İngiltere Kralı Charles ve bir yoksul hastalığı olarak kanser
Özel bakımdaki kraliyet ailesine kanserin uğraması sürpriz olarak değerlendirilebilir. Neden mi, çünkü araştırmalar bütün hastalıklar gibi kanserin de en çok yoksulları vurduğunu ortaya koyuyor.
3. Charles | Fotoğraf: Dan Marsh/Wikimedia Commons (CC BY-SA 2.0)
Faruk ESKİOĞLU
Geçen pazartesi günü Birleşik Krallık medyasındaki flaş haber Kral III. Charles’ın kanser tedavisi gördüğüydü. III. Charles annesi Kraliçe II. Elizabeth’in ölümünün ardından kral ilan edilmiş ve 6 Mayıs’ta Westminster Kilisesi’nde taç giyme töreni yapılmıştı. Geçen hafta da 74 yaşındaki Kral'ın, iyi huylu prostat büyümesi nedeniyle hastanede bir ameliyat geçirdiği haberleri manşetlerdeydi. Haberlerde Kral’ın yakalandığı kanser türü belirtilmese de tedavisi konusunda iyimser bir tablo çizildi.
Kral Charles’ın annesi II. Elizabeth 96 yaşında, babası Prens Philip ise 99 yaşında ölmüştü. Özel bakımdaki kraliyet ailesine kanserin uğraması sürpriz olarak değerlendirilebilir. Neden mi, çünkü İngiltere ve Almanya'da yapılan araştırmalar bütün hastalıklar gibi kanserin de en çok yoksulları vurduğunu ortaya koyuyor.
"Lancet Oncology" adlı bilim dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmanın sonuçları, İngiltere'nin yoksul bölgelerinde kanserden ölme riskinin varlıklı bölgelere kıyasla yüzde 70 daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmanın baş yazarı ve Imperial College London'da Küresel Çevre Sağlığı Profesörü olan Majid Ezzati, "Çalışmamızdan çıkan iyi haber, İngiltere'de kanserden ölme riskinin son 20 yılda tüm bölgelerde düşmüş olması. Ancak araştırmamız aynı zamanda İngiltere'deki farklı bölgeler arasında kanserden ölümlerdeki şaşırtıcı eşitsizliği de vurguluyor" diyor.
Almanya'da da İngiltere'de olduğu gibi bu çağın vebası sınıf ayrımcılığını barındırıyor. Alman Kanser Araştırma Merkezi'nden (DKFZ) Lina Jansen öncülüğündeki Alman araştırma ekibi, "International Journal of Cancer" adlı bilim dergisinde, bu eğilimin sosyal açıdan daha iyi durumda olan bölgelerde diğer yerlere kıyasla çok daha belirgin olduğuna dikkat çekiyor. DKFZ uzmanlarının Almanya'nın sekiz ayrı eyaletinden 48 milyon kişiye ait verileri inceleyerek 2007 ile 2018 yılları arasındaki kanser teşhis oranlarını karşılaştırdığı araştırmanın sonucuna göre, sosyal eşitsizlik Almanya'daki yeni kanser vakaları oranını giderek daha fazla etkiliyor.
Araştırmaya göre, 2007 yılında sosyo-ekonomik açıdan en zayıf bölgelerdeki erkekler, diğer bölgelerdeki erkeklere göre yüzde 7 daha fazla yeni kanser vakası oranına sahipken bu rakam 2018'de yüzde 23'e yükseliyor. Kadınlar için ise bu fark 2007'de yüzde 7'yken 2018'de yüzde 20'ye çıkıyor. Kansere yakalanmada altyapı ve tıbbi bakım gibi faktörler büyük bir fark oluşturmazken işsizlik, sosyal yardım alanların oranı veya okulu bırakma oranı gibi bireysel faktörlerin daha etkili olduğu görülüyor.
Bir araştırma da Türkiye’den. Kriz-Kanser Döngüsü adını verdiği multidisipliner çalışmalar yapan Uygulamalı Bilimler Fakültesi (UBF) Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Gülgün Çiğdem, kanserin bilinen risk faktörlerine bir yenisini daha ekledi: Yoksulluk!
Kanserin, ölümcül olmasının yanı sıra özellikle gecikmiş olgularda rastlanan organ kayıpları ve sakatlıklar nedeniyle içinde bulunduğumuz yüzyılın önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayan Çiğdem, "Is Poverty Another Cause of Cancer? An Empirical Analysis" başlıklı bir çalışma yapmış.
Amerika Nüfus Sayım Bürosu ve Amerika Ulusal Kanser Enstitüsü'nden alınan 1980-2015 verilerinden hareketle gerçekleştirdiği çalışmasında kanserin bilinen risk faktörlerine bir yenisini ekleyerek, yoksulluğun kanser nedenlerinden biri olduğunu ampirik olarak saptayan Çiğdem'in çalışması İtalya'da World Cancer Research Journal'da yayımlanmış.
Kralın kanser olması belki de kolu kanadı kırılan ve tamamı özelleştirilmeye çalışan Ulusal Sağlık Sistemi'ne dönük "vahşi kapitalist" saldırı planları yeniden tartışılmasına vesile olur. Tıpkı salgında olduğu gibi.