6 Şubat 2024 12:10
/
Güncelleme: 12:23

Depremde tüm ailesini kaybeden Erdal Uçar: Yaşanan kayıpların en büyük sebebi imar affıdır

6 Şubat depreminde tüm ailesini kaybeden Erdal Uçar müteahhitlerin serbest bırakılmasıyla ilgili, "Ben o müteahhitlere değil, onlara destek sunan devlet yetkililerine kızıyorum" dedi.

Depremde tüm ailesini kaybeden Erdal Uçar: Yaşanan kayıpların en büyük sebebi imar affıdır

Fotoğraf: Erdal Uçar'ın kişisel arşivi

Mehmet Murat YILDIRIM
Bern

Türkiye’nin güneydoğusundaki 11 il ile Suriye’nin kuzeyinde büyük bir yıkıma da neden olan 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1 yıl geçti. Afetin yaraları henüz sarılmamışken Adıyaman Merkez’de 32 kişiye mezar olan Hasoğlu Apartmanı’nın müteahhitleri geçtiğimiz haftalarda denetimli serbestlik şartıyla salıverildi.

Uzun yıllar boyunca Hasoğlu Apartmanı’nda ikamet eden ve yaşanan ilk depremde eşi ve 3 çocuğunu yitiren Erdal Uçar, tepkisini şu sözlerle ortaya koydu: “Binayla ilgili hazırlanan raporlarda direkt ihmaller ortaya çıkmıştı. Nasıl oluyor da bu adamlar denetimli serbestlik şartıyla salıveriliyor anlamıyorum.”

6 Şubat 2023 günü Türkiye’nin güneydoğusu 7,7 ve 7,6 şiddetinde iki depremle sarsıldı. Bu depremler bölgede büyük bir yıkıma sebep olurken, resmi rakamlara göre Türkiye’de 50 bin 783, Suriye'de ise 8 bin 476 kişi hayatını kaybetti. TBMM Deprem Araştırma Komisyonunun raporuna göre depremler 148.8 milyar dolarlık bir maliyet doğurdu. Depremlerin ardından bölgeye günlerce arama-kurtarma ekipleri gidemezken, yurttaşlar enkazların altından gönüllülerin çabalarıyla çıkartıldı. Bölgede yaşananlar ülkedeki lojistik yetersizlik, altyapı eksikliği ve binaların depreme dayanıksızlığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Maraş merkezli depremlerin üzerinden tam 1 yıl geçmesine rağmen felakete zemin hazırlayan hiçbir yetkili hukuk önünde hesap vermezken, "rant" çalışmaları aralıksız devam etti. Geçtiğimiz haftalarda Adıyaman Merkez’de 32 kişiye mezar olan Hasoğlu Apartmanı’nın müteahhitleri Mahmut Portakal ve Mahmut Nedim Evli’nin tutukluluk halleri denetimli serbestlik şartıyla son buldu. Söz konusu binada uzun yıllar yaşamış olan Erdal Uçar’ın 6 Şubat sabahı yaşanan ilk depremde eşi Fatma Uçar (38), çocukları Özgür Utku Uçar (13), Yusuf Berzan Uçar (10) ve Deniz Çağrı Uçar (5) enkaz altında kalarak can verdi.

Depremlerden yaklaşık 2 ay önce İsviçre’ye gelerek iltica eden Erdal Uçar ise 1 senedir Bern Kantonu’ndaki bir mülteci kampında yaşama tutunmaya çalışıyor. Tüm ailesini kaybetmenin derin acısını yaşayan Erdal Uçar ile depremlerin yol açtığı kayıplar ve öncesindeki ihmalleri konuştuk.

Erdal Uçar

Fotoğraf: Evrensel

“NASIL OLUYOR DA BU ADAMLAR SALIVERİLİYOR ANLAMIYORUM”

Depremlerin etkilediği kentlerin başında Adıyaman’ın geldiğini ve devlet yetkililerinin kente yardım götürmek için günlerce beklediğini belirten Uçar, “3 çocuğum ve eşimle birlikte Adıyaman’da 32 kişinin yaşamını yitirdiği Hasoğlu Apartmanı’nda yaşıyorduk. Bu bina 2009 yılında inşa edilmişti. Yapı, 6 Şubat’ta yaşanan ilk depremde yerle bir oldu. Ben depremden yaklaşık 2 ay önce İsviçre’ye gelmiştim. Eşim ve çocuklarım Hasoğlu Apartmanı enkazında can verdi" dedi.

Olayın en büyük sorumluları olan müteahhitlerin geçtiğimiz günlerde serbest bırakıldığını söyleyen Uçar, "Binayla ilgili hazırlanan raporlarda direkt ihmaller ortaya çıkmıştı. Uygunsuz malzemeden tut, bodrum genişletmek için duvar yıkımına kadar birçok ihmal söz konusu. Nasıl oluyor da bu adamlar denetimli serbestlik şartıyla salıveriliyor anlamıyorum” diye belirtti.

“AKP İKTİDARI BU TARZ RANTÇI POLİTİKALARIYLA BÜYÜK KATLİAMLARA İMZA ATTI”

Ailesinin can verdiği binanın yıkılmasında büyük bir ihmal olduğunun altını çizen Uçar, “Bizim dairemiz binanın 3’üncü katındaydı. Yapı öyle bir yıkılmış ki en üst katta yaşayanlar bile can vermiş. Binadan tek bir kişinin kurtulduğunu biliyorum. Müteahhitlerin aileleri ve yakınları da aynı binada yaşıyordu. O insanlar da o binada yaşamını yitirdi. Nasıl oluyor da o adamlar o vicdan azabıyla yaşıyor ve serbest kalmanın mutluluğunu yaşıyorlar. Bu binanın imarı toplam 6 kattı. Sonradan eklemelerle 9 kat olarak inşa edilmiş ve 2018’deki imar affından faydalanarak ruhsat alınmış. Sadece bizim binamız da değil 6 Şubat depremleri ve son birkaç yıl içerisinde yaşanan diğer depremlerde de yaşanan kayıpların en büyük sebebi imar affıdır" dedi.

AKP iktidarının rantçı politikalarıyla büyük katliamlara imza attığını söyleyen Uçar, "Ben o müteahhitlere kızmıyorum. Onlara o yüzü veren, destek sunan devlet yetkililerine kızıyorum. Adıyaman’daki can kayıplarının en büyük sorumlusu, yerel yönetimler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri ve yapı denetim şirketleridir. Devletin gözünde halkın hiçbir önemi yoktur. Bu adamlar sadece kendi ceplerini düşünüyorlar” diye konuştu.

“O GÜN BUGÜNDÜR HAYAT BENİM İÇİN DURDU”

Bir senedir hayata olan tüm bağlılığını kaybettiğini söyleyen Uçar deprem gününü şu sözlerle anlattı: “Tüm ailemi o depremde yitirdim. Hayata tutunmak benim için çok zor oldu fakat bugüne kadar gelebildim. Depremin olduğu gece, eşimle geç saatlere kadar konuşmuştuk. Ben telefonu kapatmak istesem de o istememişti. Sanırım saat sabaha karşı 2 buçuk gibi telefonu kapattık. Onun tedirginliği beni de etkilemişti. Sabah saat 04.40 gibi arkadaşımın telefonuyla uyandım. Bana Türkiye’de büyük bir deprem olduğunu ve Adıyaman’ın da bu depremden etkilenmiş olabileceğini söyledi. Hemen eşimi aradım ama ulaşamadım. Ardından bizim evin karşısında yaşayan ağabeyimi aradım. Sadece ‘çocuklar’ diyerek telefonu kapattı. 2 saat sonra beni geri aradı, binamızın yerle bir olduğunu ve aileme ulaşamadıklarını söyledi. 4 gün boyunca ailemin enkazdan sağ salim çıkmasını bekledim. Fakat dört günün sonunda cenazelerine ulaşıldığının haberini aldım. O gün bugündür hayat benim için durdu.”

“EVLATLARIMIN ANISINI YAŞATMAK İSTİYORUM”

Türkiye’de yaşanan ihlallerin biteceğine inanmadığını kaydeden Uçar, “Benim İsviçre’de olmamın sebebi politik nedenlerdi. Siyasi sığınma talebinde bulunmuştum. Türkiye’de hakkımda devam eden davalar var. Ben ailemin vefat haberini bir mülteci kampında aldım. Bana burada destek olanlar arkadaşlarım-yurttaşlarım, yoldaşlarım oldu. Ne kamp yönetimi ne de göç dairesi yetkilileri acıma ortak olmadı. Tamamen tepkisiz kaldılar" dedi.

Yaşadığı travmadan dolayı fiziki koşullarının düzeltilmesine yönelik yaptığı taleplerin geri çevrildiğini Uçar şu sözlerle anlattı: "Bir yıldır aynı mülteci kampında aynı fiziki koşullarda yaşıyorum. Türkiye’ye geri dönmeyi asla düşünmüyorum. Eğer İsviçre makamları sığınma talebimi kabul eder ve bana yasal oturum izni verirlerse, burada çalışıp yaşamak istiyorum. Gelirimin büyük bir kısmını ise deprem ve benzeri felaketlerde mağdur olan çocuklara bağışlamak istiyorum. Bu sayede kaybettiğim evlatlarımın anısını yaşatmış olacağım.”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et