Bahar eylemlerinin dediği: Ya hep beraber ya hiçbirimiz
"Eylemlerde atılan 'Birleşe birleşe kazanacağız, ya hep beraber ya hiçbirimiz' sloganlarının anlamına uygun hareket edildiğinde kazananların daima işçiler olduğu ve olacağı kesinlik kazanmıştı."
Fotoğraf: Mehmet Özer
Necdet ALTUN
Emekli Pendik Tersane İşçisi
1989 Bahar eylemleri, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası mücadeleci sendika yönetimlerinin ve işçi önderlerinin hapse atıldığı dönemden sonraki süreçte, dipten gelen dalganın etkisiyle hayata geçen kitlesel bir eylemsellik sürecidir.
İçinde bulunduğumuz süreçle söz konusu dönemi birbiri ile kıyasladığımızda, çalışan sayısının o dönemde daha az olmasına rağmen, sendikal örgütlülük o yıllarda daha yoğundu.
Ancak o günlerde var olan sıkıntılarla bugünkü sorunlar arasında doğası gereği bir benzerlik vardı. Dönemin iktidarları tarafından IMF’nin baskısıyla başlatılan özelleştirme, taşeronlaştırma ve esnek çalışma uygulamaları, kamuda ve özel sektörde çalışan emekçileri huzursuz etmiş, çalışanlar açısından ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu, bıçağın kemiğe dayandığı bir dönemdi. Yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle bilakis kamuda çalışanlar, hafta sonu tatili bile yapmayarak ek işler yapmak zorunda bırakılmışlardı. Dönemin sendika yönetimlerinin çoğunluğu, çalışanların yaşadığı bu zor şartlara seyirci kalırken, az sayıdaki ilerici ve daha duyarlı olanları ise gerek şube ve gerekse merkez yönetimleri olarak bir şeyler yapılmasını dillendiriyorlardı. Bu yönetimlerden ön plana çıkanlar arasında Harb-İş, Hava-İş, Petrol-İş, Deri-İş in merkez yönetimleri, Yol-İş, Tekgıda-İş ve Kristal-İş’in bazı şube yöneticileri ilk aklıma gelenlerdir.
DİPTEN GELEN DALGA
Söz konusu sendika yönetimlerinde mücadele ekseninde tartışmalar yaşanırken, tabanda da yaşanan ağır sorunlar nedeniyle öncelikle iş yerlerindeki temsilciliklere eylem yapılması gerekliliği yönündeki baskılar artmaya başlamıştı. Bu baskıları yapanlar her zaman olduğu gibi yine daha ileri işçiler ve işçi önderleri olmuştu.
Kendi çalıştığım yerden bahsetmem gerekirse; bir kamu kurumu olan tersanelerimizde örgütlü olan Dok Gemi-İş’in yöneticileri tabandan gelen baskılara direnerek olası eylemlerin önüne geçmeye çalıştıkları gibi, asılsız dedikodularla işçi önderleri üzerinde caydırıcı baskı kurmayı tercih etmişlerdi. Ancak yönetimin eylemlerle ilgili takınmış olduğu bu olumsuz tutuma rağmen, özellikle askeri tersanelerde örgütlü bulunan Harb-İş ve Hava-İş, Petrol-İş, Yol-İş Sendikalarının o dönemdeki duyarlı merkez ve şube yönetimlerinin yapmış oldukları basın açıklamalarının da etkisiyle tersanelerimizdeki işçi önderleri ve işçiler olarak, sendikamızın temsilciliklerine baskıyı artırarak, kendi inisiyatifimizle eylem kararları almayı başardık. Tabandan gelen baskıya ve alınan bu eylem kararlarına daha fazla dayanamayan şube ve merkez yöneticileri işçilerle yürümek zorunda kaldı.
GİTTİKÇE YAYILDI
Gölcük ve Taşkızak Tersaneleri ile birlikte Cevizli Tekel ve kara yolları işçilerinin başlattığı eylemler tersanelerimizdeki işçi önderlerini ve işçileri de etkilemiş cesaretlendirmişti. Başlarda iş yerleri bazında yapılan eylemler zamanla iş yeri birlikteliğine ve kitleselleşmeye dönüşmüştü. Camialtı, Haliç ve Taşkızak Tersanelerinde çalışan işçiler hep birlikte Kasımpaşa Meydanı’nda, Cevizli Tekel, kara yolları işçileri ve Pendik Tersanesi çalışanları olarak bizler de kendi bölgemizde aynı gün basın açıklaması yaparak bu eylemlerin kitleselleşmesi ve daha geniş bir kamuoyu oluşmasını sağladık. TÜPRAŞ, Karabük Demir Çelik, Tekel, demir yolları... Süreç ilerledikçe eylemler tüm yurda yayıldı. Eylemler genellikle iş yeri önlerinde basın açıklamaları, viziteye çıkma, kara yollarını trafiğe kapatma ve yerel meydanlarda miting yapma şeklinde gerçekleşti. Eylemlerin kitleselleşmesini sağlayan en önemli etken yaşanan ekonomik sıkıntılar ve özelleştirme uygulamalarının yarattığı endişelerdi.
İŞÇİYE ÖĞRETTİĞİ
Türk-İş yönetimini önemsemeyen dönemin iktidarı, eylemler yayıldıkça tabanın üretimden gelen gücünü kullanması ve kamuoyunu etkileyen eylemlerin etkili gücü sayesinde, TİS Eş Güdüm Komisyonu ile kısa zamanda masaya oturmak zorunda kaldı.
Başlarda kamu işçisi için yüzde 60’ları telaffuz eden dönemin hükümeti, Bahar eylemleri sonucunda işçilerin ücretlerine yüzde 140 zam yapmaya mecbur edildi.
Kısacası nitelikli, bilinçli işçi önderleri ve sendika yöneticilerinin öncülüğünde gerçekleşen eylemlerde atılan “Birleşe birleşe kazanacağız, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarının anlamına uygun hareket edildiğinde kazananların daima işçiler olduğu ve olacağı kesinlik kazanmıştı. Toplu sözleşme görüşmelerinde kimin daha güçlü olduğunu kanıtlamanın yolunun üretimden gelen gücün kullanılmasıyla mümkün olduğunu Bahar eylemleri kanıtlamıştır.
1989 Bahar eylemleri dönemin iktidarının, IMF uygulamalarının ve bugünkü zihniyetin o dönemdeki temsilcisi Turgut Özal’ın iktidarı kaybetmesine vesile olmuş, işçi sınıfına haklarının korunması ve yeni kazanımlar elde edilmesi için, örgütlü, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.