, “Yani kurallara uymadan yapılan bir yapı ‘affediliyor’. Eğer biz buna kentin yerleştirilmesi, planlanması açsısından bakacak olursak bunların sonucunda 6 Şubat’ta yaşadığımız olayları tekrar yaşayacağımızı görürüz” dedi. İmar ‘barışının’ mühendislik hizmeti almadan yapılmış binaların yasalaşmasını sağladığını ifade eden Suna, “Mühendislik hizmeti almadan üretilen bina ne demektir? Fen ve sanat kurallarına, bilime ve tekniğe uyulmadan yapılan yapılardır. Son depremde de gördük ki yapılarımızın büyük bir bölümü imar affına uğramış yapılardır” diye konuştu.

‘SAĞLAMLIĞI DAHİ MALİK BEYANINA BIRAKILIYOR’

2018’de çıkan imar affında, imar affı için müracaat edilen yapının depreme dayanıklı olduğunu yapı sahibinin beyan etmesi gerektiğini hatırlatan Suna, bu durumun sonuçlarını “Mühendislik hizmeti almayan bir yapının dayanıklı olup olmadığını dahi mal sahibinin yazılı beyanına bırakan bir sistem var. Hem bina kaçak yapılıyor hem de bu binayı yasallaştırırken mühendise danışmadan hak veriyorsunuz. Elbette daha sonrasında deprem dirençsiz bir yapı stoğuna sahip oluyoruz” diye anlattı.

DEPREM ÜLKESİNDE İMAR ‘BARIŞI’

Balkon kapatmak gibi imar estetiğine uygun olmayan değişikliklerden öte yapının sağlığına ilişkin durumların affedilmesinin çok problemli olduğunu ifade eden Suna, “Ruhsatsız, projesiz, ruhsattan farklı inşa edilmiş yapıları affetmek tehlikelidir. Son 30-40 yıldır olan budur, yapı stoğunun depreme dirençsiz ve sağlıksız olmasının nedeni de budur” dedi. 2018’de açıklandığı şekliyle yapı stoğunun yüzde 50-60’ının ruhsatsız olduğunu, 2018’deki imar affıyla bu binaların çoğunun yasallaştığını anlatan Suna, son imar affı hakkında “Yaklaşık 12 milyonluk yapı stoğu kurallara uygun değil. Bunların büyük kısmı da 2018’de yasallaştı. Gelen yeni Bakan da bunu bir sene daha uzattı çünkü devlet para alıyor ve paraya ihtiyaçları olduğu için uzattılar. Bir deprem ülkesinde bu binalar yasal haklara sahip oldu” ifadelerini kullandı.

‘YALNIZCA SEÇİMLERE YÖNELİK BİR VAAT’

İmar affının genelde her seçim öncesinde bilinçli olarak kamuoyunun gündemine sokulduğunu vurgulayan Suna, “Çünkü vatandaşlar evinin yasal hale gelmesini ister. Politikacılar da bunu bildiği için seçim öncesi bunlar gündeme getirilir” dedi. 2018’deki son imar affının da 2019 yerel seçimleri öncesinde olduğunu hatırlatan Suna, “6 Şubat depremleri öncesinde de bazı yayın organları imar affını yine gündeme getirmeye başlamıştı. Ama 6 Şubat depremleri bize problemli bir yapı stoğumuz olduğunu bir kez daha gösterdi” dedi. İmar affının yalnızca siyasetçilerin oy almak için gündeme getirdiği bir konu olduğunun altını çizen Suna, bu durumun yalnızca AKP iktidarıyla da sınırlı olmadığını vurguladı.

14 İMAR AFFININ 8’İ AKP DÖNEMİNDE

Kentlere doğru yoğun göçün başlamasının ardından etkin barınma politikalarının oluşturulmamasıyla ortaya çıkan kaçak yapı sorununa karşı, iktidarlar çareyi yeni bir kent planlamasında değil seçim öncesinde verilen imar affı vaatlerinde buluyor. Türkiye’de ilk imar affı 1948’de çıkarılıyor ve sonuncusu 2018’de olmak üzere toplam 14 kez uygulanıyor. Bu 14 imar affının 8’i ise AKP döneminde.

İmar Kanunu’na aykırı olan, hiçbir ruhsat sürecine girmemiş veya ruhsata aykırı her türlü yapıya yasal hakları tanıyan imar affının kapsamı ise her defasında genişliyor. Önce 1970 yılında gecekonduların yıkılamayacağı güvencesinin getirilmesiyle imar affı çokça ‘tutan’ bir vaat haline geliyor. 1980 darbesinden sonra ise af kapsamı tarımsal yapıdan, sanayi kuruluşlarına kadar genişletiliyor. Kıyılar, ormanlar, meralar ve neredeyse tüm doğal, kültürel varlıklar imar affı uygulama kapsamına dahil ediliyor. Daha sonrasında ise tam bir AKP imzası olarak rezidanslar, büyük limanlar, sanayi ve enerji tesisleri gibi ‘mega projeler’ de af kapsamına alınıyor ve 1948’den bu yana neredeyse her imar affından sonra kaçak yapılaşma artıyor. İmar affından yararlanan yapı sayısını tam olarak bilemesek de son imar affının mimarı, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı, yeni İBB Başkan adayı Murat Kurum, son imar affı uygulaması sırasında 8 milyon 900 bin kişinin imar affı başvurusunda bulunduğunu açıklamıştı. Ayrıca Kurum, bu yolla elde edilen gelirin 7 milyar 511 milyon liraya ulaştığını aktarmıştı.

ÖNCEKİ HABER

Özak işçileri üretim yaptıkları mağazaların önünden seslendi: İşçiler geri alınsın, haklarımız verilsin

SONRAKİ HABER

Biden'dan Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilere yaptırım kararı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa