11 Şubat 2024 05:03

Almanya savaşa hazırlanıyor

Almanya NATO içinde daha aktif yer almak, dünya pazarlarında daha fazla pay sahibi olmak amacıyla savunma bütçesini artırdı, orduya milyarlık özel fon ayırdı.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Almanya NATO içinde daha aktif yer almak, dünya pazarlarında daha fazla pay sahibi olmak amacıyla savunma bütçesini artırdı, orduya milyarlık özel fon ayırdı, savunma bakanının ağzından savaşabilir hale gelinmesi gerektiği belirtildi ve şimdi de Almanya operasyon planı ile somut adımlarını atıyor. German Foreign Policy, “Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez Federal Cumhuriyet, kapsamlı bir savunma planı hazırlıyor” diye yazdı.

İngiltere’de bir gruba İsrail bağlantılı silah şirketinin merkezine zarar verdikleri gerekçesiyle dava açıldı. Dava gelecek hafta Bristol’da görülecek ve bu davanın İngiltere’de türünün ilk örneği olduğu düşünülüyor.

Fransa’da Gabriel Attal’ın başbakan olarak atanmasından neredeyse bir ay sonra, perşembe günü kabinenin geri kalanı açıklandı. Toplamda 20 bakan ve devlet sekreteri, 35 üyeli hükümete katılmak üzere görevlendirildi. Devlet okullarını yeren ve çocuklarını Katolik eğitim veren özel bir okula göndermesi nedeniyle tüm eğitim camiasının şiddetle karşı çıktığı Oudéa-Castéra Eğitim Bakanlığı görevinden alındı. Yerine Sosyalist Partili Eski Adalet Bakanı Belloubet getirildi.


SAVAŞA HAZIRLANMA

German Foreign Policy

Alman askeri yetkilileri geçen bahardan bu yana Alman topraklarında gerçekleşebilecek askeri operasyonlar için somut planlar geliştiriyorlar. Ordu (Bundeswehr) Bölge Komutanlığı, “Almanya operasyon planı” üzerinde çalışmaktan sorumlu. Alman ordusu, “temel görevinin” -esasen Rusya’ya karşı- “Planlı konuşlandırmayı sağlamak” ve “Almanya’nın merkezine müttefik ve kendi silahlı kuvvetlerinin ikmalini sağlamak” olduğunu açıklıyor.

NATO’nun doğuya doğru transatlantik ilerlemenin merkezi olarak “Almanya’ya yönelik talepleri”, operasyonel planın “oluşturulmasında ana faktör” idi. Federal hükümet yıllardır Avrupa ötesi “askeri hareketliliği” genişletmek için çalışıyor. En son girişim, NATO’nun doğu kanadına asker transferi için birlikte bir “model koridor” inşa etmek isteyen Hollanda, Polonya ve Almanya tarafından yakın zamanda imzalanan bir niyet beyanı. Savunma Bakanlığı Parlamenter Devlet Sekreteri Siemtje Möller, “merkezi geçiş ülkesi” olarak “askeri hareketliliğin” genişletilmesinin “Stratejik önem taşıdığını” söylüyor.

Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez Federal Cumhuriyet, Almanya operasyon planı adı verilen kapsamlı bir savunma planı hazırlıyor. Bunlar “Ordunun Almanya’da barışta, krizde ve savaşta operasyonel konuşlandırılmasına” yönelik somut planlar. Ordu, arka planda, NATO devletleri ile Rusya arasındaki nüfuz mücadelesinin askeri açıdan daha da kızışacağı tehdidi nedeniyle “Avrupa’da yoğunlaşan güvenlik politikası durumu” olduğunu açıklıyor: “Nihayetinde” “savaşa” hazırlanmak önemli. Askerlere göre operasyon planı “NATO savunma planlaması esasına” dayanıyor. Alman silahlı kuvvetlerinin önemli bir kısmı artık çeşitli biçimlerde NATO’nun Rusya’nın batı sınırına mümkün olduğunca yakın konuşlandırılmasına bağlanmış durumda. Operasyonel planı geliştirirken Alman ordusunun “Büyük bir kısmının Almanya’nın kendisinde kalmasının planlanamayacağını”, çünkü buna NATO’nun “Doğu kanadında ihtiyaç duyulduğunu” varsayıyor. En azından bu nedenle, operasyonel plan büyük ölçüde sivil güçlerin ve yedek güçlerin katılımına dayanıyor.

Federal ordu, Almanya için özel olarak formüle edilmiş operasyonel planın “tüm bölümler ve ulusal sınırlar boyunca hızlı eyleme” olanak sağlayacağını umuyor. Planlama belgesi, Federal Cumhuriyet’in “Müttefik kuvvetlerinin Almanya sayesinde ve Almanya üzerinden NATO’nun doğu kanadına konuşlandırılmasını” gerçekleştirmesine olanak sağlamayı amaçlıyor. Bu, diğer şeylerin yanı sıra, birlik yürüyüşleri sırasında trafik yönetimini, askeri araçlara yakıt ikmalini, teknik sorunlarda desteği ve doğuya giden NATO askerlerine konaklama ve yiyecek sağlamayı da içeriyor. Alman silahlı kuvvetlerinin amacı ve görevi “Müttefikler için konuşlanma yollarını açık tutmak” ve “Konvoylara ikmal yapmak”. Bu sözde ev sahibi ülke desteği, dolayısıyla Almanya’nın NATO savunma planlamasına ve dolayısıyla “sonuçta aynı zamanda ulusal savunma ve ittifak savunmasına” yaptığı “önemli katkılardan” biri. Federal orduya göre, bu alanda “Yoğunlaştırılmış tatbikatlar zaten yapılıyor”; askeri birlik hareketlerinin hacmi önemli ölçüde arttı ve tepki süreleri kısaldı.

Bölgesel Komutan General André Bodemann’a göre, operasyonel planı geliştirirken Alman ordusu “Soğuk Savaş’tan kalma eski düşüncelere” başvurdu. Ancak o dönemdeki savaş planları “Birebir üstlenilemezdi”. Arka planda, AB ve NATO’nun onlarca yıldır doğuya doğru genişlemesi ve dolayısıyla Sovyetler Birliği’nin eski batı sınırının ötesindeki doğrudan Alman etki alanı yer alıyor. NATO bloku, doğuya doğru genişlemesiyle yalnızca savaş sonrası düzeni baltalamakla kalmadı, aynı zamanda büyük güçlerin Doğu Avrupa mücadelesinde Almanya’nın stratejik konumunu da değiştirdi. Soğuk Savaş sırasında bloklar arasındaki cephe hattı şimdiki Federal Almanya Cumhuriyeti ve Berlin’den geçiyordu. Bugün etki alanları yüzlerce kilometre daha doğuda çarpışıyor. Bugün Federal Cumhuriyet artık bir cephe devleti değil, Savunma Bakanlığının ifadesiyle Rusya’ya giden “ortak güçlerin yürüyüş hareketleri için lojistik merkez” konumunda.

Bu nedenle General Bodemann, Alman topraklarında bir “Tank savaşı beklemiyor”. Almanya’nın askeri geçiş ülkesi olarak “jeostratejik konumu” nedeniyle, askeri planlamacılar “kritik altyapıya” yönelik saldırıları üstleniyorlar. Daha muhtemel olarak, “Konuşlanmayı engellemek veya önlemek” amacıyla yapılan sabotaj eylemleri -örneğin “düzensiz kuvvetler” veya “sızmış” özel kuvvetler tarafından- ve aynı zamanda “balistik füzelerle” yapılan saldırılar da söz konusu. Özellikle limanlar, köprüler ve enerji şirketleri “tehdit altında.”

Operasyonel planı formüle ederken, Alman ordusu son birkaç yıldaki savaş hazırlıklarının sonuçlarından yararlanıyor. Berlin, büyük askeri birimlerin Avrupa genelinde yeniden yerleştirilmesine yönelik altyapı gereksinimlerini iyileştirmeye yönelik tedbirler konusunda yıllardır çabalıyor; örneğin güvenlik ve savunma alanında düzenli ve yapısal ortak çalışma teşkilatı PESCO’nun Lojistik Merkezler ve Askeri Hareketlilik Ağı projeleri gibi. Alman Savunma Bakanlığına göre amaç “Ekipman, malzeme ve mühimmat depolamak ve bunları nakliyeye hazırlamak için bir Avrupa lojistik ağı kurmak”. Ayrıca AB ülkeleri arasındaki asker hareketlerine ilişkin prosedürler hızlandırılacak ve ulaştırma altyapısı, “özellikle NATO’nun doğu kanadına doğru” modernize edilecek.

Bu alandaki en son ilerleme Hollanda, Almanya ve Polonya tarafından kısa süre önce imzalanan ve üç devletin “batıdan doğuya askeri trafik için sınır ötesi model bir koridor” inşa etmeyi taahhüt ettiği bir niyet beyanı. Savunma Bakanlığına göre Lahey, Berlin ve Varşova ortaklaşa “batıdan doğuya (NATO ikmal birliklerinin) merkezi askeri trafiğinin organizasyonunu” planlıyor.

“Kuzey Denizi’ndeki derin deniz limanlarından NATO’nun özellikle korunmasız doğu kanadına kadar” model koridorun uygulanmasından sorumlu olan, Almanya’nın Ulm kentinde bulunan NATO komuta yapısı JSEC “Avrupa ittifak bölgesindeki tüm NATO birliklerinin hareketlerini” koordine ediyor.

Çeviren: Semra Çelik


ELBİT İNGİLTERE’DEKİ PROTESTO NEDENİYLE İSRAİL VATANDAŞLARI YARGILANIYOR

Open Democracy

İki İsrailli muhalif, Stavit Sinai ve Ronnie Barkan -diğer beş Filistin destekçisi aktivistle birlikte- mayıs 2022’de Bristol’un kuzey eteklerindeki Elbit Systems UK (silah şirketi) merkez ofisine zorla girdikleri iddiasıyla hırsızlık ve cezai hasarla suçlanıyor. İsrail vatandaşlarının Birleşik Krallık’ta İsrail’e ait bir savunma şirketine karşı doğrudan eyleme katılmalarının ardından ilk kez yargılandıkları düşünülüyor. Dava önümüzdeki hafta Bristol Kraliyet Mahkemesinde devam edecek.

İsrail’in Hayfa kentinde büyüyen Sinai, İsrail ordusunun ana tedarikçisi Elbit Systems Ltd’ye ait olan Elbit UK’nin ofislerindeki camları kırmak için balyoz ve küçük bir cam çekici kullandığını kabul etti. Sinai ayrıca binaya bir yangın söndürücüden kırmızı boya püskürttü.

Hem annesi hem de babası İsrail Savunma Kuvvetlerinde (IDF) görev yapan Sinai, jüri üyelerine “Elbit’i kapatarak savaş suçlarında ve olası soykırım suçunda kullanılmak üzere sevk edilecek silahların üretimine devam etmelerini engellemek istediğini” söyledi. “Masum insanların öldürülmekten kurtarılacağını umuyordum” diye ekledi.

Halen Almanya’da yaşayan Felsefe Öğretmeni Sinai, Elbit UK’ye karşı doğrudan eyleme katılmak üzere Manchester’a uçmuş ve ardından Bristol’e gitmişti. Sinai, İsrail’deki ana şirket yerine bir yan kuruluşu hedef almayı seçtiğini çünkü bunu yaptığı takdirde “başından vurulacağından” korktuğunu söyledi. Bristol’deki tesisi Elbit UK’nin “sinir merkezi” olarak tanımladı.

Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına karşı yürütülen uluslararası kampanyada da benzer taktiklerin kullanıldığını sözlerine ekledi. “Suçların işlendiği ülkenin dışında harekete geçmenin failler üzerinde baskı kurmak için son derece etkili olduğu kanıtlanmıştır” dedi.

Barkan “Herhangi bir şeyi parçalamaktan hoşlanan biri olmadığını” ancak İsrail’in Filistin’deki “baskı, tahakküm ve terör sisteminin” anahtarı olduğu için Elbit’i kapatmanın gerekli olduğunu söyledi. Jüri üyelerine işgal altındaki topraklardaki gösteriler sırasında IDF tarafından vurulduğunu, dövüldüğünü, tutuklandığını ve gözaltına alındığını ancak hiçbir suçtan mahkum edilmediğini söyledi.

Dava kapsamında üst düzey bir Elbit yöneticisi de ilk kez bir Birleşik Krallık mahkemesinde ifade verdi.

Elbit UK’nin satış ve pazarlamadan sorumlu Başkan Yardımcısı Alan Wright, şirketin ana müşterilerinin İngiltere’de olduğunu ve burada havacılık, savunma ve iç güvenlik sektörlerine teknoloji sağladığını söyledi. Şirketin ürünleri destek ve onarım için İsrail’deki ana şirketine gönderdiğini belirtti. Ancak İsrail ordusuna tedarik sağlamadığı konusunda ısrar etti.

Greenhall tarafından çapraz sorguya alınan Wright, Elbit UK’deki üst düzey personel ile İsrailli ana şirket arasında “belirli alanlarda” “çok önemli bir örtüşme” olduğunu kabul etti. Wright ayrıca Elbit UK’nin kârının, İngiltere’deki şirket üzerinde nihai kontrole sahip olan İsrail’deki “ana şirkete geri aktığını” da kabul etti.

Çeviren: Sarya Tunç


FRANSA: HÜKÜMET ÜYELERİ NİHAYET BELİRLENDİ

Anthony CORTESHumanite

Gabriel Attal’ın hükümeti, 20 bakan ve devlet sekreterinin atanmasıyla nihayet tamamlandı. Eski Adalet Bakanı Nicole Belloubet’in geri dönüşü ve tekrarlanan tartışmalarla yıpranan Amélie Oudéa-Castéra’nın Eğitim Bakanlığından alınması bu değişikliğe damgasını vurdu.

Attal’ın başbakan olarak atanmasından ve hükümetinin “on beş bakandan oluşan daraltılmış bir paket” ile kısmen kurulmasından neredeyse bir ay sonra, kadronun geri kalanı açıklandı. Toplamda 20 bakan ve devlet sekreteri, 35 üyeli hükümete katılmak üzere görevlendirildi. Parlamento çoğunluğunu kaybetmesinin ardından, en eski destekçilerinden biri olan François Bayrou’nun MoDem parlamento asistanları olayında beraat ederek yasal sorunlarından kurtulmasıyla iktidar partisi rahatlamıştı ancak savcı temyize gitti.

Bayrou ise Eğitim Bakanlığı görevi için kendisine teklif götürüldükten sonra, “derin bir anlaşmazlık” olduğunu gerekçe göstererek görevi kabul etmeyi reddetti: “Ülkede neler olup bittiğine dair temel olarak daha fazla siyasi anlayışa ve daha az yönetsel teknokrasiye ihtiyacı var.”

Bu psikodrama özellikle Pau belediye başkanının, altı bakanlık elde etmeyi hedeflemesi ve bunun yürütme tarafından aşırı bulunarak, tatmin edilmeyen talepleri neden oldu. MoDem daha önce olduğu gibi sadece dört bakanlığa sahip olacak. Bir tam bakan, Tarım Bakanı Marc Fesneau ve üç delege: Dijital Ekonomi Bakanı Marina Ferrari, daha önce Gençlik ve Ulusal Genel Hizmetlerden sorumlu devlet bakanı olan ve Çocuk ve Aileden Sorumlu Bakan Delegesi Sarah El Haïry ve Avrupa Bakanı Delegesi Jean-Noël Barrot.

Nihayetinde, Sosyalist Partili François Hollande döneminde 2017-2020 yılları arasında adalet bakanı olan ve önceden Limoges ve Toulouse akademilerinde rektör olarak görev yapan Nicole Belloubet, Eğitim Bakanlığı görevini devralıyor. Amélie Oudéa-Castéra’nın bakanlığı, çocuklarını özel okullarda okutmaya ilişkin tekrarlayan tartışmaları nedeniyle zayıflamıştı. Attal’da bu kararın “bir rahatsızlık, bir huzursuzluk” yarattığını kabul etmişti. Oudéa-Castéra, halkın ve öğretmenlerin gözünde tamamen güvenilmez hale gelmiş olsa da Spor, Olimpiyat ve Paralimpik Oyunlar Bakanı olarak kabinedeki yerini koruyor.

İnternet haberciliği yapan Médiapart’ın, hakkındaki belgeleri yayımlamasının ardından Philippe Vigier’in Denizaşırı Fransa Bakanlığı görevinden ayrılması da kesinleşti. Yeniden atanmamasına rağmen Vigier, hükümet üyelerine sunulan devlet kaynaklarını kullanmaya devam eden ve kendisini “Cumhuriyetin sırtından geçinen bir işgalci” olarak tanımlayan internet medyasına göre, bakanlık duvarları içinde birkaç toplantı düzenleyecek kadar ileri gitmişti. Yerine Rönesans Partisi milletvekili ve sağcı Alain Madelin’in eski iş birlikçisi Marie Guevenoux getirildi.

Yeni gelenler arasında, 2017’den bu yana Rönesans milletvekili olan ve geçtiğimiz temmuz ayında Resmi Gazete’de yayımlanan “Konutları yasa dışı işgalden korumak” için tasarlanan yasanın kabul edilmesinin arkasındaki itici güç olan Guillaume Kasbarian, Konutlardan Sorumlu Bakan Delegesi olarak atandı. Fondation Abbé Pierre’in son raporuna göre, 2023 yılı Fransa’da 330 binden fazla evsiz var ve “Konut krizinin endişe verici bir şekilde kötüleştiği” bir yıl. Rapora göre “Gabriel Attal’ın cumhuriyetin sosyal çeşitlilik hedefinin simgesi olan (Dayanışma ve kentsel yenileme ile ilgili) SRU yasasını sorgulamaya açması nedeniyle çok endişe verici bir yıla giriş yaptık”. Bu yasa belediyelerinin yüzde 20-25 oranında sosyal konut inşa etmesini zorunlu kılıyor.

Ulusal Konut Konfederasyonu Başkanı Eddie Jacquemart da Franceinfo’ya verdiği demeçte atamayı soğuk karşıladı: “Tamamen hayal kırıklığına uğradım, bakan olmamasını tercih ederdim. Bu, kötü koşullarda yaşayanları, işgalcilerle aynılaştıran bir yasayı çıkaran bir bakan. Bu kiracılara karşı gerçek bir savaş ilanı. Kiracıları ve kiracı derneklerini baskı altına alan bir yasaya önayak olmuştu.”

Fransız Komünist Partisi Sözcüsü ve Paris Senatörü Ian Brossat da bu hayal kırıklığını paylaşıyor: “En büyük başarısı kiracıların tahliyesini kolaylaştıracak bir yasa çıkarmak.”

Muhalefetteki Sosyalist Partinin Birinci Sekreteri Olivier Faure de tepki göstererek “olay bile denemeyecek bir görev değişikliğinden” üzüntü duyduğunu ifade etti: “Aynı politika için aynıları bulmak üzere bir ay beklendi. Nicole Belloubet ise kendisinin kınadığı bir politikayı yürütmek üzere atandı”.

Çeviren: Eren Can

 

ÖNCEKİ HABER

10 Ekim'de hayatını kaybedenler anıldı: Özgür, eşit ve demokratik ülke için mücadelemiz devam edecek

SONRAKİ HABER

Sarıbal'dan Bakan Ersoy'a 'zeytinlik' soruları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa