YTÜ öğrencileri deprem tedirginliğinde, kendilerini evlerinde güvende hissetmiyor
6 Şubat depremlerinin birin yıl dönümünde konuştuğumuz YTÜ öğrencileri, İstanbul’da deprem tedirginliği yaşadıklarını belirterek kendilerini evlerinde güvende hissetmediklerini söylüyor.
Fotoğraf: Google Maps
6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümünde konuştuğumuz Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri hala enkaz altından ceset çıkarken, deprem bölgesinde sorunlar sürerken her şey normalmiş gibi davranıldığını söylüyor. Öğrenciler İstanbul’da yaşanacak deprem nedeniyle tedirginlik hissettiklerini belirterek, evlerinde kendilerini güvende hissetmediklerini dile getiriyor.
YTÜ öğrencisi Selen geçen süreçte depremin etkilerinin kamuoyunda çabuk unutulduğunu düşündüğünü söyleyerek, “En azından unutturulmaya çalışılıyor bence. Hala enkaz altından cansız bedenler çıkarken her şey yolundaymış gibi lanse ediliyor. Yaşadığımın evin görece güvenli olduğunu düşünsem de hiçbir şeyin garantisi yok bence. Özellikle İstanbul genelinde bulunan çoğu evin güvenli olduğunu düşünmüyorum” diyor.
Depremle ilgili aldığı önlemin deprem çantası hazırlamak ve eşyaları duvara sabitlemekle sınırlı olduğunu söyleyen Selen “Maalesef çoğumuzun oturduğu evden çıkıp daha güvenli bir yere taşınabilecek durumu yok. Evime yakın bir toplanma alanı var ama birçok kişinin bu şansı bile yok. Belediyelerin deprem konusunda insanları bilgilendirmesi gerektiğini düşünüyorum ama asıl iş oturduğumuz binaları yapanlara düşüyor elbette” diyerek sözlerini bitiriyor.
"DEPEREME DAİR SÜREKLİ TEDİRGİNLİK HİSSEDİYORUM"
YTÜ öğrencisi Batuhan sürecin başarısız bir şekilde yönetildiğini düşündüğünü söylüyor ve ekliyor, “Kayıplarımız bizim için çok acı verici ve devletimin bu şekilde hazırlıksız yakalanması utanç vericiydi şubattan hemen sonra seçimlerde daha enkazlar kaldırılmamışken göbek atılan bir akıl tutulması yaşandı bu utanç hepimizin.”
İstanbul’da herhangi bir binaya girdiğinde “bu binadan nasıl çıkarım” diye düşünerek girdiğini söyleyen Batuhan asansör kullanmamaya dikkat ettiğini ifade ediyor.
Depreme dair kendisinin sürekli tedirgin olduğunu söyleyen Batuhan “Kendim tedirginim ancak bu tedirginliğim kendimde kalmıyor ve sürekli sevdiklerimi aklımda tutuyorum ya onların başına bir şey gelirse diye düşünüyorum ve bunu aklımda tutarak onlara da deprem farkındalığını aşılamaya çalışıyorum” diyor.
"KENDİMİ PEK GÜVENDE HİSSETMİYORUM"
YTÜ öğrencisi Nil yaşadığı binanın 15-20 yıllık ve 1999 depreminden sonra yapılmış olduğunu ifade ederek “Kolonların sağlam yapıldığını biliyorum ayrıca bölge ve zemin olarak da iyi bir yerde denilebilir. Fakat 5-6 yıl kadar önce meydana gelen 5.8 şiddetindeki İstanbul depreminde bile binalardaki hasara bakarsak kendimi pek güvende hissetmiyorum” diye endişesini belirtiyor.
Nil şu sözlerle depremle ilgili yaşadığı endişeyi anlatıyor “Olası bir İstanbul depreminde Türkiye nüfusunun en az 4'te biri etkileneceği için yeterli yardımın zamanında gelmeyeceğinden neredeyse eminim. 6 Şubat depreminin yıl dönümüde zamanında gereken derslerin alınmadığını düşünüyorum. İlçe belediyemiz hala kentsel dönüşüm ile uğraşıp insanları evinden ediyorlar ve bundan çıkar amacı güdüyor. Ayrıca çok fazla yabancı nüfusun yaşadığı İstanbul gibi bir metropolde, deprem sonrası belli süre boyunca kimsenin canı emniyette olmayacak, tıpkı geçen yılki gibi yağma olaylarının yaşanması çok olası ve denetlenemeyecek kadar fazla nüfusa sahibiz.”
"ÖNLEMLER ALINMAKTA GECİKİLİYOR"
İzmir’de yaşayan ve İstanbul’da üniversite öğrencisi olan Yasin hala güvendeymiş gibi hissedemediğini söyleyerek, “Kendimiz nasıl tedbirler alırsak alalım sonunda bağlı olduğumuz şey hala içinde bulunduğumuz kutular. Bir deprem ülkesi olmamıza rağmen hep depremi en kötü şekilde yaşıyoruz, ancak her zaman en yoğun acılarımızda birlikte olup kenetlenebiliyoruz ve iş işten çoktan geçmiş oluyor, hatta bu kenetlenmeyi bile ideolojilerimiz dolayısıyla yapamayabiliyoruz ve bunu yaparken insanlar utanmıyor bile. Bu durumlar gerçekten canımı çok sıkıyor, özellikle yine depremin yoğun bir şekilde yaşandığı bir şehirde, İzmir'de yaşayıp okumak için İstanbul'a geldiğimde ne kadar birçok büyük küçük deprem yaşamış bile olsam hala İstanbul'un çarpıklığı güvensizliği gözlerim önüne geliyor ve hala insanların inşaatlarda daha ucuz olsun diye malzemelerden kaçındığını fark ediyoruz. Önlemler almakta gecikiyoruz, kendi başımıza gelene kadar bilinçlenemiyoruz ve depremden korunmayı bunları birer vaat gibi kullanıyoruz” diye depremle ilgili düşündüklerini dile getiriyor.
"KENDİ MEZARIMIZI KAZDIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM"
Yaşadığı binada 25 yıldan fazla süredir ayakta olduğu ve az katlı olduğu için çok daha rahat bir şekilde oturduğunu söyleyen Yasin; “Minik sallantılarda soğukkanlılığımı korumaya çalışırken bir yandan tabiki çok tedirgin oluyorum ve güvenli bir yere bakınıyorum. Yine yurdumunun da az katlı ve görece sağlam bir konumda, Gümüşsuyunda, olmasından dolayı da en azından İstanbul'da içim daha rahat bir şekilde yaşayabiliyorum. Yakın toplanma alanımın bulunmasının yanında bunun İstanbul özelinde çok çok az olduğunu düşünüyorum ve belediyelerin bunlar için özen gösterdiğini düşünmüyorum. Boşluk buldukları çoğu yeri rant alanına çeviren insanlar yüzünden çoğu bölgede maalesef ki kendi mezarımızı kazdığımızı düşünüyorum” diyerek düşüncelerini ifade etti.
"BELEDİYELER TOPLANMA ALANLARINI ARTIRMALI"
İbrahim 6 Şubat depreminin gerçekten çok zor bir süreç olduğunu ve birçok acılar yaşandığını söyleyerek şu sözlerle devam ediyor; “Ders alınması gereken çok şey var.İstanbuldaki deprem konusu ülkemizin bence en önemli konusudur.İstanbul çok kalabalık ve sıkışık bir şehir olduğundan olası büyük bir depremde çok kötü şeyler görebiliriz. Elbette tedirginlik yaşıyorum çünkü deprem çok korkutucu bir şey ve özellikle kış mevsiminde ve gece olma ihtimali çok kötü bir durum insanlar ekstra daha çok zorlanıyor Yurdum 5 yıllık,güvenli olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında insanların evlerini belediyeye kontrol ettirmeli gerektiğini düşünüyorum. Devlet ve belediyeler riskli bölgelerde toplanma alanını arttırmalı Ancak tüm bu yapılanlar yeterli değil elbette İnsanlar daha çok bilinçlendirilmeli, toplanma alanları artırılmalı.” (İstanbul/EVRENSEL)