Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hatay’daki konuşması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılık yasağına aykırıdır
"Cumhurbaşkanı Erdoğan Hatay’daki konuşmasıyla yasalarda, anayasada ve uluslararası sözleşmelerde yer alan ayrımcılık yasağını açık açık çiğnemektedir."

Fotoğraf: AA
İsmail BOYRAZ *
Yazının başlığını okuyanlar ilk tepki olarak; “Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye? Deve de nerem doğru ki!” demiş, atasözünü hatırlayacaklardır. Evet, şunu peşinen kabul ediyorum: gerek uluslararası sözleşmeler gerekse anayasal ve yasal düzenlemelerin siyasal iktidar tarafından tanınmadığı, işlevsiz kılınmaya çalışıldığı ya da işine gelen kısımlarını kabul ettiğini biliyorum. TBMM’nin Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğini Anayasa Mahkemesi kararına rağmen düşürmesi üzerine, CHP ve TİP’in TBMM’nin bu kararına karşı Anayasa Mahkemesine başvuru yapacağını duyduğumda benim de ilk tepkim; “Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan TBMM kararına karşı CHP ve TİP Anayasa Mahkemesine başvuru yapacakmış” diye ironi yaptım. Şimdi yazdığım yazının başlığını okuyanlar da muhtemelen benim gibi düşüneceklerdir. Daha da ileri gidip “AİHM’in Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararına uymayan Erdoğan rejimi AİHS’in ayrımcılık yasağına mı uyacak” diyeceklerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antakya Spor Salonu'nda düzenlenen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hatay İlçe Belediye Başkan Tanıtım Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı" dedi.
Siyasi partilerin seçimler dönemlerinde olmayacak vaatlerine, kendilerine oy vermeyenlerin bulunduğu mahalle, köy, ilçe, illere merkezi bütçeden yeterince yardım etmediğini biliyoruz, görüyoruz ve buna “alışkınız”. Ancak, 6 Şubat depremiyle yerle yeksan olmuş, 50-60 bin insanımızın yaşamını yitirdiği, insanların büyük kısmının halen çadırda ve konteyner evlerde son derece kötü koşullarda yaşamaya çalıştığı kentlerden söz ediyoruz. Halk ilk günden itibaren Hatay’da devletin “şefkatli elini” görmediklerini ve adeta yok sayıldıklarını ifade ederken haksız değilmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hatay’da CHP’li belediye yönetimi olmasaydı buraya gerekli yatırımı yapardık” mealinde sözleri, açık açık “Biz buraya siz AKP’ye oy vermediğiniz için yatırım yapmadık, sizi cezalandırdık” demektedir. Yani Erdoğan yasalarda, anayasada ve uluslararası sözleşmelerde yer alan ayrımcılık yasağını açık açık çiğnemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘AİHS) 14. Maddesi şöyledir:
“Ayrımcılık yasağı”
“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”
Yine AİHS 12 No’lu Ek Protokol’ün 1. Maddesi ayrımcılık yasağına ilişkindir.
“Madde 1-Genel ayrımcılık yasağı
- Yasayla düzenlenen herhangi bir haktan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, bir ulusal azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum ya da diğer statüler gibi herhangi bir temelde ayrımcılık yapılmaksızın, güvence altına alınacaktır.
- Hiç kimse, herhangi bir kamu makamı tarafından paragraf 1’de belirtilen herhangi bir temelde ayrımcılığa tabi tutulmayacaktır.”
AİHS’de açık açık siyasal ya da başka görüş vb. nedenlerle ayrımcılık yapılamayacağını ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Hatay’daki konuşmasıyla AİHS’in ayrımcılık yasağına uymadığını ortaya koymuştur.
Şimdi gelelim başta yazdığım konuya; yasaları, anayasayı ve AİHM kararlarını kabul etmeyen Erdoğan rejiminin AİHS’in bu ayrımcılık kararını dikkate alacağını mı düşünüyorsunuz? Diye sorduğunuzu anlıyorum. Ancak bir hatırlatmada bulunmak isterim. İsrail’in yıllardır Filistinlilere karşı soykırımı görmezden gelindi. Ancak 7 Ekim 2023’te başlayan savaş ve arkasında gelen soykırıma karşı nasıl ki G. Afrika Uluslararası Adalet Divanı’na başvuru yaptı ve Mahkemenin olumlu bir karar almasını sağladıysa, Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayan insan hakları ve demokrasi savunucuları da Erdoğan rejiminin insan haklarını hiçe sayan tutum ve kararlarına karşı Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan haklarımızı savunmaya da devam edeceğiz
Anadolu’da esnafların vergi memurları, belediyeler, yerel yöneticilerin baskı ve keyfi uygulamalarından bıkıp buna karşı söyledikleri: “o zaman dükkânı kapatıp gidelim” diye bir sözü vardır. Evet, bizler de ya mücadeleden vaz geçeceğiz ya da her türlü baskı ve zor aygıtlarına karşı işçiler, emekçiler, insan hakları savunucuları ve bir bütün demokrasi ve özgürlüklerden yana olanlar olarak her türlü meşru demokratik mücadele yollarının yanında hukuki mücadelemizi de sürdüreceğiz.
*İnsan Hakları Derneği MYK Üyesi
Evrensel'i Takip Et