12 Şubat 2024 03:00

Burcu Demir’in ardından… | Fulya Yeğin'in mektubu

SES Elâzığ Şube Üyesi Fulya Yeğin, Uzman Çavuş Murat Çoşansel tarafından öldürülen Burcu Demir’in ardından yazdı.

Fotoğraf: Can Bulut/Evrensel

Paylaş

Fulya YEĞİN
Elâzığ

Haberi ilk duyduğumda neye uğradığımı şaşırdım, kendimi doğru bir haber olmadığına inandırmak istedim ta ki hastaneden ortak bir arkadaşımız arayıp, “Duydun mu?​” diyene ve olayı anlatana kadar. Evet her gün sosyal medyadan, televizyonlardan ve çevremizden kadın cinayetlerini, şiddet olaylarını duyuyoruz ama insan başına gelmeyene kadar tam anlamıyla içinde olamıyormuş acının...

Burcu’yu ilk tanıdığımda henüz çocuktu. Annesi 20 yıllık mesai arkadaşım. İş yerinde ve çevresinde çok sevilen, dünya iyisi bir insandır arkadaşım. Eşi de aynı şekilde. Herhalde çevremizde incittikleri tek bir insan yoktur. Ömürleri boyunca evlatlarını iyi yetiştirmek için çabaladılar. İki kız çocukları vardı Burcu ve Eylül. Eylül’ün hastalığı nedeniyle sürekli fizik tedavi görmesi gerekiyordu. Burcu'nun meslek seçiminde bile kardeşinin hastalığının büyük bir payı vardı. Burcu kardeşine öyle düşkündü ki kendini Eylül'ün her şeyinden sorumlu hissediyordu, adeta annesi yerine koymuştu kendini. Burcu'nun kaybı; annesini, babasını ve sevenlerini elbette çok etkileyecek ama en çok Eylül hissedecek eksikliğini.

Burcu, çalıştığım birime staja geldiğinde henüz yirmili yaşlarındaydı. Kendi halinde, mülayim, hastalarla çok iyi diyalog kuran, sevimli biriydi. Onu ömrümce hep öyle hatırlayacağım. Bir süre önce özel bir hastanenin fizik tedavi ünitesinde fizik tedavi teknikeri olarak çalışmaya başlamıştı. Burada çalıştığı sırada tanışmıştı katiliyle. Kısa bir süre içerisinde evlilik kararı almalarını Burcu'nun ailesi hiçbir zaman kabullenmedi. Ancak en son kızlarını kırmamak için onay vermek zorunda kaldılar. Annesi, içine sinen bir beraberlik olmadığı için kızının nişanını çevresiyle paylaşmamıştı bile. Paylaştığı yakın arkadaşlarından birine ise “Bu beraberlik hiç içime sinmiyor ama Burcu'yu da ikna edemiyoruz” demiş. 

Burcu 32 yaşında, hayatının baharında, geleceğe dair hayalleri olan çok güzel bir gençti. Hayatını kazanmaya çalışan diğer birçok genç gibi sınava girip atanmayı, kendi bölümünde çalışmayı hedefliyordu. Burcu'nun umut dolu planlarının yerini, arkasından onu koruyamadığını düşündüğü için kahrolan sevdikleri ve tabutuna sarılan gelinliği aldı. Cenazesinde failine duyulan öfkenin sesi, en az Burcu'ya yakılan ağıtlar kadar kuvvetliydi. Evet, acımız büyük fakat bu acı öfkemizi daha fazla körüklüyor. Vakit; acımız, hüznümüzle beraber bir kenara sinme vakti değil, Burcu'yu bizden koparanlardan hesap sorma vaktidir!

TEK FAİL KATİL Mİ?

Kadın cinayetlerinin bir veya birkaç failden ibaret olmadığını, arkalarında bu faillerin elini kuvvetli tutan yargı sisteminin, cezasızlık politikası uygulayan iktidarın da olduğunu hatırlatmak isteriz. Kanlı bir el varsa bu sadece faillerin eli değil yani… Her kadın cinayetinin ardından mağdurun, “İlla bir şey yapmıştır, yoksa kolay kolay kimse kimseyi öldürmez” gibi ithamlara maruz bırakılması, failin ise aynı gerekçelerle haklı çıkarılmaya çalışılması da bu şiddetin artmasının sebeplerinden biridir. Cenaze töreninde gördüğüm ve hissettiğim acı ne bir kravat ne de bir takım elbise ile hafifleyebilecek bir acı değildi. Evladını kaybetmiş bir anne, babanın acısını katilin hak ettiği cezayı alması bir nebze hafifletebilir. Bugün Burcu'nun failine hak ettiği cezaların verilmemesi durumunda bu utanç listesine yeni kadınların isminin ekleneceğini biliyoruz ve bizler bu bilinç ile bu davanın takipçisi olacağız. Hiçbir ceza indirimini kabullenmeyip, katledilen arkadaşlarımız için direnmeye devam edeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Bahar eylemlerinin dediği: Ya hep beraber ya hiçbirimiz

SONRAKİ HABER

İş yerleri birlikte hareket etti | Ali Koloş, '89 bahar eylemlerine dair yazdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa