05 Şubat 2024 04:37
Son Güncellenme Tarihi: 06 Şubat 2024 16:05

Depremin yaralarını devlet değil halk sardı!

“Nerede bu devlet?” çığlığı cevapsız kalırken halk dayanışma için harekete geçmişti bile.

Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel

Paylaş

Nuray ÖZTÜRK

6 Şubat’ın üzerinden geçen bir yılda depremzedeler ve deprem bölgesi için rantçı, talancı, sermaye yanlısı politikalar sonucu bölgedeki sorunlar çözümsüz kaldı. Güvenli barınma, sağlıklı beslenme başta; insanca yaşama ve insani çalışma koşulları talebi yakıcılığını sürdürüyor.

İlk 72 saat arama-kurtarma çalışmaları sırasında yaşananlar ve sonrasıyla depremi hatırlarken, sermayeye ve devlete bağlı kurumların tutumuyla, işçi, emekçilerin ve onların örgütlü gücünün tutumu arasındaki farkı irdelemek ve sonuçlar çıkarmak önemli.

‘NERDE BU DEVLET’ ÇIĞLIĞI CEVAPSIZ KALDI

Afete müdahale ve koordinasyondan sorumlu AFAD ekipleri daha harekete geçemeden sendikaların ve odalarının çağrısıyla maden işçileri, demir çelik işçileri, inşaat işçileri, yol işçileri, sağlık emekçileri ve doktorlar yollara döküldü.

GMİS üyesi Zonguldak maden işçileri kendilerini transfer edecek uçak bulunamadığı ve AFAD onay vermediği için üzün süre bölgeye transfer edilmeyi bekledi. Oysa bırakalım cumhurbaşkanlığı uçaklarını bir kenara askeri teçhizat bakımından dünyada 8. sıraya yükselmiş ordunun envanterinde yüzlerce helikopter bulunuyordu. “Neden helikopterler devreye sokulmadı?​”, “Nerede bu devlet?​” çığlığı cevapsız kalırken dakika dakika ortaya çıkan yıkımın büyüklüğü karşısında başta sosyalist partiler olmak üzere demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla halk, dayanışma için hızla harekete geçmişti bile…

KIZILAY GARABETİ

Kentlerin girişinde karşımıza dikilen AFAD, ihaleyle satmak üzere halkın dayanışmasıyla gönderilen yardımlara el koydu. Sonra başlıca görevlerinden biri çadırları afet bölgesine ulaştırmak olan Kızılay’ın, Türk Eczacıları Birliğine (TEB) ve başka kurumlara milyonlarca lira karşılığı çadır sattığını öğrendik. Kızılay tarafından depremzedeler için toplanan yardımlar da ihtiyaç fazlası denilerek Yemenli şirketlere satıldı. 156 yıllık tarihi geçmişe sahip yardım kuruluşu Kızılay’ın geldiği nokta AKP politikalarının sonucuydu.

Türk Eczacıları Birliği (TEB), Kızılay’dan satın aldığı çadırlarla mobil eczaneler kurdu, tabip odaları sağlık revirleri oluşturdu. Devletse bunların hepsine el koydu!

HALK KOLLARI SIVADI

İnşaat Mühendisleri Odası yıkımın sorumlularından hesap sorulabilsin diye hasar tespit çalışmaları yürüttü. DİSK/Gıda-İş Sendikası yemek çadırı kurarken, SES de resmi görevli üyelerinin dışında gönüllü ekipleriyle gezici sağlık ekipleri oluşturdu. Barolara bağlı avukatlar yıkılan binalarda delil topladı. Sendikalardan meslek odalarına, mahalle inisiyatiflerinden yöre derneklerine, spor kulüplerinden gençlik örgütlerine halkın örgütlendiği ne kadar kurum varsa deprem bölgesindeki insanlarla büyük bir dayanışma örneği sergiledi.

KADINLAR KIZ KARDEŞLİK KÖPRÜSÜYLE HAYATA TUTUNDU

Ekmek ve Gül’ün çağrısıyla “Kız kardeşlik köprüsüyle hayatı yeniden kuruyoruz” diyen kadınlar bölgede barınma, beslenme, artan sağlık, güvenlik, eğitim, şiddete karşı korunma gibi temel ihtiyaçların sürekli ve düzenli olarak giderilmesi için ülkede ve dünyanın dört bir yanında harekete geçti.

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin çağrısıyla işçi kadınlar deprem bölgesindeki kız kardeşleri için fazla mesai yaparak hijyen malzemeleri temin etti. Deprem bölgesinde kadınların artan sağlık sorunlarını tespit etmek ve kısmen de olsa giderebilmek için İzmir’de Ekmek ve Gül’ün çağrısıyla bir araya gelen BEKEV ve BORKAD’dan kadınlar, sedyesinden çadırına, stetoskopundan ilacına dayanışmayla Hatay Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki çadır alanında kadınlara özel sağlık çadırı kurdu.

Bu örgütlü dayanışmanın değiştirici etkisini gören iktidar, kaymakam talimatıyla çadırlara el koyarken, yüzleri yeniden gülmeye başlayan çocuklara bir kez daha yıkımı yaşatmaktan geri durmadı.

Ancak, ülkenin genelinde süren bu yardımlaşma ve dayanışma, deprem bölgesinde yaşayan halkın da katıldığı, halen süren sorunlarının çözümü için inisiyatif aldığı, iktidarın yukarıda bahsedilen müdahalelerine karşı duruşu sergilediği kalıcı örgütlere dönüşme konusunda zayıf kaldı. Kentin yeniden inşa sürecinde ise örgütlülüğün zayıf kalması devletin asli görevini yapması üzerinde baskı unsuru olamadı.

Yine de denilebilir ki bu örgütler ve örgütlenmeler sayesinde öğrendik koca koca binaların patır patır neden yıkıldığını, depremzedelerin neler yaşadığını, yardımların ulaşıp ulaşmadığını ve bu devletin sonu ranta çıkmayan hiçbir adım atmayacağını.

DEPREM DE OLSA YOKSULLUK DA ÇÖZÜM ÖRGÜTLÜLÜKTE

Sendikaların sadece toplu sözleşme imzalamaktan ibaret olmadığını, meslek odalarının bağımsız birer kuruluş olarak kalmasının sadece meslek erbabını değil tüm toplumu ilgilendirdiğini gördük. Kadınların ikincil konumuna karşı eşitlik mücadelesi için örgütlenmenin yalnızca yan yana gelebilenleri değil, kilometrelerce uzakta olan kız kardeşlerimizi de koruduğu ve güçlendirdiğini bir kez daha deneyimledik. Tarikatlara teslim edilen çocukların hesabını bu sayede sorabildik. Dayanışmanın ötesinde depremzedelerin örgütlenmesinin, değişimin, dönüşümün bir parçası olmasının da bir o kadar önemli olduğunu gördük.

Toplumsal hafızamıza kalın harflerle kazınmış olan bu acı tablodan olumlu bir ders çıkaracaksak eğer, ilki bu olmalıdır herhalde.

ÖNCEKİ HABER

Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesine tepki: Halk iradesi yok sayılıyor

SONRAKİ HABER

Gazeteci Süleyman Gençel tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa