8 Şubat 2024 04:45
/
Güncelleme: 15:22

Depremin yaralarıyla savaş sanayiine ihya

Birkan BULUT
Ankara

İktidar depremin yıktığı kentlerde savaş sanayii yatırımları ve buna göre iskan projesi hazırlığında. Geçen seçimden bu yana depremzedeye müjde diye vadedilen yatırımları değerlendiren Dr. Barış Alp Özden, iktidarın son yıllarda tıkanan inşaat sektöründen sonra savaş sanayiine de ekonomide lokomotif olarak sarıldığını anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi kayıtlara göre 50 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği depremin birinci yılındaki vaatlerinden biri, bölgede savaş sanayii yatırımları oldu. Savunma Sanayii Başkanlığı da 14 Mayıs seçimlerinden önce yaptığı açıklamada, söz konusu yatırımların toplam 8 milyar lira olacağı ve 2 bin 500 kişinin istihdam edileceğini duyurmuştu. Erdoğan, “Ülkemizin lokomotif sektörü savunma sanayi yatırımlarını deprem bölgesi şehirlerimizde yoğunlaştıracak bir iskan ve istihdam projesi başlattık” dedi. Savunma Sanayii Başkanlığının planlamasına göre Hatay Kırıkhan’da Roketsan için sanayi alanı, Gaziantep’te TUSAŞ vasıtasıyla karbon fiber tesisi, Kahramanmaraş’ta TUSAŞ vasıtasıyla havacılık tesisi kurma planlarını anlatan Erdoğan’a göre “Kahramanmaraş Ankara’dan sonra ikinci savunma havacılık ve uzay sanayi merkezi” olacak.

İktidarın son yıllarda savaş sanayine yatırımlarındaki artışın neden ve sonuçlarına ilişkin Dr. Barış Alp Özden ile konuştuk.  Özden’in Siyaset Bilimci Doç. Dr. İsmet Akça ile birlikte hazırladığı “Türkiye Savunma Sanayiinin Ekonomi Politik Haritası”na göre, “Özellikle Türkiye ekonomisinin durgunluk eğilimine girdiği son on yılda savunma sanayiinin, tıpkı inşaatta olduğu gibi, tepede büyük şirketlerden başlayarak aşağıya doğru yayılan kârlı bir birikim alanı olarak yükseldiği görülüyor.”

Barış Alp Özden

Fotoğraf: Barış Alp Özden'in kişisel arşivi

"KAPİTALİZM 2008’DEN BERİ ATLATAMIYOR"

Savaş sanayiinde artan yatırımların nedenlerini konuştuğumuz Özden, dünyada da böyle bir dönüşüm olduğunu söyledi. Kapitalizmin 2008’den itibaren kriz konjonktrünü atlatamadığını kaydeden Özden, “Tam bir krizden söz edilemez ama kâr oranlarında ciddi düşüş var. Çin ile artan jeopolitik ve jeostratejik rekabet de söz konusu” dedi.

Türkiye’de savunma sanayiine yönelimin AKP’den de önce 1985’lere uzandığını anlatan Özden, “Ancak ’90’ların ikinci yarısından itibaren sanayisizleşmenin tersine döndüğü görülüyor. Savunma sanayii tepede büyük şirketler ve altında küçük, orta ölçekli işletmelerin tedarik ağının olduğu bir piramidi meydana getiriyor. Anadoluda ciddi bir sanayi yayılımı var. Bu anlamda da bir birikim alanı yarattı son yıllarda” dedi.

İHRACAT ORANI YÜZDE 2.5

Savunma sanayii alanındaki artan yatırım ve yönelime ilişkin birçok faktör olduğunu belirten Özden, hem sermaye birikimine hem de yerli üretim ihtiyacına işaret ediyor. İktisadi açıdan inşaat sektörünün sınıra gelmesiyle yeni birikm imkanı olarak ortaya çıktığını belirten Özden, devletin ihtiyacının yanı sıra yurt dışına satışlara da işaret ediyor: “Bu sanayii bilen her uzmanın söyleyeceği gibi sektörün gelişmesi için yurt dışına da satabilmesi lazım. Çünkü bu ürünler ordu tarafından her gün tüketilmiyor. Hatta bazen hiç kullanmadan ömrü tamamlanıyor. Ancak savunma sanayindeki ihracat konusunun da abartıldığını söylemek lazım. 2023 İTO ihracat rakamlarına göre bu sektörde ihracat payı yüzde 2.5’e denk geliyor. Ancak hızlı bir ilerleme var. Geçen yılın ihracatının 1 milyar dolarlık olduğu söyleniyor.”

İÇERİ YANSIMASI "TEKNO MİLLİYETÇİLİK1

Öte yandan savunma sanayi alanındaki yatırımların iç politikada da ideolojik bir karşılığı, boyutu olduğuna dikkat çeken Özden, bunun da son yıllarda sıkça tartışılan “tekno milliyetçiliğin yükseltilmesi ve politik konsolidasyon” olduğunu kaydediyor. Özden, özellikle insansız hava araçları (İHA) ve silahlı hava araçlarında (SİHA) yaratılan hikayelere dikkat çekiyor. yönelik hikayelerin oluşturulması.

ASKERİ İŞ KOLUNDA İŞÇİYE YOKSULLUK DÜŞÜYOR

Peki Erdoğan’ın depremzedelere müjde gibi duyurduğu savaş sanayi yatırımlarında istihdam koşulları neler? Yıllarca bu sektörde çalışan Harb-İş üyesi işçiler, son zamanlarlarda asgari ücrete yaklaşan ücretleri için birçok eylem ve miting düzenledi. Kayseri’de ana bakım merkezi ve Fasbalt’ta gazetemize konuşan işçiler ücretlerden şikayetçi. İşçiler arasında özel sektör veya yurt dışından gelen iş teklifleri sıkça konuşuluyor. 23 bin liraya çalışan işçiler zaman zaman yurt dışından 50- 60 bin liranın üzerinde teklifler alıyor veya iş ilanlarını görüyor. Belçika, Hollanda ve Danimarka’ya giden işçiler var. Savunma sanayinde kalifiye eleman olarak çalışıp asgri ücrete yakın maaş almak işçiler arasındaki en büyük tepki nedeni.13 yıllık bir işçi, işe başladığında asgari ücrein 3 katı maaş alırken, şimdi sadece yüzde 30 fazlasına çalışığını anlatıyor. AKP iktidara geldiğinden beri kamu iş yerlerindeki ücretlerin düştüğünü söyleyen işçi, iktidarın savunma sanayi konusundaki “yerli ve milli” güzellemelerine de şöyle tepki gösteriyor: “Biz savunma sanayinde kalifiye işçiysek, değerimiz neden bu kadar az? Bu kadar yerli ve milli sanayi propagandası yapıyorsunuz, o zaman savunma sanayi primi vermeniz lazım” diyor.

Ankara’daki OSTİM, İvedik, Kazan bölgelerinde büyük savunma sanayiine çalışan yan sanayi kuruluşları özellikle son yıllarda mantar gibi türedi ve büyüdü. İşçiler bu durumun suistimal edildiğini gazetemize şöyle anlatmıştı: “ASELSAN bize doğru düzgün ödeme yapmıyor. Ama geliyor birileri aynı sokağa bir atölye açıyor. Sonra bir bakıyorsun birkaç ayda etrafındaki atölyeleri de almış. Son model makinelerle doldurmuş. ASELSAN’ın satın almacıları da gidip geliyor sürekli.”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et