09 Şubat 2024 04:15

Ozanların izinden bir hakikat yolculuğu

Adile Yadırgı, kadın ozanlar için “Ozan olup okuma yazması olmayanlar var. Hayranlık uyandıran, cinsiyet ayrımcılığına karşı, dünya meseleleri ile ilgili şiirler yazan kadınlar var” diyor.

Ulaş Özdemir (solda), Adile Yadırgı (sağda) | Fotoğraf: Baran Özdemir

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Solo ve grup çalışmalarıyla tanınan Müzisyenler Adile Yadırgı ve Ulaş Özdemir, kendi yöreleri Kayseri ve Maraş’tan yola çıkarak hakikat ozanlarının izinden gidiyorlar. Yadırgı’nın sesi ve Özdemir’in geçmişten yankılanan kadim saz tınıları, “Gahi saz gahi söz” diyerek birlikteliğe başladı.

İkili 29 Ocak’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezinde sahne aldı. Konser öncesinde Adile Yadırgı ve Ulaş Özdemir ile konuştuk. Adile Yadırgı ile aynı kuşaktan olduklarını ve benzer bir geçmişleri olduklarını söyleyen Ulaş Özdemir, “İkimiz de müzik eğitimi aldık. İlk albümümü 1998’de yaptım. Tabii ben kendi bölgem Maraş’ın müziklerini araştırıp çalıyordum. Film, dizi müzikleri olmak üzere başka çalışmalar da yaptım. Yurt dışında da çalışmalarım vardı” diyor.

20 yıla yakın bir süredir bir arkadaşlıklarının olduğunu anlatan Özdemir, “Benim bu coğrafyayla bağım hiç kopmadı. Ailem hâlâ Maraş’ta. Adile ile Maraşlılık ya da Kayserilililk dışında dünyaya bakış olarak da aynı yerdeyiz. Çünkü bu camianın içinde olup aynı meseleleri konuşabileceğin, derdini dinleyeceğin çok fazla insan olmayabiliyor. Kendi adıma, birlikte müzik yapmak için sadece müzikal uyum değil düşünsel olarak da dünyaya bakışta da bir uyum olmalı” ifadelerini kullanıyor. Ardından Yadırgı söze giriyor: “Ulaş’ı yıllar önce Beyoğlu’da yapacağım bir konserime davet etmiştim. 2012 yılı olması gerekiyor. Ulaş, sazıyla, tavrıyla farklı biridir, yakın hissederdim hep o zamanlardan da. Konserimde çaldı ve birlikte bir deyiş söylemiştik.”

‘HATAY’DAKİ FESTİVAL VESİLE OLDU’

6 Şubat Maraş depremlerinden sonra, 2023 Eeylül ayında Hatay Samandağ’da yapılacak bir uluslararası bir festival için Yadırgı’yı aradığını belirtiyor Özdemir: “Yurt dışından müzisyenleri buraya getiren festivali deprem bölgesine taşıma projesi vardı. Bana da söz ettiler. ‘Orada bir kadın arkadaşla çalmak ister misiniz?​’ diye sordular. Çünkü hep erkek katılımcılar vardı. Benim de aklıma hemen Adile geldi. Onunla hep konuşuyorduk zaten birlikte çalalım diye. Bu festival ona vesile oldu.” Özdemir, deprem nedeniyle orada icra ettikleri eserlerin biraz daha farklı olduğunu, daha sonra çalıştıkları eserleri ise ilk kez İstanbul’da sahneye taşıdıklarını da söylüyor. Adile Yadırgı, Özdemir’in yaptığı çalışmaları işaret ederek, “Zaten arkadaşlığımız dışında da mecburen takip etmem gereken bir akademisyen. Kendi kişisel müzikal gelişimim için de çok önemli. Hani onunla arkadaş olmak da şans gibi bir şey aslında... Bizim İç Toroslar dediğimiz, Binboğalar dediğimiz bölge hakkında çok şey bilmiyordum. Orada doğdum. Birkaç aylıkken Ankara’ya yerleşmişiz. Köy ile alakam sadece 20 yılda bir kez bir ziyaret ya da bir cenaze olduğu zaman gitmek. Ulaş’ın Maraş’taki bağı hiç kopmamış. Kendi yöresine ait kültürün içinden yoğrulmuş ve doğal olarak o bölgeyi araştırıyor, bu konuda birçok kaynağı derleyip yayına hazırlıyor” diyor.

İKİLİ DİLLİ BİR GELENEK

Yaşanan asimilasyona da değiniyor Yadırgı: “Balıkesir’de yaşadık çok uzun bir süre. Bambaşka coğrafyalar… Ulaş benim kaynağım oldu açıkçası. Zaten insanlar da ‘Yörenden, bizim aşıklık geleneğinden, deyişlerden, nefeslerden neden okumuyorsun?​’ diye soruyorlardı. İki dilli, Kürtçe ve Türkçe bir gelenek bu. Uzak olmak bambaşka bir şey. Fakat çocukluğumdan bugüne duyduğum sesler, söyleme geleneği bu hakikat ozanlarının geleneği aslında. Kökten bağlı olmak dediğimiz şey bu geçmiş. Ayrı olmak pek mümkün değil. Bu zamana kadar iki tane albüm yayımladım diğer tekliler dışında. Her zaman türküler ağırlıktaydı farklı bölgelerden, ama bu buluşma oraya da kaynaklık edecek ve yeni çalışmalarıma daha çok yansıyacak gibi. Ulaş her zaman yol gösterici oldu.”

10 YILDA BİR UYANDIRILAN GELENEK

Hakikat ozanlarının geleneğinin günümüzdeki durumuyla ilgili Ulaş Özdemir şunları söylüyor: “Çok uzun bir süre bizim yöremizin eserleri, Muhabbet serisinde Arif Sağ, Yavuz Top gibi icracılar ya da Sabahat Akkiraz gibi çok sayıda usta müzisyen tarafından albümlerde okundu. 2000’li yıllarda bu sefer yeni kuşaklar o repertuvarı tekrar çalmaya başladı. Ondan sonra daha da genç kuşaklar tekrar icra etmeyi sürdürdüler. Benim doktora tezimde de bu konu var: Zakirlik yapan, yani cemevlerinde bağlama çalıp söyleyen, işin çalıp söyleme dışındaki diğer boyutlarıyla da ilgili yurt içi ve dışında yeni bir kuşak var. Bunun için Alevi olan var, olmayanı var. O bildik standart bağlamanın, standart icranın dışına çıkıp çalmaya çalışan bir kuşak… Sonunda dönüp dolaşıp onlar da bizim yöreye bakıyorlar. Çünkü bu bölge hem aşıklar, ozanlar hem dedeler hem de icracılar açısından çok çok zengin. Her on yılda bir yeniden uyandırılıyor o repertuvar, kaynak çok fazla.”

Maraş merkezli depremlerden kaynaklı bir kırılma olduğunu ama bunun geleneğin devam etmesini engellemeyeceğini belirten Özdemir, yurt dışında yaşayan ozanları hatırlatarak, “Gelenek deyince de illa da bölgeyi düşünmeyelim” diyor. Hakikat ozanları vurgusunu da Özdemir, “Birbirine bağlanan bir ağlar silsilesi” olarak açıyor. Farklı bir şekilde birbirini beslemiş kuşakları işaret eden, içlerinde Alevi’si, Sünni’si farklı inançlardan insanların olduğunu ekliyor: “Ermeni olup işte Türkçe yazanı var. Türk olup Kürtçe yazanı var. Böyle acayip bir dünya. Son 150- 200 yıldır popüler kültürü de çok güçlü bir şekilde etkilemiş bir damar. Tekrardan o damarı deşmek istiyoruz. O da sevgi ve muhabbet üstüne kurulu… Ozanlığı da beslemiş bir gelenek ya da dünyaya bakış açısı diyebiliriz. Tabii orada birtakım kabulleri de toplumsal olarak ya da erkan olarak tersine çeviren bir şeyler de var. Mesela kadının yeri gibi… Bu sebeple dışarıdan bakanların bir takım olumsuz şeyler atfetmelerine karşın aslında içerisinde çok güçlü sevgi ve muhabbet var. 150 -200 yılı kültürel olarak besleyen ve popüler müzikte Türkiye’de ve yurt dışında aklınıza gelecek ne kadar isim varsa onları da besleyen damarlardan bir tanesi bu. Buradaki ilişkiler ve muhabbet silsile boyunca devam etmiş.”

‘KADIN OZANLIK GELENEĞİ GÜÇLÜ’

Adile Yadırgı repertuvarında her zaman hakikat ozanlarına yer verdiğini hatırlatarak, yaptıkları ilk konserin kendisi için çok bambaşka bir anlam ifade ettiğini söylüyor. Sözü Yadırgı’ya bırakıyoruz: “Bölgemiz Kayseri, Sarız bu geleneğin gerçek temsilcilerini yetiştiren yer, bunu biliyordum. Benim akrabalarımdan bu söyleme geleneğinden olanlar da var. Ama bu akşamki repertuvarı araştırırken kaynaklara biraz daha baktık, okumalar yaptık. Hakikat ozanları dediğimiz kaynağın biraz kendi köyüm Kırkısrak ve çevresinin olduğunu görünce daha da gurur verici bir duyguyla yaklaştım. Bu bilgiyle kendimi biraz fazla sorumlu ve biraz da geç kalmış hissederek, bu projeyi yapalım diye çok heyecanlandım.” Yöredeki kadın ozanlık geleneğinin de güçlü olduğuna dikkat çeken Yadırgı, “Orada öyle bir gelenek var ki bütün erkek sahnesine giren kadın roller var ve bunlar çok bilgili, görgülü, çok kültürlü ve etrafındaki insanlara erkan öğreten, yol gösteren kadınlar… Ozan olup okuma yazması olmayanlar var hatta aralarında. Hayranlık uyandıran, cinsiyet ayrımcılığına karşı, dünya meseleleri ile ilgili şiirler yazan kadınlar var.” “Yaşadıkları dönemde bu ulu bilge kadınlardan el almış erkek ozanlar, hakikatçı gelenekten ozanlar da çok” diyen Yadırgı öne çıkan bazı isimleri söylüyor: “Afe Ana (Elif Kamalak), Zeliha Ana (Zeliha Çelebi), Kul Latife, Hatun Ana (Hatun Aksoy)...”Hakikat ozanlarının yolunu devam ettirmeyi düşündüklerini de söyleyen Yadırgı, “Ama hayat ne kadar izin verir bilemiyorum” diyor. Özdemir de ellerinden geldiği kadarıyla ozanların izini sürdürmeyi düşündüklerini ifade ediyor.

ÖNCEKİ HABER

MESEM’deki çocuk cinayetlerine göstermelik önlemler

SONRAKİ HABER

EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan: Ortak sorunların çözümü birlikte mücadele etmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa